02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık CBT 1451/9 Ocak 2015 17 Cerrahinin Dünü, Bugünü ve Yarını Cerrahi, Tıp tarihinin en eski dallarından biridir. Cerh, yara; cerrahi, yara ile uğraşan bilim; cerrah ise yara ile uğraşan kişi anlamına gelmektedir. İlaç ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organın kesilip çıkarılması yöntemiyle iyileştirilmesine dayanmaktadır. Cerrahide bilgi ve becerinin bir arada bulunması esastır. Bundan dolayı cerrahi, hem bilim hem de sanat olarak kabul edilmektedir. şanmış, antibiyotik ve antiseptiklerin bulunuşu ile ameliyat öncesi ve sonrasında oluşan enfeksiyon risklerinde azalma görülmüştür. 1980’lere kadar klasik cerrahi prensipleri oturmuş daha sonra teknolojideki hızlı değişimle beraber cerrahide yeni kavramlar hayata girmeye başlamıştır. jenden girerek safra kesesi ve apandis cerrahileri) ile uygulanan cerrahi yöntemleri popülerize edilmeye çalışmıştır. BUGÜNÜN CERRAHİSİ Doç. Dr. Emre Balık Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı & Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü N asıl ki Tıp deyince ilk akla gelen isim, ‘’Tıbbın Atası’’ kabul edilen Hipokrat ise, Cerrahi deyince de akla gelen ilk isim ‘’Cerrahinin Atası’’ sayılan ilk cerrah, Sushruta’dır: İlk çağlardan beri sanat ve bilim dalı olarak cerrahi, ustaçırak ilişkisi içinde ilerleme kaydetmiştir. İlk cerrahın kim olduğu bilinmemekle beraber cerrahiye ait ilk önemli yazıt ve belgeler MÖ 800’lü yıllarda Sushrata isimli Hintli bir cerraha aittir. Sushrata, cerrahiyi günümüzdeki branşlaşmaya benzer şekilde alt gruplara ayırmış, bunun yanı sıra 300’den fazla cerrahi teknikle beraber, 120 civarında cerrahi aleti tanımlamıştır. Bu nedenle pek çok kaynakta Cerrahinin Atası olarak kabul edilmektedir. Düne baktığımızda, kanamaların durdurulmaya çalışılmasının dışında, uygulanan ilk cerrahi tedavinin trefinasyon olduğunu görmekteyiz. Bu yöntem ile kafatasının matkap benzeri aletlerle delinerek kafa travması, epilepsi gibi hastalıkların tedavisine çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu tedavi yönteminin uygulandığı en eski kemikler 12 bin yıl öncesine aittir. Cerrahi diyebileceğimiz bu uygulama muhtemelen bir ayin atmosferinde gerçekleştirilmekte ve krallar, din adamları veya büyücü kabul edilen kişiler tarafından uygulanmaktaydı. Hipokrat dönemine kadar cerrahi, tıp eğitiminin bir parçası iken zamanla cerrahi tıp fakültesi eğitiminin dışında kalmış ve sonunda tıp fakültelerinde sadece genel tıp (iç hastalıkları) uzmanları yetişmeye başlamıştır. Bu eğitimi de sadece zengin ailelerin çocukları alabilmekteydi. Cerrahlar zaman içinde ikinci sınıf insanlar olarak kabul edilmiştir. Doktorlar daha çok varlıklı insanları tedavi etmekteyken ve cerrahiye hiç bulaşmazken, yeteneği olan zanaatkâr grubu mensupları, özellikle de berberlerin cerrahi müdahalelerde bulunduğu görülmektedir. 1534’de cerrahlar ve berberler arasında yapılan anlaşma ile cerrahlar ve berberlerin görev alanları tanımlanmıştır ve bundan böyle her iki meslek grubu birbirinin işlerine karışmayacaktır. DÜNÜN CERRAHİSİ Cerrahi müdahalelerin anesteziden bağımsız, sıhhi olmayan koşullarda yapılması cerrahinin barbarlık düzeyinde tanımlanmasına neden olmuştur. Bugünkü koşullar sağlanıncaya dek cerrahi müdahalelere yüksek oranda enfeksiyon, ölüm, acı, kangren gibi bir çok riskler eşlik etmiş, anestezi altında yapılmayan bu girişimlerde cerrah zamanla yarışan bir gladyatör tanımına uyacak şekilde çok hızlı hareket etmek durumunda kalmıştır. O dönemlerde cerrahların kalitesi, işlem hızıyla doğru orantılı olarak kabul edilmektedir. Hastalıkların sebebi konusunda hiçbir fikri olmayan dünün cerrahları, eldivensiz, günlük giysileri ile, evlerde ve steril olmayan ortamlarda ameliyat yapmalarına rağmen mantık dışı bahanelerle hastalık sebepleri konusunda yorum yapmaktaydılar. Ancak 19.yy’a gelindiğinde, cerrahide üç önemli unsur olan aneztezi, enfeksiyon risklerine karşı antiseptik teknikler ve kan kaybının kontrolüne yönelik buluş ve gelişmelerle önemli aşamalar kaydedilmeye başlanmıştır. Hastanın eter, kloroform gibi maddelerle uyutulmaya başlanması sayesinde acı ve korku biraz olsun dindirilmiş ve ameliyatlar daha uzun sürelerde daha uygun yöntemlerle yapılır hale gelmiştir. Hijyen ve mikrop kavramları ilk kez bu kadar önem kazanmıştır. Eller ve vücudun veya kullanılan aletlerin havanın kendisinden daha fazla enfeksiyona sebep olduğu farkedilmiş, eldiven ve maske kullanımına ilk kez 19.yy’ın sonlarında başlanmıştır. Bunların yanı sıra röntgenin bulunması, kan gruplarının ayrıştırılması gibi buluşlarla risklerde azalma kaydedilmiştir. Bu dönemde kafa, göğüs ve karın bölgesi ameliyatları yapılır durumdadır. ANESTEZİSİZ CERRAHİ Bugün, son derece gelişmiş cerrahi tekniklerle, insan vücudunun en derin ve erişilmez noktalarına girişim yapılabilmektedir. Özellikle 1980’lerin sonlarına doğru cerrahide uygulamaları başlayan laparoskopi yöntemi yeni bir çağa geçişi sağlamıştır. İlk laparoskopik cerrahi yöntemi safrakesesi ve apandisit ameliyatlarında uygulanmış ve bu yeni uygulama tüm dünyada büyük yankı yaratmıştır. Başlangıçta cerrahların 20.yy’da dünyada olup biten tarihsel değişim süreci içerisinde tıp dünyasının da etkilendiği bir çok değişiklik olmuştur. Savaş yıllarında cerrahi için yoğun bir ortam oluşmuş, bu ortamda cerrahlar hem kendilerini geliştirecek hem de cerrahinin geleceğini etkileyecek çok önemli adımlar atmışlardır. Hastanelerin kuruluşu gerçekleşmiş ve sayıca hızla artış göstermiştir. Böylelikle daha profesyonel tıp uygulama, araştırma ve öğretim merkezleri sosyal hayata girmiştir. Ameliyat sayılarında kaydadeğer artış ya 20. YÜZYILDA CERRAHİ büyük bir kısmı tarafından red edilen bu yeni teknik kısa bir zamanda tüm cerrahlar tarafından kabul görmüş ve standart uygulama haline gelmiştir. 1990’ların başında bu yeni teknik daha zor ve komplike cerrahi girişimlerde kullanılmaya başlanmış ve bugün, yirmiye yakın cerrahi türünde laparoskopi yöntemi uygulanabilmektedir. Laparoskopik girişimler, cerraha kolaylık sağladığı gibi hastanın da daha az ağrı ile daha kısa sürede ve daha az travma ile normal yaşantısına geri dönüşüne daha hızlı bir şekilde imkan vermektedir. Aslında yöntem olarak oldukça zordur çünkü hastaya müdahale küçük deliklerden, cerrah elinin hiçbir organa değmemesi bunun yerine teknolojik aletler aracılığı ile uygulanması yoluyla gerçekleştirilmektedir. Ancak, böyle yeni uygulama ve yöntemler cerrahların aldıkları standart eğitimin dışında kaldığı için öğrenmenin sürekli devam etmesi zorunluluğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Laparoskopi yöntemi, cerrahide “Minimal İnvasiv Cerrahi” kavramının oluşmasına neden olmuştur. İlk başlarda karın duvarına 35 arasında 1’er cm’lik kesiler yapılırken zaman içinden tek kesiden laparoskopik cerrahi tekniği ortaya çıkmıştır. Cerrahi tam bunlara adapte olmuşken veya olmaya çalışırken insan vücüdundaki doğal boşlukların kullanılması (Mideden veya va Laparoskopik cerrahiden sonra atılan diğer bir ileri adım robotların cerrahide kullanılır hale gelmesidir. Uzay çağının ve uzayda devam eden çalışmaların beraberinde ABD Savunma Bakanlığı’ uzayda uzaktan kumanda ile ameliyat yapmayı sağlayacak sistemlerin geliştirilmesi için çalışmaları başlatmıştır. Minimal invasiv cerrahi hızla teknolojik olarak ilerlemesine rağmen mevcut cerrahların bu yeni teknik ve teknolojilere adapte olmaları teknolojideki hızlı değişime paralel gidememiş kimi cerrah bu yeni döneme adapte olamadığı için kelimenin tam anlamıyla kullanım dışı kalmıştır. Robotlar hem uygulamada rahatlık hem de öğrenme sürecini kısaltmanın yanı sıra insan elinin yapamayacağı hareketleri yaparak laparoskopik cerrahi yapan ve yapamayan cerrahların gündemi takip edebilmesini sağlamıştır. Robot cerrahisinde de gelişen teknolojinin nimetlerinden azami şekilde yararlanılmaktadır. Günümüzde başta Amerika Birleşik Devletlerinde olmak üzere, robotik cerrahi baş ve boyun, sindirim sistemi, ürolojik, jinekolojik, beyin, ortopedik ve pediatrik cerrahilerde kullanılmaktadır. Ülkemizde ise henüz maliyetler sebebiyle yaygın uygulama alanı bulamamışsa da teknolojik takip ve hazırlıklar hızla devam etmektedir. Robot olarak adlandırılan cihazlar giderek küçülerek mikrorobotik cerrahiye geçiş aynı paralelde hızlanmaktadır. Burada unutulmaması gereken en önemli nokta, cerrahi robotların birer alet olduğu ve her zaman bir kullanıcıya cerrah ihtiyacı olmasıdır. ROBOT CERRAHİSİ Yarın,hayatı kolaylaştıracak birçok değişime mutlaka gebedir. Teknoloji gereksinimdir ancak etkilerinin bazan iyi mi kötü mü olduğu tartışmaya açıktır. Belki zaman içinde teknolojik gelişimler hastalıkların cerrahi tedaviye ihtiyaç kalmadan tedavisini sağlayacak ve de gelecekte günümüzün modern olarak tanımladığımız cerrahi girişimler çok eleştirilecektir. Bilim ve teknolojideki değişikliklerin amacı tüm bu değişimlerin insanlığa en üst seviyede faydası olacak şekilde kullanılmasıdır. Aynı zamanda da insana dair temel duyguları köreltmeden empati ile gerçekleşmesini sağlamak hedeflenmelidir. Sonuç olarak, cerrahide yöntemler geliştikçe cerrahların yeni uygulamalara geçişi hem bilimsel hem de toplumsal beklenti düzeyine uyum sağlamak için bir gerekliliktir. Unutulmaması gereken en önemli noktalardan birisi de, teknolojideki muazzam değişikliklere rağmen şu ana kadar insanı dışlayan, yok sayan veya onun yapabileceği girişimler henüz bulunamamış olmasıdır. YARININ CERRAHİSİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle