23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BEDRETTİN AYKIN ustafa Köz, yeni yapıtı "Sonsuzluk Taşta" ile yeniden okurlan karşısında. Kendisini, daha önce yayımlanan "Ay Düşü", "Su.Resimleri", "Yengeç Sepeti" ve "Salıdan Önce Pazartesi" adiı kitaplarında topladığı şiirleri ile tanıyoruz. Mustafa Köz'ün avrıca "Işıklan Karartmayın Çocuklar" acUı, cocuklara yönelik şiirler içeren bir yapıtı dana var. Şiir okurlan onu, üç yıldır çıkarmakta olduğu "Şiir Oku" adlı şiir yaprağı ile de yakından tanıyorlar. Atatürk Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü bitiren Köz, daha sonra işletme, gazetecilik ve hukuk öğrenüni görmüş. Sonsuzluk Taşta'nın kimi şiirleri "Karşı Ada Şiirleri" ana başlığı altında, bölümler halinde, dergilerde yayımlanmıştı. Karşı ada tanımlaması, yerel bir izlek belirlemesi olarak, kitabın ikincil adı konumunda varlığını sürdürüyor. Yapıtı oluşturan şiirler Adalar ve Kadıköv'de yazılmış, Mayıs 1995Eylül 1997 tarihleri arasında. Kitabın girişindeki açıklamadan anlıyoruz bunu. Yakın dostlarının bildiği gibi, Mustafa Köz geçen yıllarda, yaşadığı önemli sağlık sorunları nedeniyle ve sağınların önerisiyle, uzunca birsüre Heybeliada'da kaldı. O zaman içinde, diğer komşu adalara da sık sık geziler yaptı. Burada, kitabın girişindeki o açıklamanın gerekli olup olmadığı sorulabılir elbette. Ancak, bence daha önemlisi, "Prens Adalan" olarak da anılan ve îstanbul'un ilçesi olan bu adaların bugünkü adlarının kıillanılmayıp, arkaik adTariyla anılması ve yine parantez içinde Kadıköy'ün de arkaik adının yazılma gereksinimi üzerinde durulmalıdır. Çünkü sıradan bir okumada, şairin bu tavrı yanlış yorumlanabilir. Oysa dikkatli bir okur, Mustafa Köz'ün bu yaklaşımının bir amacı olması gerektiğini düsünmelidir. O halde neyi amaçlamış olabilir şair Köz? Kanımca, gezdiği, yaşadığı bu coğrafyada, kendinden önce yaşamış olanların kültürüyle, arkaik kültürle birtakım bağlar aramaKtadır. Birbiri üzerine birikip etkileşerek evrenselleşen bir kültürün izlerini sürmektedir. Aynca, Prens Adaları'nın arkaik dönemde, bir tür sürgün yeri olduğunu anımsarsak; sağlık sorunları nedeniyle orada zorunlu olarak bulunuşunu da bir başka tür sürgünlük olarak düşünen şairin kendisini, bu adalann eski sürgünleriyle buluşturduğunu da düşünebilıriz. Bir başka yönüyle de, siyasal sınırlan etnik aynmlan aşan bir insan sevgisinin buluşmasıdır bu. M Karşı ada şiirleri denebilecek bu dil içi etki, imgeye apayn bir estetik olgunluk kazandınr. Görüntüler içinde çınlayıp duran sözcüklerle şair, sözü edilen bu yüzleşmeye lanıklık etmek için uğraşır. Bütün yaptığı da budur" tümceleriyle açıklanıyor. Köz'ün şiirlerinde, gerçekliğin ters yüz edilmesiyle sağlanan şiirsel söylemde, nesneler kişıleşirken, insanlar da durağan, sessiz ve ıssızuklan ile nesnelerle bütünleşir, nesneleşirler. Ancak bu ters vüz etmede, insanın yittiği, şiirin insansızlaştığı; insanın sorunlarından uzaklaştığı izlenimi çıkanlmamalıdır. Mustafa Köz, insandan uzak bir sanatın olamayacağının bilincinde bir şair. Onun insanlarla nesneler arasında yaptığı, salt bir yer değiştirme, rol değişimidir. Kisileşerek insanın sorunlannı, duygularını aile getirir nesneler, Kınk Bir Deniz Kabuğunun Yakınısı (s. 54) şiirinde olduğu gibi: "Nasıl da ezilmiş toprak / nasıl ezikse / yüreğim, öyle / dinlerdim günler önce / tıp tıp atan nabzını / ve mavi mırıltılannı / o soluksuz uykuda titrerdi köklerinde / bilge tuzu rüzgârın, / gücüm yok / bundan sonra / bu işler yapmaya / dinlemeye toprağı, / gülleri budamaya. / Kınk deniz kabuğuyum, / her şeyden uzak, dingin / su veriyorum güllere /ara sıra yine de, / örter gibi üstünü / gül filizi kızımın / ve tatlı ayacıklarını / pembeden daha pembe, / unuttum neredeyse / o meltemli günleri, / büyüdü ayacıklar / sığmaz hiçbir besiğe, / kurudu kuruyacak / suladığım güllerse." tnsanın yerine nesneleri konuşturarak, şiirsel söylemine yeni boyutlar katar. Sonsuzluk Taşta'nın şiirleri genelde kısa şiirler. Yapıfı oluşturan 67 şiirin 53 'ü, 218 dizeli; 11 şiir 2036,3 şiirse 467391 dizeli. Süreli olmasa da bir biçim kaygısı gözetildiği görülüyor. Şiirlerin 3+1, 4+1, 5+1, 10+1, 15+1 ya da 4+2, 8+2, 13+2,4x3+2, 5x4+2 ya da düzenli 2'lik, 3'lük, 5'liklerle bölümlenerek oluşturulduğu; dize kırma, sözcük kaydırma gibi denemeler yapılsa da; dizeye önem verildiği, Köz'ün bir dize ustası olduğu söylenebiEr. Yapıtta yer alan üç uzun şiirde değişik biçim denemelerine tanık oluyoruz. "Çocuklar Için Ay Oyunu" (s. 4849) şiirinde, "Çamlıkla Ayın Gece Konusması" ara başlığından sonra, bölümler halinde; Çamhk'la çekirgeler düğününe giden ayın konuşrnalarını görüyoruz. "Beyaz Bir Mızrak Gibi Dikiliyor Bunaltı" (s. 5964) siiri ise abece'nin harfleriyle adlandırılarak 29 bölüme ayrılmış ve aynca sözcüklerle adlandırılmıs 12 ana bölümde toplanmış. 73 dizeden oluşan bu uzun şiire bir haucular toplamı olarak bakabiliriz. Köz'ün "Yengeç Sepeti" adlı yapıtında da haiku biçiminde ürünlerine rastlamıştık. Biı başka ilginç biçim dcncmesi ise, 91 di zeli "Yazılı Kaya" (s. 95100) şiiri. Köz bu şiirini l'den başlayarak VII tarihe ayırmış ve her tarihi aynca sözcüklerle adlandırmış. Değişik biçim denemeleriyle atak ve genç bir şiir Mustafa Köz'ün şiiri. Biçimdeki çeşitliliğe karşın, doğadaki nesnelerin değişik konumlardaki yüzlerinin kişileştirme ve tanıklıklarıyla sağlanmış bir söylemle, aynı izleğin uzantısında oluşmuş bir şiirler toplamında yolculuğa çıkarıyor okurunu "Sonsuzluk Taşta" ile Mustafa Köz. Yapıtı oluşturan şiirlerin ayrı ayrı adlandınlmasıyla yetinilmeyip, bir de numaralanmış olması; sanki bir tek uzun şiirin birbirini izleyen bölümleriymiş izlenimi veriyor okuyana. Sanıyorum Köz'ün vurgulamak istediği de bu. Aslında şiirlere verilen birbirini izleyen rakamlar dikkate alınmadan da; şiirlere verilen ayn ayrı adlar ve kitapta yapılan bölümlere karşın; yapıtın bütününü kapsayan söylem ve ses ortaklığı, oluşturulan izlek bütünlüğünü yansıtmaya yetiyor. Şiirler tek tek okunduğunda, pek fazla etki uyandırmadığı halde; birbirine eklendikçe, iletisi belirginleşip, ana izlekle olan bağ netleşiyor. Yapıt rıer ne kadar dört bölüme aynlmış olsa da, ana izlek bütün bölümlerde duyumsanıyor. Nedir bu yapıtın ana izleği?.. Soruyu dinginlik, ıssızlık, yalnızlık olarak yanıtlıyorum ben. Dinginliği betimleyebümek, belirgin kılabilmek için sessiz, devinimsiz nesneleri özne seçmiş; ıssızlığı uzam olarak kullanmış şiirine Köz. Kitabı oluşturan değişik şiirlerden, ortak izleğe gösterge olabileceK dizelerden örnekler: Kimscnin izi kalmamış dükkânımda / ...Sessizlik çekirgeler gibi yer değiştiriyor adada." (s. 9), "Basık göğün altında ışıklan sönmüş / bir yük trenine benziyor rüzgâr alan ağıl" (s. 10), "Hiç kıpırtı yok, ne yaprak hışırtısı / ne kuşlardan saydam bir çelenk / ... duyulmaz çığlık, anlamsız yakan." (s. 15). Bir kertenkele esnedi uzun uzun, dönerek yüzünü yorgunluğuna" (s. 16) "kimse değildir bekledığim bu akşam vakti, / sessizlik dolaşır minik kabuklanmda. /.... ama bir düzlüğüm sadece, bitkin, dargın, kimsesiz. /.... epeski bir suyumdur bu onmaz karanhkta. / ... şarkılar söylerken yapyalnız, çıplak ve yeisli." (s. 17), "anlatsın, döksün içini, kurtulsun / yalnızlıktan. Böyleyiz işte nicedir, / biçimliyoruz günden güne ıssızlığı" (s. 21), "Kuyu kapağı gibi sıkıntılı bir şey" (s. 30), "Nesnelerin de ruhu vardır/... değişir onlann da akşamki görüntüsü" (s. 40), "Zaman geçer ve ben dönerim / aynı ıssız kilise yolundan < btek bütümüğü Btçfcn Mustafa Köz, Can Yucel ve Sunay Akınla bir şllr geceslnde. Yapıt içine serpiştirilmış yedi desenin de Mustafa Köz'ün ürünü olduğunu öğrenmekle; şair Köz'ün bir başka kimüğinin de tanığı oluyoruz. Bu desenlerin yapıta sağladığı görsel zenginliğin de altı çizilmeli diyorum. Aynca desenlerdeki çizgilerin hiç de amatörce olmadığını befirtmeüyim. Mustafa Köz'ün resim eğiliminin şiirine de yansıdığı, ona yeni izlekler açtığı söylenebilir. Sonsuzluk Taşta'yı oluşturan şiirler genellikle birer görüntü şiiri. Süreldi değişen görüntülerın, daha çok da nesnelerin görüntülerinin şiirleri. Arada bir, ekrana yansıyan insan görüntüleri de var. Ama bu insanlar da nesneleşmiş sanki; devinimsiz, suskun, ıssız. Mustafa Köz, sanki sözcüklerle resmini yapıyor görüntülerin. Göpüntülerinflri METİN CENGİZ ustafa Közün Sonsuzluk Taşta adlı kitabını okurken iki şey dikkatimi çekti. îlki şiirin Yunan şiiriyle ada komşuluğu. Ritsos, Seferis, Eütis tadı. Ikincisi de, bu şiirlerin Köz'ün yıllarca yazdığı, yazarak biriktirdiği ve olgunlaştırdığı bir şiir olduğu. Köz, sanki önceki şiirlerinde tadını, dozunu bir türlü ayarlayamadığı söyleyişini, sesini, biçemini ve hatta biçimini bu şiirleriyle kotarmış. Kendi sesinin doruklannda gezerken şiirimize de kendi tadını böylece katıyor şair. Yıllardır şiir için atan yüreği, dergiciliği, şiire verdiği emeği de şiiriyle iyice anlam buluyor. Artık bir Mustafa Köz şiirinden söz etmenin yeridir diyorum. Ve dikkati Köz'ün 67 şiirden oluşan Sonsuzluk Taşta adlı bu kitabına çekmek istiyorum. Prens Adalan (Khalki, Prinkipo, Pyrgos, Proti, Antherrovitos) ve Kadıköy'de (Khalkedon) yazıldığını belirttiği bu şiirlerden rasgele alıntılar yapıyorum, Yunan şiiriyle ağız tadı birliğini, söyleyiş ve tema yakınlığını göstermek için. "Sis, yabancılar gibi geldi adaya, / dokundu gizli yerlerimize..." (Ne Yaptıvsak Geceye), "'Aaa', dedi adam / 'evet, ada..' dedi kadın / 'mimoza kokuyor bu ada.." (Mimoza Kokuyor Bu Ada), "Sesler tırmanıyor erik ağacına, / öğlenin, ikindinin akşamın sesleri.." (Helix), "Bu ada, bir mızrağa / benzerdi eskiden, vaslı / savaşçılann bir bozgun dönüşü / sapladığı, denizin omurgasına." (Söndürmek Için Ocağımızı), "Cumartesiydi. îç içe geçmiş iki cumartesi. / Kapılara çıkmışu kadınlar, M Bir volculuğun şiirleri ev önlerine, eşiklere / acılarını alarak vüklüklerden ve girerek sokaklara / çıkarak sokaklardan, bekleyerek deniz kenarlannda / bir taş gibi çökerek kendilerine, dişleyerek / çevrelerinin oyalannı. Oğullannı bekliyorlardı.." (II. tarîh.yosunluesik). Görüldüğü gibi Köz bilinçli olarak yakın durmuş o tanıdık Yunan şairlerinin şiirlerine. Kendi anlatımında eriterek, kendini oluşturarak. Işte Köz şiiri budur dedirtecek biçimde. Saydam Çelenk (40 şiir), Kumsalın Kanı (14 şiir), Yeşil Karanffl (5 şiir), Bir Külçe Tuz (8 şiir). Toplam 4 bölüm Sonsuzluk Taşta. Ve Köz şiire şöyle başlıyor, "Seslerden anlıyorum, otlann büyüdüğünü." Şaşırtıcı bir başlangıç. Bir görüntü ve ses imgesi. Alışılrnîş bir söyleyiş. Eski zamanlardan kalma. Üstelik insanı yaşamaya çağıran. Ve yaşamı gözlemeye. Italık dizilmiş sol sayfadaki (s.8) bu girişten sonra Karsı Ada Şiirleri başlıyor. Durulmuş, dingin bir söyleyiş. Duyarlık olarak suya uzak olan, ada saIdnlerinin yaşamlan çarpıcı bir dille anlatılıyor. Ancak ada insanlan toprağa oldukça bağlı. Yüreklerinin bir yansı suyla ilgili olsa da, aynı yanda toprağın kokusu var. Öbür yansı ise denizin kokusunun sindiği toprakla auyor. Hasta insanlar çoklukla sırtlannr dönmüş durumdalar denize. Yaşamlarında büyük bir yeri olsa da. Söyleyişi ve şiirinde oluşturduğu yapı da önemli. Somut bir yaşam anlatıbyor ancak, bu hayatı var eden öğeler, imgelerle veriliyor. Usul bir söyleyiş, düzyazıya yakın bir biçim ve bunlardan özelliğini alan sağlam yanı. Ben yalnızca ilk şiirden bazı imgeler vermek istiyorum. "...heybelerinde kuru tuzdan yıldızlar..", "..bir kovanın ipi boşalıyorkonuştuklannda..", "..dövülmüş ahtapot rengini alıyor koşumlan..", "sessizlik, çekirgeler gibi yer değiştiriyor adada." Buram buram hayat kokuyor dizeler. Ve hayat hakkında derin bilgiler veriyor bize. Okurken, Köz'ün o sakin yapısı geldi nedense aklıma. Şiiriyle doğrudan bir yapı ilişkisi var gibi geldi sonra bana. Fırtınauan söz ederk en bile Köz kendi uysal yapısından hare ket etmiş. Gök yine uuru çünkü. Sinirlendiğinde koruduğu o sakin yapısıyla Köz'ün. Bir gün "Ben yolculuk yapınca şiiri buluyorum" gibi bir şey söylemisti Köz bana. Bu şiirleri okurken, onun nasıl bir yolculuk yaptığını da anlamış bulunuyorum. Tarihselbir yolculuk bu. Hem zamandaş, mekân olarak, hem de geçmişe doğru. Adalarda geçmişte yaşayanların hayat biçimlerini, inançlarını, deniz ve toprak karşısındaki durumlannı, tavırlarını anlatıyor. Onları bugünden, kendi özgün bakışıyla şiirleştiriyor. Amacına uygun bir biçem, bir söyleyışle. Köz'ün bir başansı da bu. Hayata yakın duran imgeler, hayatın içinde boğulmuyor. Aksine hayata yeni kaüularda bulunuyor. Okumak gerekli Köz'ün Sonsuzluk Taşta adlı şiir kitabını. • I Mustafa Köz, önceki kitaplarında; özellikle "Yengeç Sepeti" adlı yapıtında örneklerine tanık olduğumuz, "nesnelerin şiiri"ni yazma denemelerini sürdürüyor "Sonsuzluk Taşta"da. Kendi demesiyle: "Sürekli değişen görüntüler arasında şiir, yeni sözcüklerle kendine yeni geçitler, yeni derinlikler aramak zorundadır. Bu yeni durum, görüntüleri somutlaştıran yaşam ilişkilerinde belirir. Şair, nesnelerin farklı mekânlardaki duruş ve ilişkileriyle de şiirini yapmaya çalışmalıdır. Gerçekliği bir akış olarak algılayan şairin, bu görüntülerden çıkaracağı şiirler, gerçeküğin ters yüz edilmesinden başka bir yapı değildir. Göriintüyü görüntüyle yüzleştirmek de SAYFA 6 Nasnolerin diliyle kurguümmış Wr töylem CUMHURİYET KİTAP SAYI 531
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle