22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

dek olan dönemi şiirleştiriyor Gülten Akın. Bir halkın yazgısını büyük bir ustalıkla ele alıyor, işliyor, gözler önüne seriyor. Dört ytl sonra Ağıtlar ve Türküler (1976) doğar şiirseverlerin eline ve 1976 Yeditepe Şiir Armağanı'nı alır bu yapıtıyla. Bu yapıtında da dönemin acılannı, sancılannı, sesini giderek yükselterek şiirleştirir Gülten Akın. 12 Mart döneminin yıkıntıları, yaralan, baskıları, acılan üzerine kurar kitabının çatısını: Hapislikler, işkenceden geçenler, siyasi basîular, ölümler, öldürülmeler onun şiirinin ana konusunu oluşturur. Şiirleriyle yine halk söyleyişi, halk şiiri tadı vardır. Ö, "Mapus gibi ince belaya düşen"lere," Ağır yokuşlan dizden geçirenler"e," Yoku yoksulluğu özden geçirenler"e ağıtlar yakmayı sürdürüyor bu yeni yapıtında da. Ünlü Sis Türküsü şiırinde de, üstü örtük de olsa, dönemin Türkiye sini ele alıvor Gülten Akın, halkımıza sitemler yollayarak: "Hey zalım yar zalım/ Uyan dedim uyanmadın/ Uyanmadın, baht uyanmaz, oğul gider gelmez/ Düşer al kanlar içinde oğul gider gelmez". Gidip de gelmeyen oğullara, al kanlar içindekı oğullara yakılan acı bir ağıttır bu şiir de. "Gece' dolduran çakaTİann işlediği cinayetler ürkiye'yi büyük kaosa, bunahma götürmedi mi? "Kırmızı fistanlarımız karar"madı mı? Ülkeyi kan gölüne çevirenlere göndermede bulunmuyor mu şu dize? ' Sol elinde çılgın bir köpeğin diş izleri". Bu durum karşısında bir öneri: "Aynlık getirir ayrılıklar/ Birleş demedim mi/ Ben demedim mi". Onun kaleminden "Yjğit bir kalem" olduğunu bilen biliyor. Ülkemizde yaşananlar bir masal sanki; sonu kanlı biten bir masal! O, büyük yığınlar, yani halkı için "türkü" söylemeyi niç aksatmayan ender şairlerden biridir. Örnek mi? Dev Için Türkü: "Savaşlardan geçtin ise/ Doğdun ise Kurtuluştan/ Halk közünde piştin ise/ Kan çiçekli dar yolları yolsama/.../ Duldasında seldiğim sen/ Gözesinde dolduğum sen/ Benim ulu bildiğim sen/ Gülten der ki/ Yoksullukla eğittiğin kulsama". Onun şiiri, halkıyla kol kola, iç içe "kente yalınayak" giren bir şiirdir. Kente girince de, yazarlara, aydınlara şöyle seslenmeden de geri kalmıyor Gülten Akın: "Buralarda/ Sus sus sus sus sus/ Dan başka bir ses duyulmuyor/ Yazanlar ozanlar kardaşlar/ Niye, biz ölmüş müyük". Abidin Dino'nun resimleriyle yayınlanır toplu şiirlerine de başlık olan Seyran Destanı (1979). Seyran, Arapça "gezinme, gezme", demek. Yani, bu destan Anadolu'daki büyük göçü ele alıyor, işliyor. 197275 arasında yazılan Seyran, "Büyük Halk Destanı"na bir giriş denemesidir. Kırsal kesim insanının çözülüşünü, ekmek peşinde büyük kentlere akışını, gecekonduların bir bir ortaya çıkışını, kentlerin giderek zorunlu olarak taşralalışının fotoğrafını çekiyor Seyran destanı." Ayakta bir halk"ın yazgısıdır söz konusu olan, yani "En gergin teTin. Kenderin boğazını mecburen sıkan gecekondulaşma destanda şöyle dizeleşiyor: "Birbirimizivuruyoruz/Damlara düşüyor, damlardan çıkıyor/ Askere gidiyor. dönüyoruz/ Gurbete gidiyor dönüyoruz/ Gurbete gidiyor dönüyoruz/ Gurbete gidiyor dönüyoruz/ Sonra dönmüyoruz bir gün/ Kondulanmızı kuruyoruz". Bu gecekondularda Çorum'dan, Yozgat'tan, Kars'tan, Kırşehir'den, Sıvas'tan, Hakkâri'den, Van'dan, yani tüm Anadolu'dan gelenler yaşar îstanbul'un, Ankara'nın, Izmir'in varoşlarında, Gülten Akın, Seyran'daki şiirleriyle Türkiye'nin bir başka haritasını, göçün topoğrafyasını önümüze apaçık seriyor. O, bu gecekondulara dadanan faşistlere de dikkat çekiyor: "Kapılara faşist gelmiş/ Var mı demiş, sor mu demiş/ Ankara'nın kanlıları/ Ertuğrul'u vur mu demiş" (Ertuğrul Ağıdı). Bu gecekonduların duvarlarında Yılmaz Güney'in afişleri de vardır öğretmenler, işçiler kurşunlanırken bir SAYI 531 ÜHomtaJe yaşananter ¥ yandan. 1983'te yavımlanan flahiler'deki şiirler 12 Eylül darbesinin izini sürer. flahnerde Tannya yakarmıyor Gülten Akın, yalnızca sitem ediyor ve başkaldırıyor olanlara, yapılanlara, uygulamalara, askeri yönetime. Kitabın ilk şiiri Bunalan Ozan Ilahisi, gerçekten bunalmış bir sairin duygularını ele alıyor: "Dandan ufak" olsa da, dünya sığdırır içine; ama, o, sığamaz dünyaya evladı hapiste bir anne olarak. Savasımını sürdürmeye kararlı olduğunu şu aizeler ne güzel ortaya koyuyor: "Ozanım düşe geldim/ Dönüp uğraşa geldim". 12 Eylül nice canlar almıştır, doymamıştır tlhan Erdost'u da almıştır, yine doymamıştır; aileleri, sevgilileri, kardeşleri acıJara boğmuştur, nice onulmaz yaralar açmıştır haÛumızın bağnnda. Gülten Akın, binlerce 12 eylülzede olanlardan biri olan flhan Erdost'un çocuklarına, kansı Gül'e de eğilir şiirleriyle: Alaz Toruna Ninni, Gül Için Dahi, söyler: "... hey koca dünya/ Dönüyor bir ölüler ülkesinde". Korkanlar, pısanlar, sinenler, kavgadan çekilenler, yapılanları görmeyenler de vardır elbette DU dönemde. Şiirin devamı da onlar içindir: "Susanlar şimdilik/ Oyunun dışına düşenler/ Yalnız onlar doğrulup kalkacak/ Gün kıyamete erdiğince . Gülten Akın, Eflatun Ninni şiirinde de kendini ortaya koyar. O da tam ülkesi gibidir acılar batrnıs, şaşkın, hüzünlü: "Gülten Akın acep gidişlerdesin/ Acın dinlencede değil/Özîemin kanıyor/ Mülkün örselenmiş/ Ürünün dağılmış/ Hangi yaz seni nennileyebilir?". O, yiğiuerin başına gelen işlere üzülen, acı çeken, ülkesinin durumunu dünyaya ilan eden de yürekli bir şairdir hüznünü de yazsa. Şairüğini şöyle dizeleştirrniyor mu? "Ozanım, ömrün özü benim elimde/ Dirivim ben senden". Onun yüreği de acılıdır, yanıktır, "Çünkü yandı nalkımız/ Boğulduk halkın boğulduğu sularda/ Ve Çocuklanmız/ Onlar birerbirervurulduğunda". 12 Eylül'ün vahşeti daha nasıl anlatılabilir? tlahiler, Gülten Akın şiirinin önemini iyice öne çıkaran bir kitaptır. Yine halk şiiri kaynaklarından beslenerek, kendine özgü usta bir söylem yakalar bu büyük şair. Gülten Akın, toplumsal temaları, sorunlan şiirinde ustaca ağırlamış, 2. Yeni Şiiri'nin özüyle, kurgusuyla birleştirmiştir. Böylece, kendi sentezini buluşunun bir örneğidir Üahiler'deki şiirler. Gülten Akın, 42 Günün Şiirlerinde (1986) bir adım daha atar ve özünde siyasal ağırlıklı düzyazı şiirlerle çıkar okurun karşısına. Evladı içeri alınan, yüreği yanık, acılı bir annenin dünyasını kucaklıyor kitaptaki şiirler. Bir de ünlü açlık grevine hem dışardan, hem de içerden bakıyor Gülten Akın. Yer yer Türkiye'den, yer yer de Latin Amerika ülkelerinden, Şüi'den, askeri yönetim ve uygulamaları ortak veriyor haberi, şiirini her yerde gezdiriyor, vüreğini de. Hapishane kapılarında evlatlarından haber alabilmek için gece gündüz bekleyen annelerin içler acısı konumlannı gözler önüne seriyor bu usta sair. Görüş günlerindeki uygulamaları, işkenceleri, aşağılanmaları, norlanmaları da ele alıyor şiirlerinde. Kitabın giriş şiirindeki şu üç dıze nasıl da yürek yakıyor: "Zalimin gecesi mazlumun gecesiyle birdir/ Ve daha uzundur zulme karar verenin gecesi/ Çünkü acıların, çığlıkların, kargışların sesi". Hapishane Âvlu'sundan duyulan, işkencedeki birinin çığlığını şöyle betiı yor Gülten Akın: "çığlık uzadı uzadı. Mapusane avlusunu dolandı. Damlan ve bacaları sardı. Taş ve demir yüzeylerden içerlere sızmayı başardı. Göğe ağdıf Turnalan ürküttü. Maviyi soldurdu. Zorla büyütülmüş cılız ağaclan, albenisiz çiçekleri yokladi, uzaktakinavuzainip çıktı. Nöbetçi kulübelerine vurdu. Çatılrnış tüfekleri salladı. Çavuş, iplerinden çekilmişgibi sıçrayıp, erlerine komutunu çekti. Tüfeğini kapan yürüdü. İç avludaydı kadın. Çığlık sürüyordu."Oğlu işkencedeki bir annenin duyduğu çığlığı bize de duyuruyor Gülten Akın. bvlatları Ihapiste olan ailelerin sofrasına her gece 'ölüm' oturur, hâlâ öyle değil mi? " Görülmüştür" damgalı mektuplar, mahkeme salonlan, anneler arası dayanışmalar bir ülkenin bir baslca yüzünü ortaya koyuyor. Ne diyor Gülten Akın bu ülkedeki dil için? "Aynı dille konuşuyor/ Aynı dille konuşmuyoruz". Ne acı değil mi, ortak bir dil Dulamamamız? Kitabın en güzel şiirlerinden biri de Büyü şiiridir. Türkiye gibi ülkelerde büyüyen çocukları nelerin beklediğini şöyle şiirleştiriyor şair: "Büyü de baban sana/ Büyü de/ Acılar alacak/ Büyü de baban sana/ Büyü de/ Yokluklar alacak/ Büyü de baban sana büyü de/Bitmez işsizlikler açlıklar alacak/ Büyü de/ büyü de baban sana/ Baskılar işkenceler alacak/ Kelepçeler gözaltılar zindanlar alacak / Büyü de/ Büyüyüp on yedine geldiğinde/ büyü de baban sana/ tdamlar alacak". Halkının yanında mücadele etmeye, halkının muduluğu ve özgürlüğü için inançla, bilinçle çalışmaya karar veren bir genci nelerin beklediğini Gülten Akın ne güzel ortaya koyuyor! Kitabın son düzyazı şiiri Büyümeye Hayır, ülkesindeki yaşananlan ailesinden, çevresinden öğrenen ve ülkesinin durumunu çok iyi bilen bir çocuğun büyümek istemeyiŞİnin feryatlannı içeriyor: "Ben büyümek istemiyorum, tamam mı? Abi olmak istemiyorum, tamam rru? Baba olmak istemiyorum, tamam mı? Tutuklu olmak istemiyorum, tamam mı?" 1991 Halil Kocagöz Şiir Ödülü'nü alan Sevda Kalıcıdır'da (1991) Gülten Akın, sevdayı dokuyor ince ince, yine hüzünlü, yine içi rahat değil, yine kaygılı. Uzun bir süre şiirden kaçsa da, "Günîerce avlarca şiirden kaçtım" dese de, "Ama sevda nerde sevda nerde", diye diye kaleme sanbr 'ne, şiir gelir onu bulur. Geri çekilmeleronarır kendini umudunu yitirmeden. Şu iki dize onun içinde bulundu^u ruh halini ne kadar güzel betimliyor: "Gün bu yediveren umuda karşılık gelmiyor/ Bir yerlerde bir ağustos kalmış olmalı". O bir başka dil saklıyor dilinin içinde, dilinin altında, şiirlerinde. Halkından kopamayacağını şöyle dile getiriyor Gülten Akın: "Seni sevdim. Aruk tek mümkünüm sensin". O neler görmüş, neler yaşamış, nelere tanık olmuş bir şairdir. "Sor bana sor bana sor/ Geceyi bilene sor". Buyurun cesaretiniz varsa sorun bu ülkede yaşamanın kolay olup olmadığını. Sonra mı? Sonra, Işte Yaşlandım (1995), der elbette. Kitabın ilk şiiri: Kısa Şiir," Bir roman kadar uzun bir tümce,/ Sonra işte yaşlandım." Neler neler anlatıyor bu iki dize, bir ömür akıp gidiyor gözümüzün önünden. Neler çekmiş, neler çektirümiş, ne acılara kadanmış bir ömür! "Gültene" kanan Gülten Akın, "geçmek, acıyı getirir daima", diyor. Bilge, mesel yani ağır basan şiirler yer alıyor bu yeni kitabında, bu kısa şiirlerde: "Gurbete eğimli çocuğun/ özleme eğimli olur annesi". Bükülmüş, ama kırılmamış, dolu sözcüklerle yazıyor Gülten Akın, şiirin ve dilin tüm olanaklarını kullanıyor, öyle ki, "Geçerken kanşmış gibiydi/ birisinin çektiği fotoğrafa". O, tüm yaşamıyla "Ağnya ağnya nara dönü"şen, açılınca "içinden sözler çık"an şiirimizin, günümüzün önemli şairlerinden biridir. Şimdilik son şiirlerini topladığı Sessiz Arka Bahçeler'de (1998) Gülten Akın, bilge söylemini sürdürüyor yaşamdakı, yaşamındaki acıları süze süze. Ne varsa evlerin arka bahçelerinde vardır, hayat biraz da oradadır; gösterişten uzak, kendi içine kapalı, yaşama ve dünyaya hiç de uzak olmayan bir dünyadan söz ediyor Gülten Akın. "Göğü gördüm imkâna tutuldum düşü sevdim ", deriz arka bahçelerde. Güzel.yalın imgeleri başkalanna kaptırmayan Gülten Akın, "suçlu gibi vaşamaya alışık olma halinin fotoğrafını çekiyor bu yeni kitabındaki şiirlerle de. Yaşamdan çok alacağı olanların elinden tutan bir şairdir de o. Gurbet olgusu. Onun şiirinde ölüm, si e Sevda KaJıcıdır yasal sıkıntılar, baskılar kadar anlamlı bir yer tutar: "ölüm ve göçün dokunmadığı tek nesne/ var mıdır/ ölüm yok eder göç değiştirir/ kendisi kalamaz kimse". Bu uzun yürüyüşte eksilenler de oldu elbette ve o onları da unutmadı şiirlerinde. Böylece, o, "yaşıyor acıyla bölündüğünü". Kendisi de bir anne olan Gülten Akın, bakın anneleri nasıl betimliyor şu güzelim dizelerde: "çorbasını büyüleyen biridir anneler/ hasta yatağımızda/ elleri yüzleri hos kokar". Bu çağdan duyduğu rahatsızlığı da şu iki dizeyle dile getiriyor o: "itip beni/balıma dadanan bu çağı sevmedim". Savaşlarla, kıyımlarla, sömürüyle, insan onurunu çiğneyerek süren bu çağı sevmemekte ne kadar haklı değil mi Gülten Akın? Gülten Akın şiirinin peşindeki yolculuğum buraya kadar. Onun dizeleriyle, imgeleriyle, dünyasıyla birlikte olmayı denedim. Onun dünyasına yalnızca kadın olarak bakılamayacağını düşünüyorum, o, kadınla erkeğe aynı uzaklıktan bakarken, toplumun, ne yazık ki, kadına daha farklı davrandığının altını kalınca çizmeye çalışıyor, bu apaçık görülüyor şiirlerinde. Bunun bir kayırma olmadığını, tersine bir saptama olduğunu düşünüyorum. Sonra, toplumdaki acılar, sıkıntılar, ülkemizin içinden geçtiği sancılı dönemlerin onun 'ireğinde bıraktığı izleri, yaralan da bizrle paylaşıyor, adeta bizlerle dertleşiyor bu büyuk şair. Bizi de dayanışmaya, acılara ortak olmaya çağınyor şiirleriyle. Halkın acılannı ve duyarlığını, söylemini, geleceğini hiç göz ardı etmiyor şiirlerinde, onlara hep öncelik tanıyor. Onun, tüm şiirlerinde tlahiler'le başkaldırışına, Ağıtlar'la acıya ve ölenlere sahip çıkışına tanık oluyoruz. Gülten Akın, şiirimizin sevdalı rüzgân!" Gülten AkınToplu Şürler 19561991/ Yapt Kredı Yayınları / 479 s. K Halk şllPi kaynaklan ARKEOLOJI VE SANAT DERGİSİ (19782000) 2 2 Yaşmda Sayı 94 * Istanbut'da Osmanlı Donemı Rum Ortodoks Dini Mtmarisı • Nijde Akmhlsar'duı Gri«naktel Blr Konut Örne|l • Kyzikos Amphıtheatr'ı Işıgında Amphıtheatr'larda DUzenlenen O/unlar • Istanbul Arkeolojl MOzelerlndeU 7852 Envantar Numaralı K*Hc Tarihlendlrme Üzarim Blr ö m r i • Yok Edılen Geçmiş Yitirilen Gelecek Sagiıklı (Bayramlı) Roma Yolu ve Yakmındaki Kalıntılar • Kluik Htotojkıin Ö M m l v* TUrldye'öe Kunıkifu / Ytymkrdtn: Uün Şllri AntotojUI: Bir Antikç»| Seçkisl • Sulla'nın Kuçukasya Polıtıkası • Anadolu Soylencelen: Nıobe • Nümlsmtdk Hıberkri/Numlsrmtk Ntn Abtka Hamn Tus Darplı Deftik Bir Dirhami A Rare Dlrhtm of Ab»k» Khuı N n n d İn Tus • Yeni Yaytnbr: Akdenızde Islam Sanatı Erken Osmanlı Sanati 5. TÜYAP İZMİR KİTAP FUARI Standımız: 2. sok.31 numara Fuar özel indirimi % 3 0 ARKEOLOJI VE SANAT YAYINLARI. Haynye Cadüesı Çorlu Ap 3 4 80060 Galalasaray Istanbul Tel: 0 212 293 03 78 245 68 38 Fax: 0 212 245 68 77 email:arkeolojısanat@superonline.com. www.arkeolojisanat.com SAYFA 13 CUMHURİYET KİTAP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle