18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yaşananı dile dökme Buzdan Kılıçlar / Latife Tekin Metis Yayınları / 2. basım / 156 s. 8.000 TL / Kod No: 079.092 FATMA AKERSON Latife Tekin'in 'Buzdan Kılıçlar'ı üstüne Son zamanlarda edebıyat bılimcileri, bir romanın konusundan çok, biçimi, kurgusu, kurguiçerik ilişkileri, yazann anlattığı öykü karşısındaki tutumu gibi özeUikleriylc ilgilcniyorlar. Kuşkusuz "Buzdan Kılıçlar" da biitün bu açılardan ele alınabilir. Ancak kanımca, bu romanın konusu ya da konularından biri de oldukça ilgi çekici. Konularından biri, diyorum, (ünkü romanda anlatılan olay örgüsünün dayandınldığı iki konu var. Bu konulardan biri, aslında yoksul olan, ama zengin olmayı kafasına koymuş Halilhan Sunteriler'le zenginliğe ilk adım olarak gördüğü arabasının başından geçenler. Halilhan, çevresindeki bir örnek yoksul kişilerin arasından sıyrılıp bireysel bir kimlik örnek kazanmaya çabalıyor. İşte, bu çabası sırasında somut olarak yaşadıkları romanın asıl konusunu oluşturuyor. Ne ki bu somut olay örgüsünün yanı sıra akan ikinci bir konusu daha var romanın. Bu ikinci konu da Halilhan'ın ve yakın çevrcsinin dili! Soyut olarak nitelendirebileceğimiz bu dil konusu, asıl konuyla içiçe geçiyor ve asıl konunun dayandınldığı bir arka plan işlevi görüyor. Bu özelliğiyle roman, neredeyse bir dilbiİim araştırma BUZÜAN KII.IÇLAK sı sayılabilir. Ama sorunları önümüze getirişi kesinlikle bir dilbilim araştırması kılığında değil. Gene de dilbilim kitaplannda okuduğumuz ba/.ı kuramların yaşama nasıl geçebildiğini bir romanın canh anlatımı kapsamında izlemek ilginç oluyor. Dilbilimciler, dünyanın oldukça karmaşık bir bütün olduğunu söylerler. Gene dilbilimtilere göre dünyayı böyle karmaşık bir bütün olarak karşımıza almak, biz insanlar ıçın bunaltıcıdır. Çüııkü "her şey" birbırıyle ıçıçe geçmiş durumdayken, bu "her şey'Me bir anda ve bir seferde başa çıkmak neredeyse olanaksızdır. İşte bu noktada dil yardımımıza koşar ve nesneleri, duygulan, ncdenleri, sonuçları birbirlerinden ayırabilmemizi sağlarr Yani, "her şey"i parçalayıp, aynştırıp "tek tek" "şey"lere ad koyarız. Bir "şey"in adı varsa ve o adla tam ne kastedildiğini biliyorsak, artık "şey"leri istersek tek tek, istersek birbirlerıyle olan ilişkileri açısından kavrar, değerlendiririz. Adlar, bir bakıma dünyayı düzenler, daha doğrusu bizim için algılanabilir hale sokar. Düşüncelerimizi bu sayede belirleriz, bu sayede bir jeyler tasarlarız, geçmi^le gelecegi, olabilecekle olanaksızı ayırırız. Hatta hayal kurarkcn bile dilin bize tanıdığı bu kolaylıktan yararlanırız. Duygulanmız bu sayede aktarılabilir olur, öteki insanlarla iletişim kurabilir, düşünce alışverişinde bulunabiliriz. Kısacası, yajamıınızı mümkün kılan başlıca verilerden biri dildir. Ama insanların dili bu işlevleri yerine getiremezse neler olur? İşte Halilhan Sunteriler'in böyle bir sorunu var. Halilhan Sunteriler'in yasamına bir sürü yabancı sözcük girmiş. Bunların çoğunu yanlış telaffuz ettiği gibi anlamları da kafasında pek açık değil. Bunları kullanmasına kullanıyor da iletişim sağlamasına ne dereceye kadar yarıyorlar? Çünkü yalnız Halil değil, yakın çevrcsindekiler de bu sözcükleri olur olmaz, anlamlarını bilmeden kullanıyor. Roman kahramanlarının deneyimlcrindcn kaynaklanmayan, bu deneyimlerle örlü^meyen, ha?ır ve boş ses kalıpları hepsi. Herkes bu kalıpların icini istediği gibi dolduruyor, içine egemen olmadan, sırf bu boş kalıpları yinelemekle özlediği, taklit ctmek islediği bir yajama kavuşacağını sanıyor. Bu sözcüklerle düşünmeye ve dünyayı kavramaya, yaşamlarını planlamaya kalkıştıklan iı^in (kuşku.suz başka nedenlerin yanı sıra vc o nedenlere paralel olarak) ba^arısız oluyorlar, nedensonuç ilişkileri yanlış kuruluyor. Yalnız baskalarıyla olan ilişkilerinde değil, kendi kendılenyle yapmak istedikleri hesaplaşmalarda da ilctişimsizlık ba^ gösteriyor. Kendi kendilerini anlamakta vc dünyayı anlamakta güçlük çekiyorlar. Yazar, zaten var olan bu kopukluğu bir de dil düzleminde vererek ilgimizi pekistiriyor, ama bir yandan da dilin belirleyiciliğini vurguluyor. Romanın iki konusu, Halilhan'ın başından geçenlerle bunların dil düzlemıne yansıması içiçe sürüp gidiyor. Latife Tekin'in Buzdan Kılıçlar'ı yaşadıklarımızla, bunları dile dökme, anlatılabilir ve aktarılabilir biçime getirme arasındaki ilijki üstüne yoğunlajıyor. Anlatabilmenin nasıl geriye dönüp yajamı yeniden düzenleyebileceğini, daha doğrusu bir şeyi anlatamıyorsak yaşamakta da nasıl güçlük çekebileceğimizi sergiliyor. Son zamanlardaki "eğitim hangi dille oimalı, yabancı dilin getirdiği götürdüğü nedir" tartışmasıyla ilgilenenlere özellikle salık verilir.D H B Açıkyürekli, usta bir sinemacı ^ Yönetmenler üzerine çalişmalarıyla tanınan ve Türkiye'nin ilk sinema tarihi profesörü ulan Âlim Şerif Onaran Türk sinemasında sinemanın kendine özgü dılini ve olanaklarını araştırıp geliştirmiş, böylecc kendinden sonra gclen birçok yöneımeni etkilemiş, onlara örnek olmuş usra bir sinema adamıımz olan Lütfi Akad'la 1975 yılında yaptığı uzun bir konuşmayla, 1989 yılında yaptığı iki kısa konuşmayı toplayarak üç bölümden oluşan bir "Lütfi Akad" kitabı düzenlcdi. Türk sinemasına kimliğinı kazandıran yapıtları ve çığır açan sanatçı kişiliğiyle önemini her zaman korumuş bir yönetmenimizdir Akad. Konulara gerçekı,! bir yaklajım, gerçek insan tipleri ve sinenuya özgü leknik uygulamaları da sjntmamıza Akad'la girmıştir. Âlim Şerif Onaran'ın dü/enledıği bu kitapta, Üç Tekerlekli" Bisiklet, Hudutların Kanunu, Kızıhrmak Karakoyun, Gökçcçicck, Gclin, Dügün, Diyet gibi Türk sinemasının önemli başyapıtlarına imzasını atan Lütfi Akad'ın hayatı, Türk sineması ve tek tek kendi filmleri üzerine görüşleri aynı zamanda tiyatro, dekor, ışıklandırma ve fotoroman çalışmaları, sinemaedebivat ilişkileri üzerine görüşleri, sanatını oluşturan önemli olaylar, elejtiımt'nlerin, aydınlann değerlendirmeleri yer alıyor. 1960'ların ortaiarında gerçekleştirdiği yeni bir atılımla, özellikle de Yılmaz Güney'le giriştiğı ortak falışmalarla, onun çizgisini gelistirerek sürdüren Güney'in başlatacağı yeni dönemin de hazırlayıcısı oUn Lütfi Akad ın yapımcılar ve sansürle çatıjmaları, çalısma arkadaşlarıyla dayanışması ve hepsinden önemlisi kendi kişiliğiyle Türk ınsanının surunlar karşısındaki davranışını nâsıl bağdaştırarak sinemasını oluşturduğu hakkında bilgi edinilirken, Onaran'ın ustaca yönlendirdiği bu söyleşiye hayran kalacakhinı/ Açıkyürekli, onurlu ve alçakgönüllü bir insan: Lütfi Ömer Akad. İşte, Türk sinemasının en önemli sinem.ıcılarından birınin kişiliğini söyleşi çerçevesi içinde çizen bir yapıt... FataııOrm Lütfi ö m e r Akad / Âlim Şu it Onaran Afa Vayınları / 230 s. Latife Tekın, kendı kendilerinı anlamakta ve dünyayı anlamakta güçlük çeken insanların yaşadığı kopukluğu. bir de dil düzleminde vererek okurun ılgisinı pekıştiriyor. S A Y F A 4 CUMHURİYET KİTAP: SAVI 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle