04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Şiirin gizindeki barış Nur Bulutn, "Yürü Direncim" adlı dosyasıyla 1988 yılı Akademi Kitabevi Özendirme Ödülü'nü aldı. Şürlerini Adartij Varlık vb. dergilerde yayımlayan Bulum, dosyasınt aynı adla kitaplaştırdı. Şiir yazmanın yanı sıra resim çalışmaları da yapan Nur Bulum'un "Yürü Direncim" adlı kitabı Belge Yayınları'nın "Yeni Sesler" dizisinin 21. kitabı olarak yayımlandı. Şürle ne zamandan beri uğraşıyorsunuz? 1962 İstanbul doğumluyum. Şiir lise yıllarında tutkuya dönüştü. Sonra yaşamımın bir sesi, çığlığı, kavgası oldu. "Yürü Direncim" 19841988 yılları arasında yazdığım bazı şiirleri içeriyor. İçlerinden yirmi tanesi daha önce dergilerde yayımlanmıştı. Şiirlerinizde "direnç" ve "özgürlük" teması oldukça önemli bir yer kaplıyor, yanılıyor muyuz? Yaşamın bunca katıhğına, kayıtsızlığına karşın şiirin kendi dokunulmaz gizinde bize kucak açan bir barış var. Bunu duyumsamak bana şiir yazdırıyor. Şiir direncin bir anlamda Fotouraf Murat Yıjjcı besleyicisi. Insanlar için özgürlük, bir aşk tutkusuyla elde edilmeye çalışılırken direnç burada kendi fonksiyoneliiğini ortaya koyuyor. Boşlukların korkuları veya dünden bugüne taşınan hüzün hep var. Varlığı koruyan tek silahımız direnç. Yürü Direncim / Nur Bulum / Belge Yaymları / 56 s. Yazarın asıl ülkesi dildir Sürgünde On Yıl / Demir Ozlü / Milliyet Yayınlan / 222 s. / CKK Kod No: 084. 027 ^ NEDİM GÜRSEL Demir Özlü, "gönüllü sürgün" olarak başlayıp ''siyasi sürgün"e dönüşen Stockholm günlerini aslında yıllarını demem daha dağru, çünkü yazar son on yılı Türkiye'den uzakta yaşadı anlatıyor bu kitabında. İçten, kimi zaman özenli, çoğu kez de savruk bir üslupla bizleri kendi öznel tarihinin ve Avrupa coğrafyasının içinde dolaştırıyor. İki eksende sürdürüyor anlatısını yazar. Bir yandan geçmişe dönük çağrışımlarla İstanbul'u, ailesini, yakınlarını anarken öte yandan da 12 Eylül darbesiyle yerleşen askeri rejimin niteliği ve bütün kurumlanyla bir türlü işletemediğimiz demokrasi üzerinde kafa yoruyor. Toplumca özgürlükçü gelenekten yoksun oluşumuzun nedenlerini araştırıyor. Demir Özlü'nün, öykülerini olduğu gibi Sürgünde On Yıl'ını da ilgiyle okudum. Ve anlatılarından, özel likle de Berlin'de Sann ve Bir Yaz Mevsimi Romansı'ndan aldığım tadı bu kitabından da aldım. Çünkü yazar son on yılın dökümünü yaparken benim de bir ucundan tanıdığım kentleri, o kentlerde yaşayan ortak dostlanmızı, yolculuklarda duyulan yalnızlığı anlatıyordu. Sürgünde On Yıl, ülkesinden uzakta yaşayan bir yazarın konumu hakkında çok şey öğretiyor bize. O yazarın iç dünyasına, başka diller, başka kültürlerle kurduğu ılışkilerin çağdaş niteliğine, "sürgün"de yaşamanın yalnızca bitmeyen bir yakınma değil aynı zamanda bir zenginleşme olması gerektiğine de dikkati çekiyor. Özlü'yü okurken şimdiyle geçmiş, tarihle coğrafya arasında gidip geldi belleğim. Onun başka kitaplarında da Gönüllü sürgünlükten, siyasi sürgünlüğe dönüşen sürecin anlatıları yer alan yolculuk, cinsellik, var oluş ve yalnızlık gibi temel izleklerin günümüz Türk yazını açısından taşıdıkları önerrü bir kez daha kavradım. Aslında nicedir yazmak istiyordum Demir Özlü üzerine. Onun yaşamına, "sürgünde yazar" konumuna yakınlık duyduğum, özlem ve yalnıziığını paylaşmak istediğim için değil. Onun gibi Paris'i, İstanbul'u, sokakları, içkiyi, kadınları sevdiğim için de değil. Demir Özlü'nün son kitapları kapalı devre bir küîtür anlayışını, yazınımızda hâlâ etkisini sürdüren taşralılığı yıkma eğilimi taşıyorlar da ondan. Örneğin şu gözlemi ancak yurtdışında yaşayan, asıl önemlisi de dünyada olup bitenden haberlı bir yazar yapabilirdi: "Bazen de, sanırım bazen değil hemen hemen her zaman kendimizi dünyanın merkezinde sanıyoruz. Oysa kıyısındayız dünyanın. Dünyanın merkezinde olmak için elimize geçen fırsatları kullanamıyoruz." Sürgünde On Yıl'da dünya sorunlarıyla ilgili bir aydın değil, yazma edimi üzerine düşünen bir bilinç, yazarlığı var oluşun bir parçası olarak algılayan bir yaklaşım da buluyoruz. Buysa yalımkat gerçekçiliği aşan, yazınımıza yeni bakış açıları, değişik zenginlikler kazandıran bir tavır. Özlü'nün dünyasını, kendi deyişiyle "iç dram'lını bu yönden de irdeiemek gerekir diye düşünüyorum. "İnsan sürgünde de bir ölçüde, hapiste olduğu gibi kendi gövdesinin asıl güçlerine sarılır. Erotizm, ona kendisini bulmasım sağlar, yolculuklar da düşüncelerini dağıtarak mutlu kılar onu" diyor yazar. Bu görüşe katılmamak mümkün değil? Sonra sürgünün pekiştirdiği şu durum: "Bütün gövdemle yalnız, ruhumla da hiçbir kente bağımlı değildim". Boşlukta kalan yazar ister ıstemez bir can simidi gibi anadiline sarılır eğer gerçek bir yazarsa. Demir özlü de öyle yapıyor. Ama yine de şu satırları yazmaktan alıkoyamıyor kendini: "Bu hayatın daha kolay olmasını, sanatın da hiç olmamasını tercih ederdim". Demir'in karamsarhğını anlıyorum. Nâzım Hikmet'in bir şiirinde dediği gibi "gurbet zor zanaat" kuşkusuz, ama yaşamak daha da zor. K İ T A P T A N B İ R B Ö L Ü M • • 1981 yılı benim için yaşadığım kent Stockholm'ün, en • çok içinde yaşadığım yıl oldu. Bir yandan da kendi kafamda yarattığım, altı aylık dönemlerin geçmişini düşünüyor, bu dönemlerin sonunda ailemle birlikte İscanbul'a dönebileceğimi düşünüyordum. O kadar ki Arnavutköy'de oturmakta olduğumuz evin kiralarıyla masraflarını düzenli olarak Türkiye'ye gönderiyordum. Geçtiğimiz yaz, 1962'de Paris'te tanıştığım, ama önceden de isminı hep duyduğum ünlü heykeltıraş İlhan Koman, o küçük eve gidip bir buçuk ay kadar kalmıj; Zincırlikuyu'da bir bankasigorta şirketi bınasının önüne yerleştirdiği "Güzel Akdeniz" heykelinin hazırlıklarını bu evde yapmıjtı. Ocak ayında Stockholm'de okullarda iş aradım. Güney Stockholm'de bir okulda, genç yaşlarda bir öğrenci vardı; ona Türkçe öğretmeni aranıyordu. O genç adam yıllardır İsveç'te çalıştığı için burslu olarak okuma hakkı vardı. Bir de Stocknolm'ün güneydeki uzak mahallelerinden biri olan Parsta Okulunda, İsveç'te çocuğu yerleşik olduğu için oturma hakkı almış, ama okumayazma bilmeyen bir Türk kadını. Yaz mevsimine kadar bu iki öğrencinin eğitimleriyle uğraştım. Genç adamla, benim istediğim, sevdiğim Türkçe edebiyat metinlerini okuyabiliyor, onlar üzerine incelemeler yapıyorduk. 10 yıl surgünde yaşayan, Demir Ozlüyle arkadaşımız Yavuz üaydar geçen yıl Türkiye'ye gelmeden hemen önce bir söyleşı yapmıştı CUMHURİYET KİTAP SAYI 33 S A Y F A S 1981
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle