25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çağımızın kahramanhm ktmlersence? • Kanramanların, kurtancılann, mehdilerin umut olduğu çağlan çoktan gerilerde bırakuk. Çağımızın kahramanlan kitlelerdir. Örgüuu kitleler. "Hani nerede" denilecektir. Onu yaratmak da biz aydınların görevi değil midir? 'Mustafa Hoca' öyküsünde, "adamolunan sımfdiji eğittm' tümcesi, eski bir eğitimci olduğun için daha daçarpta geldi bana. Buradan yola çtkarak eğittm sistemtmizle ilgili bir şeyter söyler misin? Toplumu bastanbaşa kaplayan ve her gün yaytlarak artan yoksutluğu eğittm sistemimtzle ılisktlendirtr mısin? Bizde eğitimin amacı, ne yazık ki, özgür düşünen, yaratan, üreten ve paylaşan bireyler yerleştirmek yetine, "milli ve manevi değerlere bağh" derbiye edilmiş, uysallaştırılmış, "iyi yurttaşlar" yetiştirmeye yöneliktir. En uysajlar en makbullerdır. Bu körelme demektir. Hangi sosyolojik, ekonomik veya politik yapı içerisinde bulunuyor olursak olalım, bize öğretilen; o yapının has bir elemanı olmamız gerektiğidir. Bizden kendimizi, ailemizdcn başlayarak, okulumuza, meslek grubumuza, dinimize, derneğimize, partimize, ideolojimize adamamız istenir. Benliğimiz elimizden alınır. Oysa biraz dışanya çıkmamıza izin verilse, ben olmamıza (bencil değil) olanak tanınsa, yapıya biraz dışandan bakabilsek; görebileceğiz, eleştirebileceğiz, önerebüeceğiz, üretebileceğiz ve paylaşabileceğiz. Bu olmadığı icin, o kısır döngü içerisinde, kendi kenaimizi tüketiyor ve elbette sadece yoksulluğumuzu paylaşabiliyoruz. öykülerinı okurken sankiPanflütünü üflüyor durmadan. Bakmayı bilene çok şey anlatan göldekigöze gibi, çoğumuzun görmedipayrtnttlartyakaltyorsun doğada. Btr öncefet öykü kıtamnda "Yajam BirAn'lar Toplamtdtr" demiştın. Doğa da tnce küçük aynntılar toplamt mt sence? Ya da yasam ? Sorunuza " Yaşam Bir An'lar Toplamıdır" adlı bir öykü kitabında ycr alan "Ihlara" adlı öykümden kısa bir bölüm aktararak yanıt vermek isterim. "Kim bilir neler yaşanmıştır buralarda? Hangi krallar, egemenler hüküm sürmüştür? Hangi asklar yaşanmıştır? Hangi inanetler? Kaç çocuk annesinin kucağından alınmıştır? Kaç sevgili eşinin koynundan?.. Ve hangi başkalclırılar, isyanlar, meydan okumalar?.. îrısanın olduğu yerde yaşanan her şey; sevgi, tutku, nerret, kıskançlık, özveri, umut... Bir kusun kanat çırpışı, bir şimşeğin çakışı ve bir yağmur damlasının avuç içine düşüşü... Ve kim bilir ne güzellikler, paylaşımfar, coşkular, sevinçler... Bir buğdayın başağa duruşu, bir tencercnin kaynayışı, bir nakışın işlenişi, bir güzel sözün söyfenişi..." Doğada ve toplumda bence yaşam budur. O küçücük An'lan yaşamak icin yaşamak zorunda kalırız neredeyse bütün ömrümüzü. O küçücük An'lan kaldırdığımız zaman geriye kalan posadır. llk kttabında, öykülere bölünmüş bir roman tadı bulmuştuk Sen öyküyü sürdürdün. Koman yazmayt düjünüyor musun? öykü tam bana göre ve beni hep cekim alanının içinde tutuyor. Ondan oir türlü vazgeçemiyorum. Zaman zaman akhma Sıvas'ın romarunı yazmak geliyor, zaman zaman Antakya'nın... Oykü'nün itiraz ettiğini görüyorum. Belki de izin verir, bilemiyorum. Sana öyküyü sevdiren ustalardan söz et biraz da . • Edebiyatı Orhan Kemal'le tanıdım ve o büyüye öylesine kapıldım ki... Beni aldı Yaşar Kemal'e götürdü. O Sait Faik'i işaret etti. Haldun Taner'in yalısmın önünde durduğumda, Sabahattin Ali çağırdı. Gide giae yolum, Bekir Yıldız ın Kara Vagon"una çıktı. "Kara Vagon"a bindiğimde bir de baktım ki, Toroslar'dayım ve gözüm Osman Şahin'in ardıç ağaçlannı arıyor. Ardıç kuşlarımn peşine takılıp Çehov'un, Maupassant'ın, O. Henri nin, Mişima'nın ülkesine gidip geldiğimde, Nezihe Meriç'in bana küsmüş olduğunUjgördüm. Yanında Ferid Edgü ile Adnan Özyalçıner vardı. • SAYFA 6 Ali Balkız'ın ovkuculunu •• •• H •• w •• ONER YAGCI li Balkız, "1987 Akademt Kttabevi öykü Manşiyonu" ve "1988 TAYAD Öykü Ödülü Yartfmast Mansiyonu" alan Giiller Kitaplara (Cem Y., 1988) adlı öyküler demetiyle öykücülüğümüze yeni bir ses olarak katıldı ve o kitabından sonra beş öykü kitabı daha çıkararak kararlı bir öykücü olduğunu kanıtladı. 1945 doğumlu Ali Balkız, eski bir ticaret lisesi öğretmeniydi. Anadolu'nun çeşitli yörelerinde öğretmenlik yapmış, 12 Eylül döneminde yargılanmış, cezaevlerinde kalmıştı. Edebiyat çalışmalanna 1986'da dergilerde yayımlattığı öykülerle başlamıştı. A Ali Balkız, 12 Eylül döneminin acılarına duyarh tanıklık yapma kavgısı taşıyan Giuler Kitaplara'da yer alan öykülerinde yaşanılan acılı günlere eğilip aynı konunun değisik yanlarını aktaraı. Giiller Kitaplara'daki öykülerinde, sıkıyönetimin aradığı birinin kaçışını, bir akaryakıt istasyonunda çalışan bir kaçağın patronunun kötü davranışlanna sessiz kalmak zorunda kalışını, askere giden bir çobanın cezaevinde askergardiyan olunca tutuklulara kötü davranmasını, kan davasından cinayet işlcyip idama hüküm giyen birinin acılannı, Dİr mahkumun oir cezaevinden bir baska cezaevine "sevkedilmesi" sırasındaki duygularını, gençliğinde devrimci olan birinin baskılar karşısında değişmesini, tahliye edilip de sevıncini yaşayamadan veniden emniyete işkenceye götürülen bir devrimcinin duyumsadıklannı, yaşh bir çınarın kendisinden darağacı yapılmasına karşı çıkışını, üniversiteden atılan bilim adamlarını da anlattı. Tüm bunlar, 12 Eylül döneminde toplumun çeşitli kesimlerinin yaşadıklanydı ve yaşanılanlar Ali Balkız'ın kalemin IZEyluriinaalan den ayrı ayn öykülerde bir bütün olarak sunuıuyordu. Güncellik, siyasallık, baskılar altında yasayan bireylerin gercekliği bir araya gelince Balkız'ın öyküleri, anlattıgı kişilerle, olaylarla ve durumlarla toplumumuzu sarsan bir dönemin canlı tanıklığı haline geliyordu. Balkız; Dolmugta Bir Kadın (Cem Y, 1990) adlı ikinci kitabıyla da gözlemlerini gerçekçi bir yöntemle aktaran bir öykücü olduğunu cösteriyordu. Bu kitapla ilgili olarak ...Çeşitli dergilerde yazdığı yazılarla sivasal tavrını sergileyen Balkız'ın öykülerinde insandan, aydınlıktan, sevgiden yana tavrını gözlüvoruz. '80 sonrası yaşananlardan kesitleri sunarken insan seslerini ve duyarlığmı sımsıkı kavramayı başarmış on yedi öykü var kitapta. Türkçenin Türkçe olmaktan çıkarıldığı günümüzde dıli savunmayı da görev bflen öykülerden oluşan Dolmuşta Bir Kadın, insani ve yadınlanmacı geleneğin sürdürücüsü sanki..." (Çağdaj TürkDtlı, Matt 1991) saptamasını yapmıştım. Balkız'ın bu kitapta yer alan öykülerinin çoğunun konusu ilk kitabındaki gibi " 12 EylüTle ilgiliydi. Dönemin getirdikleri ve insan belleklerine bıraktırdıkları bir sanatçı duyarhğıyla geleceğe tasınmak istiyordu. İnsani ve toplumsal bir gercekçilik anlayışıyla, yazann toplumunda yaşananlara ugisiz kalamayacağı düşüncesinin egemen olduğu apaçık görülüyordu. Kırsal kesimdeki toprak sorununun, emekli Mahmut Efendi'nin dramının, yaşadıklanna başkaldırmaya başlayan bir kadının, otobüs yolculuğunda gideceği yerde indirilmesi unutulan yaşiı bir kaaının, kitaba adını veren öyküdeki muzipçe, şaşırtıcı bitişin, "Sarikız'' adlı ineğin, Düş" öyküsündeki düşün ve doğanın anlatildığı öykülerde de insan durumlannı duygularıyla ve çelişkileriyle veriyordu. Balkız'ın üçüncü öykü kitabı olan Karadeniz Dağ Kartalı na (Cem Y., 1991) "Her Şeyın Bttmedtğınin Öyküsü" demiştim: ^ ^ . Bir öykü neyi anlatır? Bir öykünün neyi anlatabileceğini düşündüm, Ali Balkız'ın Karadeniz Dağ Kartalı'nı okuyunca. Yayımlanmıs Giiller Kitaplara ve Dolmuşta Bir Kadın adlı kıtaplannda yer alan kimi öykülerinde ipuçjannı veren bir naiflik ve toprağa basan gerçeklik. Balkız'ın bu öyküsünde daha bir filizleniyor. Bu filizlenme, bir yanıyla yadsınmaz bir gerçekliğin ıfadesi olarak görülürken, bir yandan da hüzünle dolduran başka şeyleri duyumsatıyor bana. Örneğin, soyu tükenmişliğin öyküsü mü diye de düşündüm; moda ya bu deyim simdilerde! Her yenilgiyle birlikte gelen umutsuzluğun sürgitiiğini ifade ediyor ve insani yanıltıyor ya! Ironi tabii, öykü asıl olarak tükenmişliğe karşı umudun inadını simgeleyerek sanyor insani. Bir gerçekliği saptayalım burada: Tüketim toplumu olma özlemi ve tutkusu, dünyayı KÖklü bir değişime doğru sürüklemeye devam ediyor; elbette Türkiye'yi, Türkiye'de yaşayan insani da. Vantuzlu eller, dünyanın dört bucağından kan içmeyi, et yemeyi, maddi değerleri iç etmeyi sürdürürken, insani değerleri ae tüketiyor ve bir sirke dönüstürülen dünyada ve Türkiye'de de meaya, soytarılıkları yaşama biçimi diye sunmaya devam ediyor. Kirletiliyor yani yaşam, insan ve dünya ve tüm yurtlar da. Dün Spartaküs'ün çarmıha gerilişine; Pir Sultan Abdal'ın darağacında sallandırüışına; 70 günlük Komün'ün yıkıhşına; Sovyet insanının Stalingrat siperlerinde teIef oluşuna; Vietnamlılann kurtuluş kavgasının, Filistinülerin özgürlük sevdasının kan ve ateşle boğulmasına alkış tutan, kadeh kaldıran, salya akıtan ve sessiz kalanlar; bugün 74 yıllık Sovyetlerin yıkılışma histerik çığlıklarıyla orkestra oluştururken, paranın insana karşı zaferine de kadeh kaldınyor, alkış tutuyor, salya akıtıyorlar. Akıttıkları salyayla dünya bir kez daha kirleniyor. Ama bir başka gerçekliği daha saptayalım: Tarih, toplumsal savaşımlann insanlıgın kendisi kadar eski olduğunu ve aydınlıktan yana olan insan onurunun, karanlıktan yana olan para egemenliğine karşı yenilgisinin de geçici olduğunu öğretiyor bi Şörierle aktarton tarHı Bu yadsınmaz gerçekliğin toprağımızda filizlenen yansıması ve bir tarihin devamı olarak algıladım Karadeniz Dağ Kartab'nı. Ülkemizde yaşanandan canahcı kesitleri sunan öyküyıe, bir taşınmanın yaratıldığını düşünüyordum. Anadolu'nun öykülerle, destanlarla, efsanelerle, şiirlerle aktanlan tarihini, tlyada'dan, Memleketimden tnsan Man?aralan'ndan, Köroğlu'ndan Otuz Uç Kurjun'a uzanan insanının en yakın geçmişini okuduğumuz bu öyküyle Balkız, rüzgâra karşı yelken mi açıyor acaba? Kendi romanlanmın çağrışımlarıyla ekliyorum: "Irmak gökyüzüne akamayacak" mı diyorlar; kardelen"ler bir daha boy veremez mi diyorlar; "Turnalar* tükendi mi diyorlar; desinler. Bireyin özgürlüğü var ya, desinler. Desinler diyor Ali Balkız da öyküsüyle, desinler, "dönen dönsün"... Medyanın belirleyiciliğine karşı sessiz ve derinden gelen bir dalganın sesi gibi, hüzünlü ezgıler gibi kanat çırpan Karadeniz Dağ Kartalı, insani duyarüğa selam gönderirken dünü ve bugünü sorguluyor. Yaşamı deney kılma çabasında bir öncü insanın, Hakan'ın yaşam parçalan ve yaşama yaklaşımından yola çıktığı öyküde Balkız, dünü bugüne bağlarken olumlu bir inadı da simgeleştirmeye çalışmış. Hakan, örnek olmaya çalışan biri, eksikleriyle elbette. Sürekli okuyup kendisini yeniliyor. "Bilgilerimizi sınamadıkça, sınadıklanmızdan yeni bilgiler edinmedikçe nasıl buluruz doğruyu? Nasıl çoğalınz?" sorusunun karşılığını anyor hep. Yeri gelince abi. yeri gelince hoca, öğretmen, yoldaş, yol gösterici olan Hakan'ın kısa ama coşkulu, cesur, atak yaşamını bir dostunun bakışıyla bugüne aktanlırken soruların, sorgulamalann, yanıtlann iç içe olduğu bir kurguyla ve hüzünle gülümsüyor insan. Örneğin, "halk niyeTtatılmadı?" sorusunun üzerine gidişteki çarpıcılık cok önemli. Bu, yaşanılan yenilgivi kabullenişin yanında, geleceğin güzeÛiğinin taşlarının da usul usul yerleştirildiği bir inadı da gizlendiği yerden çıkanyor karşımıza. Bir öykü neyi anlatır demiştim. CUMHURİYET KİTAP SAYI 532 oykitfi myt Mtatip Ali Balkız. Adana Tlcaret Llseslnde öğretmenlik yaptığı sırada. 1972. Yanda ise llse yıllannda. J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle