02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Kadına şiddet Arkeoloji profesyonelce yaklaşmaları sağlanmalıdır. • Şiddet gören kadınların ilgili merkezlerde rehabilite edilmeleri sağlanmalıdır. Örneğin üreme, annelik, hamilelik, çocuk sağlığı, akıl sağlığı, HIV ile mücadele, madde bağımlılığı ile savaş birimleri gibi. • Sağlık çalışanlarının şiddet mağdurlarını küçültücü, aşağılayıcı davranışlarda bulunması engellenmelidir. • Yerel sağlık birimlerinin uluslararası sağlık örgütleriyle (örneğin WHO) şiddete karşı geliştirilen programlar konusunda işbirliği yapması gereklidir. CBT 1451/9 Ocak 2015 11 Kadına şiddete karşı 5 eylem önerisi The Lancet dergisinin 5 yazıdan oluşan “Kadına Şiddeti Engelleme” başlıklı yazı dizisinin ilk 4 makalesini geçen hafta özetledik. Bu hafta kadın ve kız çocuklara yöneltilen şiddetin nasıl engelleneceği ile ilgili “Eylem Planı”nı açıklayan son makaleye yer veriyoruz.. Makaleyi kaleme alan 10 bilim insanı, eylem planını 5 öneri başlığı altında topluyor. 1. Öneri: Eylemleri bir liderin önderlerliğinde yürütmek 2. Öneri: Yeni yasalar çıkartmak, yeni politikalar belirlemek, kurumların kapasitelerini güçlendirmek 3. Öneri: Şiddeti önleme konusuna yatırım yapmak 4. Öneri: Sağlık sektörünün rolünü güçlendirmek 5. Öneri: Araştırmaya, veri toplamaya ve sivil toplum örgütlerine yatırım yapmak Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet dünyanın her yerinde yaygın olmasına karşın, tarih boyunca göz ardı edildi ve göz yumuldu. Kadına şiddetin giderek tüm uluslar tarafından fark edilmeye başlamasıyla, engellenmesinin de yolu da açılmış oldu. Ne var ki bu kadar eski ve yerleşik bir alışkanlığın önlenmesi ve yok edilmesi sanıldığı kadar kolay değil. “Eyleme Çağrı” başlıklı son makalede harekât planının çerçevesi şöyle: Hükümetler, kadınları ikinci plana atan siyasi, sosyal ve dına şiddeti durdurmaya yönelik eylemlere öncelik tanınmalıdır. • lgili tüm bakanlıklarda ulusal planların uygulanması için yeterli kaynakların sağlanması garanti altına alınmalıdır. Kadına şiddeti yok etmek mümkündür, ancak hükümetlerin, özel ve resmi kurumların, sivil toplum örgütlerinin uyguladıkları stratejilerin anlamlı bir değişiklik yaratabilmesi için sürdürülebilir bir eylem planına ihtiyaç vardır. Dolayısıyla bu konuda bugüne dek elde edilen bilimsel verilere dayanarak bilim insanları ulusal ve yerel liderlere, politika yapıcılarına şu beş maddeden oluşan eylem planını yaşama geçirmeleri çağrısı yapıyor: EYLEM ÇAĞRISI 2. ÖNERİ: YASALAR ÇIKARMAK VE YÜRÜRLÜĞE KOYMAK; POLİTİKALAR OLUŞTURMAK; KURUMLARIN KAPASİTELERİNİ GENİŞLETMEK Kadınlara yönelik şiddet, sağlıksız bireylerin, ailelerin veya ilişkilerin bir sonucu değil, tam tersi sağlıksız sosyal normların ve çoğunlukla yoksulluğun bir sonucudur. Dolayısıyla şiddeti durdurmanın yolu kısmen toplumsal eşitsizliği doğuran faktörleri ortadan kaldırmaktan geçer. Bu faktörleri besleyen kurumlar, adalet, eğitim, din, gelenekler ve medya gibi kurumlardır. Kısaca şiddet, kadın ve erkek arasında kaynak dağılımının eşitsizliğinden kaynaklanır. Bu hedefe yönelik izlenecek yol haritası: • Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin her çeşidini (eş veya aile içi şiddet, cinsel şiddet, cinsel taciz, erken ve zorla evlendirilme, kadın sünnetleri) yasaklayan politikaları güçlendirmek ve bunları yasalarla koruma altına almak gerekir. • Kadına karşı ayırımcılığın her çeşidini ortadan kaldıracak ulusal yasaların ve politikaların yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır. Örneğin mülk edinme, miras, çocukların velayeti, seyahat etme özgürlüğü, boşanma hakkı gibi konularda var olan ayırımcılığa kesinlikle son verilmelidir. • Kadınların eğitim alma, ücret eşitliği, iş güvenliği gibi hakları yasalar ve sektörel stratejilerle garanti altına alınmalıdır. • Erkek şiddetini teşvik eden erkeksilik kavramları, kadının erkeğin izni olmadan en ufak bir girişimde bulunamaması gibi ayırımcı davranışlara karşı sivil toplum örgütlerinin protestoları teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. • İlişkilerde eşitliği teşvik eden sosyal politikalar desteklenmelidir. 1. ÖNERİ: ÖNDERLİK YAPMAK Şiddetin önlenmesi için farklı sektörlerin müdahalesi ve kurumsal ve bireysel davranışlarda kalıcı değişikliklerin yaşama geçirilmesi gerekir. Bu amaca yönelik tüm eylemlerin birbiri ile uyum içinde, birbirlerinin önünü kesmeden yürütülmesi için inanmış ve inandırıcı liderlerin başı çekmesine ihtiyaç vardır. Liderler ayrıca kanaat liderleri, politika yapıcıları, şiddet mağdurları, akademisyenler ile işbirliği yapmalıdır. Bu hedefe yönelik izlenecek yol haritası: • Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, kamuoyu önünde kınanmalı; toplumsal cinsiyet eşitliliği savunulmalıdır. • Uzun vadeli kalkınma planları çerçevesinde, cinsiyet eşitliliği başlı başına bir hedef olarak ele alınmalı, şiddetin bitirilmesi bir takvime bağlanmalıdır. • Ulusal eylem planının hazırlanmasına öncülük edilmelidir. Sağlık, sosyal yardım hizmetleri, Emniyet, yasama, eğitim, çocuk koruma programları, cinsiyet eşitliliği gibi konuları da kapsayan bütünleşik stratejiler oluşturulmalıdır. • Tüm sektörleri kapsayacak biçimde eylemleri geliştirecek, uygulayacak ve kontrol edecek ulusal koordinasyon mekanizmaları oluşturulmalıdır. şiddetin altında yatan çeşitli risk faktörlerini ayırım yapmadan karşısına alır. Bu hedefe yönelik izlenecek yol haritası: • Erkek şiddetini körükleyen baskın erkeksilik ve edilgen dişilik kavramları yeniden masaya yatırılmalı, ayırımcılığı teşvik eden yaygın sosyal normların değiştirilmesi için uzun soluklu programlar hazırlanmalıdır. • Kadınların erkeklerle birlikte çalışacakları programlara öncelik tanınmalıdır. • Çocuklukta şiddete maruz kalma, alkol ve uyuşturucu kullanma gibi risk faktörlerini ortadan kaldırma programlarına yatırım yapılmalıdır. • Kadın, erkek farkı gözetilmeden mikrofinans, tarım, su ve hijyen ve diğer kalkınma programları teşvik edilmelidir. • Şiddet mağdurlarına bakım ve destek sağlayan programlara kaynak akıtılmalıdır. • Medya ile işbirliği yapılarak, şiddetin kınanması, şiddet gören kadın ve kız çocuklarına yönelik önyargılı yorumlardan kaçınılması sağlanmalıdır. • Özellikle kadın hakları konusunda faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle işbirliğine gidilmelidir. 5. ARAŞTIRMAYA, VERİ TOPLAMAYA VE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA YATIRIM YAPMAK Bugün yetersiz sayılabilecek ölçekteki veriler, kadına yöneltilen şiddeti durdurma konusundaki eylemsizliğe bir bahane oluşturmamalı. Yerel ve uluslararası örgütler var olan kanıtları anlamlı bir ölçeğe çıkarmak, yararlı olduğuna inanılan programları yaygınlaştırmak, bilimsel araştırmalardan elde edilen sonuçları uygulamaya dönüştürmekle yükümlüdür. Araştırmacılar ile programcılar arasında güçlü bir işbirliğinin kurulması zorunludur. Ancak bu yolla başarılı stratejiler oluşturulabilir. WHO gibi uluslararası örgütlerin topladığı veriler ile ulusal verilerin bir araya getirilmesiyle kaynakların dağılımı, şiddeti önlemeye yönelik projelerin geliştirilmesi ve bu yoldaki ilerlemelerin kontrol altında tutulması mümkün olabilir. Örneğin Batı Afrika ve Ortadoğu’da kadın sünnetleriyle ilgili verilerin yetersizliği bu bölgelerde uygulamaya karşı önlem alınmasını zorlaştırıyor. Bu hedefe yönelik izlenecek yol haritası: • Kadına şiddetin boyutlarını, risk faktörlerini ve sonuçlarını araştıran ulusal bazlı popülasyon alan çalışmaları her beş yılda bir tekrarlanmalıdır. • Ulusal yönetimler şiddetin sağlık sistemleri üzerindeki yükünü hesaplamayı bir yükümlülük haline getirmelidir. • Veriler, cinsel taciz, tecavüz, seks ticareti, kadın sünnetleri gibi tüm şiddet türlerini kapsayacak şekilde toplanmalıdır. • Şiddeti tetikleyen kilit yapısal bozukluklarla ve kadına şiddete göz yumulmasına yol açan sosyal normlarla mücadelenin nasıl yapılması gerektiği ile ilgili araştırmalara öncelik tanınmalıdır. • Sağlık sektörünün engelleyici çabalarından alınan sonuçların kârzarar analizi ile değerlendirilmesi gerekir. • Şiddeti durdurma programlarında kaynak dağılımı bilimsel verilere göre planlanmalıdır. • Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde araştırma kapasitesini artırılması çok önemlidir. Derleyen. Reyhan Oksay Avrupa Arkeologlar Birliği 20. Yıllık Kongresi İstanbul’da 76 ülkeden 2065 bilim insanının katılımı, 2253 bildiriposter sunumuyla kuşaklar boyu hatırlanacak başarılı bir “arkeoloji şöleni” 4. SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN ROLÜNÜ GÜÇLENDİRMEK Kadınlara ve kız çocuklara yönelik şiddet, çoğunlukla şiddetli ve kalıcı fizikselzihinsel sorunlara yol açtığından mağdur kendini hastanelerin acil servislerinde bulur. Oysa sağlık çalışanları bu konuda yeterli eğitim almadıklarından kendilerini yalnızca mağdurun tedavisinden sorumlu tutarlar. Fakat sağlık sektörü tedaviden çok, birinci elden şiddeti önleme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle klasik tıp eğitimi alan öğrencilerin, ebelerin, hemşirelerin bu gibi vakalarda ne gibi hizmet ve destek sağlayacakları konusunda ders almalarında fayda vardır. Sağlık çalışanlarının ayrıca çeşitli kültürel önyargılarından kurtulmaları için ciddi bir eğitimden geçmeleri gerekir. Örneğin doktor ve hemşirelerin yalnızca hastalıkları tedavi etmekle yükümlü oldukları inancını kırmak çok zordur. Ayrıca sağlıkçıların tacizi normal bir olgu gibi kabullenmeleri, başkalarının özel hayatlarına karışmayı tabu olarak görmeleri bu şekilde engellenebilir. Bu hedefe yönelik izlenecek yol haritası: • Doktorluk, hemşirelik, kamu sağlığı gibi alanlardaki öğretim programlarına, kadınlara yönelik şiddet konusunda uzun soluklu gözetim, yol gösterme ve destek sağlama yöntemleri ile ilgili dersler ilave edilmelidir. • Kadınlara şiddetin sağlık sistemleri üzerindeki yükü konusunda sağlık çalışanlarının yanı sıra kamuoyunda da farkındalık yaratılmalıdır. • Sağlık çalışanlarının şiddet vakalarına Nezih Başgelen, ArkeologEditör A ekonomik yapıları cinsiyet eşitliğini sağlayacak şekilde yeniden yapılandırmalı, ulusal planları ve bütçeyi bu doğrultuda düzenlemelidir. Şiddeti önlemenin inatla savunulması ve sürdürülebilir bir niteliğe kavuşturulması şarttır. Temel yaklaşım, eğitimi ve kadınları güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Sağlık çalışanları şiddet mağdurlarını teşhis etme ve destekleme konusunda eğitilmelidir. Şiddeti engellemeyi hedef alan stratejiler, çocuk bakımı, üreme sağlığı, akıl sağlığı, HIV ve alkol ve madde bağımlılığı gibi konuları da kapsamalıdır. Bu önerilerin kâğıt üzerinde kalmaması çok önemlidir. 2015 yılında sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınma modelinde, ka 3. ŞİDDETİ ÖNLEMEYE YÖNELİK YATIRIMLAR Sosyal ve hukuki iyileştirmelerin yanı sıra, toplumları kadın şiddetine karşı mücadeleye teşvik edecek doğrudan ve kesintisiz bir programlama da gerekir. İyi tasarlanmış müdahaleler doğru zamanda uygulandıklarında çok olumlu sonuçlar verebilir. En başarılı müdahaleler, çok sayıda girişimi içinde barındırır; birden fazla taraf ile aynı anda ilgilenir ve Kaynak:http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS01406736(14)618304/fulltext vrupa Konseyi ve Avrupa Birliği bünyesinde “danışman sivil toplum örgütü” olarak önemli bir konumu olan Avrupa Arkeologlar Birliği’nin (European Association of Archaeologists) 20. yıllık kongresi 1014 Eylül 2014 tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ile Prof. Dr. Turgut Saner’in eşbaşkanlığında İstanbul’da gerçekleşti. 60 ülkede 11.000’in üzerinde üyesi bulunan Avrupa Arkeologlar Birliği’nin İstanbul toplantısı “Birleştirici Denizler Sınırlar Ötesi İlişkiler” (Connecting Seas Across the Borders) ana teması çerçevesinde 76 ülkeden gelen 2065 bilim insanının 2253 bildiriposter sunumu, İTÜ’nün Taşkışla binası ile İTÜ Makine ve Tekstil Fakültelerinin de yer aldığı Gümüşsuyu Kampüsü ve İTÜ Bilim Merkezi’nde yapıldı. İstanbul kongresinde Avrupa kıtasının dışında Afrika, Güney ve Kuzey Amerika, Asya ve Avusturalya kıtalarından da bilim insanları gelmesi ve çoğu ülkenin ilk kez İstanbul’da EAA toplantılarında temsil edilmesi ilginçti. Çok geniş bir katılımın yanı sıra ele alınan konuların çeşitliliği, yan etkinliklerin zenginliği, katılımcıların daha önceki benzer organizasyonların aksine kente dağılmadan sürekli olarak kongre binalarında kalarak bilimsel tartışma ve bilgi alışverişi ortamını sürdürmeleri, toplantının beklentilerin de ötesinde çok canlı ve etkili bir şekilde sürmesini sağladı. Kongre ana teması “Birleştirici Denizler Sınırlar Ötesi İlişkiler” (Connecting Seas Across the Borders) olarak belirlenerek İstanbul’un AnadoluYakındoğu ile BalkanlarAvrupa, Karadeniz ile EgeAkdeniz kültür bölgelerinin bağlantı noktasındaki konumu ve böylelikle Avrupa uygarlıklarının oluşumunda bölgemizin taşıdığı önem vurgulandı. Ana temanın yanı sıra EAA İstanbul 2014 Kongresi’nin diğer konu başlıkları olarak: Arkeolojik Miras Yönetimi Teknoloji ve Toplumsal Tarih Doğal Çevre Ortamı ve Yaşam Kültürel Değişim Süreçleri: Çöküş ve Dönüşüm Dönemleri Arkeolojik Verilerin Elde Edilmesi ve Yorumlanması seçildi. Bu başlıklarla arkeolojide ve kültürel mirası korumada yeni kuramların ve teknolojik yöntemlerin ve özellikle arkeolojinin doğa bilimleriyle olan ortak çalışma alanının geliştirilmesi, bilginin toplumla paylaşılarak farkındalık yaratılması ve küreselleşen dünyada kültür varlıklarına yönelik yeni açılımların ele alınması hedeflendi. Böylece kongrenin hem arkeoloji ve kültürel miras olmak üzere iki temel alanda etkin olması, hem de kuram ve teknoloji bağlamında tartışma ortamının oluşturulmasını sağladı. Kongre sırasında Türkiye konulu 10 değişik serginin yanı sıra Bulgar bilim insanlarının da kendi ülkelerindeki arkeoloji ve kültürel miras çalışmalarını özellikle sualtı arkeolojisiyle ilgili araştırmaları tanıttıkları iki sergi katılımcılarca ilgiyle gezildi. Bu posterlerde yer verilen tarihöncesiyle ilgili Varna Kalkolitik mezarlığından 43 numaralı mezar ARKEOLOJİ VE KÜLTÜREL MİRAS ve zengin buluntuları ile Kazanlık yakınlarındaki bir tümülüste bulunmuş olan Trakya Kralı III. Seuthes’in bronz portresi benim de yakından ilgimi çekti. Ayrıca Karadeniz’de sualtında tespit edilen M.Ö. 5. binyıl ile 3. binyıl arasındaki tarihöncesi yerleşimlere ait sualtı kazıları ile Güney Akım Boru Hattı Projesi kapsamında tespit edilen batıklarla ilgili posterler bizler için özellikle ilginçti. Bunun yanı sıra dünyanın önde gelen arkeoloji ve kültürel miras enstitülerinin başkan ve yönetim kurulu üyelerinin katılması, yuvarlak masa toplantılarında güncel bilimsel konuların tartışılması, kongrenin bilimsel başarısında önemli bir rol oynadı. Ayrıca bazı kurumların yönetim kurulu toplantıları da kongre öncesinde, kongre mekanlarında gerçekleştirmeleri de dikkat çekiciydi. Bilim Komitesinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Zeynep Ahunbay ve Turgut Saner, İstanbul Üniversitesi’nden Nur BalkanAtlı, Boğaziçi Üniversitesi’nden Nevra Necipoğlu ve Koç Üniversitesi’nden K. Aslıhan Yener’in yanı sıra, EAA temsilcisi olarak Franco Nicolis, Robin Skeates, Mark Pearce, Monique van den Dries ve Dries Tys yer almıştır. Kongrenin hazırlanmasında ve yürütülmesinde “Yönetici Komite” olarak 21 kişi, “Düzenleme Komitesi” olarak da 18 kişi yanı sıra 12 araştırma görevlisi ile 117 öğrenci görev almıştır. EAA İstanbul kongresi kültürel miras ve arkeoloji bağlamında ülkemizde yapılmış en geniş katılımlı toplantı olmanın ötesinde, Avrupa’da da bu alanda son 45 yılın en büyük toplantısı olmuştur. Kongrenin İstanbul’da yapılmasını sağlayan ve eksiksiz bir organizasyon olması için büyük bir çaba gösteren İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan’ı bu başarıdan dolayı özellikle kutluyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle