Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör dergisinde. Dünyaya yakın konumu nedeniyle gezegen avı için mükemmel bir yer olacak. Dünyamıza daha yakın olan sadece iki yıldız sistemi var. Birincisi 1879’dan beri bilinen Alpha Centauri ve ikincisiyse 1916’dan bu yana bilinen Barnards Yıldızı’dır. Neredeyse yüz yıldan bu yana daha yakın bir yıldız sistemi bulunamadı. Yeni yıldız sistemi sadece zayıf ışığı nedeniyle değil, dünyadan bakıldığında Samanyolu’muzun galaktik diski önünden geçtiği için de geç bulundu. İki kahverengi cücenin bulunuşu bir tür detektiflik çalışmasının bir sonucu olmuş. WISE teleskopu bir yıl boyu tüm gökyüzünü defalarca ölçerken, Luhmann bu çekimlerde sistemin gökyüzünde çok çabuk gelip geçtiğini fark etmiş. Bu da sistemin dünyamıza çok yakın olduğunun bir işaretiydi diyen araştırmacı, ölçülen hareketlere göre sistemin eski buluntu yerini saptamış ve eski çekimlerle karşılaştırmış. Gökyüzündeki harekete göre de yeni sistemin dünyaya olan uzaklığını belirleyebilmiş. yaşa bağlı ölüm riski dikkate alınarak beden boylarıyla bağlantıları araştırılmış. Buna göre büyük ırkların kısa ömürlü oluşundan, erken yaşlanma değil hızlı yaşlanma sorumlu. Küçük ırklara kıyasla büyük ırklarda yetişkinlik döneminden sonra yaşlanma adeta “hızlı çekimde” gerçekleşiyor diyor Cornelia Kraus. Fakat bu büyük köpeklerin niçin erken öldüğü sorusuna sadece ilk cevap olabilir, çünkü hızlı yaşlanmada hangi faktörlerin sorumlu olduğunun da açıklanması gerekiyor. Bilim insanları hızlı yaşlanmayı, köpeklerin gençlik döneminde çok hızlı büyüyor oluşlarına bağlıyor. Bununla birlikte hangi fizyolojik mekanizmaların etkili olduğu ve büyük köpeklerin hangi sebeplerden dolayı erken öldükleri henüz bilinmiyor. (The American Naturalist). Sevgili okuyucularım, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı’nın 2012 yılı faaliyet raporu elime ulaştı. Büyük bir keyifle okuduğum bu raporun bazı önemli yanlarını sizlerle paylaşmak istedim. Aptalca sansasyon peşinde koşan basınımız, ülkemizde olan bazı güzel şeyleri sizlere bildirmiyor. Jeoloji Etütleri Dairesi’nin geçtiğimiz bir yıl içinde yaptıkları, ülkemizde olan güzel şeyler arasında. Çikletin iştahı keserek yemek yeme isteğini azalttığı sanılıyordu. Kısa bir süre önce gerçekleştirilen iki araştırmayla, çiklet çiğneme sayesinde gerçi günlük öğünlerin ve yenen abur cubur miktarının azaldığı, ama alınan toplam kaloride bir değişiklik olmadığı anlaşıldı. Hatta nane aromalı çikletlerin olumsuz bir etkisi de var: Nane tadı meyve yeme isteğini azaltarak, beslenme kalitesini düşürüyor (Eating Behaviors). Çiklet zayıflamaya yardımcı olmuyor Büyük köpekler daha hızlı yaşlandıkları için küçük cinslere kıyasla daha erken ölüyor (Göt Büyük köpekler niçin daha erken ölüyor? CBT 1358/ 7 29 Mart 2013 tingen Üniversitesi). Beden boyu ve yaşam beklentisi arasındaki negatif bağlantı fare, sıçan ve at gibi diğer hayvanlardan da bilinmektedir. Bir hayvan türünün temsilcisi ne kadar büyükse kural olarak daha erken ölüyor. Aynı şey köpekler için de geçerli. Mesela büyük bir buldog köpeği genelde yedi yıl kadar yaşarken, küçük bir kaniş iki misli uzun yaşayabiliyor. Fakat büyük köpeklerin daha erken yaşlanmaya başladıkları için mi yoksa hızlı yaşlandıkları için mi erken öldükleri şimdiye dek anlaşılamamıştı. Alman bilim insanları şimdi bu soruları daha yakından inceledi. Dünden bugüne özel yetiştirme ile iki kilo ila seksen kilo arasında değişen köpek ırkları yaratıldı. Araştırma çerçevesinde 74 köpek ırkından 50.000 köpek incelenirken özellikle de ırka özgü ölümlülük eğrisi, Arkeologlar Krallar Vadisi’nde dünyanın en eski güneş saatini buldu. Üzerinde saat çizgilerinin bulunduğu taş levha, iki kral mezarı arasında korunagelmiş. 3000 yıl kadar önce bu bölgede firavunların mezarlarını inşa eden işçilerin kulübeleri de bulunuyordu. Güneş saatinin işçilere çalışma sürelerini ölçmeye mi yaradığı yoksa mezar armağanı olarak mı mezara konduğunu henüz bilemiyoruz diyor bilimciler. Krallar Vadisi, Yeni İmparatorluğu’nun hükümdarlarına ait en önemli mezar yeriydi. Howard Carter 1922 yılında burada Tutankamon’un mezarını bulmuştu ama bugün bile hâlâ yeni mezarlar gün ışığına çıkarılıyor. Birkaç yıldır burada çalışan Basel Üniversitesi araştırmacıları bu kazı sezonunda ilginç bir buluntuya rastladı. Buldukları ince bir kireçtaşı üzerinde siyah boyayla on ikiye bölünmüş bir yarım daire çizilmiş. Yaklaşık 16 santimlik ana çizginin ortasında ise bir delik bulunuyor. Tahminlere göre buraya, gölgesi saatleri gösteren ahşap veya metal bir çubuk yerleştiriliyordu. Her saat açısının ortasındaki küçük noktalar ise daha ayrıntılı zaman ölçümüne yarıyordu. Güneş saatinin kimler tarafından kullanıldığı kesin bilinmiyor. Saat mezar armağanı olarak bırakılmış olabilir. Çünkü kral mezarlarının duvarlarındaki resimli metinlerde, Güneş tanrısının yer altı dünyasına giden gece yolculuğu anlatılırken kesin zaman açıklamaları da verilmiş. Arkeologlar güneş saati dışında çok sayıda çanak çömlek parçası, kaplar, giysi kalıntıları hatta daha önce bilinmeyen bir kadın mumyası da buldu. KV64 mezarındaki bir lahitte yatan mumyanın 3000 yıldan eski olduğu sanılıyor. Lahitteki yazılardan kadının NehemesBastet olduğu anlaşılıyor ve unvanı da “Amun’un şarkıcısı” olduğuna göre bir tür rahibe olmalı. Arkeologlar kadının 22. Hanedandan Amun rahiplerinden birinin akrabası olabileceğini düşünüyor. Nilgün Özbaşaran Dede Dünyanın en eski güneş saati Raporu açar açmaz, ilk sayfada, Daire’nin misyonunu ve vizyonunu belirten birer ifade okuyucuyu selamlıyor: Misyon: Doğal zenginliklerin ortaya çıkarılmasına ve yeryüzeyinin doğru kullanılmasına temel olacak yerbilim araştırmaları yapmak. Bunu, vizyonu dile getiren ifade izliyor: Yer kabuğunu tanıyarak, tanımlayarak, tanıtarak bilgi ve değer üretmek. Bunlar dünyada ilk kurulan Büyük Britanya Jeolojik Servisi’nin 1835’deki kuruluşundan beri uygar ülkelerde kurulmuş olan jeolojik servislerin misyon ve vizyonlarıdır. Bu misyon ve vizyondur ki, uygar ülkeleri güncel uygarlık ve refah düzeyine yükseltmiştir. Bütün dünyada kömür aramak için kurulan Britanya müstemleke jeoloji servisleri olmadan bir İngiliz Donanması, o olmadan da İngiliz İmparatorluğu düşünülemezdi. Ama bu jeoloji servisleri kendilerine verilen öncelikli kömür arama işini yaparken çok daha geniş bir yelpazede jeolojik araştırmalar yaptı ve kendilerinden beklenenin kat be kat fazlasını verdi. Bizde 1935’te kurulan MTA da, Jeoloji Dairesinin misyonunda dile gelen amaçları gerçekleştirmek için kuruldu. 2012 senesinde, Jeoloji Etütleri Dairesi 24 proje tamamladı. Bunlar arasında yıllara bölünmüş olarak süregelen küçük ölçekli (1/100.000) jeolojik haritaların basımı sürdürülerek 2011’de 34 pafta (1’i ikinci baskı) harita yayımlandı. MTA Jeoloji dairesinin son yıllarda ciddi bir şekilde atağa kaldırdığı bu proje, tüm MTA’nın en önemli projesidir, çünkü diğer tüm proje ve yatırımların temelidir. Bu konudaki artan ivmeyi gözler önüne sermek için 1/100.000’lik paftaların 1986’dan beri gelişen yayınlanma hızlarına rapordaki verilere göre bir göz atalım: 1986 yılında yayımlanan pafta sayısı 5; 1987: 2; 1988: 14; 1989: 8; 1990: 6; 1991: 2; 1992: 4; 1993: 2; 1997: 33; 1998: 20; 2002: 29; 2005: 8; 2007: 21; 2008: 40; 2009: 30; 2010: 27 (22 adedi ikinci baskı); 2011: 34 (1 adedi ikinci baskı). Bu haritalar ülkenin hemen yarısını kaplıyor. MTA büyük bir hızla ülkenin tamamını 1/100.000’liklerle örtmeye gayret etmektedir. Bu arada mesela İstanbul’un 1/50.000’liklerinin dahî basılmış olduğunu söylemeliyim. Jeoloji Dairesi ayrıca 5361 adet 1/25.000’lik haritayı da sayısallaştırarak kendi içinde hizmete sundu. Bu hizmetin herkese açılabilmesi için Türkiye Jeolojisi Veri Tabanı (TJVT) projesi çerçevesinde çalışmalar ilerlemektedir. 5361 1/25.000’lik pafta Türkiye’nin neredeyse tamamını kapsıyor ve en azından bu konuda bizi ABD’nin bile ilerisine taşımıştır! Buna bağlı olarak MTA ayrıca tüm dünyanın jeolojisini 1/2.000.000 ölçeğinde bilgisayar ekranlarımıza getiren OneGeology (Bir jeoloji) uluslararası projesine de katıldı. Ayrıca ülkedeki diri faylar hakkındaki bilgilerin 1/25.000 ölçekli güncellemesi yapılarak bu bilgiler 1/250.000’lik paftalar halinde yayımlandı ve satışa sunuldu. MTA ayrıca tek tek Türkiye’nin önemli faylarının 1/100.000’lik atlaslarını oluşturmaktadır. Bunlardan Kuzey ve Doğu Anadolu Faylarıyla Ecemiş Fayı atlasları tamamlandı. MTA Jeoloji Dairesinin yaptığı projeler o kadar çeşitli ki, buraya sadece konularını almak bile epey bir yer işgal ediyor. Bu konuları en azından sayayım: Mağara ve karst araştırmaları, uzaktan algılama, heyelan, deprem ve faal tektonik, paleontoloji, volkanizma, jeolojik miras ve tüm bilgilerin coğrafi bilgi sistemlerine yerleştirilmesi. Kıymetli meslekdaşım, Jeoloji Etüdleri Dairesi Başkanı Dr. Erol Timur’un yolladığı yıllık faaliyet raporunu büyük bir coşku ve mutlulukla okudum. Başta kendisini ve dairesindeki tüm meslekdaşlarımı, onlara bu çalışma imkânlarını veren MTA Genel Müdürü dostum Mehmet Üzer ve MTA yönetim grubunu ve nihayet MTA’nın bağlı bulunduğu Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımız Taner Yıldız Bey’i candan kutlarım. Ürettiklerini kullanan bir meslekdaşları olarak hepsine şükran borçluyum. Sevgili okuyucularım: Dolaştığınız, gezdiğiniz, yaşadığınız yerlerle ilgili MTA jeolojik haritalarını alınız ve kendinizi ülkenizin taşıyla toprağıyla tanıştırınız. Hem zevk alacak hem yararlanacaksınız. MTA Ankara’dan hepimizin ayaklarının altındaki toprak parçasını, vatanımızı aydınlatıyor. O aydınlıktan yararlanınız. MTA Jeoloji Etütleri Dairesi’nin 2012 Yılı Faaliyetleri