Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gece'de gerçek izleri B ir Ses Böler Geceyi" Ahmet Ümit'in üçüncü kitabı. Ahmet Ümit'i "Sokağın Zulası" adlı şiir, "Çıplak Ayaklıydı Gece" adlı öykü kitabı ve " Yine HlŞT"adlıkültürsanat dergisindeki yazüarından tanıyoruz. "Çıplak Ayaklıydı Gece" geçtiğimiz yıllarda Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Odülü'nü kazanmıştı. LEVEND YILMAZ ir Ses Böler Geceyi" araştırma görevlisi Süha'nın kaza sonucu cipini bir köy mezarlığının duvarına çarpmasıyla başlar. Cipinden inip de geceyansı bir mezarlıkta olduğunu gören Süha'nın çocukluk korkuları depreşir."... Kafatasını çevreleyen derinin gerildiğini, tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Artık her an mezarlar açuabilir ağaçların arasından masum gülüşlü bir vampir üzerine atlayabilirdi..." Süha'nın karşılaştığı mezarhk aslında öykünün gelişme bölümüne açılan bir kaptdır. Urkerek oradan uzaklaşmaya çalışan Süha mezarlığın karşısındaki tarlada tek bir mezar görür. Yaklaşınca bu mezarın açılmış olduğunu fark eder. "... Iki yanda toprak birikintileri yığılıydı. Yeni bir ürperti dalgası sardıbedenini. Mezarın içini görmemesine karşın, upuzun yatan ölünün yeryer etleri dökülmüş yüzü geldi gözlerinin önüne..." Süha panik içinde yakındaki köye doğru koşmaya başlar. Köyü bulur ama giremez. Çünkü köyle arasında birdehlizvardır. Budehliz, Alevilerin, resmi inancın baskısından kendilerini korumak için toplumla aralanna koydukları mesafenin imgesel bir anlatımıdır. Süha, yalnızca kendi girişine açılan bu dehlizden kurtulduktan sonra köye ulaşabilir. Köye girerken Süha'nın anımsadığı çoban öyküsü, okuyucuyu Alevi toplumunun mistikhümanist yaşamıyla tanışmaya hazırlar. Süha köye girer ama kimseyi bulamaz. "Çevrede bir tek Allahın kulu bile yoktu. Geniş bahçesi cılız bir asmayS A Y F A Ahmet Ümit'ten iki insanın gerilim dolu öyküsü: Bir Ses Böler Geceyi la çevrili köy kahvesinin ışıkları söndürülmüştü..." Yazarburadagerilimikoruyarak okuyucuyu dikkatlice seçilmiş sözcüklerle istediği yöne götürür. Sonunda köy halkı bir cem evinde bulunur. Ama Süha içeri giremez, kendini köylülere gösteremez. Cem evinin, camı çatlamış penceresinden, içeriye bakar. Başucunda yaşlı bir adamın, ayak ucunda ise biri yaşlı biri genç iki kadının oturduğu bir tabut görür. Karşılaştığı açık mezarla bu tabut arasında bir bağlantıkurar. Kitabın kurgusal düğümü Süha'nın cem evini izleyişinde gizlidir. Süha aslında cem evine değil bir aynaya bakmaktadır. Aynadaki kişi ise farklı bir yaşamı, farklı bir kişiliği olan köylü îsmail gibi görünse de aslında Süha'nın kendisidir. Ismaü'in öyküsünü dinlerken sık sık kendi yaşamını anımsamasınının nedeni debudur. Yazar tsmail'i anlattığı bölümlerde daha şiirsel bir dil kullanmıştır ki bu yerinde bir tutumdur. Çünkü insan aynaya baktığında kendi gerçekliğinden daha renkli, daha güzel, daha ilginç bir görüntüylekarşılaşmayı bekler. Bu nedenle Ismail'in anlatıldığı bölümlerin, yani Süha'nın aynadaki görüntüsünün dili daha şiirsel ve ilginç. Elbette bunda Ismail'in dinsel yaşamındaki söylemin törenselşiirsel bir dil olması gerçeğinin de payı var. Süha'nın anlatıldığı bölümlerde ise daha yalın bir dil kul • lanılmış. On Birinci böiümdeki Galata Kulesi'nin anlatıldığı yerler hariç olaylar gündelik yaşam biçimleri halinde sunulmuş. Bu farklılık başlarda sanki iki ay rı öykü okuyormuşuz izlenimi uyandırsa da giderek iki ayn yaşam biçiminin örülerek içiçe geçmesiyle yapıtın boyutlu bir bütünselliğe sahip olduğu ortaya çıkar. Ismail'in anlatıldığı bölümlerden sonra başlayan Süha'nın öyküleri bir yandan okuyucuya soluk aldı rır, öte yandan merakını kamçılar. Birinin öyküsü biterken, ötekinin öyküsü belirir. Çağnştırılan anlamlar ve sözcüklerin dizilişiyle okuyucu öteki öyküyehazırlanır. Bu kurgusal yöntemle gerçek olanla düşsel olan arasındaki ayrım kitabın sonuna kadar korunabilmiş, sonuç bölümünde ise Süha'nın tabutta kendini görmesiyle ustaca birleştirilmiştir. Ayrıca Süha'nın gördükleri gerçek midir, düş müdür bu da bilinçli olarak gölgede bırakümış, yazar, okuyucuya yorum olanağı tanımıştır. îsmail'in öyküsünde bir köy yaşamı anlatılır ama bu bir köy romanı değil. öykünün geri planında insanla inanç arasındaki felsefı sorunsal vardır. Gerilimin yükselmesine koşut olarak köydeki dede, sofular, îsmail'in ailesi kendi söylemleriyle felsefı bir tartışmaya tutuşurlar. Bu tartışmalarda Alevi felsefesi kendi gerçekliği içinde, tsmail olayının çözümlenmesi sürecindeelealınır. Kitap, inancı uçlarda yaşayan biri materyâlist, öteki idealist iki insandan yola çıkarak duyarsız, çıkar ilişkileriyle bejirlenen günümüz dünyasma acı bir eleştiri gönderir. Araştırma görevlisi Süha ile Alevi genci Ismail bunun içinözdeşleşir. Süha, eski solcudur. Sosyalist rejimlerin yıkılmasıyla onun da örgütü çözülmüştür. Ilkgençlikgünlerindenbu yana tüm yaşamı örgüt içinde geçen ve bir anlamda tsmail gibi kendi inancı, kendi kurallan olan bir tarikatın üyesi olan Süha bir anda yapayalnız kalmıştır. Hapisten çıktıktan sonra geçmiş ilişkilerinin hiçbirini bulamaz. Bir zamanlar aynı yazgıyı paylaştıkları arkadaşları büyük bir değişime uğramıştır. Kimse toplumsal sorumluluklar almak istememektedir. Eski kavga günleri, içkili yemeklerde konuşulacak tatlı birer anı yumağıdır artık. Evde ailesiyle de sorunları giderek artmaktadır. Eski hocası Memduh Bey'in yardımlarıylayeniden döndüğü üniversitedeki çalışma arkadaşlarıyla anlaşamamaktadır. Karşılaştığı olaylar onu daha da umutsuzlaştırmakta, değerlerini yitiren bu dünyada yabancılaşarak ve yalnızlaşarak bilinmeyen bir yerlere sürüklenmektedir. Öte yandan cem evinde tabutunu gördüğü îsmail de çocuk denecek yaşta, öz dedesi Veli Sofu aracılığıyla Ale vi düşüncesine bağlanmış, mutluluğu bu inançta bulmuştur. Ama Veli Sofu'nun ölümünden sonra olaylar onu şaşkına çevirmiş, bir su berraklığında olan düşünceleri bulanmaya başlamıştır. Çevresine baktığında düşündüğünden çok daha başka bir yaşamla kuşatıldığını görür. tnancı, gördüklerini açıklamakta yetersiz kalmakta, Alevi inancını yaymak, ayakta tutmakla görevli Dede ve sofular yozlaşmaktadır. Giderek, tıpkı Süha gibi büyük bir yalnızlığın ve yabancılaşmanın içinde bulur kendini. Çareyi dağlara kaçmakta bulur. Kısa süre sonra bunun da çözüm olmadığım anlar. Tüm çabasına karşın düştüğü bunalımdan çıkamaz. Sonunda ilginç bir protesto yöntemi seçer. Kurban bayramının ilk günü sofulann mezarları başında kendini öldürür. îsmail'in sonu bellidir. Kendini vurarak, tutarlıhğını korumuş, sonuna kadar inançlarına bağlı kalmıştır. Ismail'in sonu Süha'nın seçeneklerinden yalnızca biridir. Kendisini sık sık dayatan en kolay ve en gösterişli seçenek. Başka seçenekler de vardır ama Süha ne yapacağına karar verememektedir. Seçeceği yeni yolun onu yıllardır savunduğu etik değerlerin gerisine düşüreceğinden korkmaktadır. Yaşamını belirleyen inancını bir çırpıda silip atamaz. Yeni dünyaya uyum sağlayamaz. Süha ve Ismail'in dünya görüşlerinin doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde durmayan kitap, okuyucuya bir çıkış noktası önermez. İnsanla inanç arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiği sorunsalına da yanıt vermeye kalkışmaz. Yalnızca, inancın insan yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu, biri eski solcu, biri Alevi iki kahramanın öyküsünden yola çıkarak okuyucunun gözleri önüne serer. Yazar kitabın içeriğiyle, gerilim arasında dikkatli bir denge kurmuş. Gerilim yaratmak için içerikten ödün vermez. Bu yüzden îsmail'in nasıl öldüğünü üçüncü bölümün sonunda öğreniriz. Âma bunu öğrendiğimizde gerilim düşmez, çünkü gerilim zincirleme bir reaksiyon halinde kurgulanmıştır. Süha'nın tabutta kendisini görmesiyle gerilim zirveye çıkar. Ama daha önce tabuta bakan herkesin başka bir görüntüyle karşılaşması, insanın öznel yanının, "gerçekten" daha güçlü olduğuna dair felsefi bir mesaj da verir. Süha'nın köyden asfalta kadar süren koşusu, kamyon şoförüyle konuşması hep gerilimin unsurlarıdır. îçeriği günümüzün felsefi sorunsallarıyla yüklü, akıcı bir dille yazılmış soluk soluğa bir gerilim kitabı okumak isteyenlere Ahmet Ümit'in "Bir Ses Böler Geceyi" adlı kitabını öneririz. • Bir Ses Böler Geceyi/ Ahmet Ümit/ Cem Yayınlan/173 s. 1 8 C U U H U R İ V E T K İ T A P SAYI 2 0 7