08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hak alma yarışı başladı Karaca, ONK Ajans'ı 1959'da kurmuş. İlk başlarda düşmanca tutumlarla karşılaşan ONK Ajans, yayınevlerinin yapıt haklarına saygısının artmasıyla bugünlere gelmiş. Osman N. Karaca, "Yapıt hakları kavramının yerleşmesinin kitap piyasasına bir hareket getirdiğini bile söyleyebilirim" diyor. ÖNER CİRAVOĞLU ır kitap dostu... Bir "kitap" savunucusu... Daha doğrusu yapıtların, telif haklannın korunmasına adanan bir uğraş... İşte Osman N. Karaca'yı özetleyen sözcükler. 1923'te cumhuriyetle birlikte doğnıuş. Galatasaray Lisesi onu Galatasaray takımının ateşli bir izleyicisi yapnıış, maçlarını kaçırmamaya çalışıyor. Aynı z.uiıanda klasik müzik tuıkunu Osman Karaca. İstanbul; da izlemcdiği konser yok gibi, seyahatler dışında. Özel yaşamında video film çekiyor sürekli. Ailesini, dostlarını, gezdiği yöreleri... Böylece zengin bir arşiv sahibi olmuş. Osman N. Karaca'yla sohbetimiz Aks,am gazetesindcki genel yayın müdürlüğü döneminden başlayarak bugüne geldi. Bizim konumuz telif hakları olduğu için yalnızca o bölümleri yazıya aktardım. Sayın Karaca, bildiğim kadarıyla uzun gazctecilik yıllarının ardından copyright ajansı olarak ilk kuruluşu gerçekleştiren sizsiniz. Kuşkusuz belirli bir ihtiyacın sonucuydu ama zorlu yıllar da geçirdiniz. Kimi gerekleri, belirli alışkanlıklan yerleştirmek için uğraş vermek durumunda kaldınız... KARACA Yapıt haklarında koruyuculuk görevindc öncülüğü, kişisel çabalarıyla tiyatro alanında Av. îsmail Kemal Elbir, çiziroman türünde OperaMundi temsilcisi Ali Rauf Akan, kitapta ise özellikle Fransız yapıtlarıyla ilgili olarak Knver F.scnkova yaptılar. Konuyla ilgili bir ajans bünyesindc örgütlenme ilk önce 1959'da oldu ve kurmuş ol ONKAjans'ınyöneticisi Osman N. Karaca, telifhaklanm anlattı 'Yapıt Hakkı' Üstüne... HAYATİ ASRYAZICI TYS GENEL SEKRETERİ B Osman N Karaca duğum o zamanki adıyla ONK Copyright Ajansı, şimdiki " O N K Ajans Ltd." çalışmaknna başladı. Sorunuzda belirttiğiniz gibi "copyright" ajansı olarak ilk kuruluşu benim gerçekleştirdiğim doğrudur. Yine sorunuzda altını çizdiğiniz gibi, "copyright" kavramının benimsenmesi için zorlu yıllar geçti. Başlangıçta yargıçlar, hatta bizim avukatlarımız deneyimsizdiler, konuyu bilnıiyorlardı. Yayıncıların, tiyatroların, gazetelerin yasayı benimsemesi için uzun zaman geçti. Özellikle bu kuruluşlar bize düşman gözüyle bakıyorlardı, çünkü soru soran ve hak isteyen bir kurulus vardı artık karşılarında. Zamanla özellikle kuruluşlar arasındaki ticari yarışmanın etkisiyle "copyright" kavranıı benimscndi ve yapıt haklarına saygı duyularak bugünlere gelindi. Fakat inanın ki bugünlere, verilen çok zor savaşımlardan sonra varıldı. Bütün bu gelişmeler, okurların satın aldığı kitaba nasıl yansıdı? Kitap piyasasında ne gibi değişimler gözlendi? KARACA Yapıt haklarına yayınevlerinin saygı göstermeye başlamasıyla okurların satın aldığı kitaba belirgin bir yansıma olduğu kanısında değilim. Daha önce yazara ödenmediği için doğrudan yayıncının cebine giren para, artık yerine gidiyordu. Yapıt hakları kavramının yerleşmesi hatta kitap piyasasına bir hareket bile getirdi denebilir, çünkü yayıncılar arasında hak alma yarışı başladı ve alınan hakkın da duyurulması amacıyla ilan verilmeye başlandı. Bunun da piyasaya olumlu etkisi oldu. İlk copyright anlaşmasını hangi yayıneviyle nasıl yaptınız? KARACA Bu soruya yanıt vermek çok zor, çünkü başlangıçtaki çalışmalarımızla ilgili belge saklamamışız. Yayımladığımız "Aylık Yayın Bülteni"nin 15 Ocak 1960 gün1ü 1. sayısında Françoise Sagan'ın "AimezVous Brahms?" (Brahms'ı Sever misiniz?) adlı romanının Milliyet gazetesınde tefrıka edıldığını, sonra Türkıye Yayınevı'nde yayımlandığını yazmışız. Emın değılım ama herhalde ilk anlaşma söz konusu romanla ilgili olarak Milliyet gazetesiyle yapılmış olabilir. Sayın Karaca, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 28. maddesini biliyorsunuz. Yabancı bir dilde yayımlanan bir eser bu maddeyle 10 yıl korunma altına alınıyor, bu süreden sonra çevirisi serbest oluyor. Neden 10 yıl, diye soruyorum ve buna ilişkin görüşlerinizi almak istiyorum. Örneğin 10 yılı doldurup Türkçeye çevrilmemiş bir yapıtın durumunu tartışmak istiyorum. KARACA Gerçekten üzerinde durulması gereken bir konuya parmak bastınız. Bu ünlü 28. maddenin iki açıdan ele lınması gerekir: İlk önce yasada bu maddenin var oluşu açısından, sonra Türkiye'de yorumlanış biçiminden...' Türkiye, Bern Anlasması'na Brüksel toplantısında girerken bize bir ayrıcalık tanınmış ve 10 yıl içinde yazarın izniyle Türkçeye çevrilmemiş yabancı yapıtların çevirisini serbest bırakan bir madde konulmuş. Bu tanınan ayncalığın hangi gerekçe ile konduğunu kesin bilmiyorum, fakat tahmin etmek zor olmasa gerek. Copyright ile sınırlandığı için çevirisi yapılamayan yapıtların Türkçeye rahâtlıkla çevrilmesini sağlamak ve kültür akışının önünü açmak. Bu maddenin belki başlangıçta bir yararı olmuştur. Ancak artık kaldırılmalıdır. Bence asıl üzerinde durulacak nokta, yasanın bu maddesinin Türkiye'de yanlış yorumlanmasıdır. Yasa, yabancı bir eser 10 yıl içinde yazarın izniyle Türkçeye çevrilmemişse, çevirisini serbest bırakmaktadır. Ayrıca bu, gerekli izinle çevrilmişse 10 yıldan sonra başka birisi tarafından izin almadan çevirisinin yapılması artık serbest değildir, demektir. Yasa, çıkar gereği "Yayımlanmasının üzerinden 10 yıl geçen yapıtların Türkçeye çevrilmesi, yayımlanması ya da temsil edilmesi serbesttir" biçiminde yorumlanıyor. Halbuki yasa, mali hakları işleme (çeviri işlemenın bir türüdür), çoğaltma, yayma, temsil, radyo ile yayım (tele Türkiye'de 'yapıt hakkı' sürekli gündemde tutulmasına karşın basarılı bir düzeye getirilmiş değil. Bu alanda yapılan çalışmalar, zaman zaman özetin özeti olarak ya da çok küçük bir haber biçiminde basına yansıvor. Bunun ne denli yeterli olduğu bile tartıjılamaz. Ne var ki çağdaş toplumların yıllar öncesinden çözümlediği bu tür çalı^maların ülkemizde henüz başlatılmakta oluşu, ayrıca üzerinde durulnıaya deger bir konudur. Söz gelimi, otuz yılı aşkın 'yapıt hakkj ajans'Tarından ancak söz edebiliyoruz: ONK gibi. Daha sonra kurulanlardan da kuşkusuz söz edilebilir. Bütün bunlar neyi göstermektedir: Türkiye'de demokrasinin askıya alınması denli, 'yapıt hakkı'nın (telif hakkı) da görece bir özgürlüğü olduğu ancak söylenebilir. Kişi haklannın, bireysel özgürlüklerin sağlanamadığı ülkelerde, 'yapıt hakkı'ndan söz etmenin kolay olamayacağını elbetteki biliyoruz. Bununla birlikte Türkiye Yazarlar Sondıkası, Aziz Nesin'in başkanlığından bu yana, şimdi Oktay Akbal'ın başkanlığındaki yönetim kurulumuzun 'telif hakları' sorunlarıyla iç içe olduğunu bildirmek isterim. Kimi yazar arkadaşlarımızın sorunu boyutsuz irdeledikleri için, TYS'nin bu alanda herhangi bir çalışma yapmadığı düşüncesini taşımaları doğru değil. Ancak TYS'nin sendıka olarak bir yaptırımı yok. Böyle bir ortamın doğması için Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu ile bir toplantı yaptı, ikincisini yakında gerçekleştirecek. Belirli konularda anlaşma olanağını yaratmak için iyi niyetle çalışmaları sürdürüyoruz. Yönetim Kurulu'nun çalışmaları dı>ında, 'telif hakları' ile ilgili bir de kurul oluşturduk. Çalişmalannı bir rapor halinde Yönetim Kurulu'na sundu. Eylülün ilk haftasında Yayıncılar Birliği ile bir toplantı yapacağız. Kişisel kanıma eöre bu konuda etkin olabilmemiz, dış ülkelerle yapacağımız çalışmalara bağlı olacak. "Yapıt hakkı' ile birlikte, Batı'da ve gelişmiş ülkelerde yaygın olan (RRO) diye bilinen "Röprodüksiyon Hakları Örgütü"nün kurulması, sadece yazarlarımıza değil, her dalın sanatçısına 'yapıt hakkı' tanıyacaktır. TYS, bu iki daldaki çalışmaları gerçekleştirdiği zaman, kimi yapıırımlan şerçekleştirebilir; çok küyük de olsa sendikal bir pay sağlayabilır. D vizyon, vıdeoyu da içeriyor) gibi çesitlere ayırıyor. 28. madde de işlemenın bir türü olan çevırıyi saaece serbest bırakıyor. Bir çevirmen, 10 yıldan sonra yabancı bir yapıtı çevirmek için yazarından izin almaya zorunlu değildir. Ama bu çevirinin çoğaltılması, yayımlanması, temsil edilmesi, vb. için yayıncı ya da tiyatro yazarından izin almaya zorunludur. Bir kitap okuru olarak soruyorum, bir yabancı yazar Türkçe'de yayımlanan romanları için nasıl bir telif hakkı alıyor. Örneğin 160 sayfalık bir roman için bugünün parasıyla ne tutar bu? KARACA Bir yabancı yazarın bir romandan kaç para kazandığına şöyle yanıt verebilirim: Türkiye'de, Batı'da olduğu gibi yapıt hakkını bulmak için kitabın baskı adedini ilk önce kitabın üzerine konan fiyatla (KDV'siz) çarpıyor, sonra %9.5'la çarpıyoruz. Örneğin 3 bin baskı yapmış ve üst fiyatı 10 bin TL olan bir kiıaptan yabancı yazar 2 tnilyon 850 bin TL kazanır. Bu, gördüğünüz gibi hiç önemsenecek bir para değil. Sayın Karaca, bir yayın organında yayımlanan yapıtların, örneğin yazı, fotoğraf ya da karikatür vb.'nin hakları yayımcıya mı yoksa bunları yaratanlara mı aittir? KARACA Yapıtları yaratan kişiler yayıncının maas bordrosuna dahil aylıklı kişiler ise yapıtların hakları yavıncıya aittir. Yazar ve sanatçılar maaşlı olmayıp yapıt haklarına göre ücret alıyorlarsa bu durumda bir kez yayımın dışında, kuşkusuz yapıtların tüm hakları yazar ya da sanatçıya aittir. C U M H U R İ Y E T SAYI 26 S A Y F A 8 K İ T A P :
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle