Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Sözdür düşen boynuma' Parçalanmış Divan / Orhan Alkaya / Korsan Yayın / 88 s. / 8000 TL HULKİAKTUNÇ Öteden beri düşünüp adlandıramadığım bir olgu vardı: 1970'lerle başlayıp 1980'lerde edebiyatın yaygın gerçekçiliği niteliği kazanan ve geçmişin yaratıcı mirasını solu sağıyla, şu akımı bu akamıyla her yazaruı üstlendiği bir dönemde yaşıyoruz. Yazıyoruz. Orhan Atkaya ilk kitabında, yazınımıza kendine özgü bir şiir getiriyor Delta dönemi... • Oyle dönemler yaşandı ki Bay A, Bay B'nin (ya da B Bey'in) yararlandığı biçimlerden yararlanamazdı. Vice versa. Bay B (ya da B Bey), Bay A'nın tarzına yalnızca alay etmek, karşı çıkmak için gönderme yapabilirdı. Edebiyatın tarihsel gelişimi içindeki kimi uğraklar, saltık kurallar doğuruyordu. Bay A'nın yaklaşımı, dünyagöriişü, onun kullandığı dile, biçime de yansıyor; bu dil, biçim ve biçem, o dünyagörüşünün ezeli/ebedi somutlaşmasına dönüşüyordu. • Irmaklar ayrı ayrı akar, dereler ayn ayrı akar, kimisi çağlayana dönüşür, denize karışır... Bir deltaya dbkiilme dönemi, son dönemle Özdeşlendi. Deltalarda her tür canlılık vardır; yosun da bulunur, bin yaprak da; yayın da bulunur, kefal de... Tatlı suyla tuzlu suyun dünyası buluşur ve bağdaşır orada. Şairiyle, hikâyecisiyle, romancısıyla her yazar, geçmişin sunduğu her tür olanakla karşı karşjya şimdi. Ideolojik (burada "bilimdışı" anlamında kullanıyorum kavramı) önyargılar ve ketvurmalar, içinde bulunduğumuz Delta Döneminde önemini yitirdi. Başka bir deyişle, edebiyat yapıtının biçim öğelerine bakarak yazarın dünyagörüşünü çıkarsamak ve hatta yargıkmak gibi yanlışlara, bugün Aikaya'nın şiir serüventbeJli ki eskkJirsairinUen' şiirini, 'Biz' şiirlni dejişik kanallarda yoklaya yoklaya deltaya ulaşmasıdır (Fotoğral Merih Akoğul) safdiller dışında kimse düşmüyor. • Buluşma ve bağdaşma sözcükleri yanlış anlaşılmaya çok uygun. Biraz açayım: Buluşma ve bağdaşma, dünyagörüşlerinde değildir, olmaz, olamaz ve olmamalıdır da... Buluşma ve bağdaşma, Türkçe denilen dilin bütün emekçilerinin bugiine kalan, bugüne taşınan maharetleri üzerindedir. Bu maharetler deltasının farkınave bilincine en çok varan yazarlar, yaşadığımız dönemin en iyileri olabileceklerdir. Belki yarının da. • Delta Dönemi içinde de belirli yazar gruplarına "5z" buyurucu, 'biçim' dayatıcı yaklaşımlarla karşılaşılabilir. Böyle yaklaşımlar, kendileri içinde tutarlı görünseler bile edebiyatın 'hayatında' tutarlı karşılık bulamazlar. GenelleşemezJer. Nedeni de çok açıktır: Edebiyatın nitel/nicel sürekli üretilişindeki, yarıtılışındaki payları, azdır. Azalır. Hele edebiyatçı üniformaları, her zaman çoğul bir ret oyu alır. • Delta Döneminin kökenleri ve gelişimi üzerinde daha sonra geniş olarak durmak istiyorum. Burada, "Parçalanmış DivarT'a geçerken eklemem gereken bir genelleme daha var: Delta Döneminin en somut tanıklarını şiir alanında görüyoruz. Çünkü şiir, doğası gereği çok hızlı devinen, 'girdi'lerini de 'çıktı'larını da ortaya en hızlı koyan edebiyat türü. tezi, yapıt adına daha mütevazı olursam ulaşmak istediği sentez nedir? Kitabın ilk şiiri, "Fesahat", bu şürlerin oluşturduğu yapıya ışık tutuyor. Bir tarihin, geniş zamanın içinden, "sözdür düşen boynuma, bana / yalnız söz kaldı" diyor. • Oysa... "Oysa neye. yarar / bütün inceliklerin fişlendiği bir şehirde / mübadele degeri olmayan bu haykınşlar..." diyor. Şaire kalan söz, değişim değeri olmayan haykırışlardan geçerek sorgulamaya doğru değişiyor... "yalnızım. çünkü siz varsınız!" • "Parçalanmış Divan" dildeki fiil çekimine benzer bir "adıl çekimi," bir zamir çekimi taşıyor. Kitabın bütünlüğünü oluşturan şiirler, BEN'den SEN'e, BİZ'den SİZ'e çarpa çarpa akıp yürüyor. "Sevgilim, çocukluğum benim / bılmemkaç numaralı bildiride adı geçen hayatımız..." "Neredeyim, nicedir burdayım, neden / tarlakuşu neden uçmaz şarkısını söylerken..." "Sizi sevmek için büyüttüğümü söyleyemem kalbimi..." İlgi çekici birçok edebiyat yapıtı gibi, "Parçalanmış Divan" da birçok açıdan okunabilir. Okunur ve okunabilir. "Parçalanmış Divan"da, zamirlerin değişimi ve gelişimi, bu okuma biçimlerinden yalnızca birisi. Şairin BEN'iyle ve BİZ'iyle serüveni, dünyanın, yaşanmış, yaşanmakta ve yaşanacak olanın SEN'i, SİZ'i, O'su ve ONLAR'ıyla örtüşerek, ayrışarak doğuyor, sürüyor. Orhan Alkaya'nın şiir serüveni belli ki eskidir şairin BEN şiirini, BİZ şiirini değişik kanallarda yoklaya yoklaya deltaya ulaşmasıdır. Kim bilir ulaşılan göl ya da deniz nerelerde yeni ırmaklar, yeni dereler, yeni boğazlar bulacak, nerelerde yükselip yeni sulara inecek, nerede yeni deltalara yahut denizlere varacaktır. Şiirimizin genel serüveninde paylaştıkları ve paylaşmadıklarıyla birlikte. D S A YF A 6 TT A P T A N B İ R B O L U M üçüncü yıl; hâlâ.. seviş karası bir defterden yüzünüz, gün ışığına küskün bir serçe yavrusu kadar kimsesizdir. bunu anladığımda, sizi tanunıyordum bile, ansızın çıktınız karşıma; öyle kararlı bir sessizliğiniz vardı ki, ürkekliğinize bile dokunamadım, hoyrat bulup ellerimi. boynunuzdaki ve dilinizdeki ben, gözlerinizin kusatılmış sabah okyanusu pariayışı ve çocuk dağınıklığı ayaklarınızın, uzaklığım oluyor, her özleyişimde sizi. nayır! gerçek olabileceğinize inantnadım hiç. en beyaz o gecede bile, lanetli bir korkuyla kapattım gözlerimi. dudaklarınız; yalnız duduklarınızdı belki, kudurgan bir sevinçle boğulayazdığım o an. sizi sevmek için büyüttüğümü söyleyemem kalbimi. ne sizde var buna inanacak genç kız COŞKUSU; ne de ben, yağmurlardan kaçacak kadar, yitirilmiş buluılarıma yerinmedeyim. sadece vedalaşmak sizinle ve sonsuza doğru vedalaşmak istiyorum... bir başka uyumun cehenneminde, dilime amansız yakışan sözcüklerlc: yalnızım. çünkü siz varsınız! 'Parçalanmış Divan...' Orhan Alkaya'nın "Parçalanmış Divan" şiirleri gerek bizim şiirimizin gerek dünya şiirinin olanaklarına cömertçe açılıyor. Geçmişin ve bugünün olanaklarından kendisine özgü bir şiir getirmek, bu cömertçe açılışın belki de şairce korkusuzluğun demeliydimsonucu. Onda Gâlib Dede de var Rimbaud da onda Nâzım da var İkinci Yeni de onda Euridike de var "aşk imiş her ne var âlemdc" de. • Peki o ne getiriyor? "Parçalanmış Divan"ın sen CUMHURİYET KİTAP SAYI M