08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

üii üü Dünii ve bugünüyle Balkanlar WilliamW.Sloane'in "BirTarih Laboratuvarı" dediği Balkanlar, Avrupa kıtasının beş büyük yarımadasından biri olup, Orta Avrupa'ya ve Akdeniz'e uzanan jeostratejik konumu ile dünya çapında öneme sahiptir. Birinci Avrupa Uygarlığı bu bölgede doğmuştur. Elimizdeki kitapiştebu"tarih Laboratuvarı"nı anlatıyor. BEDRİ GENCER Yeniden 'Avrupa'mn Barut Vıçısı haline gelen bölge hakkınâa önemli bir kaynak 1 991 yılının Ağustos ayında Sovvctler Birliği lideri Gorbaı,ov'un bir darbeyle devrilmesınden sonra kurulmaya başla"**"" yan Yeni Dünya Düzeni, dünya haritasını allak bııllak etti. Körfez fatihi eski Amerikan Başkanı George Bush'un cafcaflı sözlerle deklare ettiği Yeni Dünya Düzeni uzun yıllar iki süpergüç arasındaki dehşet dengesine dayanan Soğuk Savaş döneminden sonra evrensel barış için umut filizlerinin yeşermesine yol açarken dengeleri yerinden oynayan dünyamızın uğradığı sarsıntılar, bunahmlar "Yeni Bir Dünya Düzensizliği" yarattı. Paradoksal bir biçimde, globalleşmeye gittiği söylenen dünyamızda yeniden şişeden çıkan milliyetçilik cinleri, etnik çalışmalar, tarinten gelen aynlıklar, düşmanhklar, dünyanın dört bir yanında yerel, bölgesel savaşlara yol açarken, insanları yeniden karamsarhğa gömdü. Ahşageldiği 'ikikutuplu' dünya düzeninden, 'tekkutuplu' bir dünya düzenine geçmenin sarsıntısını atlatamayan insanlar, eskiyi arar hale geldiler. SSCB Rusya'nın bir süpergüç olarak dünya politık sahnesinden çekilmesinden sonra tek süpergüç olarak kalan Amerika, bir süre bu konumunun avantajından yararlandıysa da daha sonra kazın ayağının hiç de öyle olmadığını anladı. Yeni Dünya Düzeni'nin yükü, bir süpergücün kaldıra18 nı.ı ıs.ıdar ağırdı. Daha önce Amerıka'nın global dengelere dayanan belli politika ve stratejileri vardı ve bu sayede ipleri elinde tutabiliyordu. Oysa şimdi dünya yüzünde ortaya çıkan çeşitli manyetik alanlar bu politikalan geçersiz kılıyordu. Avrupa Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya, Uzakdoğu gibi çokkutuplu dünyanın yapısını belirleyecek bu manyetik alanlar, dünyadaki hemen her ülkeyi etkilediği gibi, Türkiye gibi ülkeleri daha da çok etkiliyor. Dünyanın en hassas ve kritik noktalanndan birinde bulunan Türkiye, deyim yerindeyse, noktalan Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu olan bir şeytan üçgeninin tam içinde bulunuyor. Bunlann içinde de en hassas olanının Balkanlar olduğu söylenebilir. Çünkü Ortadoğu petrol faktörü nedeniyle, başta ABD olmak üzere tüm dünya politikasının odaklaştığı bir yer. Körfez Savaşı'nın en önemli sonucu sayılabilecek, geçtiğimiz yıl imzalanan Flistinlsrail barışı da bu politikanın en somut adımlarından biri. Kafkasya'da ise Amerika, Rusya ile daha çok 'nükleer kartlar'a bağlı bir ittifak içinde olduğundan burada insiyatif Rusya'nın elinde bulunuyor. Balkanlar ise tam bir etnik mozaik oluşturan Yugoslavya'nın dağılmasından sonra çağımızın en dramatik savaşlartndan, trajedilerinden birine sahne olan ve göbeğindeki Avrupa'nın, Amerika'nın, Rusya'nın, BM'nin, kısaca tüm dünya politikasının acizkaldığı bir bölgedir. William W. Sloane'in "Bir Tarih Laboratuvarı" dediği Balkanlar, Avrupa kıtasının beş büyük yarımadasından biri olup, Orta Avrupa'ya ve Akdeniz'e uzanan jeostratejik konumu ile dünya çapında öneme sahiptir. Birinci Avrupa Uygarlığı bu bölgede doğmuştur. Balkan Yarımadası'nın coğrafi konumu gereği, Avrupa'ya bitişik, dolayısıyla Avrupa'nın diğer bölgelerine geçit veren, aynı zamanda Asya ve Afrika'ya yakın olan pozisyonu, bu bölgenin daima, imparatorluklar arasında bir karşılaşma ve çatışma alanı ve özellikle çekici bir fütuhat hedefi olmasına yol açmıştır. Avrupa ve Asya kıtalarını birbirine bağlayan ve Anadolu Yarımadası ile birlikte iki ayrı kültürü kendi içinde kaynaştıran Balkanlar, lslam ve Hıristiyan dünyalarının birleştiği yerlerden biri, dolayısıyla Osmanh'nın Avrupa ile bütünleştiği yöredir. On dördüncü yüzyılın başlarında ayak bastıkları, Balkanlar, bir anlamda Osmanlı Imparatorluğu'nun belkemiğini oluşturmuştur. Gerek, ordu ve bürokraside istihdam edilmek üzere insan olarak beşeri sermayeyi, gerekse varidat olarak mali sermayeyi önemli ölçüde bu topraklardan temin eden Ösmanlı, bunun sonucunda, kültürel ve mimari alanda Balkanlara damgasını vurmuştur. Osmanlılar, 1371'dekurulan, Osmanlı Sultanı'nın yüksek egemenliğine tâbi devletlerden oluşan bir tür devletler topluluğu niteliğindeki Balkan lmparatorluğu'nu, merkeziyetçi bir imparatorluk haline getirmeye çalışmış ve işledikleri hoşgörülü politika sayesinde 19. yüzyılın sonuna kadar da bunda başarılı olmuşlardır. Fakat hiçbir zaman tam olarak sönmeyen milliyetçilik külleri, lngiltere ve Rusya gibi devletlerin tahrikiyle bu yüzyılda parlamış ve Osmanlı'ya "Hasta Adam" dendiği gibi, kızışan etnik çatışmalar ve ayaklanmalar nedeniyle Balkanlara "Avrupa'nın Barut Fıçısı" denmesine yol açmıştır. Balkanların kaderi, hem son derece heterojen etnik yapısında, hem de büyük devletlerin nüfus mücadele alanı olmasından dolayı sürekli 'sıcak'lığını korumasıdır. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olan Balkanlarda yeniden çizilen haritalar, kurulan düzen belli bir süre istikrar sağlamışsa da, II. Dünya Savaşı Balkanları yeniden karıştırmış, bu yıllar bölge ülkelerini Varşova, N ATO ve Bağlantısızlar arasında bölmüştür. Ve şimdi '9O'lı yılların başlarında komünist blokun çökmesiyle kurulmaya başlayan Yeni Dünya Düzenı'nin belki de en acı faturası Balkanlara çıkıyor. Varşova Paktının üyesi Romanya, Bulgaristan gibi eski komünist ülkeier, eski ve yeni düzenin çelişkileri arasında sosyal bunalımlann ve iktisadi sefaletin kucağına düşerken yıllarca Tito'nun demiryumruğu ve komünizm çimentosuyla birarada yaşayabilen, farklı unsurlardan federal cumhuriyetlerin oluşturduğu, bir tür Balkanlar'ın kalbi olan Yugoslavya'nın etnik mozaiği paramparça oluyor. Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya gibi deyletler, zorla da olsa bağımsızlıklarını ilan ederken, tarih boyunca Balkanlar'da hep yayılmacıemperyalist bir politika izleyen Sırbistan, dünyanın gözü önünde giriştiği 'etnik temizleme' operasyonu ile yüzbinlerce müslüman Boşnak'ı acımasızca katlediyor, Yugoslavya'yı bir kan gölüne çeviriyor. Bunun karşısında ise Yeni Dünya Düzeni'nin mimarları, aktörleri pasif ve aciz kalmışlardır. Irak Kuveyt'e girip petrol kuyularının üzerine oturunca 'uluslararası hukuk'diye dünyayı ayağa kaldıran Amerika, Bosna katliamını seyretmelde yetinmiş, topu AT'ye atmıştır. Çünkü elbette orada petrol yoktu. Siyasi sorunlarıyla uğraşmaktan başka bir şey düşünmeye nrsatı olmayan Avrupa da dilek ve kınama mesajlannın ötesinde Bosna'ya bir müdahalede bulunmamış, belki de pişmanlığını çok sonra duyacağı affedilmez bir hataya düşmüştür. Birleşmiş Milletler de Genel Sekreteri Butros Gali'nin acımasız tutumu yüzünden Bosna trajedisine seyirci kalmıştır. Değişen dünyada yeni kimliğini arayan N ATO, Bosna'ya acil bir kara müdahalesinde bulunabilecek durumda iken, Gali'den bir türlü talimat gelmediği için elikolu bağlı kalmıştır. Insan haklarını ayaklar altına alan böylesine vahşi bir savaşta 'olmazsa olmaz' yerine 'ver kurtul' mantığıyla ha • CUMHURİYET KİTAP SAYI 207 SAYFA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle