19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

lyimserlik, umut, sevgi ve güzelliğin öykücüsü ZERRİN TASPINAR Aii Balkız kanımca, geceyi ağartabildiğimizce yazanz, sanatçıyız, aydınız. Üstelik öyle koşullarda yaşıyoruz ki, çağa tanıklık etmek falan artık yetmiyor, çağa müdahale etmek gerekiyor. Sadece kalemiyle değil, bedeniyle de... Nasıl yaztyorsunuz? Esin penmz var mı? Yusuf Zıya Ortaç'ın su sözünü de anımsatarak "Btzde iki türlü yazılır, esin perisı yazara iki sekilde gelir. Btrincısinde o gelir yazarı bulur, ikincisınde ise yazar onun ırzına geçer." Bir ömürün telaşı ıçerısinde va da günlük koşuşturma içerisinde, sanki trenin penceresinden bakarken biz, akıp gidiyormuş gibiyken yaşam, öykünün peşine düşmüvorum. Diyebilirim ki, öykü gelip beni buluyor. Okulun bahçesinde top oynayan çocukların elinden kaçıp önüme düşen top gibi. Gelip beni buluyor ve yaz diyor. Yazmadıkça da asla rahatlayamıyorum. Içim içimi yiyor. Uygun bir yazma ortamı, karakterler, atmosfer, kurgu, imge... Hatta son tümce. Bir de ne söylemiş olacağım, sorusunun yanıtı. Ötesi işçilık... Hep bir ek\ siklik arama, bir fazlalık. Bir türlü son şeklini almak istemeyen öyküler. Hatta basıldıktan sonra bile... Bir güzellik bu, sonu mu gelir? TAYAD ve Akademt Kitabevı öykü yartsmalannda manstyon, Ömer Seyfettın (1992) ve PEN YazarlarDerneği Orhan Kemal öykü yansmasında da(l 995) birtnalik ödüllert aldınız. Ödüller hakktnda düsüncelertniziöğrenebtltr miyiz? Ödüllerin, o ürüne bir tek virgül dahi kattıklan yok elbette. Belki sadece şöyle bir yarar; okuyucuya ulaşmanın yollarından biri. Bazen o bile değil. Ancak, saygı duyduğunuz bir seciciler kurulu tarafuidan onaylanmanız, beğenilmeniz elbette hoş bir duygu, aynca bir sorurrüuluk da. Daha güzel şeyler yazmak, daha çok yazmak gibi bir görev de avnı zamanda. Kaldı ki ödül sonuçlan her zaman tartışmalıdır. Buyıl öyle ürünlere ödüller verildi ki, makale yazarlanyla öykü yazarlan birbirine kanştınldı nereaeyse. 6. öykü kitabıntza ulaşttğıntza göre, JUap tfden yafam öyküde ısrar edıyorsunuz? Roman ne zaman dıyeceğint ama... .. Belki de hiçbir zarnan, bilemiyorum. Öykü tam bana eöre. Üstelik bu senelerdir böyle. Sofra bir an evvel toparlansın. Gün hemen başlasın. Yol çabucak bitsin... Böyle olunca, öykü toplu tabancadaki tek kurşuna benziyor. Başka şansımız yok. Atacaksınız ve vuracaksınız. Roman öyle değil. Elinizdeki Kalaşnikof, üstelik boyunuzun uzunluğunda şarjöriinüz var. Bir gün öykü izin verirse, kendimi o dinginlikte hissedersem, Antakya'nın romanını yazmak istiyorum. Türkler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Yahudiler, Aleviler, Sünniler, Hıristiyanlar, Nusayriler, daha birçoklan.. Antakya, yüzyıllardır, tam bir mozaik. Ve banş içinde yaşama çabalanna yönelik saldınlar. Tanhsel süreç boyunca, bu yöre insanının çektiği acılar. "Ne mozaiki ulan, mermer mermer" anlayışına yöneltilmiş bir soru: Kırılan mozaiki yineharçla tutuştururuz, ya lunlan mermeri?.. Şimdilik illa da öykü. • Oykulerî okurken Pan flutunu ufluyor durmadan" llı f*l evgilt Ali, 6. öykü kitabım çıkardı\ ğm için seni kutluyorum önce. Ben LJ sentn çok çalıskan olduğunu biliyorum. Öykü konusunda nasılçalısttğını anlattr mısın? Günlük hayhuy içinde koşup dururkcn, bir de öykü peşinde kosmak gibi bir çabaya girmiyorum. "Bundan, buradan bir öykü çıkar mı" gibi bir soru sormuyorum kendi kendime. Yerinde bir söylemse öykü gelip beni buluyor. Okulun bahçesinde top oynayan çocukların elinden kaçıp yolda önüme düşen top gibi. Binlerce yağmur damlasından birinin gelip gözlüğümün camına düşmesi gibi. Birden uyanıveriyorum ve soruyorum kendi kendune; bu öykü nasıl yazılır? Ve yazddığında ne söylenmis olur? Soruların yanıtını bulduğumda iş kolaylaşıyor. Ama yine de kalemi elime almak için epeyce zaman geçiyor. Durmadan kavga ediyorum kendi kendimle. Bir vanım otur yaz diyor, öbür yanım karşı çıkıyor. Öykünün adını koy Bütün Ulke Yeşil Vadi mi? HÜSEYİN ATABAŞ A Kapak konusunun devamı. •" değe benzer işte. Çitler çitler atarsıruz. îşinize gelmeyen bir parça dişlerinizi kırarsa da elinize alıp yüzüne tükürürsünüz. Bizde siyasetçiferin sanat anlayışı ne yazık ki bu. Sözün burasında hemen Sabahattin Eyubo&lu'nun bir sözünü anımstyorum. Diyorau ki Eyuboğlu: "Yazar var geceyi ağarttr, yazar var gündüzü karartır. Eyuboğlu doğru söylüyor tabi. Bizler li Balkız'ın yeni öykü kitabı "Bütün Ülke Yesil Vadi"deki öyküler, özellikle de "Yeşil Vadi" başlıkL öykü, ironik birgöndermeyle, ülkenin olduğu kadar dünyanın da içinde bulunduğu eşitsizliği ve karmaşayı dile getiriyor. Burada "dile getirme" deyimini, yazınsal yaraücüığı çağmtırdığı icin özellikle kullanıyorum... BaJkız, iyi bir gözlemci olmasına deneyimli bir yazar olmanın birikimini de katarak, işlevci bir edebiyat ürünü kazandınyor yazın dünyamıza. Hem estetik bir tat alarak okuyoruz, hem de insanın insana, insanın kendine ettiklerini alşılama olanağı buluyoruz yeniden. Olumsuzluklara karşın, dünyanın her zaman aydınlık bir yanının bulunduğu sezinletiierek, okur karamsarlığa süruklenmiyor, umutsuzluğa teslim edılmiyor. ö t e yandan, yazarla birlikte, yaşam vadisinin ayrıntılarına sızarak, her şeyin güllük gülistanlık olmadığını anlıyoruz. Dışandan görünüşün ve toptana bakışın bizi yandttığını algdıyoruz. Bütün Ülke Yeşil Vadi / Ali Balkız/ Ötekı Yayınevt ALt BALKIZ YAŞAMIMRAN'l.AR I I R Sivas'tan Sydney'e Pir Sulun/ Ali Balkız Balkız/Cem Yaytnevi DilBağı//l/; Dolmuşta Bir Kadın/ Alı Balkız/ Cem Yayınevt ali balkız guller kitapiara KARAUEMZ DAÇ KARTALI ALÎ DALKIZ Yaşam Bin An'Iar Toplamıdır/ Alı Balkız/ Cem Yaytnevi SAYFA 4 Karadeniz Dağ KuuAı/Ali BalkaJ Cem Yaytnevi Kann Altı Kardclen/ Alı Balkız/ Cem Yayınevt Güller Kiuplara/ Ali Balkız/ Cem Yayınevı Ali Balkız, sanatın artık bir aynntılar işi olduğunun iyice bilincinde. Ilk kitabı "GüDer Kitaplara"dan beri getirdiği duyarlığı, dili damıtarak, kurguyu önemseyerek, anlatımı seçkinleştirerek yetkin bir yere taşıyor. Özel olarak öykünün, genelde de edebiyatın savrukluğa tahammülünün olmadığının ayırdında. Ama yalın, ama duru, ama derin, ama akıcı bir söylemin sanatı sanat yaptığını biliyor ve rahatlıkla uyguluyor öykulerinde... İyi bir gözlemci olirnak yetmez yazar olmaya, düş gücü grekir, o gücü gerçeklikle buluşturma becerisi gerekir, düşünceler arasındaki ilmekleri birbirine ulamak gerekir ki sanatsal yapı kurulabilsin. Biz de o yeni yapının kapısından, penceresinden, oluşan yeni çerçeveden ve farklı açılardan evrene, yasama bakabilelim, değişik algılara varabilelim. İşte Ali Balkız bunu başanyor. Dışandan baktığımızda çekiciliğine kapıldığımız "yeşil vadi"nin içine indirip dolaştırıyor bizi. Orada bütün insanlan, bütün canlıları, bütün cansızları, onların arasındaki ilişkilen ve kopuklukları gösteriyor bize. Tadı tatlı anlaup giderken, bağınp çağırmadan, saur aralanna sızan iletiyi al Düş gücü VB gerçaklk gılıyoruz: "Bu top, kaç kezdereye düşecek, kaç kez o boklu sulara dalıp çıkacak ve kaç kez yeniden yakalanıp oyuna sürülecek?.. Kim kaçırdıysa o yakalayacak... Ve bu topa kaç kez kafa vurulacak?.. Ah çocuk:ar!.. Bir bilseniz, hemen şuracıkta, başınızın üstü denli yakında, şu yukandaki halı çim sahaları?..' Birsabatı "vadi"de çıkılan yürüyüş boyunca kaç kişinin öyküsü sergileniyor, kaç olay anlatılıyor, kaç ipin ucu birbirine düğümleniyor: Top oynayan çocuklar, çikolata alabilme düşüyle betondan demir söken çocuklar, çöplükten ekmek toplayan kadınlar, yeni yetme tombul köpek enâderi, onlan kapmayı bekleyen veıeder, köpekler, kargalar, güvercinler, serçeler, dükkânın önünde pinekleyen baklcal, bakımsız okul, kuşçular, sevişen ağaçlar, boklu dere, saatte bir geçen beledıye otobüsü, tozlu yollar, rüzgâr, yağmur, başıboş kediler, gelip geçen işçiler, sac ekmeği pişiren kadın, derken köyü düşsel bir yolculuk. Kaba yargılara başvurmayan, idealize etmeyen, sağlıklı gözlemler ve onlara dayalı betimleme ustalığı... îşte övgüsü de, yergisi de yerli verinde estetize bir edebiyat başansı. Balkız adını vermeden, Ankara'nın Dikmen Vadisi kesitinde, bütün bir ülkenin, belki de bütün bir dünyanın çelişkilerini anlatıyor bize; iyilikleri ve kötülükleriyleinsan ilişkilerini. An oluyor, "vadi"deki gecekondıı çocuklannın, gelecekte insanlar arasında eşitliği ve adaleti sağlayacakları umudunakapılıyor. Ama o da biliyor ki, "yeni dünya düzeni" onJarı da çevreni içine alıpyutabilir. Bunlan o söylemiyor, biz öyle duşiinüyoruz gerçekte. Ama o bunlan bize düşündürtmeyi sağhyor. Öykücünün dünya görüşünü okunarına aktarması en doğal hakkıdır. r. Çocuklar ve ödsmler "Bütün Ülke Yeşil Vadi" öykulerinde daha çok dikkatimi çekti, Ali Balkız'ın öykulerinde çocukların ve özlemlerin önemli yeri var. Özlemler hep vardı zaten. Balkız'a bir özlemler öykücüsü demek olanaklıdır. Hem, yaşam bir özlemler toplamı değil de ne ki? Ve çocuklar, ve tüm canlılann yavrulan; özlemleri dindireceği sanılan sevimlilik: "Dere kenarındaki bodur çalının dibine uzanmış bir anne köpek, memelerini vermiş günese, eniklerini emziriyor. Başında enıkler kadar çocuklar... Enikler birDİrleriyle, çocuklar birbirleriyCUMHURİYET KİTAP SAYI 532
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle