Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ölümünden 36 yıl sonra Sait Faik üzerine İnce üsluplu sevgi havarisi Sait Faik'in öykülerinde, yaşadığı dönem İstanbulu'nda mutluluk arayan bir insanın serüveni de vardır. Sait Faik alt tabaka insanlarımn yaşamlarında, ruhlarında, sevişmelerinde hep mutluluğu aradı. Ama bu arayış insanlar arasındaki ten ilişkilerinden kopmayan bir yalnızlığa vardı. öğrencı dramlarının açığa vurduğu rnsanı ö'/ün yanında, hayal gücümüzün bir yerine takılıp kalan, unutulmayan imgeler vardır. (Bu öyküleri beğenip de onu yüreklendiren edebiyat öğretmeni kimdi acaba? Kimdi bu Mümtaz Bey?). Grenoble'da yazdığı ilk öykülerinde "hayallerimizin Istanbul'u"ndan söz ederken sanki anlatımından hiç eksilmeyen, giderek dc artarak yazışına sinen, gerçeği sanp sarmalayan o imgeselliğin içine adım atıyordu. Sait Faik, ekmeğini kazanan insanların gerçek dünyasının yakınında yaşıyor, hem de hayaller kuruyordu. Bu imgesellik, cinsel tutkuyla bağını yitirmeden "Alemdağ'da Var Bir Yılan"da sanrılara dönüşecektır. Sait Faik, kendisiyle yapılan konuşmalar içinde, en çok, o zaman gi'n^ bir knlejlı kız olan Gülen Erdal'la yaptığı konuşmaua (Izlerimiz, 1954) ipuçları vermiştır. Bursa Lisesı'nde kendisinı yürcklendiren öğretmeninden de bu konuşmada sö/ ediyor. Bir de Kcnan Hulusî cesaretlendirmiştir onu. Türk öykücülüğünün en yeni dönemini ele alan bir antoloji, kuşkusuz Kenan Hulusî ıle başlamalıdır. Gülen Erdal'la konuşmasında, bir soru üzerine, üsttabakayı yazmamasını şöyle açıklıyor Sait Faik: "Kibar zümreyi hiç scvmem de ondan. Bana öyle gelir ki onlar yaşamaktan hiç zevk almazlar..." Yazar dostlan dışında, Istanbul'da alttabakanın, Ada'da balıkçıların arasında yaşadı, onlarla her çesit insansal ilişkiye girdi, öykülerinin malzemesini bu insanlar oluşturdu. Ama elbette sait bir /* O, henü/ Bursa Lisesi'ndeyken yazdığı ilk öyküleri tpekli Mendil'le Zemberek'i yazdığı dönemdcn başlayarak bu yazan muituluyordu. 'Ipek Mendil'le 'Zemberek'te, küçük rıyor. 0 DEMİR ÖZLÜ STOCKHOLM gerçekçi gözlemcilik değildi yaptığı; hatta hiç değildi. Bu öykülerde, onun yaşadığı dönem içindeki İstanbulda mutluluk arayan bir insanın serüveni de vardır. Bu metinlerde en çok geçen sözcüğün "saadet" olduğunu sanıyorum. Bu alttabaka insanlarımn yaşamlarında, ruhlarında, gönül yüceliklerınde, gururlarında, onların arasından seçtiği sevgililerinin etlerinde, öpüsmelerinde, sevişmelerinde hep aradığı mutluluktu. Ama o da onlara mutluluk verdi; bövlece izlediği toplumun o kurmaca ahlakından kopmuş ahlakıyla bir sevgi havarisi oldu; yapıtlarında anlatılan, o ince üslubun, insanların, kentin, adaların arasından tasan , bu sevgidir. Plajdaki Ayna adlı ünlü öyküsünde, dolaylı yoldan, nasıl toplumun yü/iine, utanılacak bir gerçekliği çarpıyorsa, Havada Bulut'taki birbirini izleyen öykülerle de Beyoğlu'nun kaldırımlarından başlayarak Kasımpaja'ya kadar uzanan mahallelerin bütün hakiki yaşamını anlatıyor. Batı edebiyatının kendisine uygun gelen yazarlarını çok iyi tanıyordu kuşkusuz. Onun kurduğu hayallerle dolıı dünyayı, bu edebiyattan gelen öğeler arasında, besleyen iki ünlü motif de vardır: Robinson'la (Haritada Bir Nokta, Kasık Adasında ...ve birçok öyküler), Le retour de Penfant prodigue: Evini terketmiş haylaz çocugun ailesi yanına dönüşü konusunda, İncil'de de yer almış olan mesele yapılan anıştırma (telmih). Ne saklayayım, kaç defa okurken gözyaşlarımı tutam.v dığım o eşsiz Menckşeli Vadi öyküsü de bu anıştırma üzerine kuruludur. Öykünün anlatıcısı, öykünün kahramanı Arnavut asıllı Bayram'ı, Beyoğlu'nda yedi yıl süren o belalı hayatından tanır. Bayram, onca aşkla, kıskançlıkla, terkedilmekle, aldanmayla, suçla dolu serüvenden sonra, bu anlatıeıya şunları söyleyecek ve kendısini baba evine, o gece, bırakmasını isteyecektir: "Yedi sene evvel bir sabah evden çıktım dediı Tam yirmi bir yaşındaydım. Bir şubat ayı idi. Ama bizim dere içi bir bahar sabahı gibi ılıktı. Mcnekşeler kokuyordu. Çiçek Pazan'nda çiçekleri sattım. On dokuz lira aldım. Hiç içki içmemiştim; içtim. Üç sene evvel evlenmiştim, ama boyalı, kokulu kadın hiç koklamamıştım, kokladım. Ondan sonra eve gitmedim..." Bayram tam da meseldeki Penfant prodigue'dir; ama, kuşkusuz gerçekti bu, o vardı; orada Istanbul'da yaşıyordu. Sait Faik de gerçekten aşkı, mutluluğu, yaşamayı arayınca, bu insanlara rastladı. Onlar, en düşkünleri bile, yaşıvorlardı; hayalleri, mutlulukları, binbir sorunları... suç işleyenlerinin bilç, sırasında yüce bir gönlü vardı; kimisinin ahlakı o yaygın ahlaklardan daha üstündü, kimisinin onuru da ötekilerden. aşk tutkusu da boyle bir şeydi: Bütün bu yaşamla, yaklaşılıyordu onun da yanına. Sait Faik bütün bu insanların dunyasını eşsiz bir şiirsellikle yansıttı. Bu ınsan çeşitliliğinin yanında, onun yazdığı öykülcrden ararenkler, kokular, doğanın bitki örtüsü, çiçeklerin çeşitleri, iklim, günlerin ve mevsimlerin ışığı sonsuz bir zenginlikle taşmaktadır. O, dramatık anları yakalamanın, duygu değişmelerini anlaımanın ustasıdır. Mutluluğu ararken insanları buldu. Bilmiyorum başka bir yerde arayabilir miydi onu? Genel insan sevgisini ağızlarından düşürmeyenlerin benztrsiz despotlar olabilecekleri ya da despodarın yanında yer alabilecekleri dünyamı/da o, "Bir insanı sevmekle başlar hcr şey" diyecektir. Bu açıdan, bütün genel ahlaklara karşıdır. Bu mutluluk arayışı yalnızlığa, "kavun acısı" bir yalnızlığa da varacaktır; fakat insanlar arasındaki ten ilişkilerinden kopmayan bir yalnızlığa. Alemdağ'da Var Bir Yılan'da ortaya çıkmaya başlayan sanrılar, sadece Gerçeküstüculük'ten ya da Laııtreamont'dan gelmemektedir. O, yazarın kurduğu hayaller dünyasının sanrılara da dönüşmesidir. Gerçeküstü ımgelerle yazar arasında doğan bağ sait ya/ınsal, sözel (verbal) bir bağ değıl, yaşamın da hayal dünyaiinın da sanrılara evrilmesidıı. Bu bakınıdan hakikiydı ve etkıleyıcıydı. Bu yüzden bütün bir genç kuşağa çarpmıj, kendisinden sonrası için hayal gücünün ve özgürlüğün kapılarını açmışlır. Yalnrzlığın sanrılara dönüştüğü yerde, yazarı o zaman bızıın ınanmak istemcdiğimiz erken ölünı bekliyordu. I I S A Y F A 13 lümündcn bugüne otuz altı yıl geçti. Öyle sanıyorum ki aradan geçen bu zaman parçası, Sait laik'iıı, giderek yakın dönem Türk edebiyatının en büyük yazarı olduğunu daha çok ortaya çıka Saıl Faik oykulerıne konu olan insanların dunyasını eşsız bir şiırsellikle yansıttı. Bu insan çesıtlıhöinın uanmda, onun yazdığı oykulerden ara renkler, kokular, doğanın bıtki örtüsü vb. özellikler de sonsuz bir zengınlık taşırlar. Fotoğraf Ara Güler) CUMHURİYET K İ T A P : SAYI 13