29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TUTEN ANG A rslan Bey, htanbul Ünıversitest ZA Edebiyat Fakültesi Felse/e Bölü~JL JLmii'nü bitırdiğinizi bıliyoruz. rikimi olmuştur. Ne var ki, bu düşünce taHatıgi yıl bitirmistiniz? Bıtirme tezinizin rihi ile, Hilrni Ziya Ülken hocamızın dıkonusu ne idi? şında pek ilgilenen olmamıştır. Felsefe ve 1948'de bitirdim. Tezimin konusu Spidüşünce benim alanım olduğu için, ben noza'da Doğruluk Kavramı'dır. Bu tezi bu tarih üzerine eğilmeye, onu irdelemehocam Prof. Macit Gökberk'in danışmanye, araştırma yapmaya önem verdim. lığında tamamladım. Türkiye'de felsefe ve düşünce çok şü Siz aynı zamanda kitapçtstntz, kitabe kür durmuyor, olay olarak, belge olarak, viniz var. Felsefeciliğiniz kitapçtlığıntza, ki değişik yorumlama biçimleri olarak her an tapçtltğtntzfelsefecuiğinizenelerkattı, bir karşımıza yeni şeyler çıkıyor. Dünkü dübirini nasıl etkiledi? şüncelere yeni bakışlarla bakmak gereki Kitapçılık, yayıncılık eğitimle, düşünyor. ce olayı ıle çok yakınlığı olan bir mcslckEski felsefecilerimizin, düşünürlerimitir. Kitabevimin îstanbul'da Beyazıt semzin neler yaptıklarının bilinmesi; günütinde bulunması, mezun olduğum felsefe müzdeki felsefecilere, düşünürlere epey bölümüne yakın olması orasıyla ilgimin katkıda bulunacaktır. Felsefecilerimiz, kesilmemesini sağladı. düşünürlerimiz kendilerini bu tarihten soHemen vurgulamak tstediğim bir şey yutlayamazlar. Öyle ki, yarın onlar da tavar: Bu işi yaparken ticareti hıçbir zaman rih olacaklar, yarınki kuşaklar onları da tabaşlıca amaç olarak düşünmedim. Geçirihin birer nesnesi olarak ele alacaklar. necek kadaroir gelir elde etmek bana yet Siz aynı zamanda şimdiye kadar yapılti. mayan bir seyi yapttntz, bizdeki felsefe çaKitapçılık, okumak, yararlanmak istelijmalanna "söyleşi'yi getirdiniz. Yapttğıdiğim kitaplara ulaşmayı kolaylastırdı. Kinız söylesileri sürdürmeyi düşünüyor mutabevi olarak felsefe ve düşünce kitapları, sunuz? dergileri bulundurmaya ayn bir özen gös Bizdeki edebiyat alanında birçok söytercüm. Felsefeciler, felsefeyi sevenler işyeleşi gördüğümüz halde, felsefe alanında rimden rahadıkla yararlanddar. Ben de onbu konuda son yıllara kadar pek bir şey ların bilgilerinden yararlandım. Yazarlargözükmüyordu. Bu türü 1970'li yıllarda la, kültür adamlanyla dostluklar kurdum. benim başlattıöım söylenebilir. Bu da, o Işim yazı yazmamı engellemedi, tersine yıllarda yayımlanan felsefe dergilerinin, kolaylastırdı. özellikle de Felsefe Yazılan ile Felsefe derYazılanm 1960'lıyıllardansonra hemen gisinin sağladıkları olanaklarla başladı. O hep felsefeye yöneldi. Şimdiye kadar yazdergilerde yayımlanan söylesileri, daha dığım altı yüzden fazla yazının, kaleme alsonrakilerle bir araya getirerek bildiğiniz dığım kitapların kaynakçası yakında yakitabı yayımladım. yımlanacak. Felsefe konusunun bu kaySöylesileri bundan sonra da sürdürenakçada ne kadar büyük bir yer tuttuğu bilmeyi elbette isterim. Çünkü, felsefeyi görülecek. ve felsefeciyi tanıtmak açısından bu tür Türk düşünce tarihi ile ilginizin gittik yazıların çok yararlı olduğunu düşünüyoçe arltığım, çaltsmalartmztnbu yönae yorum. ğunlastığınt görüyoruz. Böyle birilginin ne Felsefemizi ve fekefecilerimizi tanıtdenlerinden söz eder misiniz? mak, bir bilgi olarak ortaya koymak için daha neler yaptlabilir? Türkiye'de Batı felsefesine yönelik ça• Bizde felsefe alanında az şey olmuyor. lışmalar Tanzimat döneminde başlamış, Ancak bunlar, yeterince duyulmuyor, ducumhuriyct dönemi yıllarında gittikçe hızyurulmuyor. Felsefe kitaplannın eleştirillanmıştır. Dolayısıyla önemli bir tarih bitır. Bu yalnız ülkenıizde değil, tüm dünyada da böyledir. Kadın erkeğin varoluş koşulu olarak kabul görmüş olmasına karşın, erkek bilgi iktidarını elinde tutan tarafolmuştur. lşte bizler için felsefe geleneğinin olmadığı bir ülkede felsefe nasıî yapılır sorusuna bu noktada yeni bir soru daha ekleniyor. Bu da sosyal hayata dahi yerini kazanması için mücadele veren kadının felsefede nasıl varolacağı konusudur. Kadın Felsefecilerimiz adı dana birçok soruyu içinde barındınyor olabilir; ancak ilk bakışta benim aklıma gelen sorular bunlar. Aslında bu kitap ile Arslan Kaynardağ her iki sorunun cevabı içinde ipuçları veriyor elimize: Kaynardağ "aydın kadın" imgesinin geçirdiği evrimi gözler önüne sererken; bütünüyle felsefe eserlerinin değil, ama en azından kadın felsefecilerin izlerini sürerek, bir geleneğin oluşumunun temellerini atıyor. Biraz önce sormuş olduğumuz sorulara bir kez daha dönmek istiyorum. "Kadınlar felsefe yapabilirler mi?" sorusu felsefe için can alıcı sorulardan birisidir. Çünkü bu soruya nihai cevabı vermek felsefenin de cinsiyetini ortaya koyacaktır. "Felsefenin cinsiyetiolurmu?" sorusu aslında "Düşünmenin cinsiyeti olur mu?" sorusuyla eş değerli bir sorudur. Düşünmeye bir cinsiyet yakıştırmak "insan" kavramına da bir cinsiyet vermek demektir. Oysa insanın yüzyıllardan bu yana gelen en klasik tanımlanışı "düşünen hayvan"dır. Bu klasik tanımdan yola çıkarak şu soruyu kendi kendimize sorabiliriz: Kadınlan felsefeden dışlamak, insanın yalnızca erkek olduğunu söylemek anlamına gelmiyor mu? Bu soruyu kendi görüşümü ortaya koymadan, Aristoteles'e başvurarak yanıtlamak istiyorum: Metafizik'in X. Kıtabında filozof şöyle diyor: "...erkeklik ve dişilik, hayvana özgü olan, ona tözü bakımından değil, ama maddesi, yani bedeni bakımından özgü olan dcğişik CUMHURİYET KİTAP SAYI 528 Kavnardaâ ile felsefe mesi diye bir şey yok. Bu alanda kitap tanıtması bile son derece az. Felsefecilerimizi tantıma çalışmalarıyetersiz. Çoktan yapılması gereken felsefe kaynakçası (bibliyografyası) için ancak son yıllarda bir şeyler yapılmaya başlandı. Bütün bunlar fclsefecilerimize ne kadar çok iş düştüğünü gösteriyor. Felsefenin Türkiye'de cumhuriyetten günümüze kadarki gelisimini nasıl değerJendiriyorsunuz? • Türkiye'de cumhuriyetle birlikte akıl ve bilimin yönetimine geçilmesi amaçlanıyordu. Bu yolda gelişmeler olurken felsefe de gündemdeki yerini aldı; eğitim ve öğretim programlarına konuldu. Ülkenin tek üniversitesi olan tstanbul Üniversitesi'nin Felsefe Bölümü 1933 Reformu ile bir nitelik kazandı. Bölümün kadrosuna 1933'ten itibarcn katılmaya başlayan ünlü Alman felsefe profesörleri derslerin düzeyini birden yükselttiler. Almanya'da doktora yapan felsefecilerimizin görev almalarıyla bölümün düzeyi biraz daha yükseldi. Ne var ki, Arapça ve Farsça'nın boyunduruğu altındaki dilimiz felsefe yapmayı engelliyordu. Terimleri sadeleştirme çalışmaları, bunun yanında dilde özleşmenin hızlanması, oldukça kısa bir zamanda bu engeli kaldırdı. Yine o yıllarda klasiklerin çevrilmesine hız verilmesi, bu çevirilerde temel felsefe metinlerinin yer alması düşünce ve eğitim dünyamızın ufkunu genişlerti. Bir başka gelişme, Ankara'da açılan yeni üniversitelerdeki felsefe bölümleri idi. Bu üniversiteleri öteki illerimizde açılanlar izledi. Bugün Türkiye'de bütün felsefe disiplinleriyle ilgili çalışmalar yapıbyor. Felsefecilerimiz dünyadaki çalışmaıara katkılarda bulunabiliyor. Aydınlanma felsefesinde, insan felsefesinde gelenekler oluşuyor. Türkiye'de felsefenin kurumlaşma yoluna girdiğini artık rahaüıkla söyleyebiliriz. Bu yoldaki önemli bir gösterge Tür kiye Felsefe Kurumu'dur. 1974'de kurulan Türkiye Felsefe Kurumu felsefecilerimiz arasındaki iletişimi sağladığı gibi uluslararası felsefe iletişiminde de yerini aldı. Scminerler, konferanslar düzenledi, kitaplar yayımladı. Kurumun başkanı (F.I.S.P.) aynı zamanda Dünya Felsefe Kurumlan Konfederasyonu'nun da baskanıdır. 2003 yılındaki (XXI. Dünya Felsefe Kongresi'ni Türkiye Felsefe Kurumu üstleniyor) bu kongre Türkive'de îstanbul'da yapılacak. Dünyanın Dİrçok yerinden katılmalar olacak. Felsefecilerimiz şimdi bu kongreye hazırlanıyor. Arslan Bey, sizce felsefenin 2000'liyıllardaki soru ve sorunlart hangi alanlarda yoğunlasacak? Felsefenin insan hakları, özgürlük ve eğitim konularıyla ilgisi hiçbir zaman azalmayacak tersine çoğalacak. Bunu böyle belirttikten sonra 2000'li yıllardaki soru ve sorunlann insanın teknoloji, doğa ve çevre ile ilişkilerinde yoğunlaşacağını da söyleyebiliriz. Hemen ekleyelim: Başta televizyon olmak üzere medya ile ilgui sorunlar felsefenin gündeminde bugünkünden daha çok yer alacak. Felsefenin insartltğtn ilerlemesindeki etkileri konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu soruyu önceki soru bağlamında yanıtlamak isterim: "Bilim ve teknoloiide ilerleme" dediğimiz şey bugün insanlara yarardan çok zarar verir duruma gelmiştir. Çünkü, bu alanda çoğu zaman birtakım gruplann çıkarlanndan başka şey düşüniflmemektedir. Böyle olduğu içindir İu, dünya halklarının büyük bölümü evrensel değerlerin, eğitimin, refah olanaklarınm uzağında yaşıyor. Insanı korumak, insanlık bilincini meydana getiren özelliklerin eğitimdeki yerini sağlamlaştırmak için felsefenin planlı, programlı etkinlikler yapması, sesini iyice duyurması gerekir. Bugün açık seçik olmayan ilerleme kavramı, ancak o zaman insana ilişkin somut bir içeriğe ulaşabilecek ve etik bir değer olarak yükselecektir. Bu da bir anlamda felsefecinin zaferi demektir. • teliği de tasıyor. Kaynardağ'ın eseri az evvel sözünü ettiğimiz kadın felsefecilerin kendi yazılanndan örneklerin yer aldığı antolojinin yanı sıra, bir de inceleme bölümünden oluşuyor. Bu inceleme bölümünde yazar, felsefe alanında kadınların öğrenme ve bilgi edinme merakı ile başlayan hikâyelerini, zaman zaman sayısal veruere dayanarak toplumsal açıdan da inceliyor. Eser; değil üniversitelere, liselere bile en gec giren ders olma özelliğindeki bu temel disiplinde kadınların nereden nereye geldiğinin de yazılı bir belgesidir. Osmanlı Imparatorluğu'nun gölgesinde yetişmelerine rağmen, evlerinden çıkarak gökyüzüne yüz çevirme cesaretini gösteren, çocuklarına daha özgür bir gelecek bırakmak isteyen Cumhuriyet'in ilk kadınlan kuşağı olmasaydı, ne kitabın söz ettiğimiz antofoji bölümündeki felsefe yazıları, ne de okuduğunuz şu satırlar olacaktı. Işte Kadın Felsefecilerimiz bu cesur kadınların felsefeye olan ilgilerinin de tarihlerle yazılmış kısa bir öyküsü... Yani Fatma Aliye'nin merakının, Keyise Idalı'nın medeni nikâhın olmadığı bir dönemde kocasını bile terk etmeyi göze alacak öğrenim aşkının, Platon'un ilk çevirmeni Semiha Cemal'in, ilk mantık kitabı yazarı Tezer Ağaoğlu'nun ve tüm bu çabalara karşın üniversiteye gelen kız öğrencilere "Sizin burada işiniz ne? Gidin evinizde yemek pişirin, bulaşık yıkayın" diyen 1915'lerdeid Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Naim Bey'in öyküsü... • (1) Aristoteles, Metafizik X. Kitap/ IX. Bölüm, Çev: Ahmet Arslan, Sosyal Yayınevi, htanbul, Kasım 96, 2. Basım, s. 444. (2) Betül Cotuksöken, "Töz ve llinek Açtsından Cinsiyet Kavramı" Kavramlara Feliefe ıle Bakmak, tnsanal Yayınlan, tstanbul, 1988, s. 100107. SAYFA 7 llhanSelçuk.NermlUygur. ArslanKaynardaO ve vehbi EraipProf MacitCökberkeSaygıCecesl'nde. Nisan. 1991. Aşağıda Ise lonna Kuçuradl. Betul Cotuksöken veAbdullah Kaygı İle. 1988. hallerdir. Bundan dolayı aynı meni şu veya bu değişime uğramasına bağlı olarak erkek veya dısi olur."(1) Aristoteles elbette ki bunları kadın ve erkek eşitliğini savunmak için yazmadı. Böyle bir görüşün onun felsefesine yayılmış olduğunu söylemek de doğru değilair. Zaten böyle bir bakış acısını savunmaya ne çağının koşulları, ne de içinde yaşadığı toplumsal yapılanma izin verirdi. Aristoteles'in bu önermcyi yazarken nasıl üzerinde durduğu, tür bakımından başkalığın ne olduğunu ve neden dolayı bazı varlıldarın tür bakımından farklı olup, bazılannın olmadığını göstermekti. Ancak felsefe tarihinde bir kirılma noktasında duran bu büyük filozofun, felsefesinden çıkabilecek farklı yorumlan da göremeyecek denli kör bir dehaya sahip olduğunu söylemek haksızlık olurmuş gibi geliyor. Bizim burada yaptığımız bir çeşit soyutlama olsa dahi, açıkça kadın ve erkeğin aynı tözden geldiğini açıklamaya yeterlidir. Zira Prof. Dr. Betül Cotuksöken de "Kadın ve Felsefe" konulu seminerde sunduğu "Töz ve llinek Açusından Cinsiyet Kavramı"(2) başlıklı konuşmasında, insan kavramının töz olduğunu, kadın ve erkek ayrımlarının ise yalnızca ilinekler olduğunu söylüyordu. İnsan fel sefe yapabilen bir varlık olarak yansız (nötr) bir varııktır. Dolayısıyla "Kadın felsefe yapabilir mi?" sorusu daha baştan anlamsız bir sorudur. Ayrıca kadınlar ortaya koydukları ürünlerle de kadınerkek aynmının da bir soyutlama olduğunu, tözsel bir aynm olmadığını ispatlamışlardır. Arslan Kaynardağ eserinin, antoloji bölümünde, kadın felsefecilerimizden seçme yazılarla, bunu ispata i.htiyaç duyanlan okumaya davet ediyor. Üstelik Kadın Felsefecilerimiz adlı bu eserin yazarının bir erkek olması sanırım "Kadın felsefe yapabilir mi?" sorusunu hâlâ tartışmak isteğinde olanlara bir cevap ni
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle