Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kadın acıları Ayla Kutlu'nun 'MasalKadınlan önümüzdekigünlerdeyayımlanacak Ayla Kutlu'nun yeni kitabı 9 öyküden oluşuyor. Kutlu, öykülerinde kadınlan konu alıyor ve onları acıları ve olağanüstü kimlikleriyle anlatıyor. Kutlu, "öykülerin bir özelliği de mekân olarak İskenderun'un seçilmesidir" diyor. Yazar kitabını iç dünyasını, imgelerini yarattığını söylediği İskenderun kentine sunuyor. AYŞESAYIN yla Kutlu'nun ikinci öykü kitabı "Masal Kadınlan" önümüzdeki günlerde Bilgi Yayınevi kitapları arasında çıkacak. Yazar 9 öyküIden oluşan kitabında "kadın acıları"nı anlattığını söylüyor. "İlk kez açık biçimde iki öykümde fantastik öğeler kullandım" diyen Kutlu, "kadın olağanüstülükleri"ni vurgulamak için bir tür unsurları kullandığını anlatıyor. A Şimdiye değin Türk yazınına 8 yapıtmı armağan eden Kutlu "Masal Kadınları"nı anlattı: Öncelikle kitabınızın isminden başlayalım isterseniz. Niçin "Masal Kadıntan?" Bu kitabımdaki ıki öykümde ilk kez çok açık biçimde fantastik öğeler kullandım. Fantastik öğeler diğer kitaplarımda genelde mekân anlatımları olarak vardı. Bu kez konu olarak aldığım kadınları "olağanüstü kimlikleriyle" anlatmaya çalıştım. Bu tür öğeleri yansıttığım öykülerimden bir tanesi "Altın" adını taşıyor. Kitammdaki öykülerin ortak özelliklerinden bir tanesi, kadınların olağanüstü yanlarının vurgulanmasıydı. Bütün bunlar "Masal Kadınlan"nı oluşturan etkenlerdi. Öyküler nasıl bir ortamda doğdu? Öykülerin ortak bir özelleiği de mekân olarak iskenderun'un seçilmesidir. Sadece bir öykünün bir bölümü Antakya'da geçer. Benim iç dünyamı, kafa yapımı, imgelerimi oluşturan yaratan bir kent İskenderun. NiteKİm o yüzden de kitabı İskenderun'a sunuyorum. İskenderun'un çok önemli etkileri var. Bu etkiyi ben hep "acaba çocukluğumda yaşadığım ortam olduğu için mi" diye düşünmüşümdür. Ama artık çocuklukla hiçbir ilgim kalmadığı dönemde de sürekli hep doğurgan bir kent İskenderun benim için. Bu doğurganlığı sağlayan nedir? İskenderun çok Kozmopolit bir kent, farklı dilleri ırkları barındırıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nu, imparatorluk yapan kültürlerin, soyların bir toplamını içinde barındırıyor. Ortak bir kültür birikimi olmuş. Bu birikimi benyetişme çağımda, çok aydınlık bir biçimde gördüm. Insanları asla bağnaz değildi. İnsanlar arasındaki bilgi kültür ahşverişi yoğundu. Doğasını, güneşini düşündüğümüz zaman sanıyorum İskenderun, çok fazla zenginliği doğurmuş ve yaşatmış bir kent. Yapıtlarınızda genelde kadın sorununu ele alıyorsunuz. Bu yapıtınızın kahramanları da kadın. "Masal Kadınları"ndaki yorumunuz nedir? Bizim toplumumuz kadını, bundan 20 yıl oncesinde iki gruba ayırıyordu. Kadının ya cinsel yönü vardır ki kadına cinsellikten başka bir foksiyon yüklemezbir de namusuna zarar geldiğinde bunu canıyla ödeyen çok namuslu kadın vardır. Oysa erkek için böyle bir S A Y F A 4 Kutlu "Daha öncekı yapıtlarımda kadının cinsel kımlljjini sorguladım. Bu kıtabımda, kadının cinsellığıne atfedılen yanlış davranışları vurguluyorum" şey hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Erkek hem babadır, hem çapkın bir kocadır. Daha önceki yapıtlarımda genelde kadının cinsel kimliğini sorguladım. Bu öykülerimde ise kadının sadece cinselliğine önem veren yanlış davranışlar vurgulanıyor. Bunda kadın, önce bir insandır, ama kadın olarak yaşadığı birtakım acılar vardır. Bu nedenle "kadın acıları"nı anlatma gereğini duydum. Bu acıların ille de savaş, büyük aşk acıları olması gerekmiyor elbette. Son yıllarda Türkiye'de kadının kimlik arayışını konu alan filmler yapıldı, romanlar yazıldı... Bu eğilimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında kadın sorunu dünyada 1950'li yıllardan itibaren sanat dünyasına girdi. Feminizm akımının ortaya çıkmasından sonra kadında kimlik arayışı yoğunlaştı. Ancak Türkiye'de bu biraz farklı oldu. Osmanlı <föneminde, kapalı bir toplum olmanın gereği, kadının kimliği var mı yok mu diye araşurılmadan sanat yapıtları üretilmeye başlandı. Bunun en basit örneğini Divan Edebiyatı'nda görebiliriz. Bunda kadına sadece cinsel fonksiyon yüklenmiştir. Ama gelişen dünya koşulları içinde kadın, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de iş yaşamına atılıp ailesine para getiren bir birey olmuştur. Kadın bu fonksiyonu kazanınca, sorumlulukları kimi zaman erkekten daha fazla' olunca, daha fazla söz sahibi olmuştur. Madem ki bu söz sahibi olmayı isteyen varlık bizim bildiğimiz dişi, farklı bir kimliği de olması gerekiyor. Bugün artık bu kimliği bulmak durumundayız. Bu da öncelikle aydınların, sanatçıların, kadını yücelterek yerine getireceği bir görevdir. D K İ T A P T A N ... Sabah Triyandafilis erkenden uyandı. Karı kocanın yattığı yatağa gülümseyerek süzüldü, aralarına girdi. Sultan'a sanldı. Sultan... Sultan... Sultan gozlerini açmadan sanldı kıza. Bir süre birbirlerini boğacak kadar sıktılar. Triyandafilis azıcık çekti kendini, kadının yüzüne baktı. İki elini yaşlı yanaklarının üstüne koydu, uzun süre bakıştılar. Fısıldadı: Anne, baba gitti? Başını salladı Sultan. Anlattı: Gitmeden önce de gittikten sonra da aramışlardı kızlarını. Sonra, savaş yüzünden herkes kendi derdine düşmüştü. O gün işe gitmedi Sultan. Triyandafilis de yaşamı bovunca en çok o gün konuştu. Bir saniye bırakmıyordu Sultan'ı. Eli eteğinde, göğsünde, saçındaydı. Yavrum, artık kendini toparla. Beraberi/. Başına ne geldiyse geldi. Sen benim her zamanki meleğimsin. Anlattı Triyandafilis. Öykü zaman zaman bulanıyor, öncesi, sonrası birbirine karışıyor, uzun suskunlukların arkasındaki acıları yeniden yaşadığım, yüzündeki, gövdesindeki titreşimler, kasılmalar belli ediyordu. Kamyondaki erler ona acı verecek şeyler yapmış, örselemiş, sınıra gelmeden önce atar gibi indirmişlerdi. Ne yapacağını bilmiyordu. Çıplak, engebeli insansız bir yoldaydı. Eski bir kamyon geldi uzakİardan. Triyandafilis yolun ortasında durdu. Şoför onun söylediklerini önce dikkatle, sonra gülerek dinledi. " H e olur... Ben seni maman, papan götürür..." Sen de Gitme THyandafilis B İ R B Û L Ö M CUMHURİYET KİTAP SAYI 33