02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GUNAY GUNER B ireyin karmaşık beriliğini edebiyat kadar güçlü ortaya koyabilccek başka bir araç olabilir mi acaba? Korku, ncfret, şiddet, scvgi, bağiılık, şef kat... gibi pek çok duygunun ve bu duyguların nedcn olduğu davranıs biçimle rinin iniş çıkışlarıyla yoğrulu olan insan, doğal olarak, kendisini tam olarak tanıma olanağını hiçbir zaman bulamayacaktır. tşte tam da bu nokrada imgelere, çağrışımlara, farklı anlanılara vc anlatım lara alabildiğine açık bir alan dcvrcyc girer. Içtcn içe büyük ölçüde çatışma ha linde olan bilinçaltı, ne kadar derinlerc itilirsc itilsin, çocukluğun benliğe kazın mış izlerini barındırır. Çocuklıığun, o gizemli sürecın gcçtiği mekânlar, çcvrele ycn insanlar, birikcn korku ve endişe, sorulamayan ya da yanıtı ahnamayan sorular, bunalımlar, körinançlar, baskılar kişide ilerdeki yıllara taşınan silinmcz izler bırakır. İnsan yapısının söz konusu ortak pay dası, yazar bilincinden yapıta dönüşmc sürcci içinde farklı arayışların vc açıfımların, düş gücüyle kurgulanan yeni anlatımların, scrüvenlerin konusu olur. Bellekteki soluk ama güçlü anılar sıradanlıktan kurtulurken, yeniden biçimlenerek yapırların gizemli dokularına sinerler. Edebiyat ortamımızı varsıllaştıran "Seslcrdc Başka Scslcr" adlı öykü kitabı da, yukarıda bclirtilen dayanaklar ışığında değerlendirilebilecek bir nitelik taşıyor. Faruk Duman bu ilk kitabında yeni biçimler dcneme çabasıyla hemen dikkat çekiyor. Öncelikle, öykülerdeki kurgu dizgesel olmayan bir yapıda gelişiyor. Dana açık bir ueyişle, öykülerde hcrhangi bir olay anlatımından bilinçli biçimde uzak duruluyor. Ayrıntılı betimlemeler için elverişli olmayan kısa tümceler kurulması bu yapıyı daha da güçlendiriyor. "Daldım. Gözlerim sağı sofu, uzağı ya kım birbirinc karıstırdı; ağabeyim gelrniş, burnıımıın dibine dayanmış, küskün. Trcnin dumanı savruldu, yağmura karıştı. Baktım. Adam nencereye alnını dayamış, benim gibi dalmis gitmiş; anlıyorum, yerçekimıni allak bullak eden, ncsnclcri alçaltıp yükselten bir bakış. Yinc de gerçek bir bakış. tstasyonun ortasında cılız, döküldü uökülecek bir lam ba. Tir tir titreyen. Hava bclki soğuk. Çok geçmedi; karanlığm, sisin içinden, uzaklardan ayak sesleri geldi. Adam inanılmaz bir şey duymuş gibi ^aşırdı, boş luğa baktı. sebleı büyüdü büyüdü, <^rtaya bir kız çıkıvcrdi. Koşmuş. Yorulmuij. Yagmurda ıslanıp t>oluk soluğa kalmış" (s. 8). "Seslerde Raşka Scsler" son iki öykü sü ortak izleklere sahip olan ondört riykiiden oluşuyor. "Düşüsler" ve "Sevgi limin Kır Atı" adlı öyküler kendi içinde bölümlenmiş. Kitap okunup bitiriluiğin dc isc tek bir öykü DÜtünlüğünde bir tat duyumsanıyor. Uygulanan yöntcmlc, iç içe geçmiş anlatılar olusturularak, eşzamanlı okumalara olanak sağlanıyur. Kısa tümceler, kararlı, aksamayan ve sarkmayan dengeli bir akış, ilmik ilnıik örülen metnin ortaya ı,ıkardığı ritm, yalın sözcüklcrle ulaşılan güçlü çagrışımlar.... Böyle bir işçilik, aynı zamanda, bazı yönleriyle "büyülü gerçekçilik" türüneözgü özellikleri anımsatan zengin im gelcr de yaratarak metnin şiirsel yo|*unluğunu artınyor: "Aölayan kayalıklara giderdik, sakin. AmabukayalıklargerçcKten deağlardı. Niye ağlardı, bilmezdık. Merak da etmezdik. Bilmem ne zaman biri birini sevmiş, de... Bize neydi. Oturur, evlcrden uzak içerdik. Çocuktuk, buna rağmen içerdik. Böyleydi. Böyle olması iyiydi. Cafirısımlar Faruk Duman bu ilk kitabında yeni biçimler deneme çabasıyla hemen aikkat çekiyor. Öncelikle, öykülerdeki kurgu dizgesel olmayan bir yapıda gelişiyor. Dana açık oir deyişle, öykülerde herhangi bir olay anlatımından bilinçli biçimde uzak duruluyor. Ayrıntılı betimlemeler için elverişli olmayan kısa tümceler kurulması bu yapıyı daha da güçlendiriyor. Kpnık Duman Faruk Duman dan bir ilk kitap önce sonra tosbağalar, yılanlar garip sesler çıkarıyor. Bir yerlerde bir köpek havlıyor, uzakta bir ayının homurtusu yayılıyoransızın..." (s. 103). "Dağlarda yankılanıyormuş bu ses; afiaçların, her şeyden nabersiz, aheste aheste sallanan yapraklarında yankılanı yormuş. Böceklerin sırtında yankılanı yormuş hatta. Derin dcrin. Uçuçböceklerinin kanatları titriyormus bu sesler yüzünden. Koyunların boğazlarındaki çan irkiliyormuş korkuyla. ()tların kokusu ir kiliyormuş; ağaç diplcrinde serinleyen kekliklcr bile irkiliyormuş bu scs yüzün den..."(s. 99). Insanın hiç yitirmediği bir çocuk me rakı olursa, an gelip, alıp başını gitme duygusuyla dolması kaçınılmazdır: "Bazen kentin hiç bilmediğim köşelerine gidip hiç görmediğim sokakları, insanları görmek isterim. Yitip gitmektende korkmam. Yitmek, sürekli bir yeniliğin tam ortasında olmak demek değil midir bir bakıma?..." (s. 79). Rainer Maria Rilke'nin bir mektubunda: "Duvarları dünyanın hiçbir gürültüsünü duyurmayan bir cezavinde bile olsanız gene hiç dcğilse çocukluğunuz, anı larınızın bu değerli, görkemli zenginliğiniz, bu hazineniz yok mudur? Gözlerini zi oraya çevirin. Bu uzak geçmişin uyumuş duygularını canlandırmaya bakın. O zaman kişiliğiniz oturacak, yalnızlığınız da büyüyecek ve yavas yavaş aydınlanan.başkalarınıngürültülerideuzaktan, içinde bir yankı bulmadan gelip geçen bir saray olacaktır." biçiminde ifade ettiği düşünce, bir kez daha doğrulanıyor Duman ın öyküleriylc. • Seslerde Baska Sesler/ Faruk Duman/ tstanbul/ Can Yay. Çocuk merakı Yeni biçimlor si.si.ERre BASKA SKSI.F.R Deniz uslu uslu dururdu orada. Üzcrinde tekneler alçalıp yükselirdi yavaşça Gider birine sığınırdık belki. Teknenin birine. Sığınır, kımbilir sızar, sabaha dek uyurduk. Sabah bir de uyanırdık ki açılıp gitmis tekne. Ayrımına varmamı^ız. Ada uzakta bir karıncaya dönüşmiış. Güneşin altında" (s. 47). "Bir adanın açıklarında uyuyakalmış çoeukluğum; çcvresinde arkadasj kueak lan, sıcak uykulu. tç içe. Usulca iniyorum; oradakilerden biri, sanırım benim" (s. 49). Ayrıea öykülerın sinematografik denebilccek düzeydegörsellik yanı var. Yazar malzeme olarak sis unsurunu, yoğun biçimde kullanmı^. Ozellikle "Gel Ağabey Gel", "Seslerde Başka Sesler" ve "Şarkı Benim tçimde" adlı öykülerde sis, kimi /.aman devinimı kaplayıp görünmez kılan, kimi zamansa zayıflayıp karakterleri belirginleştiren, neredeyse bir öykü kahramanı etkisinde. Faruk Duman'ın öyküleri dupduru bir insancıllığın izlerini sürüyor. Yön tem ve yenilik yönündeki çabaları bunu gölgelcmiyor. Derin bir acının, yapıtta neredeyse kavramsallaşmış olan yitirilen cocuk imgesinin çevresinde, alttan alta kendini sürekli duyumsatan bir çocuk bilinciyle örüyor cıııyarlığını: "• • Yaşlı Lele. Çayın kokusu yayılı(•) yor, Lele azık torbasını açıp atıştırıyor, oğlunu düşüniiyor tabii, biliyorum. Irmağın dibinde can veren ogiunu. Söylediklerine göre bir karayılanı ko valıyormuş çocuk ırmak kenarında, sonra apansız kayıp gitmis; ama ıımak öylesine ince, buna Karşılık öylesine güclüymüş ki, içine düşen, bir delikanlı da olsa fark etmezmiş..." (s. 103) Yine, kitaba da adını vercn "Seslerde Başka Sesler" adlı öyküde çocuk yaşta Insancıllığın izleri ki oğlunu yıtırcn tlyas'ın acısı güçlü im gelerle işleniyor: "llyas üşümüyor ama. (...) Ağlamaya başlıyor. Içincc hep ağlıyor. Uyuyan o iki çocuğa baktıkça oğlunu anımsıyur, besbelli. C^)ğlu gözlerinin önünden gitıııiyor. Bir denizin dibinde, açık yeşil, kıvrılıyor oğlan. Yosun olmuş orada artık. (...) Deniz çok mıı sevmiş çocuğun kokusunu, hemen çekmiş dibine. Bıılu namamış. Sağa sola yüzmüş tlyas; dalgaların üstünde yoğun bir sis" (s. 23). Kitabın dayandığı başlıca izlek sayılabilecek cocuk anıları yer yer ironik, o büyük ölçüde acının, hüzniin egemcn oluuğu bir yaklaşımla, belleğin tayfından ayrışan renkler, tortular abartıya düşmeden yansıtılıyor. Ozel vcöznel bir alan olmasıyla cebaret gerektiren, riskli bir kazıya girişiliyor: "(...) Her şey hep silik. Her yerde sis var. Anımsadığ'ım tek şey bu galiba. Uçsuz bucaksız bir beyazlık. Çocukluğum bu beyazlığın içinden gelip geçen lekcler olsa gerek. Belki. Sisi dağıtmaya çalışıyorunı, beyazlığı. Uçsuz bucaksızlığı anlamaya. Eninde sonunda seçiyorum kendimi. Küçücük bir leke halintle. Sa;a sola devinen, yalpa vuran, şaşıran bir eke(s. 71). Kitaba ad olarak seçilen öykülcrden de anlaşıldığı gibi, scslerin işlenmesine özel bir önem veriliyor: "Evimizin aşağı katından belli belirsiz sesler geldi, sesler odaların içinde dolaştı dolaştı, sonra büyüdü. Koridorlarda, merdivenlerde yükseldi, postal seslerine dönüştü. Rap rap rap... Korkuyo rum, anne nercdesin?.." (s. 7). "Ben yalnızca sesler duyardım. Evimizin odalarında dağılan sesler..." (s. 38). "Dışarıdan sesler geliyor; yağmur çöküp ortalık kararınca kuşlar çıldırıyor 4. sayı çıktı! * Demirel hep böyle binaenaleyh! 35 yıllık ıcraat Aile boyu icraat Gerici ıcraat Başkanlık ve yine icraat... * Askerier ve ekonomi * Savunma sanayi ne kadar "milli"? * Asker müdahalesi gericiliği ttrmandınyor * Türkrye teknoloji üretebilir mi? * Ortıan Kemal'in insanlan Î Tel: 0 2 1 6 . 3 3 0 5804 CUMHURİYET KİTAP SAYI 438
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle