Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Samuel Beckett'ten "Hiç için Metinler ve Uzun Oyküler" Sözcükler ve aozvasları •• Beckett olağandışı durumlardaki insanları, yaşamın aşağılık ve hastalıklı yanlarıyla ilgilendiği için değil, insan deneyiminin öze ilişkin yönleri üzerinde yoğunlaştığı için ele alan bir yazardır. bir varlık olduğu için, herhangi bir durum içıne atılmış olmasının tünıüyle an lamsız oldıığunu ya da olabileceğini düşünemez. Bu nedenle söz konusu iki kişi boş bir sahne üzerinde tek bir ağaçla temsil edilen dünyadaki varoluşlarını, belirsiz bir biçimde birini bek/iyor olabileceklerine yorarlar. Ama Godot olarak adlandırdıkları bu kişinin ne böyle bir buluşma için söz verdiğinc ne de gcrcekte varolduğuna ilişkin hiçbir somut kanıtlaıı yoktür. Beckett onların bu sabırlı ve edilgen bekleyişlerini, varoluslarını akılsız ve aynı ölçüde amaçsız Dİr yolculukla doluuran başka iki kişiyle karşı karşıya getirir. Tiyatro yazınının büyük bölümünde kişiler iktiaar, servet, arzu edilen biriyle evlenmek ya da buna bcnzer iyi tanımlanmış amaçlar peşindedir. Ama bu amaçlara ulaştiK.larında, onlar ya da izleyiciler Beckett'in ortaya attığı temel soruları yanıtlamaya biraz daha yaklaşmış olurlar mı? Oyun kahramanı, kadınını elde ettikten sonra onunla artık gerçekten sonsuza değin mutluluk içinde yaşar mı? Beckett'in öze ilişkin bulmadığı soruları bir yana bırakıp, işe başka yazarların bıraktığı yerden başlamasının nedeni budur. rındıran hiçbir övküden Beckett'ten aldığım tadı almadım. Atılmış'da barınacak bir yer, bir oda arayan antikahraman bir faytonda dolaşarak geçirir gününü. Gecc de faytoncunun anırında kaldıktan sonra tek başına sürdürmeye karar vcrir aylaklığını. Aylaklık dcdim de, sanırım fazla inşafsız davrandım; sözümü geri alıyorum. Üstüne kapanan, yüzüne çarpılan kapılar. Kovulma. Dıslanma. Güçsüzlük... Oysa hiç zararı da okunmamıştı kimseye. Gizlene cek yerler peşindeydi sadece. Özlediöi sessizlikti, sadelikti, eşya adına yatak dışında bir şey istemediği bir odaydı, istedigi... Heyhat! Yatıştırta, ölmekteyken zamanını, açıkça kendisinin çeşitli yönlerini yansıtan insanlar hakkında oyküler uyduran bir insanı anlatır; bu neoenle de Malone Ölüyor"u anımsatıyor. Son, kendini iyi hissetmediğini söylediği halde, yeterince iyi olduğu söylenip akıl hastanesinden apar topar salıverilen bir insanın öyküsüdür. Hem Ingilizce, hem Fransızca yazan ve yapıtlannı bu dillerin birinden öbürüne çevirirkcn o eşsiz üslubunu koruyan Beckett'in Hiç İçin Metınler'indcn ise demin söz etmiştim. Anlatıcı, hiçbir şeyin kendisini hiçbir yere götürmediğini, hiçbir şeye varamadıfcını, asla hiçbir yere ulaşamadtğtnı anlatır burada. Sözcükler!. Onun yaşamı budur iştc; sessizlik ve sözcüklerin karmaşık gevezeliğidir. Çünkü yalnızca sözcükler yırtar sessizliği. Sözcükler ve gözyaşları. I ler attığı adım ötekinden biraz daha uzaklaştırır anlatıcı y\\ yalnız başına kalır olduğu yerde. Anlatıcı, çelişkilerle, karşıtlıklarla dolu söylemini "hıçliğin içtnit/yarak" sürdürür. İnsan varoluşunun gizemini ve umutsuzluğunu cesaretle ele alan bir yazardır Beckett. Doğumdan ölüme kadar hepi mizin hayatın bir parodisi olduğumuzu yapıtlarında defalarca vurgulayan Beckett'te benim en merak ettiğim, ölünceye kadar başarılı yapıtlar vermiş, saygın şöhretini korumuş bir yazarın neden nep başarısızlık/yoksunluk/mutsuzluk/anlamsızlık kavramlan üzerine yapıtlar ver diğidir. Cesur olun, Beckett'i okuyun... • Hiç tçin Metinler ve Uzun Oyküler/ Samuel Beckett/ Çevıren Uğur un/ Ayrıntı Yayınları/ 149 s. (*) Biyografi, Ana Britannica kaynakhdtr F.O. Sozcükler ve gözyaşlan FATMA ORAN otoğrafına bakıyorum da suratı çivit mavisi, kulakları kcpçe, gözleri dönmüş; bakışları insanı delip geçici. Ince uzun boyuyla bir kavak ağa cı gibi. Saçları seyrek ve dağınık. Seksen üç yıllık ömründe insanlardan köşe bucak kaçan, hiç kimseyi özel hayatına yaklaştırmayan bir uyum\uz adam. Bize hiç danıştlmadan dünyaya, varoluşa atılmtş oluşumuzla nasıl uzlaşabiltriz? Biz kirniz; benliğımizin gerçek doğası nedir? Bir insan ben dediğinde, bu ne anlama gclir? sorularını soran adam. I liç okumayanların bile, adını, Godot'yu Beklerken'dcn bildikleri, yirminci yüzyılın en büyük yazarlarından Samuel Beckett elbettcki bu adam. Edebiyatta minimalizmin bu büyük ustasımn adı Samuel Beckett, evct. "Hiçbir şeyın olamadığt bir yerde kısa bir süre sonra da olamayacak hiçbir şey" diven Beckett'in değerli arkadaşım Uğur Ün'ün usta işi çevirisiyle dilimize kazandırdığı Hiç fçin Metinler ve Uzun Oyküler adlı yapıtını okurken belki biraz da baharın etkisiyle yeniden umutsuzluğa kapıldım. Her şcy hcr zamanki gibi. Gerçekliğin böyle çınlçıplak soyulması Bekcetr'in yazarlığına büyük bir yoğunluk kazandırırken beninı ruhum ve ahh, aptal kaljpim ne bunaiırnlara girdi birbilscniz... Öz'e ilişkin soruların cevabını o da bulamamış iştc... Her şey her zamanki gihi. Dclilik bu... F Samuel Beckett'in yaşamı "llayır bıcapmn cvct yarasına battığı çığhhtarla aotu scssızlik kimindir?" diye merak edcn sesin sahibi Samuel Beckett'in yaşamı 1 3 Nisan 19()6'da Dublin'in bir banliyösündc başladı. îngiliztrlandalı Protcstan bir ailcdendi. On dört yaşında, sonradan Kuzey trlanda olan bölgedeki. Ingilizlrlandalı orta sınıflara nizmet veren Portora Kraliyet Okulu'na gitti. 1923'ten 1927'ye degin Dublin'deki TrinityCollege'da Roman Dilleriögrenimi gördü; lisans derecesini buradan aldı. Kısa sürc Belfast'ta bir okulda ders verdiktcn sonra, 1928'de Paris'teki Yüksek Öğretmen Okulu'nda Ingiliz Dili profcsörü oldu. Burada, nıodern romaııın ilk örneklerindcn biri sayılan ve tartışmalara konu olan Ulyui's'in Irlandalı yazarı lamcs Joyce'la karşılaştı vc kendi isteğiyle Paris'te süı^üıı yaşamını seçen Joyce'un dost çevresine girdi. 1930'da Trinity College'da Fransızca dcrsleri verCUMHURİYET KİTAP SAYI 477 mek üzere trlanda'ya döndü ama bir yıl sonra istifa edip Londra, Fransa, Almanya ve Italya'yı kapsayan aralıksız bir ge ziye çıktı. Beckett 1937'de Paris'e yerleşmeye karar verdi. II. Dünya Savaşı'nda, tarafsız bir ülkenin vatandaşı olması dolayısıyla Alman işgalinden sonra da Paris'te kalabildi. 1941 'de bir yeraltı di reniş grubuna katıldı. 1942'de Cestapo'nun grubun üyelcrini tutukladığını öğrenincc gizlenmeye başladı; ardından da Fransa'nın işgal altında olmayan bölgcsinc geçti. Ülkenin kurtuluşuna defiin yaşamını bir tanm işçisi olarak süraürdu. 1945'te Irlanda'ya döndü, ama Irlanda Kızılhaç Örgütü'ne gönüllü yazılarak Normandiya'daki SaintL6 askeri hastanesinde çevirmenlik yapmak üzere yeniden Fransa'yageldi. 1945 kışında Paris'e yerleşti. Paris'te Beckett'in yaşamının en verimli ve yaratıcılık bakımından cn yoğun dönemi başladı. Her türlü radyo ve televizyon programından, gazetecilerden, fotoğrafçılardan özenle kaçan Beckett, 1969'da kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü'nü kabul ctti. 1938'de tanışıp daha sonra evlendiği Suzanne Dumesnil ile birlikte, ölene kadar Paris'te yaşadı. Beckett olağandışı durumlardaki insanları, yaşamın aşa^ılık vc hastalıklı yanlarıyla ilgilendiği i<,in değil, insan dcncyiminin öze ilişkin yönleri üzerinde yoğıınlaştığı için ele alan bir yazardır. Bireyler arasındaki toplumsal ilişkiler, bireylerin davranışlan, sahip oldukları şcy ler, mevki ve riitbe ya da cinsel nesnclerin elde edılmesi için verdikleri mücadele Beckett'in gözünde yalnızca varoluşun dış süsleri, insanlık durumunun temel sorunlarını ve tenıel sancısını maskeleyen rastLınlısalvv v«zev^7görüsjler dir. Yaşamın aşağılık yanları üzerine yoğunlaşma gibi görüncn şey aslında insanlık durumunun öze ilişkin yönlerini yakalama çabası olarak belirir Beckett'e. Burada, konusunu bilmeyenleriniz varsa diye özellikle de genç okurlarımız için Oodot'yu Beklerken'i örnek vermck isterim: Elcştirmenler Godot'yu Beklerkcn'in iki kahramanından gene lilkle birer serseri olarak söz eder. Oysa Beckett hiçbir zaman onları böyle betimlememiştir. Onlar yalnızca, dünyada bıdunmak ve niçtn orada nlduklartnı bilmetnek gibi insanhğın en temel durumu içinde olan iki insandırlar. tnsan ussal Varotuşçıriuk ftrissfosl Yapıtları ister düzyazı anlatı, ister siir, ister tiyatro biçiminde olsun, doöruları arayışta gösterdiöi yüreklilik, Beckett'in yazılarını insan deneyiminin ve insan bilincinin işleyişinin paha biçilmez belgeleri kılmıştır. Yazıları daha genel kavram ve değerlerin temeli olarak, insan deneyiminin en somut ve özgül yanlarını ele alan Varoluşçuluk felsefesine de önemli katkılarda bulunmıjgtur. Molloy, Malone Olüvor, Adlandırılamayan adlı düzyazı anlatılardan oluşan üçlemesinde ojduğıı gibi Hiç Için Metinler ve Uzun Oyküler adlı denemesinde de Beckett, insan benliğinin kimlik sorununıı, benlıgin içindcn bakarak ele alır. Basit bir biçimde söylenirsc bu temel sorun şudur: "hen yazıyorum". dediöimde kcndım hakkında konuşuyorum; benim bir parçam başka bir parçamın yapmakta olduğu seyi tanımlıyor. Aynı anda hem gözlemci, nem degözledigim nesneyim. Gcrçek "ben", bu ikisinden hangisidir? tlk Aşk, Atılmış, Yatıştırıcı vc Son adlı uzun öykülcnnutn Beckett, düşüncelerirı kesintisiz bir akışıyla ve insanın kendi üzerine gözlcmlcriyle kendini gösteren.benliginanlaşılmasıgüçözünüyakalamaya çalışır. tnsanın bütün varoluşu, dünyada varolduğuna ilişkin bilinci bir düşünce akışı olarak görülebilir bu öykülerdc. UkAşk genc bir şizofrenin Anna adında bir tahişeyîe yaşadığı tuhaf deneyimi anlatır. Şi/olren, içinde yaşadıfiı diinyanın sevgisizlik, güvensızlik, mekanik ilişkiler ve ilerişimsi/.lik üzerine kuıulmuş değerlerinin bilincine varıp, bunları değiştirememenin vcrdiği acizliklc kendi sini feda eden insandır. Ki, bııgüne kadar okuduğum, içinde bir şizofreni ba İnsanlık durumu Beckett1 In yazılan İnsan denevimınin ve İnsan bilincinln işleyisinin paha biçlimez belgeleridlr SAYFA 7