Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eğlenceli bir yolculuk... CANANDİLA "Karanlığın Sol Eli" bizi, dünyamıza benzeyen bir gezegene gönderiyor. ukardaki çizimi, bir ansiklopedi çalışması sırasında yayımını engelleyerek alıkoymuştum.910yı]olmuş. Insanlığın evrimini anlatan bu son derecede masum görünen çizimin ne kadar günahkâr olduğuna dair düşüncem değişmedi. Tersine. Söz konusu çizimin üstü kapalı (aslındanc kadar dasiviDgöndermesini ve bugün kadınlıerkekli kullandığımız tek cinsiyedi erkek dilin oluşumundaki payının farkına varışım ise daha da eski bir tarihi taşıyor. Bu kez bir derginin küçücük odası... Bir sohbet anı. Psikoloji öğrencisi arkadaş, karşısında oturan arkadaşa "hadi gel bir oyun oynayahm" diyor, "küçük bir test. Bakalım ne çıkacak?" Test oyununa koyuluyorlar gülüşerek. Söylenilen kelimenin ilk akla getirdiği resim çizilecek. Sonra da yorumlanacak. İlk kelime: însan. Yanımda oturan kız arkadaş bir çırpıda çizdi: Bir kadın. Bir an şaşırdığımı anımsıyorum. Ben katılmamıştım oyuna, ama belleğime hemen resmi düşmüştü insanın: Erkekti! Sessiz kalakaldığımı (gün boyu) ve beynime bir yumruk yemiş gibi sersemlediğimi de anımsıyorum: Sorularım peşimi bırakmıyordu. Neden insan sözcüğünün bendeki resmi erkekti? Hem de kadın olmama karşın? Nerden öğrendim, nerden koşullandım buna? Sonra gözlerimin önünde yukardaki çizim belirdi. Çocukluğumdan beri insan, tarih, ilkçağlar, var oluş kelimeleri geçtikçe, gözümde canlanan hep bu tabloydu. Sorgusuzsualsiz bilinçaltıma yerleşmişti. Ve ben o Y resmi 20 yaşıma kadar orada taşımıştım. Yıllar sonra insanlığın evrimi konu olduğunda benzer çizimle karşılaşınca... başka çocuklann yanlış resimler edinmelerini önleme gayretiyle sanırım, bütün tartışmaları göze alarak kullanmadım o çizimi. O küçücük odaya dönüş mümkün olsaydı, o oyuna katılan ben olsaydım şimdi.. "Çiz," deseydi arkadaşım, "insanı çiz"... însan? Ne kadın ne erkek... Ancak birleştikleri anda... belki. Oraya birpuzlee'ın ancak birleştiğinde bütün oluşturan, birbirini tamamlayan iki parçasını bütünleşmiş haJiyle resmederdim. Ya da Yin Yang sembolünü çizerdim. Ya da bir elma. Ursula Le Cuin Altına da Melisa Gürpınar'ın şiirinden alıntı mı yapardım? /... her evrilecekleri önceden belirsiz. Ne erkeğin karıştırınm şöyle bir saçını / var ki, kitabı okurken, kullanılan dil nasılsın derim / iyi misin / ilk elmayı nedeniyle, olayların cinsiyetsiz inyediğimiz günden beri / insanın, er sanlar arasında değil de salt erkeklekek de kadın da olmadığının, aslında rin yaşadığı bir gezegende geçtiği izinsan sözcüğünün resmi olmadığı lenimi ediniliyor. Örneğin, mesleknın farkına vardığım, çook geride ka ler eril niteleme taşıyor (Kral vb. gilan o küçük odayı özledim Karanlı bi. ğın Sol Eli'ni okurken. Ursula K. LeOysa kraldan değil kral / kraliGuin, düalizmin (ikicilik) insan dü çe'likten söz etmek mümkün. Doğan şüncesini nasıl da biçimlendirdiği te çocuklar ise nedense cinsiyetsiz olması etrafında kurgulamış romanını. malarına karşın "oğul".) Okuyanı, Tema oldukça ilginç, hatta heyecan yanlış seçilmiş sözcüklerle kuşataverici. Ama kitaptaki dil şaşırtıcı. rak, temayı gözden kaybettirip salt Çünkü son derece eril. Düalizm / bir konuya yoğunlaştıran bir uğultu var anlamda / sorgulanırken cinsiyetli, derinden derine. hem de tek cinsiyetli bir dil hââkim tngilizce, Fransızca gibi, nesnelere kitabın tamamına. Bilimkurgu tü varana dek cinsel söylem taşıyan bir Karanlığın Sol Eli'ni okurken, sağ ründeki romanda, kişiler bir oaşka dil ile cinsiyetsizliği düşünebilmek elimdenkalemibırakamadım. gezegenin insanları ve ne erkekler ne ne kadar mümkün? Görünen o ki, Eğlenceli bir yolculuktu. • de dişi. Ama aynı zamanda hem er zor. Tema sürçmese bile dil sürçüyor kekler hem de dişi. Yılın belli zaman ve beraberinde temayı da sürükleyeKaranlığın Sol Eli / Ursulu Le Gularında cinsel kimlik ediniyorlar. Ve biliyor. (Türkçe bu anlamda ne ka ın / Çev Ömıt Altuğ/ Ayrıntı Yayıno dönemde dişiliğe mi erkekliğe mi dar aşkın. Cinslerüstü). ları/?56s S A Y F A Bu arada kitabın arka kapağına da değinmeden geçemeyecefiim. Handiyse kitabı "toparlayan" bir son (ya da ilk) söz olmuş. Eöer kitabı arka kapağına göz atmadan okumuşsanız miyop (ya da hipermetrop) muşsunuz gibi bir duygu çörekleniyor içinize. Arka kapak ise doğru numaralandırılmış bir gözlük uzatıyor sanki. Fluluktan netliğe geçiş. Itıraf edeyim ki, kitabı okurken arkadaşlıksevgililik kavramlarının işleniş bıçimineyoğunlaşmamıştım. Arkakapağı okuduktan sonra, adını koyamadığım bir huzursuzluk hissettiğim o bölümü tekrar okudum (Uzun Bir Kış Yolculuğu). Arkadaşlık ve sevgililik kavramları düalist bir yaklaşımla ele alınmıştı! Arkadaşlığın olduğu yerde aşkın olamayacağı, olmaması gerektıği gibi bir söylem. Bir kez dana şaşırdım. Sonradan edınılmiş kavramların farkındahğı ile yazılmış bir kitabın konuya yaklaşımının farklı olacağı beklentisini taşıyor insan ısteristemez. Çoğunlukla aşkla karıştırılan, "yanılsama / cinsel çekim büyüsü"nün aşk olarak nitelendirilmesinin kaçınılmaz sonucu sanırım bu ayrım. Böylesi bir "aşk"ın giderek arkadaşlığa sönümlenmesi şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan, arkadaşlığın aşka evrildiği durumlarda aşkın büyüsünün giderek yaşanan gerçekliğin ta kenaisi olması. Ama Ursula K. LeGuin, kahramanları tam da bu doruğa ulaşmışken bunu yaşatmıyor onlara. Izin vermiyor. Varolagelen düalist yaklaşımı kullanıyor. Sanki aşk, arkadaşlığı da icine alan, kapsayan aşkın bir sevmek aeğilmiş gibi... Sanki aşk ve sevmek ayrı ayrı duygularmış gibi... Sanki aşk, sevgi tırmanışının, çok sevmenin ulaştığı yerdeğilmişgibi... Halb... C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 0 6 1 1