07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kim alır, kim öder, bu düğümü kim çözer ? Ülkemizdeki sanatçılar, eser sahipliğinden doğan haklarına sahip çıkıyorlar mı? Gelişmiş ülkelerdeki sanatçılar 70 yıldan bu yana meslek birlikleri yoluyla telif haklarını korurken, Türkiye'deki sanatçılar neden bireysel hak arama yoluna gidiyor? Bu konudaki yasalar Batı'yla kıyaslanınca ne durumda? Yasa koyucu konuyu, sanatçı yasayı biliyor mu? AYŞE SAVIN eonardo da Vinci'nin ünlü " M o n a Lisa" tablosunu tanımayan yok gibidir. Konforlu bir büronun ya da sade vatandaşın odasının duvarında " G ü l ü m s ü y o r " derken yoksa "Ağlamaklı m ı ? " kuşkusuna kapıldığnız 'Mona Lisa'yı görmek olası. Değeri parayla ölçülemeyecek bu eserin orijinaline sahip olamasanız bile hemen yakınınızdaki kırtasiyeden, bir kopyasını bulmanız çok kolay. Belki Leonardo da Vinci, eserinin çoğaltılmış binlerce kopyasının dünyahın çeşitli ülkelerine dağıldıeını görmedi ama günümüzde, bir çok ressam, günlerce hatta aylarca emek verdiği tablosunun kendisine yılbaşı kartı olarak dönüşüne hem şaşırıyor, hem de seviniyor. Eserinin "kartpostal" olarak milyonlara ulaştığına sevinen ressam, "eser sahipliğinden doğan" telif hakkının ihlal edildiğinin de farkında değildi belki. Plastik sanatlar alanında, "telif hakları" konusunda sanatçıların girişimi, kişisel hak aramadan öteye gitmiyor. Yazın (edebiyat) alanında durum biraz daha sevindirici görünüyor. Türkiye'de çok az olmakla birlikte, eserin telif haklarını satın alan ajanslar, az ve yetersiz olmalarına karşın yazarların da bu konuda duyarlı davranmalarıyla korsan baskılara engel olmaya çalışıyor. Ama bu çabalar ne kadar etkili oluyor? Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu, Türkiye'de en çok yaşanan telif hakları ihlalinin plastik sanatlar, yazın ve müzik eserleri alanında olduğunu kaydediyor. Türkeroğlu, Türkiye'de telif hakları konusunda hazırlanmış 5846 sayılı telif hakları yasasının yetersiz olduğunu da belirtiyor. Bu yasanın gelişen teknolojiye ayak uyduramayacağını ifade eden Türkeroğlu, yeni bir yasal düzenlemeye gitmenin zorunluIuğuna değiniyor. Yasalar yetersiz, peki sanatçılar ne kadar duyarlı telif hakları konusunda? Yanıtını şöyle veriyor Türkeroğlu: " T ü r k i y e 5856 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanun u ' n u 1951'de kabul etmiş. Yasa, yaklaşık 40 yıldan b u yana y ü r ü r l ü k t e olmasına karşın etkili b i r uygulama alanı bulamamış. Yasaya işlerlik kazandırılması, meslek birliklerinin kurulması ve çalışmasına bağlıdır. Oysa Türkiye'de bu birlikler 1938'deki yasa değişikliğiyle ancak 1987'de kurulabildi. Meslek birliklerini telif haklarına yapılan h e r tiirlü tecavüze karşı koyabilmenin tek çaresi olarak g ö r ü y o r u m . " S A Y F A 10 Kitaptan şarkılara, tablodan kartpostala telif hakları det Türkeroğlu'na göre ise bir müzik eserinin sahibi, "Bestecisi kadar, varsa söz yazarı, aranjör hatta editörüdür." TRT'nln ayncahğı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası, TRT'nin herhangi bir eseri sahibinden izin almadan kullanabilmesine olanak tanıyor. TRT'ye tek taraflı "üstünlük" sağlayan bu hükme göre sanatçı izin versinvermesın yine kurumun takdir edeceği bir ücreti eser sahibine ödemek koşuluyla eseri kullanabiliyor. Kültür Bakanlığı'nın yeni düzenlemesinde bu konu da ele alınıyor. Eserin kullanımında yine sahibinden izin alma zorunluluğu bulunmuyor, ancak TRT'nin ödeyeceği ücretin saptanmasında daha farklı bir yol izleniyor. Ücretin belirlenmesınde meslek birliği, TRT, eser sahibi ve Kültür Bakanlığı yetkilileri temsilcilerinin yer aldığı bir kömisyon kurulması, bu komisyonun her yılbaşında ya da uygun bulunan bir tarihte toplanarak ortak karara varması öngörülüyor. lablodan 'kartpostal'a L Telif hakkı ihlalinin en çok yaşandığı plastik sanatlar alanında ressamlar, haklarını mahkeme kapılarında aramaya başladılar. Birçok ressamın, "telif hakkı ihlaline" ilişkin davasını üstlenen avukat Ünsal Piroğlu, 1980 sonrasında sanatçıların bilinçlenmeye ve hakkını aramaya yöneldiklerini ifade ediyor. Telif hakları ihlali konusunda en çok rastlanan olayın plastik sanatlar alanında olmasına karşın en ilgisiz kesimin ressamlar olduğunu belirten Piroğlu, sanatçıların yavaş yavaş, "üzerinden haksız kazanç" sağlanan , .crlerine sahip çıkmaya başladıklarını ifade ediyor. Piroğlu, bunun en somut ve yakın örneği olarak ressam Emine İzdar'ın Milli Piyango İdaresi aleyhine açtığı ve kazandığı davayı gösteriyor. Avukat Ünsal Piroğlu bu ihlallerin nedenini şöyle açıklıyor: "Uygulama azlığı ve yasal mevzuat dışında henüz istikrar bulmamış içtihat eksikliği var. En önemlisi de sanatçının eserinden doğan temel hakkının bilincine ulaşmamış olmasıdır. Telif hakları konusunda TRT'ye Batı standartlarının üstünde ayrıcalıklar tanınmış. Bu durumda sanatçı, eserinin değerinin karşılığını alamıyor. Oysa telif hakkı 'temel haklar' statüsüne giriyor. Bu konu devletlerin ulusal hukuk ölçülerinden çıkarılarak uluslararası düzeyde ve çok taraflı bağlayıcı anlasmalarla güvence altına alınmıştır. Telif hakları, 1886 Bern Birliği Sözleşmesi, 1976 Stockholm Sözleşmesi, UNESCO Tüzüğü ve tnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde hüküm altına alınmıştır. Ülkemizde telif hakları uvgulamaları ise daha çok müzik ve edebiyat alanında oldu. Plastik sanatlar alanında ise çok az uygulama olmuş, daha çok 1980'li yıllardan sonra başiamıjtır." MEB: "Çeyirmenleri bufamıyoruz" Hasan Ali Yücel'in, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çevrilen "Dünya Klasikleri"nin geçen yıldan bu yana yeni basımlannı yapan Milli Eğitim Bakanlığı çevirmenlere para ödüyor mu? Fikir ve Sanat Eserleri Yasası, çeviri eseri "işleme eserler" kapsamında değerlendiriyor. Buna göre çevrilen eser, çevirenin özelliklerini yansıttığı ibaresiyle çevirmene de telif hakkı ödenmesini hükme bağlıyor. Bu durumda, yaklaşık 40 yıl önce Dünya klasiklerini Türkçe'ye kazandıran sanatçılara Milli Eğitim Bakanlığı telif hakkı ödüyor. Ancak çevirinin üzerinden uzun zaman geçtiği için bakanlık, çevirmenleri bulamama güçlüğüyle karşı karşıya bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Erdoğan Ünver, "Aradan uzun zaman geçmiş, birçoğu ölmüş ya da evlenmij soyadları değişmiş, adresleri değişmiş, bizim takip etme imkânımız yok. Ancak sanatçılar ya da varisleri bize başvurdukları takdirde telif hakkını ödüyoruz" diyor. D C U M H U R İ Y E T K İ T A P : S/ICI 26 Türkeroğlu, 1983'te yapılan yasa değişikliğıylc herhangi bir fikir ve sanat eserinin sahibinin yazılı izni olmaksızın kullanılmasının yasaklandığını belirtiyor. "Hiç kimse ya da kuruluş bir hakkı asıl sahibi kadar takip ve müdafaa edemez" diyen Türkeroğlu, sanatçıları henüz tam oluşumunu tamamlamamış meslek birliklerine üye olmaya çağırıyor. Meslek birliklerinin asıl amacının sanatçının telif haklarını korumaya yönelik olduğunu belirten Türkeroğlu, meslek birliklerinin demokratik oluşumunun ancak sanatçıların ilgisiyle mümkün olacağını ifade ediyor. Meslek Birliklerinin kurulmasına karşın telif haklarının ihlalinde öngörülen yaptırımlar günümüz koşullarına göre oldukça az. Cevdet Türkeroğlu, telif hakları ile ilgili yeni bir yasal düzenleme hazırlığı içinde olduklarını ifade ederek TBMM'nin önümüzdeki çalışma döneminde konuyu ele alacağını belirtiyor. Türkeroğlu'na yeni yasal düzenlemenin neler getirdiğini soruyoruz. "Öncelikle eserlerin izinsiz çoğaltımı ve yayımlanması durumunda önemli para ve hapis cezası getiriliyor. Kültür Bakanlığı'nın hazırlık çahşmalannı yaptığı düzenlemelerle korsan baskıların önlenmesi amaçlanıyor. Yasada en önemli değişiklik ise müzik eserlerinde öngörülüyor." Yasada müzik eserleri tanımının çok dar kapsamlı olduğuna dikkat çeken Türkeroğlu, bu tanımın yanlış uygulamalara yol açtığını belirtiyor. Gerçekten de bu uygulamanın yanlış bir örneği TRT'de yaşanıyor. TRT yasayı kendisine göre yorumlayarak sadece besteciyi müzik eseri sahibi kabul ediyordu. TRT geçen ay içinde bir açıklama yaparak söz yazarının da eser sahibi kabul edildiğini duyurdu. Cev
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle