Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BeatKuşağı 'nın ozanı Lawrence Ferlinghetti'yle ayaküstü birsohbet 'Evlilik sağlığa zararlıdır' Lawrence Ferlinghetti, Allen Ginsberg'le birlikte ABD'deki Beat kuşağı edebiyatının önderlerinden. Bugün 70'ine merdiven dayamış olan ünlü ozan, sağ kulaeında küçük küpesi, her şeyle venerkesle dalga geçmeye devam ediyor. reye resmen çağrılmadığım öğrendim. Bu durum onunla tanışma. isteğimi daha da körükledi. Çünkü Ferlinghetti'nin özel bir yeri vardı yaşamımda. 1968'lerde, hipi akımı dünyayı kasıp kavurur, Katmandu yol|arı Sultanahmet'ten geçerken, Berkeley'de Marcuse'nin öğrencileri arasında başlayan tüketim toplumunun eleştirisi Avrupa kentlerine yayılır ve Paris'te CohnBendit'in, Berlin'de Rudi Dutçhke'nin peşine rakılan gençlik sokaklarda barikatlar kurarken, diyeceğim evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben sınıf birincisiyken, Galatasaray Lisesi'nden arkadaşım "Hipi SalüV'le (Atatürk'ün yaveri Salih Bozok'un torunu) Ferlinghetti'nin şiirlerini çevirip "Yeni Dergi'*de yayımlamıştık. O yıllar, Türk toplumuna da damgasını vuran, başkaldıran gençliği en köktenci çözüm yolları aramaya yönelten umut ve serüven yıllarıydı. "Beat Generation"ın da belli bir payt vardı bu başkaldırıda. Çünkü Vietnam savaşı nalâ sürüyo»: Che Guevara Bolivya dağlarında devrim ateşini yakarken Amerika "Domuzlar Körfezi Çıkartması"nın başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra Fidel Castro'yu, o zamanki başbakanımızın deyimiyle "türlü çeşitli" girişimlerle ortadan kaldırmaya çalışıyor, ve bu gidişi Ferlinghetti şöyle dile getırıyordu: "Mike'ın meyhanesinde çöreklenmiş düşünüyorum / N'olacak acaba / Castro'suz / Salamh sandviçUr ve tükrük hokkaları arasında / Hiçbir çözüm yolu göremiyorum / Bu gidişin sonu bir facia (...) San Francisco'da Ferlinghetti'yi ararken kendi gençliğimin de peşine düşmüştüm bir bakıma. Eski günlerin, eski düşlerin peşine. Şairin hem bir yayınevi hem S an Francisco deyince akla ilk önce "altına hücum" geliyor. Sonra Alcatraz Hapishanesi, belki mavi, sarı, kırmızı boyalarıyla eski tramvaylar, eşcinseller ve denize inen güneşli, dik sokaklar. Ve elbette kenti, henüz AIDS'ten ölmemiş sanatçılarla yupilerin birlikte yaşadıklan Sausolito semtine bağlayan Golden Gate Köprüsü. Oysa San Francisco'nun ünlü bir şairi de var. Bugün kendisinden pek söz edilmese de bir zamanlar kitapları milyonlarca satmış, Amerikan toplumunun geleneksel değerlerıni yıllarca hiçe saymış, arkadaşı Allen Ginsberg'le "Beat Generation" denilen akımın hâlâ başını çeken bir şair, bir simge Lawrence Ferlinghetti. NEDİM6ÜRSEL SAN FRANCİSCO San Francisco Yazarlar Kongresi'nde pek çok ünlü yazarla tanıştım, ama gözlerim boşuna Ferlinghetti'yi aradı, Sordum soruşturdum, "Who is Who" ya (Kim Kimdir Ansiklopedisi) "Fuck you!".. iktir! diye vanıt gönderen şairin San Francisco'da olduğunu, ama kong Lawrenoe Ferlinghetti (solda) Nedim Gürsel ile de daha çok marjinal gençlerin uğradığı bir kitapçı olan City Light Bookshop'un sahibi olduğunu biliyordum. Oraya telefon ettim. Kongreyi izlemek için az önce ayrıldığını söylediler. Kongre sorumlularına sordum, bir an görünüp ortadan yittiğin, belki akşam yemeğine gelebileceğin yanıtını aidım. Akşam, Getty'lerin eski Roma saraylarını andıran evlerindeki istakoz ve şampanyalı yemekte yoktu. Ertesi sabah City Light'a yeniden tetefon ettim. Yumuşak, tatlı sesi ve güzel Fransızcasıyla çok olumlu karşıladı tanışma önerimi. Öğleden sonrası için sözleştik. İki saat sonra aradı, temiz havada yürüyüşe çıkmak istediğinden ertesi gün buluşmamızı önerdi. Ertesi gün de benim bir engelim çıktı, bulujamadık. Ferlinghetti'yle tanışmayı tam gözden çıkarmıştım ki son gece görkemli bir müzede verilen veda yemeğinde gördüm onu. Fotoğraflarından tanıyordum. Bir hayli yaslanmış, az buçuk şişmanlamıştı. Küçük bir küpe takmıştı sağ kulağına. Sakalı değirmende ağartmadığı belliydi. Rodin'in yontularıvla Renoir'ın tabloları önünde kısa bir süre söyleştik. İzin verirseniz kendimi tanıtayım önce. Peşimdeki Türk olmalısınız. Hiç üzülmeyin, benim babam da İtalyandı. Biliyorum. Siz doğmadan ölmüş... Yaşamımı ezberlediniz mi yoksa? Zavallı babacığım! Onu tanımadığım için ilk öğrendiğim yabancı dil Italyanca oldu. Ve, ne tuhaf, hâlâ İtalyan mahallesinde oturuyorum. Ama mahalleyi Çinliler ele geçirdi artık. Kapanan İtalyan lokantalarının yerini genelevler aldı. Evet, sizi yakalamak için bir süre dolaştım oralarda. Kitabevinize de uğradım. Duvarda Walt Whitman'ın bir fotoğrafı vardı. Sizin kuşak için "Whitman'ın vahşi çocukları" diyorlar. Doğru, Whitman Amerikan şiirini açıkhavaya çıkardı. Onun sayesinde temiz hava aldık biraz. Temiz havayı seviyorsunuz galiba. Dün de temiz hava almak için buluşmamızı ertelemiştiniz. Hava almak ıyidir... hava basmaktansa... Kongreye katılan yazarları mı kastediyorsunuz? Onları boşverelim şimdilik. Ya Rimbaud, Lautreamont? Onların fotoğraflarını da Whitman'ınkinin yanına asmıştınız... Evet, onkrdan başkaldırıyı öğrendim. Paris'te, Sorbonne Üniversitesi'nde doktoramı yaparken... Ne konusundaydı doktoranız? Fransız edebiyatında hclâlar. Yetmişine merdiven dayamış ünlü şair, kıpır kıpır gülen mavi gözlerini üzerime dikmiş, benimle dalga geçiyordu. Onun ciddi bir konuşma yapmayacağını, bu tür sorulardan sıkılacağını, hele böyle t>ir ortamda herşeyi ve herkesi tefe alacağını tahmin etmeliydim. Yine 'de inatla sürdürmeye çalıştım söyleşimizi: Kendinizi hâla, bir zamanlar olduğu gibi "kışkırtıcı ajan, yıkıcı, anarjist ve peygamber" olarak mı tanımlıyorsunuz? Ben değişmedim, bu bok dünya değişti. Son romanım yaşaaığınız o güzel kentte, Paris'te geçiyor. Üstelik 1968 mayısında. Şimdilerde çok moda olan Pessoa'ya adadım romanı, yine de hiç kimse metelik vermedı. Siz Paris'te bana belki bir yayımcı bulabilirsiniz. Roman yazdığınızı bilmiyordum. Resim de yapıyorum. Şu sıra nefis bir modelim var... Hem size bir şey söyleyeyim mi? Modelim ne erkek ne kadın, ama evlilik, inanın ki sağlığa çok zararlıdır. Sarışın bir kadının yerden biter gibi o anda yanımızda bitiverdiğini farketmemiştim. Onu Ferlinghetti'yle tanı$tırmama fırsat kalmadan, üstat dostça eöz kırparak'elindeki kadehle uzaklaştı. Ardından bakarken, "Otobiyografi" şiirindeki dizeleri anımsadım: "Bir gün alıp başımı / yayan dolaşmaya çıktım dünyayı / Ama kendimi / Brooklyn Köprüsü'nün üzerinde buldum." D S A Y FA 2 1 CUMHURİYET KİTAP: S/lfl 2 6