25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

METİN FINDIKÇI kadar, son derece bize özgü öğeler bulunduğu halde, fazla çalışma yapıltnış değil. Türk edebiyatında cinselliği araştırmışız ama bunun seksolojiden önemli farkları var" diye yanıtlıyor, Erotologya'nın yazarı Hulki Aktunç. "Kimileri namile kadınlara özel bir ilgi duyar ve b'u erotolojinin konusudur" diye devam eder. Son günlerde (araştırmacı) lafıdır tutturulmuş gidiyor. Araştırmacı gazeteci, muhabir, ses sanatçısı, mafya, çete vs. (araştırmacı)ları böyle bir liste halinde uzatabiliriz. Örneğin, geçmiş yıllarda Yılmaz Güney'in ne olduğunu arastıran, araştırmacı köse yazarlanndan (aaı herkesçe malum) bunca araştırmadan sonra, Yılmaz Güney'in, sadece katil ve lümpen olduğunu öğrenmiş ve yazmış. Sonuçta bütün Türkiye onunla gurur duydu. Duymadı mı? Duymadık mı? Işin esprisi bir yana, herkes bilmektedir ki, Hulki Aktunç çokokuyan biridir. Okumak öğrenmektir, ne kadar çok şey okursan o kadar bir şeyleri öğrenirsin, merak eder araştırırsın. Bence bu kitap da birçok okumanınmerakın zaferidir. Yıllar önce, 12 ciltlik bir çeviriye kalkışınca, bakmış; kitapta geçen birçok deyim insanımıza uymuyor, hemen bu çeviriden vazgeçmiş ve "bize" özgü bir erotologyamızın olmadığını ve neden olmasın ile baslanılan bir denemeler toplamıdır erotologya. Bu kitaba yıllar öncesinden bu güne araştırılan, okunan kitaplardan alınan notlarla ve kendi yaratıcılığı sayesinde Erotologya doğmuş oldu. Peki bu Erotologya yeterli mi? Hulki Aktunç'a bakılırsa hiç değil, bu sadece bir başlaneıç. "Konuya ilgi duvan, bu yönde birikimli kişilerinuzmanların diyemiyorum şu an ne yazık ki erotologya(mız) üzerine düşünmeye başlayıp düşüncelerini belirli Dİr dizgesel yapı kazanmasıyla doğabilir erotologyamız an 'Bildiğiniz oibi denil' Hulki Aktunç'tan nefis bir çalışma: "Jirotologya?" "Erotologya?"da bir dünya var dünya kadar bilgi. Kitap okunup bittiğinde, sanki bir çok kitabı okumuş bitirmişsiniz duygusuna kapılırsınız. Bir defa yazarın deyimiyle "Binbir Gece'ler, Tutiname'ler, Kısası Enbiya'lar, Marifetname'ler, Tahir ile Zühre'ler ve Türkçe 'meal'iyle' Kuranı kerim'den sureler", bütün bunlar, çocukken babasının okudukları ve bu kitabı yazarken şöyle bir uğradığı kitaplar. Ve niceleri. Ve nice okunan kitaplardan alınan notları yorumlarken, bir Batılı değil de, bir Doğulu gözüyle bakıp yorumlamış. Daha doğru oir deyimle, Aktunç'un ürettiği bir terimle söylersek "Aradoğu"lu bir bakış açısıyla. , ( ğiliz yajtabiiki cinselliği ve cinselliğin gelişim sürecini ka dınfarın eline bırakmayacağız? Işte, kitabın ilk yazısında (bence çok önemli bir yazı) Ortadoğuludan başlayıp "adı niçin öyıe konulmuş olursa olsun, aşkın asıl ortasıdır." Adam 'Âdem'den, Nuh'a ve Oidipus'a varan: "Oidipus rakı icer miydi? Ârak var mıydı o zaman", oradan divan şiirine kadar akan bir süreç ve bunları okurken insanın beyni bir deryada yüzermiş gibi... Ve süzüTe süzüle Leyla ile Mecnun'a gelen "Mecnun'un ulaştığı Leyla, çirkin mi çirkin bir kadındı",bir de Mecnun'a sorulmalıydı. Ve sonunda gelip dayandığı yer, Yeşilçamdır, kara sevdadır. Kadın Ue erkeğin aşkıdır. "...Araftı. Adamorada daha çok durdu. Pornografi, birtakım değerleri sarsma, sarsalama olanağı, olasdığıydı; oraya çok gitti geldi. Kendisini bulamadı. Sonunda yine Ortadoğuyu seçti... Aşkın aşk'ı hiç usanmadan kılmayı, kılmayı, kılmayı. Canı da oradaydı, sözüyle yazısı da." Bildiğiniz Gibi Değil... adlı denemede, gerçekten de tarih kitaplarında okuduğumuz; (Erkek milletin, erkek tarihçilerinin) yazdığı birçok şeyi okuyup geçmişizdir, gerçek bellemişizdir zamanımız ve yeterince bilgimiz olmayışımızdan öylece, yazıldığı ve de söylendıği gibi, (ki kulaktan dolma bUgi edinmeye alışık bir toplumuz.) kabuletmisizdir. Işimize gelmiştir. îşte tam da burada sözü, üstat Hulki Aktunç'un bilgisi cinsellikerotizm merakı ve ilgisi sayesinde, her ne kadar kendisi yeterli bulmuyor olsa da, bizleri aydınlatıyor. "Bildiklerimizi, ama gerçekten bildiklerimizi birbirimize iletmek yaşamsal önem taşıyor, her dönemdekinden daha fazla. Mağaranın ucundaki ışık, bilgi ve bilinçtir. Başka çıkış yolu da yoktur... öyle, vüzde yüz öyledir. Değilse, birbirimize biçtiğimiz hücrelerin içinde yaşayacağız; demir parmaklıklarımızla kalıp o parmaklıklan yürüyüp gittiğimiz her yeNHHfll'fllNR UCUnO8lfl ISK "Erotologya?'nın iceriğl, saptadıkları. yorumlamaya çabaladıkları, pek İddialı sayılmaz. Ama burada, buralarda bir başlangıç ivmesi, bir cıkıs odağı var, duyumsuyorum" dlyor Hulki Aktunç 'Erotologya?'nın içeriği, saptadıkları, yorumlamaya çabaladıkları, pek iddialı sayılmaz. Ama burada, buralarda bir başlangıç ivmesi, bir çıkış odağı var, duyumsuyorum." Siz gene de, Hulki Aktunç'un mütevazılığına bakmayın; bence bu kitapta bir dünya var dünya kadar bilgi. Kitap okunup bittiğinde, sanki birçok kitabı okumuş bitirmişsiniz duygusuna kapılırsınız. Bir defa yazarın deyimiyle "Binbir Gece'ler, Tutiname'ler, Kısası Enbiya'lar, Marifetname'ler, Tahir ile Zünre'ler ve Türkçe 'meal'iyle' Kuranı kerim'den sureler" bütün bunlar, çocukken babasının okudukları ve bu kitabı yazarken şöyle bir uğradığı kitaplar. Ve niceleri. Ve nice okunan kitaplardan alınan notları yorumlarken, bir Batılı değil de, bir Doğulu gözüyle bakıp yorumlamış. Daha doğru bir deyimle, Aktunç'un ürettiği bir terimle söylersek "Aradoğu"lu bir bakış açısıyla. Kitap, cinsellik üzerine dobra dobra söyleşmek olduğu kadar, birbirini kovalayan sorularla; bırbiri ardına açılan pencerelerle örtülü bir konular, atasözleri, deyimler, terimler, argo sözler ve akla gelebilecek cinsellikle ilgili ne cinlik varsa "Erotologya" kitabının içeriğidir. Felsefi bir sonbettir, Erotologya. Aynı zamanda, 'nota bene'lerle düşülmüş notlarla cinselliğicinselliğe eleştirel bir bakış açısıdır erotologya. "Apaçık bildiğim tek şev, bir kız ya da kadın değil bir erkek olduğu; şimdilik, ona bir organıyla biçilen kişiliği ve kimliği benimsemiştir..." Erotologya'yı yapanlar, pornograıyayı yapanlar da genellikle erkek. Faili olanlar, onlar; mer'ul olanlar ise kim olduğunu genellikle bilmediğimiz diğerleri" diyor. Eh! Boşuna erkek toplum deSAYFA 10 "Arado&Tlu bir bakı; f retaşıyacağız... sırtımızda, zihnimizde." Ve bu vahim sözlerden sonra, söz geçmişin kemiğine gelip dayanıyor: Baltacı Mehmet Paşa, Çariçe Katerina'nın cilvelerine dayanamayıp girdiği savaştan yenilgiyle çıkmasını 'uçkura' bağlayanlan; büyük bir yanılgı olduğunu bu denemeyle, üstat açığa çıkarmaya çalışıyor ve de araştınp sıraladığı kaynak metinlerle bunu kanıtlıyor. Müthis. Bugün hâlâ magazin gazetelerde karşılaştığımız komediler: Türkerkeği tngiliz kızını... filanca Avrupa kentinden gelen kızlar, Türk erkeklerine bayüdıklarını ve Türkiye'den ayrılmak istemediklerini... vs. Bunun tersi mubabbetlere, nedense pek rağbet " rmediği için, rastlamıyoruz. Bu eblehnasıl, kimden miras kaldığı belli de, neden hâlâ üstümüzde, sırtımızda taşıdığımızı anlamıyorum. îki insanın ciftleşmesinden illa bir üstünlük payı çıkarmak, kadınlan; ah minel rical i demek zorunda bırakıyoruz. "...Ortadoğulu erkek mületi, şişinip böbürlendikçe, yaşadığı, yasamakta olduğu gerçeklikten de uzaklaşır, ulaşması gereken hakikatten, doğruluktan da. Bu kaçışlarımızı, kendimizi öğrendikçe hakikate ulaşabilir, cinselliğin tadını da o zaman "gerçekten" çıkarabilir. Çıkarabilirdik belki." Zaten Kuranı kerim'de kadını övdüğünden çok yeriyor. Ama nedense, Müslümanlar kabul etmiyor bu gerçeği, belki de öyle işlerine geliyor. Erotologya kitabında kısacık da olsa buna değiniyor. Bakara suresi 222 ayetinde "kadınlar sizin için bir tarladır. Artık tarlanıza dilediğiniz veçhile gidin" diyor. Ve türbana kadar uzanır. Hulki Aktunç: "Başörtüsünü, Batı dillerine bizün güzelim tülbent'ten geçme "türban" sözcüğüyle anıp bayraklaştırmak, bir "sokma akıl" değil midir? Bu sokma aklın, Batılılaşmayı sağdan eleştirenlerde ortaya çıkması trajikomik değil mi?... Birincisi, Islam travestisiydi, ikincisi tür ban travestisi. Imdi, erkeklere kadın gibi görünmek isteyen travestilerin taktığı peruk, bana daha saygıdeğer görünüyor." diyor. Saygı duvmamak elde mi? Aslında kitaptaki bütün denemelerin üstünde durup düşünmek gerek. Çünkü, hepsi de nefis denemelerdir. Ben, en son; Sünnet denemesine değinip, siz bu kitabı okuyacak olanlara bırakıyorum gerisini. Sünnet: Ben, hep Müslümanlara has bir operasvon olarak bilirdim. Öyledir. Sünnet "işlek yol" ama kitaptaki Sünneti sünnet denemesi okuduğumda gördüm ki, MÖ 5 yv'la dayanıyor sünnetin tarihçesi. Mısır da doğmuş ve birçok Avrupa ülkesine yayılmış, yasaklara karşın devam etmis. Çünkü, Tevrat'a göre sünnet Tann ile lbrahim Peygamber arasındaki anlaşmanın bir göstergesiydi. Dinin kökeni en sağlam temeli şiddet ve kan, adaktır. Tannya bağldıklannı göstermek isteyen toplumlann en olağan yolu kendilerinden bir parçayı vermek, kan dökmeyi seçmektir. "Kızın sünneti, kuzey Afrika'da hâlâ ölümcül, hâlâ tartışmalı... Tannya bir şeyini kesip vereceksin, kan döktüğünü göreceksin." Bence kitabın en ilgi çekici denemesidir, sünnet üzerine yazılan bu deneme. Erotologya deneme kitabı, Hulki Aktunç'un da belirttiği gibi, bu gibi geniş bir konuya yeterli mi? Değil. Zaten, önümüzdeki tarihlerde yapılacak yeni baskılarla genişleyecek, genişletilecektir. Ama, bir ilk olması son derece sevindirici. Aslında bu denemelerde verilen birkaç güncel örnekkonu olmasaydı daha da etkileyici olurdu. Düzeltilmesi umuduyla. Hulki Aktunç'un bu ilk erotologya deneme kitabı için içten teşekkürlerimizi sunarım. Okuyuculara sunulan, okunması gereken (çok iyi) bir kitap. • *Erotologya?/ Hulki Aktunç / Sel Yaytnaltk / 237 s. K İ T A P S A Y I 532 ŞMdet kan va adak C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle