Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir kadın yazarın, kadın kimliğini özgür bırakarak, feminist bilincin örtülü yüzünü açarak yazmasının onu ve yapıtını nasıl özgürleştirdiğini, zenginleştirdiğini görüyoruz 'Gençliğin O Yakıcı Mevsimi'nde. ZEYNEP AÜYE kurun bir yazarda merak ettiği yanlardan biri de, yeni bir yapıta nasıl, hangi itici güçle başladığıdır. Büyük bunalımlar mı, büyük mutluluklar mı, yaşanan büyük olaylar mı? Ne, hangi dinamikler onun ruhunda nasıl fırtınalar estirir de??? Her yeni yapıtla bu nedenler değişebilir. Zaten her yazar belki de her yapıtında farldı bir yaratma süreci gereksinir. Ama değişmeyen şey, yazann kendi yazma nedenine ters düşemeyeceğidir. Hangi yapıta başlarsa başlasın, nasıl kahramanlar yaratırsa yaratsın, hepsinin doğuşuna olanak sağlayan toprak aynıdır. Kendisini yazmaya yönelten dinamiklerin en önde gelenîerinin, 'yaşam ve yaşamın anlamı üstüne', 'kadın olmanın anlamı üstüne muhalif düşünceleri' olduğunu bildiğimiz Erendiz Atasü'de yaratma süreci, sorularla başlamaktadır. Hatta tek bir soruyla. Sonra bir ağacın kökleri gibi her yanıtın yeni sorulara dal budak salması.. Başlayacağı yapıtın tür olarak bir öykü kitabı ya da roman olması bu anlamda fark etmemektedir. Yanıtlanmayı bekleyen soruların çevresinde ördüğü kozayla yapıtını oluşturmaktadır o... Kendisiyle değişik zamanlarda yapılan söyleşilerde, 'geleceğine ilişkin planlar yaparken yazarhğı uzun yıllar boyunca hemen niç düşünmemiş olduğunu da' ifade eden Erendiz Atasü'ye baktığımızda, yazmayı bir bakıma protest bir tavnn ortaya konması için araç olarak görmüş ya da böyle bir başlangıç yapmış bir yazar olarak onun, 'yazın aıanını, amacını gerçekleştirmede kaba bir araç olarak görüp kullanmak yerine daha baştan estetik bir üretim biçimi olarak kabul ettiğini' anlarız. Işte yapıtlarını bu anlayış üzerine inşa etmesi, onu daha baştan, yaşamı geniş bir perspektiften algılayan, çağdaş, emeğe saygilı ve aydın olmanın gerektirdiği yukümlulüklerin bilincinde Dİr yazar olarak kabul etmemizi sağlamaktadır. 'Kadınlar da Vardır'la başlayıp, 'Lanetliler', 'Dullara Yfls Yakışır', 'Onunla Güzeldim', 'Taş Üstüne Gül Oyması', 'Uçu' gibi, çoğu kısa öykülerden olusan öykü kitaplarıyla süren yazın yaşamı bir yandan da 'bodur roman' diye adlandırdığı 'uzun öykülere' kol vururken içindeki ürkek, tedirgin bir duruşla beklemekte olan romancının devinime geçtiğini ayrımsadığından söz etmişti bir defasında. Sonra soruların doğurduğu yeni sorular, yanıtların kapsamını genişleten yeni sorular/yanıtlar derken Erendiz Atasü bir gün kendini jjk romanını yazarken bulmuş: Dağın Öteki Yüzü. Bu aşamada duyumsadıkları mı? 'Müthiş, inanılması güç bir mutluluk elbette'.. Bir de, sürekli kendi yeteneği, yazınsal türlerin olanaklan ve kısıtlamalan üstüne düşünen bir yazar olarak, "nasıl" sorusu... Tıpkı Dağın Öteki Yüzü'nün ve ikinci romanı bir süre önce Bilgi Yayınevi tarafmdan yayımlanan 'Gençliğin O Yakıcı Mevsiminin yazıknasında olduğu gibi; roman, roman olmadan, roman olarak tasarlanmadan, kurgulanmadan çok önce Erendiz Atasü'nün içinde yaratıcı toprağa bir soru halinde düşüyor. Sonra orada kıvranarak çimleniyor. Ama hep yeni kıvnlmalarla kendini çoğalta Türkiye az sevilmiş cocuklar fllkesi,/ İ rak dibe ve gökyüzüne doğru lişimi, bir ilişkinin gelişimini, uzanmak istediğini biliyoruz. başlamasım, doğmasmı, çürüOlgunlaşan ve doğum için yamesini, ölmesini rahatça irdezarını zorlayan bu soruların, leyebilmeyi sağlayan yazın tübir romana mı yoksa bir öykürü olarak görüyor Erendiz ye mi ulanacağına son an gelAtasü. Belki biraz da bu yüzdiğinde bile tam olarak karar den romanın insan soyunun en veremediğini itiraf ediyor büyük icatlarından biri olduErendiz Atasü. Hatta yazmağunu onaylıyor. Insanın var ol'a başladıktan sonra bile 'bima savaşımını, insanın insan inci ve bilinçaltı arasınd.aki olma savaşım en iyi irdeleyen, tezgâhın sürekli olarak: Öykü müroaçıklayabilen yazın türü olduğu için. man mı, roman mıöykü mü?' ritmiyle Evet, önce soru... sorular... yine yeni dokumaya devam ettiğini... Örneğin yer sorular... Gençliğin O Yakıcı Mevsiyer mektuplar, yer yer öykü dili taşıyan mi'ne başlamadan önce yaşanan süreç asajlarla örülü Dağın Öteki Yüzü'ne de farklı değil. Her şey şu sorular çevreir öyküler toplamı niyetiyle başlamış sinde odaklanmış: ama bir süre sonra öykü kişilerinin, pa"Yurdumun insanları niçin ufacık çıragrafların, ilişkilerin ısrarla birbirine karlar, küçük payeler uğruna bunca hadoğru uzandığmı, ince ama kararlı kolzırlar ihanet etmeye?" larta birbirini sarmaladığını gördüğü za"Niye elini uzatağının bedelini ödeman ürküntü duymuş, hatta paniğe kamekten kaçınmakta nerkes? Cebine atpılmış. Ancak neden sonra yazmakta olmaya hazırken, hevesliyken neden vazduğunun gerçekte bir roman olduğunu geçiveriyor bedeli olduğu anlasılınca?" anıamış ve belki duymakta olduğu ür"Niye bunca şekilsiz istekler, lcararlar, küntüyü hafifletmek için yapıta, 'öyküydüşünceler?" le roman arasında gezinen bir anlatı' ol"Ve niye kimse vazgeçemiyor ele geduğu notunu koymuş. çirip sımsıkı yapıştığı hiçbir seyden? IsGerçi 'öykünün' özellikle de dilde tifa etmek niye bunca azınlıkta? Ya insağladığı olanaklardan ve an'lan sonsuztiharetmek? laştırmadaki olanaklanndan yararlanır"Türkiye az sevilmiş cocuklar ülkeken romanın tüm getirdiklerini de sesi...." vinçle bağnna basmak hoşuna gidiyor "Dağın Oteki Yüzü"nde işlediği, olmalı Erendiz Atasü'nün; 'bir sentez, Cumhuriyetin 30'lu, 40'ü yıllannm cosbireşim durumu olduğu için hep sevkulu, idealist, ülkesinin parlak, aydınMc tniş çünkü.melezi'. geleceğine inanan, heyecanlı, dürüst, Dağın Öteki Yüzü bir ilk roman. kendine güvenen, özveriye hazır, kuşaErendiz Atasü, 20. yüzyılın baslannda ğının, 1970'lerde tırmanışa geçen ve dünyamızın sahnelerinde kapitalist pay1980'li yıllarda bir darbeyıe yasallaşıp laşımın ilk büyük hesaplaşması sahneleyerleşen yeni bir ekonomikpolitikkülnirken, on yıllardır rarklı cephelerde türel vapılanmayla birlikte uğradığı düş sürdürdüğü savaştan yorgun düşmüş, kırıklığını, kimlik değişimıni, kişilik üstelik umutlarını yitirmiş ve boyun eğerozyonunu ele almış. meye hazır bir halkın kendisinden bek'68 Kuşağı' diye buinen devrimci kulenmeyen şahlanışıyla bir muçjzeyi gersağın değişen toplumsal, ekonomik, poçekleştirişini anlatıyor Dağın Öteki Yüütik sistemle, uygulanan sistemli depozü'nde. Kuşatılmış, yer yer işgal edilmiş litizasyonla, baskı ve yüdırma politikatopraklarda yaşama gö^lerini açan dört larıyla süreç içinde şaşkınlığa düşmesi; kardeşin yani Dağın Öteki Yüzü'nün kendini, dünyanın düzenini, iletişim kahramanlarının, bugünlere uzanan yaaraçlannı sürekli sorguya çekmesi sonuşamları aslında Türkiye Cumhuriyecunda girdiği kimlik bunalımları, sapti'nin kuruluşunun ve bugünlere gelişimaları anlatıîmıs. Saflıklarını, ümitlerinin öyküsü. Çocuklukları 1. Dünya Sani, iyiniyetlerini ner koşulda diri tutmavaşı'na, ülkemizin işgal edildiği yıllara ya, başlarını dik tutmaya çalışan ama Sıdenk düşen, ilk gençRk yıllannda işgalkıyönetimin gözünü üzerlerine diktiği, den kurtulup potansiyel suçlu olaCumhuriyete karak gördüğü genç vuşmanın, bağımüniversitelilerin, sız ve onurlu bir üniversiteden kovuulusun yurttaşları lan öğretim üyeleriolmanın sınırsız nin, kovuşturmalarmutluluğunu yaşadan kurtulup ayakta yan bu kuşağın, kalmayı başaran ansüreç içinde ilk yacak bu kez de uğraralarını alan genç dıkları ihanetlerle Cumhuriyet'imiyılgınlığa düşen zin kan kaybıyla genç idealistlerin, kan kaybına uğraülke aydınlannın süyışının, parçalanıp reç içinde tek tek bidağılışının, yavaş rer yıldız gibi kayıp yavaş ideallerini ve gitmeleri, apolitik umutlarını yitirişiyaşamlara sürüklennin hazin bir şekılıneleri kendilerini de anlatıldığı bir yalıtılmış yaşamlara, dönem romanı bir anlamda da tüDağın Oteki Yükenişin sonsuz dezü. Romanı, bir rinligine salmak zobakıma da bir kişirunda kalfhalan... lik gelişimini, bir Cumhuriyetin getoplumsal gelişi Erendlz Atasünün sOzcUklerte nı$kisl bir cotirdiği kazanımlann cuuun mi, bir tarihsel ge glbl en sevdlfll oyuncaklanyla olan lllsklsl değişen toplumsal politik yapıyla birlikte tek tek Erendiz Atasü'den "Gençliğin O Yakıcı Mevsimi" ekonomik gittiği; esir alınan, coşkusunu nasıl yitip O E yitirip kendiliğinden teslim olan ya da ihanet eden kuşaklarla; paranın küçümsendiği, zekânın bilgi ve dürüstlükle ilişkisi ölçüsünde değerlendirildiği, çalışmanın, emeğin, imece ruhunun erdem sayıldığı, açıkgözlerin ve açgözlülüğün ayıplandıöı, dışlandığı bir dönemden, her türlü değerin paraya ve güce endekslendiği, köşe kapmacılığı, bir verip beş almayı erdem sayan bir toplumsal yapıya dönüşümün nasıl gerçekleştiği. •..Ve aydın kesimde yaşanan kadın erkek ilişkileri... Eşitlikçi, özgürlükçü görünüşün altındaki her erkek egemen topluma özgü sömürgen anlayışın, insan beyin ve ruhlarında yol açtığı düş kırıldıkları mikroskop altına yatınlmış Gençliğin O Yakıcı Mevsimi nde. Aslında ödün vermeyen, ama vermiş görünürken bile varhğını sağlamlaştıran feodal yapının karşısına dikilen, diklenen kınlgan ama direngen genç kadınlar... Şefkat yüklü elleri şiddet kusan erkekler... Şefkati ancak şehvetten yaratabilen ve bunun eksikliğini ruhlarının içsel yüzünde tüm şiddetiyle duyumsayanlar... Kendi korkulannı aşamadıklan için yalnızca annelerini ve kızlannı sevebılecek, sevgililerine asla el uzatamayacak erkekler... Imgelemde var olan ikı ucu uçurumsu, kaypak ve ancak acı çekme, acıma zemininae yükselen aşklara teslim olanlar... Özündeki dayanıklı çekirdeğe ulaşıp kırdığı sevgilinin parçalara ayrümış Dükük boynu karşısında çaresiz, avucundaki kılcalları kanatan keskin tanecikleri biraz daha sıkan erkekler... Yaşamboyu bir insana bağlı kalmaktan çok kolay olduğu için bir imgeye bağlı kalmayı seçmiş olduklarını keşfetmenin düş kırıklığını yaşayanlar..... Bir kadın yazann, kadın kimliğini özgür bırakarak, feminist bilincin örtülü yüzünü açarak yazmasının onu ve yapıtını nasıl özgürleştirdiğini, zenginleştirdiğini görüyoruz 'Gençliğin ö Yakıcı Mevsimi'nde. Bu arada Erendiz Atasü'nün Kadın kimliğini özgürleştirmekten anladığının ne olduğunu yine kendi ifadesiyle bir kez daha yinelemek istiyorum: 'Dünyayı tarih boyunca alt konuma itilmiş cinsin farkındalığıyla, o konumun üstünde yaşayanlaruı hiç hissetmedikleri tüm alt akuıtıları algıfayarak, yaşantının içsel yüzünün coğraryasını keşfederek çözümlemek ve bu çözümlemeyi dile getirtnek olduğunu'. Ancak vurgulamakta yarar var elbette. Erendiz Atasü, özellikle 'anaerkil ve ataerkil sistemle hesaplaşmasını yapamamış tüm insanlar için' yazıyor. Roman türü zihin çözümleyici ve bireşimci işleyişini gereksindiği için gerek tarihsel süreçlerin, gerek kişiliklerin dönüşüm süreçlerinin enine boyuna sorgulanabildiği, irdelenebildiği, ufkun doyasıya kucaklanabildiği eeniş bir özgürlük alanı tanıyabilir bundan yararlanmasını bilen her yazara. Ve Erendiz Atasü de romanın verdiği bu olanaklardan, ve aynı zamanda bir öykü yazan olarak öykünün getirdiği olanaklardan bu dönem romanında sonuna dek yararlanmış. Aynca okuru davet eden aralık kapılar bırakarak okurun düş gücünü kışkırtmayı hatta daha da ileri gidip besleyen, esirgeyen, destekleyen ve tutuklayıp ezen bir ikinci atmosferle kuşatmayı başarmış. Çünkü bir yazınsal tür olarak 'roman', Erendiz Atasü'nün yaşama bakış açısı ne sonsuz olanak sağhyor. Çünkü aynı zamanda, Türkçeyi çok iyi kullanan bir yazar Erendiz Atasü. Ve sözcükleriyle iliskisi "bir çocuğun en sevdiği oyuncaklanyla olan iliskisi gibi."» Gençliğin O Yakıcı Mevsimi/ Erendiz Atasü 7 Bilgi Yayınevi / 165 s. olan, ufku doyasıya kucaklama özlemi C U M H U R İ Y E T K İ T A P SA Yl 532 SAYFA 11