Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fethi Naci'nin kurduğu Gerçek Yayınevi 25 yaşına bastı Çeyrek asırlık yayınevi Fethi Naci, Gerçek Yayınevi'ni mayıs 1965'te kurdu. ilk yayımladığı kitap "Azgelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm." Fethi Naci üç yıl sonra, 1968 yılında "100 Soruda" dizisine başladı ve bu diziden şimdiye dek 57 kitap yayımladı. MÜRŞİT BALABANLILAR Sayın Fethi Naci, siz daha çok edebiyat eleştirmeni olarak tanınıyorsunuz. Bunun yanı sıra çeyrek asırlık bir yayınevinin de sahibisiniz. Sizinle Gerçek Yayınevi üstüne konuşmak istiyorum. Gerçek Yayınevi'ni ne zaman nasıl kurdunuz, anlatır mısınız? Gerçek Yayınevi'ni 1965 yılının mayıs ayında kurdum. Yönetici olarak ç.ılıştığım tabrikada siyasal düşüıuelerım yü/ünden işten çıkarılınca yapacak ba^ka bır şey düşünemcdiğim için yayıncılıga başladım; aldtğım tazminat da dahil olmak üzere kuruluş sermayesi 17.000 liraydı. İlk yayınladığınız kitap hangisiydi? Elimde hazırladığım bir kitap vardı: Az Gelişmiş Ülkelerve Sosyalizm. O yıllarda bu konuya ilgi vardı, ama bu konuda ya/ılmış, kitaplar yoktu. Ü kitapla başladım yayıncılığa. 6.000 baskı 6 ayda tükcndi ve hemen 2. baskıya geçti. Yayımlayacak kitap olmadığı için o yaz oturup Emperyalizm Nedir'ı yazdım. Ve Gerçek Yayınevi genellikle az gelismiş ülkelerin sorunlarını ele alan kitaplar yayımladı. Gerçek Yayınevi "100 Soruda" dizisiyle tanınır. Bu diziye ne zaman başladınız? "19651968 arasında 26 kitap yayımladım. Az gelişmiş ülkelerin sorunları hakkında genel bilgileri vermiştik. Sıra Türkiye'nin sorunlarına gelmıştı. Bu alanda büyük bir boşluk vardı. Ve büyük bır güçlük: Çünkü Türkiye üzerine yazılan kitapları bu ülkenin insanları yazacaktı, yani çeviri kolaylığından yararlanmak olanaksızdı; doğru dürüst araştırma yapılmamış alanlarda telif eser yayımlamanın güçlüğü ortada idi. Nasıl aştınız bu güçlüğü? Gerçek Yayınevi, tamamıyla kişisel ilişkilerle yürüyen bir yayınevi. 1968 yazında bu dizinın hazırlıklarına başladıgım zaman aşağı yukarı. yırmi kişiye mektup yazarak "100 Soruda" yazma tekniği hakkında bilgi verip bu di?ınin amacını (orta halli okurun anlayacağı bir anlatımla yazmaktı, bu amaç) açıkladım, belirli konuları önerdim. Mektup yazdıkUrımın bir kısmı arkadaşımdı, bir kısmı bana "ağabey" diyen genç dostlarımdı, bir kısmı da benim "ağabey" dediğim (daha doğrusu "diyebileceğim") kimselerdi; arkadaşlık ilişkimiz olmayan yazarlar "100 Soruda" dizisi ranınıp sevildikten sonra katıldılar bu çalışmaya. Niçin "100 Soruda" adını ve biçimini seçtiniz? 1967'de Türk Edebiyatçılar Birliğı Genel Sekıeteri olarak Macaristan'a çağrılı gitmiş ve bu ülkeyle ılgili izlenimler yazmak yerıne belirli konuları aydınlatacak kişilerle röportajlar yapmayı yeğlemijtim; bu röportajlar, kuruculanndan olduğum ve başyazar lıgını yaptığım, hattalık ANT Dergisi'nde 4 ya da 5 h.ıfta boyunca yayımlandı. Röportajların hepsi soru ve cevaptan ibarettı. İlgi duyup okuyan arkadaşlarım "soru<evap" biçiminin büyük bir okuma kolaylıj;ı sagladığını, yazıyı gereksiz gevezeliklerden kurtardığını sciylcdilcr. "Türkiye gerçeklikleri" üzerine yayımlayacağım kitapların biçimi böyle şekillendi kafamda. Ustelik bu kitapların liselerde, üniversiıelerde yardımcı kitap olması ıhtimal< de vardı (Bu ıhtimal buyük ölçüde gerçekleşti); "sorucevap" biçimi öğrencilere büyük bir kolaylık sağlayacaktı: Ansiklopedide madde arar gil)i "100 Soruda" dizisinin kitaplarında ılgılendikleri soruları arayabileceklerdi, kenailcrini ilgilendirmeyen s<v ruları da okumaktan kurtulacaklardı. (Hemen bir ayraç: "100 Soruda" dizısının tutunmasının en büyük nedenlerinden birı budur: Tembel okurların, ki okurların büyük çoğunluğu böyledir, özlemine uygun bir dizi olması.) Yazarlar da "sorucevap" biçiminin gereklerine uvarak gereksiz "giriş"lerden, lafı uzatmalardan isteseler de ıstemeseler de uzak duracaklardı. "Sorucevap" biçimi bu nedenlerle seçildi. "100" s,v yısını isc rahmetli Ccmal Süreya buldu: Cemal'in "100 A^k Şiiri" adlı bır antolojisini yayımlamıştım. Bu yeni yayın tasarımdan söz edince "Adını '100 Soruda' koy! Her kitap lOOsoru, 100 cevap olsun!" dedi. Gerçekten, "100" sayısı bana bir tamamlanmıslık duygusu verir: Bu sayı 99 olsa bir eksiklik varmış gıbı gelır bana; "101" olsa, bir fazlalık vardır sanki, ya da dah.ı sürecekmiş de vazgeçilmiştir... Neyse, "100 Soruda" tuttu. Gıresun'da bır sÖ7 vardır: "Köpek olalı bir av tuttu!" derler. Ben de yayıncılıktaki bir bulusumla 22 yıldır gcçinip gidiyorum. Bu dönemde kitaplarınız yayımlandı, çeşitli dergilerde elestiri yazılarınız çıktı. Yayınevini de bildiğim kadarıyla tek başınıza sürdürüyorsunuz. 25 yıl, ülkemizde yayıncılık için çok uzun bir süre. Ayakta kalmak zor olsa gerek. 19651977 arası yayınevinde üç kişi çalıştı, ikisi arkadaşımdı. 1977 yılından bu yana yayınevinin her işiyle ben uğraşıyorum: Gelen kitapların redaksiyonundan tashihine kadar; kapak baskısındaıı mücellidi kovalamaya kadar; mücellitten gelen kitapları hamalların sır tından indirip depoya ve yayınevıne almaya kadar; muhasebe kayıtlarından vergi beyannamelerine kadar, kitap kolilerini hazırlayıp ambara göndcrmeye kadat... Aklınıza ne gelırse! Gördüğünü? gıbı, depo ve büro kırasından başka bır masrafı olmayan garip bir yayınevi. Aslında beyannamede "kâr" diyorum, ama bunun doğrusunun "ücret" olması gerek. "100 Soruda" dizisi bir ara duraklamıştı; son yıllarda yeniden canlanmaya başladı. Belli bir nedeni var mıydı? "100 Soruda" dizisinı 1968 ekiminde yayımlamaya başladım. 1976'ya kadar 48 kitap çıktı. 1976 sonunda beni yaşamdan da çalışmaktan da soğutan birtakım kişisel acılar... Neyse. Dizinin 49. kitabı ancak 1980'de çıktı. Bugün, 57. kitaptayız ancak. Ama "canlanma" dıyebıleceğımiz duruma ancak 1987'de ulaşabıldım. Ayrıca, sorusuzcevapsız bir "yeni dizi"ye de başladım. Gelecek yayın mevsimi için okurlarınıızı hoşnut edecek hazırlıklarımız var. Sanırım bu canlanma, bu kez sürekli olacak. Tabii ben "canlı" kaldığımca... D S A Y F A 2 3 Pethı Nacı, yayınevımn her ışıyle kendısı uğraşıyor Fethı Nacı, "depo ve buro kırasından ba$ka bır masraiı olmayan bır yayınevi burası Beyannamede 'kâr' dıyorum, ama bunun doğrusunun ucret' olması gerek" dıyor Eleştirmen ve yayıncı hethı Nacı 1927 yılınd.ı Gıresun'da doğdu. İsıanbul (Jniversıtesı Iktısat I'akultesı'nı bıtırdi. (1949,). Soyadını kullanarak (jıreMin ga/ete ve dergılerinde hıkâyeler yayımladı. Islanbul dergilerinde aynı imzanın görülmesi de aynı tarıhlere rastlar: 1945. Daha sonra Yeryüzü ve Beraber dergilerınde Oktay üeniz ınızasıyla yazılaıı \ıktı (195152). Fetni Naci imzasını 1953 sonlarında kullanmaya başUdı. Yön dergisindekı makale yazarlığına, kuruculanndan olduğu Ant dergisinde dcvam etti. F.debıyat üstüne dencme ve eleştırilerinı Insan Tükenmez (1956), Gerçek Saygısı (1959), On Türk Romanı (1971), Edebiyat Yazıları (1976), Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişmc (1981) ve Fleştiri Günlüğü (1986) kıt.ıplaruıda lopladı Oıeki eserlerı sosyal ya da polıuk makale, ıncdcrne veya derlemelerdir: Az Gelişmiş Ülkclcr vc Sosyalizm (1965), Emperyalizm Ncdir (1965), Az Gelişmiş Ülkelerde Askeri Darbeler ve Demokrasi (1967), Atatürk'ün Temel Görüşleri (1968). C U M H U R I Y E T KİTAP SAYI 14