03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Uygarlık öldürmez, yaşatır Uygarlığın Çıkmazları / İsmet Zeki Eyuboğlu / Yasa Yayınları / 21000 TL / CKK Kod No: 128.041 NEUTİ GÛNGflR Geçenlerde kırkıncı kitabını yayımlayan araştırmacı, yazar İsmet Zeki Eyuboğlu ile söz konusu yapıtı hakkında bir konuşma yaptık. Klasik filoloji, ilkçağ tarihi ve felsefe dallarında öğrenim gören Eyuboğlu, Anadolu ekini, Anadolu uygarlığı, Türk dilinin etimolojisi, Karadeniz folkloru, Anadolu halk inançları vb. konularda yayımladığı yapıtlarla ilgi çekiyor. Yayımlanmış yapıtlarının ötesinde otuz kadar da, kitaplaşmayı bekleyen dosyası var. Bu yönüyle Eyuboğlu, zamanımızın en verimli yazarlarından biri olma özelliğini de elinde tutuyor. Önce kitabınızın adından başlayalım isterseniz: "Uygarlığın Çıkmazları" diyorsunuz; bunu biraz açar mısınız? Kitaba bu adı vermemin nedeni şu: Uygarlık alanında başarı ortaya koyma, bir yarışmadır. Başarılar, tarih boyunca birtakım tepkilerle karşılanmıştır. Bir süre sonra, başarıya tepki gösterenler, o başarıyı bir kazanç, bir çıkar aracı olarak kullanıyorlar. Karşı çıktığı şeye yandaş oluyorlar. Burada iki durum var: Ortaya konulan uygarlık ürününü anlayamamak; bu ürüne, geleneklerin katılığından sıyrılarak bakamamak... Ikincisi, ortaya çıkan ürünün sağlayacağı yararı görememek... Bu, uygarlığa karşı çıkanlarla uygarlıktan yana olanlar arasındaki çelişmedir. Önce karşı çıkacak, sonra işine geldiği yerde yararlanmaya bakacak! Burada uygarlığın çıkmazları diye gündeme gelen sorun, uygarlık, kendisine karşı çıkana da yararlı oluyor. Matbaaya karşı çıkıyor, elektriğe, uçağa, televizyona, videoya karşı çıkıyor; sonra da bunlann yararını anlayınca; yaratıcısından, savunucusundan daha fazla sarılıyor! Bu, bilinçsizlikten kaynaklanan açık bir çelişme. Ama uygarlık adına da bir çıkmaz: Yarattığını yıkmaya çalışanı önleyecek bir durumu yck! Dahası, uygarlığın nimetlerinden yararlanarak uygarhğı yıkmaya çalışanlara da rastlanıyor. Türkiye, bu konuda çok ilginç bir örnek. Anadolu'da bir Türk deyleti kurulduğundan beri bu çelişme sürüp gitmiştir. Önce, Anadolu'nun ilkçağının bütün uygarlık urünlerine karşı çıkılmış... Yıkılıp yok edilmiş, yurtdışına çıkarılmasına izin verilmiş. Yıkanlarla yapanlar aynı toprağın insanı oysa... Yakın bir örnek: Türkiye'de 1923'ten beri yapılanlar 12 Eylül yıkımcılarınca yok edilmeye, kökü kazmmaya çahşıldı. Kurulması ve yerleştirilmesi yıllar alan bütün uygarlık kurumları, kısa bir süre içinde ortadan kaldırıldı! Düşünün ki, halkın ödediği vergilerle ayakta duran TRT kurumunda, halkın kullandığı sözcükler yasaklandı! Sözgelımi ölüm cezaları da uygarlığa aykırıdır. Uygarlık yaşatır, öldürmez. Bakıyorsunuz uygarlığın yeni buluşlarını, ölüm cezasını yerine getirmek için kullanıyorlar. Elektrik sandalyelerinde, gazodalarında... Dahası, atom bombası! İnsanlığın yararına kullanılacak yerde, yıkımı için kullanılmıştır. Uygarlığın istedîği bu muydu? Değil. İşte burada da uygarlık bir çıkmaza düşS A Y F A * 'Uygarlığın Çıkmazları'İsmet Zeki Eyuboglu'nun kırkıncı kitabı Olum cezaları uygarlığa aykırıdır Uygarlık yaşatmak ıçındır oldurmek ıçın değıl. ama bakıyoruz, uygarlığın yenı buluşlaıı ölum cezasını yerine getirmek ıçın kullanılıyor Sözgelımi elektrıklı sandalye müştür. Üstelik bu yıkım, uygarlığın en fazla geliştiği, öyle denilen ülkelerce gerçekleştirildi! . Bir de uygarlığın ulusallık boyutu var... Uygarlığın çıkmazlarından biriyle de bu noktada karşılaşırız, evet... Arapça, Farsça yazmış birçok bilgin var. Çağlarına göre başarıh olmuş kişiler. Bunların hepsinin Türk olduğu söyleniyor. Ne Türkçe düşünmüş, ne Türkçe yazmış, ne de Türke özgü bir düşünceyi işlemiş... Ya da bir Türk inancını dizgesel biçimde ortaya koyarak geliştirmiş... Türkün damgasını taşıyan bir ürün ortaya koymamış. İslam Ortaçajb'nın ortak konularını işlemiş, o dönemin geçerli dili olan Arapçayla, Farsçayla yazmış. Bugün bakıyorsunuz Türk uygarlığının büyükbaşlarından sayılıyor tbni Sina, Farabi... Bir kişinin, bir toplumun uygarlığından sayılabilmesi için ne gibi nitelikler taşıması gerekir? Önce onu saptamak gerek. Bugün bir Alman felsefesi var. Alman felsefesi denilince, Avrupa felsefesi içinde başka ulusların felsefesine benzemeyen özgün bir birikim akla gelir; kendine özgü buluşları olan... Leibniz, felsefesini hangı dille yazarsa yazsın, düşüncelerinin kaynağı yalnızca Alman ulusundandır; işlediği sorunları Alman kafası ortaya koymuştur. Descartes, Fransızlar için öyledir. Düşünürün ortaya koyduğu, ulusunun damgasını taşıyor. İngiliz felsefesini Avrupa'nın başka bir yerinde bulamazsınız. O felsefe, 17. yüzyıldan bu yana, yalnız İngiliz damgasını taşır. İngiliz düşüncesinin kimliğidir a Italyan düşüncesi de öyle... Uzman bir göz, Rönesans başlarında yaşamış bir İtalyan sanatçının yontusuna bakınca, öteki ülkelerin sanatçılanndan hemen ayırır. Ulusal bir kimlik taşımaktadır çünkü. Pckiyi, yine kitabınıza dönclim isterseniz... Kitapta değişik bölümler var, bunlar uygarlığın gelişim aşamalarıyla bağlantılıdır. "Toprağın Dili", "Varlık Bilinci", "Yabancılaşma", "Soysuzlaşma", "Yığmlaşma", "Deger Aşamaları", "Evren", "EtkiTepki" ve "Devrimler"... Birer tümceyle açalım bunları: Yabancı dillerden aktarılmış sözcüklerle özgün düşünce üretilmez. Varhk bilinci olmayan yerde uygarlık gelişmez, örneği Araplardır bunun. Sözgelimi, bir Türkün Türklüğünü yadsıyıp Müslümanım demesi, kendine yabancılaşmadır. Okuduğunu, öğrendiğini sindiremeyen soysuzlaşır: Bilim kurumlarında profesörlük yapmakta olan bir kimse, Darwin'in kuramı Kuran'a aykırı diye karşı çıkıyorsa, burda soysuzlaşmadan söz edilir. Düşünsel yozlaşma bu... Yığınlaşma, yeryüzünde partileşmeyle ortaya çıkmıştır; yüz binler, milyonlar, düşüncesizce, bir kişinin ardı sıra giderler. Başka bir bölüm, "Değer Aşamaları": Yaratılan değerler değil, var olan değerler. Bir toplumun uygarlık bakımınuan bulunduğu aşama, değerlere getirdiği yorumla bağlantılıdır... "Evren", oldukça güç anlaşılan bir bölümdür. Dokuzuncu bölümdeyse, uygarlığın etkitepkıyle geliştiği vurgulanıyor. Uygarlığın beslediği tepki bilinçli tepkıdır. Son bölüm, "Devrimler". Büyük uygarlıkların gelişebildiği yerde devrimler söz konusudur. Işlenen budur. Son bir soru: Be; yüz sayfaya yakın boyuttaki bu büyük çalışmanızı, tür olarak nereye koyuyorsunuz? Felsefe bakımından bir araştırma. Sorunların felsefe açısından ele ahnması. CUUHURİYET KİTAP SAYI 33
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle