06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Eveline ile evlenme umudunnn gerçekleşmesini beklerken, altından kalkamadığı borçlar ve Eveline'in ertelemeleri gibı pek çok engelle karsdaştı. 184248 arasında Balzac onu elde etmek umuduyla, sağlığının gittikçe bozulmasına karşın edebiyat çalışmalannı daha da yoğunlaştırdı. 1843 yazında Petersburg'da Eveline'le yeniden birlikte oldular. Bundan sonraki yaşamı gerilim, acı ve kuruntularla geçti. Ama edebiyat alanında verimliliğini yitirmedi. La Cousine Bette ve La Cousin Pons'u içeren Les Parents pauvres (Yoksul Akrabalar) en büyük yapıtlan arasındadır. Balzac 1847 sonbaharında Madame Hanska'nın Polonya'daki şatosuna giderek birkaç ay geçirdi. Ertesi yıl bir kez daha gittiği bu şatoda hastalanarak 1850 bahanna kadar kaldı. Martta Eveline ile evlendi ve Paris'e gittiler. Balzac, ölümünden önceki son birkaç ayı orada, hiçbir iş yapmadan, sıkıntılar içinde geçirdi. Yirminci vüzyılın başlarında bile Balzac, özellikle romanda 'Gerçekçilikle', 'Doğalcılığın' yaratıcısı olarak görülmüştür. Yaşamın gerçek ve kötü yönlerini saplanu haline getiren; buriuva yaşamını bütün yönleriyle kavrayabilecek, ama aristokrasiyi anlamayacak, işçi sınıfını hiç hesaba katmayacak kadar kaba ve dar görüşlü; sanatçı ve bohem çevrelerin canlı görüntüsünü, köylülüğıin ise çirkinliğini yansıtan; paranın gücünü de saplantı haline getiren; Goriot Baba'da olduğu gibi, yaşamını ün ve başan elde etmek için umutsuzca didinerek geçinen çağının gençlerini eleştirmekle bırlikte, onlara icten yakınlık duyan biri olarak kabul eciilmiştir. Bütün olarak baküdığında okur onun sert eleştirici kişiliğinden çok, insanı kavrayışındaki derinliği beğenir. Mantıksal bir sıra izleyen olaylann her ıeyi gören bir gözlemcinin ağzından anatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kurallan belirli klasik roman tekniğini Balzac'ın yerleştirdiği açıkça kabul edilir. Günümüzde Balzac üzerine yapılan incelemelerde ise yeni bir vurgu göze çarpar. Artık Balzac bilimselliğe yatkın bir determinist olmaktan çok, geleceği tasarlayan bir düşünür olarak görülmektedir. Balzac, kendini başka insanlann yerine koymakta, onlann duygularını paylaşmakta da eşsizdir. Nedenselliği ve arka plan ile karakter arasındaki ilişkiyi açıklamakta çok ustadır. Bu ilişkiye duyduğu derin ılgi, onun roman tekniğini ana özelliğini açıklığa kavusturur. Bir hazırlık aşaması olarak karakterlerinin içinden geldigi geçmişi ve çevreyi; mekânlan, yapılan, evleri, eşyaları, giysileri, insanlann yüz çizgilerini uzun uzun betimler. En büyük tutkusu, çağının insanlarını sınıf ayrımlan ve uğraşlan içinde vererek "resmtkayıtlarlayanşmak tır. Bunda başarıya ulaşmış, daha da ileri giderek insanhk ruhunun kişi ve olaylar üzerinde etkili olduğunu göstermiş ve çoğu kişinin üzerinde birleştiği gibi "romantn Shakespear"i olmuştur. Balzac'la ilgili temel soru, insan doğasını kavrayışının derinliği üzerinedir ve bunun en güzel örneklerinden biri de Goriot Baba'dır. Romanı okumadan önce de, Tahsin Yücel'in sunuş yazısına ayrıca dikkatinizi çekmek isteriz. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan, Mehmet Rifat'ın hazır\adığ,ı Balzac Kitabı da Balzac'ın dünyasına girmenize yardımcı olacaktır. • Dikmen Gürün 'den "Tiyatro Yazılan" Düşüncenin gümrük memurlarına karsı cakmış gibi oluyorsunuz, festivaÛere yer veren son bölümde ise bir pencere açüıyor ve içeriye hava giriyor. Bir umut mu? Pencere açmak kuşkusuz çok önemli, bu bağlamda Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin olağanüstü başansı tartışma götürmez, ama ilk ve ikinci bölümdeki yazılarda dile getirildiği gibi kesinlikle yeterli değil, çünkü önce içerdeki havanın iyice arındınlması gerek. Tîyatromuz bu bunalımlı havadan nasıl kurtulabilir, V. Hugo'nun tanımıyla " Düşüncenin gümrük memurlarıyla" nasıl savaşılabilır, ne tür çözümler üretebilir? Yazılan okuyup üzerinde düşünürken, akla hem kısa hem de uzun süreli çözümler geliyor. Kısa süreli çözümlerin başında temelli altyapı değışiklikleri geliyor. Özellikle devlettiyatro ilişkisinden kaynaklanan iç sorunlar yeni bir yapılanmayı ve köklü temel değişiklikleri zorunlu kılmakta. Ancak devletin sahip çıkoğı diğer kamu kuruluşlannda, sözgefimi üniversitelerde olduğu gibi burada da otoriter bir merkeziyetçi yapılanma içinde gelisen ilişkiler her tür reformu ve değişikııği engellediği gibi olumlu gelişmelere de balta vuruyor. Bu açıdan tiyatrocuların örgütlenmeleri ve aralarında kişisel çekişmelerin ve polemiklerin ötesinde düşünsel bir alışverişin kurulabilmesi çok ama çok önemli. sek lisans tezleri yazılarak, eli yüzü düzgün eleştiri ve inceleme yazılan yayımlanarak, ÇYDD Beyoğlu Şubesi'yle işbirliğiyle yayın ve uygulama çerçevesinde eğitimde tiyatro çaLşmalanna yönelinerek(*) elde edilen çok şaşırtıcı ve sevindirici sonuçlar hem genç kuşaklardaki yaratıcı gizilgücün ne denli yoğun olduğunu gösteriyor, hem de bu gücün olanak bulduğu anda nasıl dallamp füizlenebileceğini kanıtlıyordu. Tüm bu gelişmeleri görmezden gelerek ya da yok sayarak üniversiteden aynlmamdan hemen sonra başlatılan yıpratıa gelişmeler, sözgelimi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturgi Bölümü'nün konservatuvara bağlanarak yok edilmesi gjrişimi D. Gürün'ün çabalanyla durduruldu. Ancak son gelişmeler YÖK'te görevli "düşüncenin gümrük memurlannın" cahilliklerinin ve kültürsüzlüklerinin getirdiği bir gözü peklikle kendilerini her şeyin üstünde görerek kendi kendilerine kararlar alıp yabancı dil ve özel yetenek sınavlannı kaldırmalan, öğrenci kontenjanını üç katına çıkarmalan ve merkezi giriş sınavlanyla belirlenen kişilerin bu bölüme tepeden inme gönderilmeleri büyük bir çaba ve özenle kurulmuş olan yıllarm yatınmı bu bölümün yakın ölümünü gündeme getirdiği gibi, demokrasileşmenin daha yerleşmemiş olduğu bu otoriter ve hiyerarşik bir yapılanma içinde uzun vadeli çözümlerin zaman zaman ne denli ütopik kalabileceğini de bir kez daha vurguluyor. "Tiyatro" bir duygu, bir düşünce, bir yaşantı, bir yasam Dİçimi, dostum 2^eynep Oral'ın aeyişiyle "Karanlıkta Bir IŞIK". BU ışığı yalcan, yaşatan ve dört bir yana yansımasını sağlayan gücü yok etmeye çalışan düşüncenin gümrük memurlarına karşı ne yapılabüır? "Tiyatro Yazılan"nı okurken bu soru akhnızdan hiç ama hiç çıkmıyor. "Evet "Tiyatro Yazılan" sizi costuran, duygulandıran bir kitap değil, ranatsız eden, tedirgin eden, bir şeylerin değişmesi gerektiğini anımsatan bir kitap. Bunu da kitabın önemli bir başansı olarak görüyorum. • (*) Bu bölümün öğrencilerinin katkıları ya da yardımlanyla şimdiye değin yayımlanan kitaplar: Çocuk Kültürü, Yazını, Tiyatrosu, Medyası, Yayına Hazırlayanlar: Nazan Ipşiroğlu, Zehra Ipşiroğlu, ÇYDD Beyoğlu Yayınları, Mavibulut, Istanbul 1986 Yaratıcı Okuma 12, Yayına Hazırlayanlar: Nazan Ipşiroğlu, Zehra Ipşiroğlu, ÇYDD Beyoğlu Yayınları, Özyürek Yayını, Istanbul 2000. Ayrıca "Eğitimde Yeni Arayışlar" kitabımın (Adam 1998) arkasında yer alan çocuk kitapları tanıtım kataloğu ve "Gelin Çoculclar Birlikte Düşünelim" (Adam 1998) kitabımdaki çevirilerin tümü öğrenciler tarafmdan hazırlanmıştır. SAYFA 7 GerçekçHde, doğalcAk Dikmen Gürün'ün "Tiyatro Yazıları" son yıllarda tiyatro alanında olup bitenleri belgeleyen bir kitap. Bu açıdan tiyatroda yapılanma sorunlan ve devlettiyatro ilişkisinden, bu ilişkinin en sağlıksız biçimde gündeme geldiği çeşitli baskı ve sansür uygulamalarına değin çeşitli sorunlan gözler önüne serdiği gibi uluslararası bir tartışma platformu oluşturan tiyatro restivallerinden de çeşitli kesitler sunuyor. ZEHRAIPSİROGLU G l azete yazılannın özelliği güncelliklerı ve canlılıkları, yaşamın doğrudan içinde oluslandır. Bu tür yazılar biriktiriîerek belli sorunlar ve izlekler çerçevesinde bir kitap olarak düzenlendıkleri anda yeni bir boyut kazanırlar. Güncel olanı dile getirdikleri için önemli bir belge oluşturduklan gibi, düzenleniş ve sergileniş biçimleriyle bir döneme tanıkhk ederler. Dikmen Gürün'ün "Tiyatro Yazılan" (MitosBoyut) son yıllarda tiyatro alanında olup bitenleri belgeleyen bir kitap. Bu açıdan tiyatroda yapılanma sorunlan ve devlettiyatro ilişkisinden, bu iliskinin en sağlıksız biçimde gündeme geldiği çeşitli Daskı ve sansür uygulamalarına değin çeşitli sorunlan gözler önüne serdiği gibi uluslararası bir tartışma platformu oluşturan tiyatro festivallerinden de çeşitli kesitler sunuyor. Böylece okuyucuyu zengin bir belgesel malzeme aracılığıyla tiyatromuzdaki gelişmeler ve sorunlar üzerinde düşünmeye yönlendiriyor. ÖzprvettoştN Dnıniap Kitaptaki yazılar üç ana bölümde toplanmış; Yapılanma, baskı ve sansür ve festivaller. Yapılanma bölümünde hem güncel sorunlar dile getiriliyor, hem de gerive dönüşlerle tarüısel süreç içindeki olumlu ve olumsuz gelismeler üzerinde duruluyor. Ismail Hakkı Baltacıoğlu ya da Muhsin Ertuğrul ve Bölge Tiyatrolan ya da son gelişmelerden MitosBoyut Yayınlan'nın tiyatro yaşamımıza katkısı (Yılmaz Ögüt'le Dün Bugün Yarın) örneği yazılar tiyatronun gelişim süreci içindekı yeni atılımlara parmak basıyor. Tiyatromuzun gelişimini neredeyse sistematik bir biçimde engelleyen olumsuz etkenlerin başını devlettiyatro ilişkisi çekiyor. Genelinde tiyatroya destek olması gerekirken köstek olan devletin engelleyici rolü baskı ve sansür sorununun dile getirildiği ikinci bölümde uç noktaya ulaşıyor. Yıllardan beri milli ve dini değerler adı altında gündeme gelen sansür ve yasaklamalar, komünizm avcılığı ve soruşturmalar ya da açık saldınlar demokratikleşme sürecinin sancılan içinde bocalayan, her sıkıyönetimde daha derin yarafar alan bir toplumda tiyatro yapmanın ne büyük bir özveri ve çaba istediğini dile getiriyor. îlk iki bölümde tiyatronun iç sorunlan gündeme gelirken, yer yer havasızlıktan boğula Yararlanılan Kaynaklar: AnaBritannica, Türk ve Dünya Ünlüleri, Balzac Kitabı. Goriot Baba/ Honori de Balzac/ Çevtren: Tahsin YüceU Can Yayınlart/ 290 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 557 Uzun süreli çözümlerin başında kuşkusuz eğitim geliyor, özgür ve eleştirel düşünebilen, kendi haklanna sahip çıkan, ortak çıkarlar çerçevesinde örgütlenebilen sanatçı kimliklerinin oluşması. Ancak unutmamak gerekir ki düşüncenin gümrük memurlan" sadece devlet kuruluşlarmda değil özgür düşünmenin tohumlanrun atıldığı tüm sanat ve bilim kunımlannda da etkilerini gösteriyorlar. Çok güncel olduğu için bu kitapta yer almayan bir olayı örnek getirerek yazımı bitirmek istiyorum. Yıllardır üniversitede öğretim üyesi kimliğimle gerek yayın gerek organizasyon düzleminde uzun süreli çözümlerin izini süren biri olarak 1992 yılında Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesi içinde kurduğum iki yıl önce Almanya'da Essen Üniversitesi'nde görev aldıktan sonra, Dikmen Gürün'ün devraldığı ve binbir güçlüğe karşın büyük bir çaba ve özveriyle yönetmeye çalıştığı, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturgi Bölümü'nün amacı genç kuşaklara olanak tanıyarak tiyatroda düşünselliğin tohumlarını atmaktı. Bu nedenle özel yetenek sınavıyla anılan smırb sayıda öğrenciler tiyatroya gerçekten gönül vermiş olan, yabancı cTil bilen ve yazı yazma yetisi olan gençlerden oluşuyordu. Bu amaçla yürürlükteki otoriter ve ezberci sisteme seçenek olarak büyük bir özen ve titizlikle oluşturulan özel bir program ve bu bağlamda kurulan uluslararası bağlantüar, yurtdışından uzmanların çağırılması, seminer ve sempozyumların düzenlenmesi vb. etkinlikler eleştirel ve çok yönlü düşünebilen bireyleri yetiştirmeyi amaçlıyordu. Kısa sürede nitelikli araştırmalar yapılıp yük
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle