Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jale Sancak, "Ansızın Gelen"deki öykülcrini şiirsel, yumuşak, duygu yüklü, bol görüntülü mctinlerlc görüntülcrin hepsi de kara ve gridir, donatmış. Dili de incelikli, ayrıca bu dile hiç yakışmayan argo sözcükleri katar o sözcükleri kullanan insanlann durumlannı ve kimliklerini daha iyi anlatabilmek için. Ve bu öykülerde duygular baştan sona ırmaklar gibi akar. Işte "Ansızın Gelen" ırmaklar gibi akan bu duygu yoğunluğundan doğmuştu adeta.. MUZAFFER BUYRUKÇU nsızın' sözcüğü, olumlu ya da olumsuz sonuçları olan bir duru. mu başlarma gücüne sahip 'cylemsel karakterıi" önemli bir sözcüktür; gündelik yaşantımızda çok sık kullanırız, kullanırken dc örnekleriz: "Otomobille giderken ansızın önüme çıktı./ Ansızın bir ağrı saplandı göğsümc./ Anbizın gökyüzü karardı./ Ansızın bir ateş düştü gönlüme..." gibi. Ve o, örnekledığimiz olguları, değişikiikleri, bizi üzen ya da sevindiren öyküleri anlatmaya koyuluruz. Ben, bu yazımda ansızın yürekleri ısıtan bir sıcaklığın oluşmasından, kaynaşma olasılığı bulunan bir yakınlığa dönüşmesinden söz etmek istiyonım. Bugüne kadar, (Bahçedeki Tuhaf Adam), (Bu Gece Pera'ua), (Aynadaki Yüzler) adlı yapıtları yayımlanan Jale San cak, bu kez (Ansızın Gelenlle karşımızda. (Ansızın Gelen )de, on öykü yer alıyor. Kitaba ismini veren 'Ansızın Gelen' sekiz odalı bir paşa konağında üç yıldan beri )ansiyoner olarak oturan Nergis'le Haim'in birbirlerine, tanışıklığı, dostluğu aşarak yaklaşmalarını konıı ediniyor. Nergis, bir gece uykusunun arasmdan bahçe kapısınınacıldığını, Halim'ingeldiğiniisitir, sonra da görür onu. "lçmiş olmalı. ümuzları düşük, sırtı kamburumsu. "Uyanmadan önce zatcn Halim'le birliktedır düşünde, Çamlıca'daki metruk bir evin içinde odadan odaya uçuşarak saklambaç oynuyorlar. "Tuhaf, diyedüşüne gırmişti.^ Sahi, niye? Bilinçaltı mı? "C)ysa arkabahçedeki sundurmada, bazen de geceleri aşağıdaki sofada, herkes uyuduktan sonra olaDİldiğince sessiz, iirkek fısıltıyla konuşan iki dosttıılar. "Ama birbirlerinin odasına konuk olmamışlardı henüz./ Bclki söylentilcrden çekindıkleri için, belki de başka bir yüreksizlikten. "Serüvenli bir yaşam var Nergis'in arkasmda. Gayrimeş rubirçocukturvcbabasınınyanında, Muhiddin Bey'in kızı oldıığu gerçeğini saklayarak, bir evlathk gibİDÜyür. Bu 'kahredici' konumun acısını bir an hisseder. "Çocukluk aşkıyla yapılan o saçmasapan evlilik, ardından dayak, sövgü, açlık, yokluk, derken iğrenç bir biçimde tüketilen o aşağılık iliskı. Sonra hemen karşısına çıkan Irran. Okocasından da betcrdi. Karabasan misali çökmüştü üstüne./ Allahtan adam, fazla doz uyuşturueudan öte tarafa göç müştü. Kırgın, yıpranmış, parasız bir kadındı artık. Hele parasızlık, daha beter kınyordu insanı. "Cibali tütün fabrikasından emekli annesınden kalan maaş ile babasından çaldıkları, yaşamını sürdürmcsine yardım eder. Ve r>u pansiyona kapağı atar. Jale Sancak'tan şiirsel öyküler Ansmn Gelen düğünü söyKı Muharrem arkadasjina...kadın sahnede şarkı söylemektedir. Sero inanmaz ama Muharrem'i de kırmaz. "Gecelerden bir gece, hayli bezgindik. Içimiz huzün dolu, kahır dolu, üstelik adamakıllı sarhoşuz. Üstelik o da kahır dolu, keder dolu. Yeter yeter, öleceksek ölelim!" Duygular böylesine sulandırılırken Muharrem kadına bir yaşamöyküsü uydurur. Kadın, on altı yaşındayken hoşlanmadıfiı bir adama verilir. Adam esrarkeştir, kadını da esrara alıştınr. "Birlikte dumanaltı oluyorlar artık." Ama adam esrarapara yetiştiremeyince kadını çalıştırmak için pavyona götüriir, şarkı söylemesini sağlar. Derken nir gün auamı bıçaklarlar. Aradan geçen yıllarda iki çocuğu olur kadının; kızı lisede, oöltı üniversitede okumaya başlar... Hayır,bu öyküyü beuenmi yorlar, başka bir öyküyü monte edıyorlar Hlveda'ya. Kocası ölmüs, genç yaşta dul kalrnıij, iki çocuklu biridir Elveda. Biçki dikiş bilmiyor, tahsili de yok. Sadece sesi güzcldir. "Mahallede bir ağabeyinin yerintle başlıyor ilk. Senelerce orada söylüyor. Gururlu, namuslu kadın, koruyor kendini çocuklarını düşündü^ü için." Onlan dinleyen garson giriyor araya. "O tutkuların kadınıdır bir kere. Gizli, yaşak, çetrcfil ili^kilerin, ölümcül aşkların. Oyle kılkuyruk hikâyelerde ne işi var. Tutustur du mu tam tutu^turur. Hem kül olur ncm kül eder./ Ben de vurulmuştum ona bir zamanlar. ispanyol meyhanesinde şef garsondum. Her gece yana yana söylerdi. Şar kılar aşktı, sevdaydı onun için. Hepımizi de yakardı. Kim varsa. "F.lveda'yla ilgilenen iıç kişidir şimdi. Vc hep kadının darvanı^lannı izlerler, kırık, runlarını acılarla kıvrandıran şarkılarını dinlerler, dinlerken debirtakım çağrışımlarla yaşamlarındaki olaylan anımsarlar, üzülürler...nemli duy gularla hayallerituleki diinyalara kanat çırparlar, hiçbir vakit ele geçiremeyecekleri kadınların özlemlerivle inlerler. hvet, onlar, en az şarkıcı kaclın gibi bitiktir, tükeniktir. Ve bir sürprizlc sona erer öykü. Jale Sancak'ın kapalı, sezdirmeye çalışan ve okuru yoran bir anlatımı var. Açmalı bu anlatım, ku^kulara, vanlış yorumlaraneden olmayacak pırıi bir anlatım edinmeli...bunu yapabilecek bir yeteneği var. Jale Sancak'ın öykülerine koyduğu kişilerin çoğu; raslantılann, sert koşuUann, yanlışlıkların sonunda, sahip oldukları maddi manevi bir sürü değeri yitirmişlerdir, yitirince de ilişkilerinin, üstünde yükseldı^i temeller çökmüş, düzenleri bozul f "Halim tırabzanın başında durmuş soluklanıyordu. Nergis gülümsedi, gel dedi kısık bir sesle. I lalim şaşırdı, yüzü değişti bir an./ Birisiyle konuşmak istiyor bu gece. Daha fazla sürdüremeyecek bu suskunluğu./ Evet, her şeye rağmen insan CUMHURİYET KİTAP SAYI 438 uzak duramıyor öteki insanlardan, tümüylekopamıyor. "Nergis'in odasına giripbir koltuğa oturan Halim, kimbilir ne zaman dan beri beynini sıkıştıran geçmişiyle ilgili tablolan serer Nergis'in gözlerinin önüne. O, sekiz yaşındayken babası pcncereden atlayarak intihar etmiijtir annesinin hafifmcşrepliğinedayanamavarak. "Emirgan'daki uğursuz konakta ikimiz kalmıştık. tçimdc tuhaf bir ürküntü vardı. Bir zaman sonra lüks arabalı, kalantor gürünüşlii adamlar gelmeye başladılar eve. Annem odama kilitlerdi beni onlar geldiklcrinde. Şesleri izlerdim, sesleri çözerdim o zaman. Öfkelenirdim, dışan çıkmak, clime geçeni kınp dökmek, evi dannadağın etmek isterdün. Kitaplarımı yirtardım, oyuncaklarımı kırardım./ Annem kocasından kalmış bir külfet gibi bakardı bana, sokulmadan, uzaktan..ya da..ya da bir lanet gibi.. Ama bir keresinde perdeleri kesmiştim. "Yaptıklannın heyecanını yasarve ağlamaya başlar Halim. "Niye böyleyiz biz, neden, niyebu kadar kırdılar bizi, niçin?" Ve öykü, birçok duygusal sarsıntılarla dokunarak sürüp gidcr ve 'Ansızın Gelen' şey gerçekleşir. (Ânsızın Gelcn'in en iyi öykülerinden biri olan 'Dünya Diinya', anne Seniye, kızı Birgül, oölıı Bahri'nin içinde bulunduk ları açmazları, sıkıntıları, değiştirilmesi olanaksız koşullarla kuşatılmı^ ortamları anlatır. Seniye, begenmediği, sevmediği Cemal efendıden doğurmuştur çcKkularını. "Oölan serseri, kız... Birgünahımızolmalıyuıelbet." Bahri,işsiz,güçsüz,esrar keş biridir. Birgül'ün kocası da öyleydi vc Birgül'ü esrar içmeye zorlııyoruu. "Sev medim onu biliyor ınusun, hiç sevmcdim./ Ne bok yemeye öylcyse?/ Kurtulayım diyeburatfan, tek kurtulayım. Meğer sc." Veöykii ilerledikçe, geçmişle,geçmişte işlenen hatalarla, bugünlc hesaplaşmalart suçlamalar, yargılamalar hızlanır. Oykü anneylekızın konuşmaları ve bu konuşmalardan yansıyan içeriklerle ilgilidir. Oyunlaşmaya uygun bir vapıdadır. Jale Sancak böyle dramlardan noşlanıyor olmalı, çünkü öbür öyküleri dc aynı çizgide. Her öykü, Yeşilçam'ı Yeşilçam yapan arabesk öğler taijiyor. 'lspanyol Meynanesindeki Kadın' öyküsü, bir zamanlar gençlcrin, aşıkların, aşık olmayı hayal edenlerin dillerinden düSjürmedikleri 'Burası Agora Mcyhanesi' şarkısının içerdiği anlamla birleştirilmiş. muharrem ile Sero adlı iki arkadaş (anko adlı bir tavernaya giderler içki içmeye. Tahta, lekeli bir masada ikinci şarap şişesini devirirken şarkıdaki, "Nasıl yıkılrnış, ağlamaklı, incecik belli, kalın duuaklı, üstelikhayligeçkin,hayliçirkin."kadınıgör muştur. Bu bozulmayla birlikte bunalıma girmiijlerdir. Yedikleri darbelcrden onurları zedelenmiş, insanlıklarını zayıllatan boşjuklara yuvarlanmışlardır. Yaşamlarına giren bireylerin yarattıgı karabasanların yüzünden boyuna kabaran öfke gibi, ncfret gibi, iğrcnme gibi duygularını, öteki masum, hiçsir olaya karışmamış duygularımn önlerine koymuslardır; hep onlaıı gündemde tutmuşjar, hep onlan cylcme geçirmişlerdir. Kimileri, dünyalarını karartan sorunların ördüğü duvarları yıkmaya, varoluşlannın her hücresinde açılan derin çatlakları kapatma edimlerinin olanaklarını aramya Daşjamiijtır. Başkalarının tutumlarından kaynaklanan umutsuzluklarını, kaderlerinden söküp atmak ereğiyle savaşmışlardır. Kimileri, resimlerini belleklerinde taşıdıklarını, düşlediklerini, onlarla karşılaşırlarsa mutlu olacaklarınainandıklarını aramışlardır yıllarca ömür çizgisinin her çentiğindc. Ama bulamamışjardır ve yaz gılarının uygun gördükleriyleyaşamak zt>runda kalmışlardır...kalmışlardır da kal dıklarını sonuna kadar benimseyememiş, sevememişlerdir, sadece onların buyruk larını, gereksinimlerini yerine getirmekle yükümlü 'canlı cenaze'ler gibi dola^mışlardırortalıkta benliklerini ddikleyen acılardan bir saniye bilc sıynlamadan. Evet, daha kötüleriyle bir arada olmamak için boyun eğerler 'ehveni şer'e. Ve böylece durumlarını korumayı başarırlar. Kıstırılmışlardır Jale Sancak'ın kişileri. Küskündürler. Kırgındırlar. Hiçbirinin yüzü gülmez. Karanlıktadırlar vetepeden tırnag'a hüzne batmüjlardır. Koşulların, durumların aralıklarına sıkıştırdmüîlardır. Yalnızdırlar. Aına bu yainızlıkları, dısardan gelecek, gelebilecek bozguncu saldırılan önlcmek niyetiyle büründükleri bir zırh değildir. Birileri tarafından yalnızlıga ıtilmişlerdir. Yalnızlık, bir cezadır onlara layık görülen ve bu yalnızlık cezasının amansız bir hastalık gibi varlıklarını erıt mesinebeyircikalnıışlardır. Birbakımakaderin kurbanlarıdırlar: Tanrı onları acı çeksinler, mutluluğu tanımasınlar, scvinmesinler, kazanmasınlar diye yollamıştır yeryüzüne. (Ansızın Gelen)de kadınlar öndedir. Hepsinin kalpleri delik deşiktir; erkeklcrden yedikleri tokatlarla sersemlemişjlerdir. Jale Sancak, (Ansızın Gelen)deki öykülerini şiirsel, yumuşak, duygu yüklü, bol görüntülü metinlene görüntülerin hepsi de kara ve gridir, donatmıştır. Dili de inceliklidir, ayrıca bu dile hiç yakışmayan argo sözcükleri katar o sözcükleri kullanan insanlann durumlarını ve kimliklerini daha iyi anlatabilmek için. Ve bu öykülerde duygular baştan sona ırmaklar gibi akar. Işte (Ansızın Gelen) ırmaklar gibi kaan bu duygu yoğunluğundan doğmuştur. • Ansızın Gelen / jale Sancak / Sel Yaytnalık / 92 s. SAYFA 11