25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

'Hayat roman gibi değiP Sevgiyi Yaşamak / Namık Doymuş / Kabalcı Yayınevi / 247 s. / 10000 TL / CKK Kod No: 161.023 IŞILÖZGENTÜRK Bugünlerde elime beni sevindiren, umutlandıran bir kitap geçtı: 'Sevgiyi Yaşamak'. Yazarını bir yerlerden tanır gibiydim. Belleğim beni yirmi yıl öncesine, olaylı Kanlı Pazar'a, Beyazıt Meydanı'nda yapılan büyük mitinge götürdü. O günkü gösteride bulunan Devrim Için Hareket Tiyatrosu oyuncularını anımsamaya çalıştım. Evet, Namık o Namık'tı. Erzurumlu dostumuz. Birlikte sokaklarda az oyun oynamamıştık. Hemen sorularımı sordum. 68 kuşa&ı, biliyorsun, hep dünyayı değiştirmek üzere yola çıktı ve bu huyundan hiç vazgeçmedi. Scn ilk kitabın 'Gelecek tçin'i 1986'da yayımladın, sonra 1990'da 'Sevgiyi Yaşamak' çıktı. Bu iki kitap 68'lilerin hemen hepsinde var olan o güzelim bulaşıcı hastalığın bir belirtisi mi? 68 kuşağı sorgulayan, araştıran bir kuşaktı. Bunun sonucu olarak yazmaya başladım demek istemiyorum, ama etkisinin olmadığını da söylemek zor. Bir konuda karar verirken, bir konunun işlenişinde belirleyici yollar tutmak isterken 68 kuşağının bende bıraktıklarıyla IİVİ VAŞAMAK N*W1« ttOTUU» 68 kuşağından Namık Doymuş'un ikinci romanı: Sevgiyi Yaşamak yola çıktığımı söyleyebılırım. Daha da ileri giderek şu söylenebilir gibi geliyor bana: 68 kuşağı sadece yaşadığımız yıllar içinde değil, daha da ileride etkisini sürdüreceğe benziyor. Ben kuşağımı sevıyorum, onun bulaşıcı hastalıklarını da ... Yararlı olmak, yaratmak gibi... Sorgulamak gibi... Neden roman? Çok sabır isteyen bir iş bu, bizde en zor olan... Ben de herkes ya da çoğunluk gibi şiirle başladım, ama kısa sürdü bu. Romanda bulduğum başka şeyler var. Roman insana, gerçeklerin arkasındaki gizleri anlatma olanağı veriyor. Biraz daha açarsak... Insanlar günlük yaşamın sıkıntıları içinde geriye dönüp baktıklarında birçok şeyin zihinlerinden silinip gittiğini görürler ya da genel bir dağınıklığın içinde yaşamlarının belirli bir anını yakalamakta güçliik çekerler. Roman bu dağınıkhğı derleyip düzenliyor, insanın kaybolmasının önüne geçiyor. Ayrıca insanlar birbirlerine karşı açık olamıyorlar. Roman, insanlann birbırlerinden gizlemek gereğini duydukları gerçekleri, gizi önce yazarın kendisine, sonra da okura iletebiliyor. Bir de ben fazlasıyla içedönük bir insanım, roman bana uygun. Geleneksel roman tekniği kullanıyorsun. Zaman, mekân birbirini takip ediyor. KJşilerin çeşitli kesimlerden, hayatın içine girip çıkıyorlar.. Ve kişilerin hep bir yerlere ulaşmak, hayatın içinde kcndilerini var etmek için uğraşıyorlar... Genç okuyucuya ulaşma isteği bende hep ağır bastı. Bizde romanın geçmişi yeni. Sonra bir dönem kabarıp sonra sönen bir okuyucu kitlesi var. Yani bir kuşak roman okuyarak yetişiyorsa, bir öteki okumadan yetişiyor. Karşırrlıza hep genç insan çıkıyor. Üst bir dil ve anlatım kullanarak bu okuyucuya ulaşmak zor gibi geldi bana. Özellıkle seçtiğim konu, anlatmak istediklerim beni bu tür bir seçime zorladı. Biraz da bizim yaşamımıza uygun olsun istedim. Nereden geldiğimiz belli, ama nerede duracağımız konusunda karar vermiş değiliz. Bir dalgalanma içindeyiz. Romanlarım bu dalgalanmanın izdüşümü olsun istedim... Kişilerinde inanılmaz bir uyum çabası hissediliyor... Ayrıca cinsellik, davranışlarını belirleyen ana motiflerden biri. Uyum sağlama ve birlikte yaşama isteği hemen her kesimde etkin. İnsanlar göç de etseler, kuşaklar boyu büyük kentlerde de yaşamıj olsalar bir kaynaşma isteği duyuyorlar. Bu istek geçmişte de vardı, ama yerleşik kesim buna izin vermiyordu. Şimdilerde izin filan isteyen yok, her kesim birbirini etkiliyor. Bu nedenle değer karmaşası çok belirgin... Uyum sağlama isteği bu insanlann arayışlarını başka yönlere çekiyor. Örneğin ara bir kültür oluşturarak orada kendilerine yer edinme gibi... Cinsellik ise bazı küçük ayrıntılar dışında bana göre değişmeden sürüyor. İstek, istek olarak kalıyor... Sevgi ve cinsellik yaşanmıyor. Sevgiyi Yaşamak'ta genç ve orta yaşlı insanlann geleneksel davranışlardan ve yaşama biçimlerinden kaynaklanan sorunlarını anlatmak istedim, daha doğrusu kendime sorular sordum. Bunların bir bölümü kendi yaşamımda olup bıtenler, taşra da olsa büyük bir kent olan Erzurum'da geçen ılk gençlığımin izlenimleri de diyebilirim buna. Cinsellik Anadolu kentlerinde hemen Çocuk kitapları Gendaş Yayınları, "Çağdaş Çocuk Kitapları Dizisi" adı altında tamanıı 34 kitaptan oluşacak çocuk kitaplarının yayınına başladı. Hasan Kıyafet'in yayın yönetmenliğini yaptığı dizide, bizim vazarlarımızın kitaplarına yer veriliyor. Pedagojik düzey ve dılde arılık gözetilerek hazırlandığı belirtilen dizinin şimdiye dek yayımlanan başlıca kitapları junlar: Küçük Yarıjçı (Hasan Kıyafet), Dondurmalı Sinema (Oktay Akbal), Savaş ve Küçük Barış (Demirtaş Ceyhun), Garip Nasıl Okuyacak (Adnan Özyalçıner), Sakar Tay (A.Kadir Bulut), Ben Çocukken (Müjdat Gezen), Duyduk Duymadık Demeyin (Muzaffer İzgü), Kenti Yiyen Çocuk (H.İzzettin Dinamo), Zar Kanat (Samim Kocagöz), Yıldızları Çalmışlar (Hakkı Özkan), Biz Varız (Talip Apaydın), Arkadaşım Bilgisayar (Hikmet Altınkaynak), Herkesin Bir tşi Var (Gülsüm Akyüz), Tavuk Masalı (Melda Fareli), Rugan Ayakkabılar (Erninc Dilan Özkorkmaz), Mavi Benekli Sardalya (Yılmaz Elmas), Uzayü Cüceler (Leyla Kıyafet). hiç yaşanmayan bir şey. Oysa yaşama isteği çok güçlü. Genç insanlann büyük kentlere akın etmelerinde bunun etkisi hiç de az olmamalı. Bilimsel alanda bu konularda çalışma yok denecek kadar az. Birkaç kişınin olağanüstü çabalanyla günışığına çıkardığı sorunlar, çözümler insanımıza ulaşamıyor. Doğal olarak hayat romanlardan, şimdilerde TV'den, sinemadan öğreniliyor. Üstünkörü, elyordamıyla bulunan şeyler bunlar. Son kitabında yargınının işlemesini bir ana sorun olarak ele alıyorsun. Karar mekanizmasındaki gecikmenin nelere mal olduğunu gösteriyorsun... Yoğun olarak yaşamamıza rağmen çok az üstünde durduğumuz bir konu yargının işleyişi. Romanımdaki toprak yerine başka bir sorunu da ele almış olsaydım çok şey değişmeyecekti. Toprakla ilişkisi hâlâ Türk insanının attığı adımları belirleme gücünü koruyor. Genel ve yaygın bir sorun. Büyük kentlerde iş güç sahibi olmuş insandan Avrupa'ya yerleşen insanımıza kadar herkes geçmişini arkasından sürüklüyor. Sanıldığı gibi bir güvence olmaktan çok bir avakbağı olan bu ilişkiyi sürdürüyor. Geçmişine sahip çıkma duygusu bu bence. Aynı zamanda eeleceğe biçim verme çabası olarak da görülebilir. Çünkü şöyle sonuçlanıyor: Biri kazanırken öteki kaybediyor. Yargının işleyişindeki ağırlık da buna eklendiğinde yaratıcı olmaktan uzaklaşmış aileler, kişiler ortaya çıkıyor! Sevgiyi Yaşamak'ta yargının işleyişindeki gecikmenin bedelini kuşaktan kuşağa ödeyen aileler var. Bundan kurtulup bu ayakbağından kurtulup kendi yolunu çizmeye uğraşan insanlar da var. Ama hayat roman gibi değil. Herkes kaçamıyor bundan. Kendi yaşamını özgürce, bağımsız kişilığıni koruyarak kuramıyor. İşte yazdığım iki romanda bunları sorgulamaya çalıştım... Sanırım bir 68'li olarak büyük sözler etmemi hoşgörürsün. D C U M H U R İ Y E T K İ T A P : SAYI 26 Namık Doymuş romanın, ınsanların bııtırlerınden gızlemek gereğı duydukJarı gerçeklerı, önce yazarın kendısıne, sonra da okura ıletebıldığını söyluyor (Fotograf, Muharrem Aydın) S A Y F A 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle