05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bıraktığını söylüyorsa da satır aralarından ilk kopanın Elsa Morante olduğu anlaşılıyor. Evinin anahtarlarını ilk gece ünlü yazarın eline sıkıştıran Morante, 1955'te yönetmen Visconti ile yaşamaya başladı. Moravia'nın Dacia Maraini'ye kayışı böyle başlıyor. Moravia, Elsa gibi henüz kendini ispatlamamış olan ve yazarlıkta henüz çıraklık çağını yaşayan tatlı yüzlü Dacia'da daha uyumlu bir ilişki buluyor. Dacia ile geçirdiği yılları "yaşamının en iyi yıllan" olarak hatırlayan Moravia, "Maraini ideal bir yaşam arkadaşıydı. Böyle bir ilişkide aşk, şefkat, ortak ilgiler ve karşılıklı hoşgörü olmalı. Bizim aramızda bunların hepsi vardı. Dacia, Ingilizlerin anladığı anlamda bir 'selfcontrol'a sahipti. Ama bu, onun şefkat ve tatlılığından hiçbir şey götürmüyordu." Kısa sürede Moravia'nın yanıbaşında çıraklıktan ustalığa yükselen Dacia Maraini, yumuşak gülümseyişinin ardında saklanan güçlü kişiliğini dışa vurmakta gecikmedi. 68 devriminin en ateşli feminist yazarlarından birine dönüşen Maraini, "biseksüel" olduğunu açıklamaktan çekinmiyor ve Moravia'nın "kendisi için bir 'baba'yı simgelediğini" söylüyor ve "Ama bunun için de tutku da var" dıye ekliyordu, "Zaten ben babamı hep fiziki bir tutkuyla sevdim..." Yaşamını paylaşan kadınlarla modern, anlayışlı ve alabildiğine serbest olan Moravia'nın Dacia Maraini'yi sonuna dek sevdiği anlaşılıyor. Kendisinden 47 yaş genç "skandailann kadını" Carmen yaşamına girdikten sonra da Dacia ile olan sağlam dostluğunu sürdüren yazar, Roma'nın 7080 kilometre güneyindeki sayfiye evi "Saubadia"da geçirdiği yazlarını çoğu kez hem son karısı Carmen hem de Dacia Maraini ile paylaşıyordu. Son yıllarda sık sık kendi başına ya da sevgilileriyle tatile çıkan Carmen'in yalnız bıraktığı Moravia'ya Dacia Maraini arkadaşlık ediyordu. Bu kural, Moravia'nın ölüm anında bile geçerliliğini yitirmedi. Alberto Moravia'nın banyoda beyin kanaması geçirdiği sabah Fas'ta olan Carmen'in yeri 2 gün boyunca tespit edilemedi. Ve yazarı lavabonun önünde boydan boya çırılçıplak cansız yatarken bulan hizmetçinin ilk haber verdiği kişi Dacia Maraini oldu. Yazarın ölüm haberini ahr almaz eve gelen Maraini, Moravia gömülene dek bir an tabutun yanından ayrılmadı ve cenaze boyunca ağlamaktan şişmiş yüzü ve kıpkırmızı gözlerinde taşıdığı derin acıyla dikkati çekti. Yazarın cenazesine son anda yetişen Carmen Llera ise şimdi tüm meraklı bakışların odağında bulunuyor. Dürzi lider Velid Canbolat ile olan aşkını anlattığı "Georgette" ile "Lola ve Baskalan" adlı kitaplarını anlı şanlı "Moravia" soyadıyla imzalayan Carmen'in yaşlı yazarla yalnız bir çıkar ilişkisi içinde olduğu söylenir çoğunlukla. Yaşamı boyunca Carmen'i DU tip tatsız dedikodulardan korumaya çalışan Moravia ise son söyleşilerinde Carmen'e deli gibi âşık olduğunu itiraf ediyor. 72 yaşında 3. kez âşık olmak cesaretini ve enerjisini kendisinde bulan İtalyan yazar, İspanyol güzeli Carmen ile "ilişkisinin önemini 4 yıldır karısı olan Carmen'e ve dış dünyaya ispatlamak için" evlendiğini söylüyor. Ve son çıkan otobiyografisinde gerisini "Carmen Llera ile olan ilişkimden arzu ederlerse başkaları bahsetsinler" dıye geçiştiriyor. Aslında mücevherler ve kürkler peşinde koşmayan ve genellıkle blucini, mini etekleri, makosen pabuçlarıyla 20 yaşlarında bir genç kız gibi giyinen Carmen'in Moravia hayranlarında tepki yaratan yanı tabuları kırması değil, teşhirci ve dikkat çekmek uğruna tüm ilkeleri çiğneyen kişiliği oluyor. Conbolat'la geçirdiği aşk gecelerini ilk romanında bailandıra ballandıra anlatan Carmen, sevgilisiyle çektirdiği sarmaş dolaş fo toğrafları da bir dergiye 25 milyon lirete (yaklasık 50 milyon TL'ye) satmaktan çekinmeyen bir yapıya sahıp. Son gününe dek Carmen Llera konusunun her açılışında bu sorunlarla yüzleştirilen yazar "Seven sevdiği insanı olması gerektiği gibi değil, olduğu gibi sever" diyerek savunmayı yüksek ve "Bir erkek bir kadını bir gün aldatılacağını bile bile de sevebilir. Önemli olan bunun gizli kalmamasıdır. Yani kadının kalbinde aldatmamasıdır..." dedi. Ama Moravia, ölümünden az önce "kadını da entelektüelleştirerek yaşadığını" itiraf etti. "Kadınlarımdan hep beni anlamalarını istedim" diyerek ekledı: "Onlarla edebiyat konuşmuyordum ama yaşamıma giren üç kadın da belki içgüdüsel bir arayışın sonucu hep edebiyatla ilgilenen kadınlar oldu." Moravia üçü de birbirinden farklı, fakat üçü de alabildiğine özgür bu üç kadınla lanctlediği "conformism" tuzağına hiç düşmedi. Uzun yaşamının yarım asırlık bölümünü ünün doruğunda yaşadı. Çok para kazandı. Son ana dek yazdı, röportajlar yaptı, uzak ülkelere seyahatlerini sürdürdü. Ama yalnız öldü. Moravia mutlu oldu mu? Onu gülerken hiç görmedik. D T Ü R K Ç E ' D E M O R A V İ A Aylaklar (1956), Romalı Kadın (1957), Sıkıntı (1972), Mao'nun Kültür Ihtilali (1968), Kıskançlık (1988), Meçhul Tann (1990). Masrafını cebınden ödeyerek bastırdıjjı "Aylaklar" ile une kavuşan Moravia bir Oon Juan değil, aksine yalnız ve utangaç bir adamdı CUMHURİYET K İ T A P SAYI 34 S A Y F A 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle