28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

0 K U R L A RA Arslan Kaynardağ'ın htanbul Beyaztt Sahaflar Çarstst'nda bulunan Elif Kitabevi'nin kapısından içeri ilk kez santrtm 1962 ytlıntn yaz tatilinde girdim. Konya Ereğli Lisesi'nde okuyoraum ve tatil nedeniyle htanbul'a gelmistik. Kitaba ilgim nedentyle, adtnt sürekli duyduğum bu çarsıda almıstım soluğu. Aldığım kitabı ise hiç unutmadtm; îbni Haldun'un, Milli Eğitim Bakankğt Klasikler dizisinde yayımlanan üç ciltlik 'Mukaddime'siydi bu kitap ve hâlâ kitapltğımda durur. Arslan Kaynardağ'ı yine aynı gün gördüm. Yere çömelmis ve önündeki bir çuvaldan çıkardığt kitaplara dikkatlice baktyor ve samyorum önemli olanlarınt yardımasına veriyor ve tezgâhın altına koymasım söylüyor, diğer kitaplartn üzerine ise elindeki kursun kalemle yenifiyatlarınt yazıyor ve önündeki tezgâhın üzerine koyuyordu. Kaynardağ önce kitapçı olarak girdi yasamtma. Felsefeyîe ilişkisini ki, asıl ilgi alant buydu sonralart öğrendim. Dergimizin bu sayısında, felsefeci yantnı ele aldık Kaynardağ'ın. Kaynardağ, 1924'te Yemen 'de doğdu. îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Felsefe Kurumu üyesi olan Kaynardağ, Türk felsefe tarihi alanında yaptığı çaltsmalartyla tanımyor. Kitap dergiciliğinin pirlerinden sayılan Kaynardağ 'Kitap Belleten' adında bir dergi de çıkarmıştt. Bolkitaplı günler!.. THİ NACI Isadora Duncan ile Seraev Yesenin C arola Stern'in Isadora DuncanScrgey Yesenin (Şair ve Dansçı) adlı kitabını (Detişim Yayınları, 2000 Çeviri: Atilla Dirim) okurken yıllar önce seyrettiğim Karel Reisz'ın tsadora adlı filmini hatırladım. AnaBritannica'ya baktım: Film 1968'de çevrilmiş. Filmden iki görüntü gözlerimin öniinde: Birinde, Duncan'la Yesenin Amerika'da iken Amerikalılann bağınp çağırmalan, bu karı kocaya saldırmak jstemeleri; öbüründe Isadora nın o uzun kırmızı atkısını boynuna dolaması, arabanın penceresinden sarkan atkının arka tekerleklerden birinin iant çubuklarına takılması ve boynu kınlan ısadora'nın ölümü... Kitabın yazarı Carola Stern, "Dansının, yaşamının aksesuarı olan atkı, ölüm sebebi olmuştu" diyor. Isadora rolünü Vanessa Redgrave canlandırmıştı. Konuklar Duncan'ı bekliyorlar. Sabaha karşı bir suları. Duncan salona giriyor, "tüm gözler Amerikalı kadının üzerine dikildi. Konuklar bir dansçıyı zayıf, ince belli ve narin yapılı biri olarak tasavvur ediyordu. * Oysa topluca, hatta tombulluğa eğilimli. "Yüzü düzgün ve ince yapüı, Sacı bakır kırmızısına boyanmış. Hiç de kibirli bir görüntüsü yok. Daha ziyade sade ve hanımeıendi, burnu havada değil, şan ve şöhretinin farkında, fakat her şeyden çok dişi." Duncan, yorgundur. Ama birden genç bir adamı fark ediyor, "davetkâr bir şekilde el sallıyor, o da itaatkâr bir gülümsemeyle gelip yanına oturuyor. Ismi çok önemli değil, fakat ya görünüşü!" Duncan, genç adamın saçlannı Ranştınyor, "Altın saçlı!" diyor ve dudaklarından öpüyor. Carola Stern, "^Duncan böyleydi işte! Bir erkekten hoşlandığı takdirde şüpheye meydan vermeyecek şekilde onu istediğini belirtir, erkek izin verdiği takdirde onu hemen ahrdı." Bu "büyüleyici erkek" üstelik şairdi. Sergey Yesenin: "Insanlar onun ikınci bir Puşkin olduğunu söylüyor, Rimbaud ile karşılaştınyor, ona bir dahi diyordu." Sabaha karsı Duncan'ın evine giderler:" Aşk dramı başlamıştır" Moskova da. Duncan, Moskova'da, eğitim ve sanattan sorumlu halk komiseri Anatoli Lunaçarski'ye ticaret egemenliğindeki sanattan bıktığını söylüyor: "Çalışmalarımı hiçbir zaman onlar için yaratumış insanlara yerememem çok üzücü. Bunu yapmak yerine sanatımı koltuk başına beş dolara satmak zorunda bırakıldım... Ben ldtleler için, sanatıma ihtiyaç duyan ve beni görmek için gereken paraya sahip olmayan çalışan insanlar için dans etmek istiyorum ve bunu bedava yapmak istiyorum." Duncan, Çarlık Rusyası'nda klasik balenin gelisebileceği kadar geliştiğini görüyor ve bu ülkede dansı "yasama yabancılaşmış kalıplarından kurtarmak, donukluğundan çözmek" istiyor. Moskova'dan çekilen telgrafta, "Sizin için bin çocuklu bir dans okulu hazırlıyoruz!" deniyor. Duncan, "Rus işçi ve köylülerine gitmek, onlara vücudun anlamını ve vücudun duygusunu; yaşamın, bedensel hareketlerle duygu ve düşünceleri ifade etmek olan en yüksek biçimini öğ528 TURHAN GÜNAY KİTAP Imtlyaz Sahlbl: Çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basın ve Yayın A.$. Adına Berln Nadl o Yayın Danısmani: Turhan Günay o Sorumlu Müdür: Flkret llklz oGörsel Yönetmen: Dilek llkorur o Baski: çaâdaş Matbaacılık Ltd. şti. ç Idare Merkezi: Türkocaflı Cad. No: 3941 Caflaloğlu, 34 334 îstanbul Tel: (212) 512 05 050 Reklam: Medya C retmek istemektedir." Bu arada "Sergey Yesenin, toplantılarda okuduğu şiirlerle özelliklepopülerdi". "insanlaronun dizelerindeki doğallığı, toprağa bağlılığı ve sahici Rus olanı beğeniyordu. Yesenin okuduğu zamanlar güneş dolu geniş topraklar, köylü insanlan, iç savaş ve açlıktan azâde gözlerinin önünde beliriveriyordu. Hayranlanna göre o kayın ormanlarının ve sessizliğın, oğlen sıcakLğındaki bozkınn, hüzünlü sonbahar göğünün ve yaban horozlarının sarkısını söyleyen son köy ozanıydı." Ne var ld 1917'de, devrim yılında, Yesenin sanayileşmeye karşı çıkarak köylülüğe dayanan Sosyal Devrimcilere daha yakin olauğu için, devrimden sonra parti üyeliğine kabul edilmemişti. Fakat eğitim ve sanattan sorumlu olan halk komiseri Lunaçarski, yeni Sovyet devletinde olabildiğince geni§ bir yaratıcı özgürlüğün bulunması gerektiğini düsünüyordu. Luncarski, "Sanatçdar, sadece DU şekilde kitleleri devrimci hedeflere yaklaşurmava ve geri Rusya'yı geleceğe bağlamaya yardımcı olabilirler" diyordu. Lunaçarskı'nin "liberal kültür politıkası sayesinde devrimden sonraki yıllarda Rusya'da zengin, çeşitli, büyüleyici bir sanat yaşamı gelişmişti..." Duncan'ın 1921 yazında Moskova 'ya gelisinden sonra Lunaçarski Taris'e kaçmış olan Balaşova'nın kamulaştınlmış sarayının eskisi gibi bir bale okuluna, fakat daha modern ve daha ilerici bir okula ev sahipliği yapmasına, bu okulu da Amerikalı Duncan'ın açmasına karar verdi." Sergey Yesenin de bir süre sonra saraya taşınır. Bolşoy Tlyatrosu'nda Ekim Devrimi'nin dördüncü yılı kutlamrken tsadora yeni başkentte ilk defa sahneye çıkar. "Lenin hükümet locasında oturuyordu ve Lunaçarski ünlü Amerikalı dansçıyı bizzat takdim etme onurunu kimseye kaparmamıştı. Duncan arzuladığı seyirciye kavuşmuştu ninayet: Kızıl Ordu mensuplan, Moskova fabrikalarından kadın ve erkek işçiler, halk komiserliklerınden stenocu kızlar ve temizlikçi kadınlar, Bolşevik Partisi'nin eski savaşçılan, daha önce tiyatroya gelecek paraya asla sahip olmayan insanlar..." Ne var ki "Bolşeviklerin Duncan'ın 'geleceğin dansı' ve onun güzeflik idealleri ile uğraşmaktan başka işleri vardı. Bin ö^renci mi? Boş vaatler! En fazla kırk! Ve hükümet bu kadarının bile masrafını karşılamıyordu. (...) Zaten Isadora'nın 'köle danslan' diye tabir ettiği halk danslan komünist kadroların birçoğuna göre daha güzel, gerçekçi ve Isadora Duncan ve sergey Yetenln 2 Mayıs 1922'de evlendller. halkçı idi, aynca böyle masraflan gerektirmiyordu." îsadora'nın hayalleri gerçekleşemiyor. 2 Mayıs 1922'de Sergey ve îsadora evlenirler. Soyadları YeseninDuncan olacaktır. "Hatta Isadora bunun için Amerikan vatandaşlığından vazgeçmiştir ve kendisine bir Sovyet pasaportu verilecektir." Yesenin sadece Rusça konuşabüiyor. Isadora ise Fransızca konusuyor, Almanca'yı anlıyor, Rusça dersleri aııyor. Birbirleriyle konuşamıyorlar, karşılıklı oturup susuyorlar. "Bu iki âşığı birbirine bağlayan en önemli iki duygu, doymak bilmez bir yalnızlık korkusuvegüvenihtiyacıdır." Yesenin, "eliacık kansının cebine bol miktarda tıkıştırdığı aolar banknotları sayesinde kibar Rus lokantalannda eski çarlık lokantalannda" gönlünce yiyip içiyor. (Sergey, Isadora'nın verdiği paraların bir kısmını biriktirmrş, "cizemli evrak valizinde" saklamış. Isadora valizi açıyor ve çantadaki madeni ve kâğıt paralan sayıyor: iki bin dolar! "Bu meblağ otelin zarar faturasını ve Sergey'in Berlin'e gidiş masraflarını karşılamaya yeterliydi." Sergey'de bir köylü kurnazlığı ve hesaplılığı var!) Yesenin, Berlin'de Maksim Gorki ile tanışıyor: "...Ve o öğleden sonrasında, solgun yüzüyle, alev alev yanan gözleriyle, boğuk sesi ve mükemmele ulaşmış ifade gücüyle" Pugaçov" şiirini okuyan Yesenin de Gorki'nin gözlerini yaslarla doldurmuştu. "Bu dizelerden sonra elimde olmadan diyordu Gorki sonradan, "Sergey Yesenin'in bir insan değil, doğa tarafından sadece nazım sanatı için, tarlaların sonsuz kederini, yeryüzünü yaşayan her şeyin sevgisini, her şeyden önce de insana layık olan merhameti ifade etmek için yaratılmış bir ses olduğunu düşündüm." Carola Stern, "Gorki, Yesenin'in en iyi Rus şairlerinden biri olduğundan emindir" diyor. 1922 yılmda Yesenin'i gören herkes onun bir ayyaş olduğunu anlar. Maksim Gorki şöyle diyor: "Gözkapaklan şişmişti, eözlerinin altı iltihaplanmıştı, yüzünün ve boynunun etrafındaki deri grıleşmiş, solmuştu... Elleri huzursuzdu ve eklemleri bir davulcununki gibi gevşemisti. Her haliyle tetikte ve dağımktı." Kara Aaam adlı şiirinde"... Yoksa çiseler gibi Eylül'de bir ormana / Serpilen beynime alkol mü" diyor. Sergey, 27 Aralık 1925'te bir şiir yazmak ister, mürekkep bulamaz, bir bıçakla kolunu çizer, dizelerini kanıyla yazar. Ertesi sabah kapısını çalarlar, kapı açılmayınca yedek anahtarla açarlar. "Ölü Sergey pencerede asılıydı." Yaş, 30. (Meydan Larousse'ta 'ekim devrimini heyecanla selâmladıktan sonra ıdatn edildi' deniyor. Pes!) • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle