Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR: Benzersiz zekâmızı benzersiz vücudumuza borçluyuz İnsanları bu kadar özel kılan nedir? Akla ilk gelen yanıt olağanüstü yeteneklere sahip beyinlerimizdir; kimsenin aklına bedenlerimizin de en az beynimiz kadar yetenekli olduğu gelmez. Oysa bedenlerimiz de beynimiz kadar övgüyü hak ediyor. New Scientist dergisi son sayısında bizi diğer hayvanlardan ayıran o eşsiz beynimizin evriminde vücudumuzun oynadığı önemli role dikkat çekiyor. Vücudumuzdan dökülen parçalar hâlâ bize mi ait? İnsanlar nereye giderse gitsin arkasında vücudundan bir iz bırakır. Bunlar saç kılları, deri hücreleri, ter damlaları veya idrar ve dışkı gibi vücudun atık maddeleri olabilir. Bu maddeler vücudumuzu terk ettikleri halde hâlâ bize mi aittirler? İnsanlar günde 50 civarında saç kılını kaybeder. Ancak ne kadar ter döktüğümüz, ne kadar deri hücresi yitirdiğimiz henüz bilinmiyor. Ayrıca günde ne kadar kulak kiri, tükürük, burun akıntısı, dışkı ve benzeri madde yitirdiğimiz konusunda miktar hesaplanmadığı gibi kimse bu konuda konuşmak bile istemez. Bildiğimiz tek şey vücut atıklarının içinde ne kadar DNA saçtığımız. “Kan ve semen en fazla miktarda DNA içerir” diye konuşan Henry C. Lee Adli Tıp Enstitüsü kurucusu Henry Lee, hangi vücut atıklarında ne kadar DNA olduğunu şöyle açıklıyor: “Bir mililitre semenin içinde 300.000 nanogram DNA vardır. Tükürükteki miktar bunun onda biri kadardır. Saç, kökü ile birlikte dökülmediyse DNA içermez. Bu da çok nadir görülür. Cinsel organların çevresindeki kıllar genellikle kökleri ile birlikte dökülür ve iz sürmek için ideal bir malzeme oluştururlar. İdrarda çok az miktarda DNA kalıntısı bulunur. Ayrıca dışkıda da DNA izi bulmak kolaydır. Ne var ki idrar ve dışkı gibi atıklarda DNA araştırılması nadiren yapılır.” Şaşırtıcı olan, dokunulan nesnelerin üzerinde bırakılan deri hücrelerinde de fazla miktarda DNA bulunmaması. Dokunma ile arkada bırakılan iz daha çok ter kalıntılarıdır. Vücudumuzdan dökülen malzemelerin etik, yasal ve felsefi boyutu ile ilgili soruların başında bunların hâlâ bizim bir parçamız olup olmadığı gelir. “Olayın yasal boyutu net değildir” diye konuşan İngiltere’deki Edinburgh Üniversitesi’nden Graeme Laurie, “ Genel görüşe göre, çevremizde bıraktığımız vücut atıkları veya hücreleri ‘terk edilmiş’ olarak değerlendirilir. Dolayısıyla avukatlar, söz konusu insanın bunların üzerinde en ufak bir hak iddia edemeyeceğini savunuyor.” Bu sorun ABD’de ciddi sorunlara yol açıyor. Lee bu sorunlara şu örneği veriyor: “Eğer bir erkekseniz ve bir kadın ile cinsel ilişkide bulunduysanız, semen artık size ait değildir. Tümüyle kadına aittir. Benzer şekilde bilgisayar klavyesinde veya telefon ahizesinde bıraktığınız vücut parçaları artık size değil, o cihazların bulunduğu şirkete aittir.” Başta İngiltere olmak üzere bu konudaki yasal düzenlemeler oldukça belirsizdir. Laurie, bir şeyi terk etmek için önce niyetin olması gerektiğine dikkat çekerek, “Ayrıca genetik malzemeyi onay almadan kullanmak hem ABD’de hem de İngiltere’de suçtur” diyor. safeleri kat etmelerine yardımcı olacak şekilde evrilmişti. Ancak insanlar kutuplara doğru ilerledikçe boyları kısaldı ve kütleşti. Bunların göğüs kafesleri ve kalça kemikleri genişlemişti. Amaç, ısı kaybına engel olacak şekilde yüzey alanını azaltmaktı. Tropik bölgelerde ise vücutlar olabildiğince küçülmüştü; amaç ilk başta ısı üretimini minimumda tutmaktı. Bugün de aynı ilkeler geçerli olmakla birlikte, boyunuzun ne kadar olacağı ile ilgili en doğru tahmini yakın aile üyelerine bakarak yapabilirsiniz. Genetik faktörü boy farklılıklarında % 80 oranında etkilidir (Nature Genetics, vol 40, p 489). Geriye kalan % 20’lik oran beslenmeye bağlıdır. Özellikle ilk 2 yılda. Bu % 20’lik kısım türlerin bütün olarak daha uzun boylu olmalarını açıklar. Örneğin ortalama bir Hollandamı 1850’a göre 1990’larda 16 cm daha uzundu. Bunun en önemli nedeni sağlık hizmetlerinde ve beslenmedeki gelişmelerdi. Yine de sağlıklı, iyi beslenen Batılıların boylarının uzaması son 10 yıllarda giderek yavaşlıyor. Bu da genlerin bizleri ne kadar uzayacağımız konusunda sınırlandırdığını gösteriyor. Eğer boylar değişken ise kilo ve vücut şekli daha fazla değişkendir. Bir tahmine göre insanların ağırlıkları dünyada % 50 oranında değişiklik gösteriyor. Nereye giderseniz gidin bu trend aynı şekle doğru ilerliyor. Göbek çapı dünyanın her yerinde genişliyor. Bangladeş, Guatemala ve Hindistan gibi dünyanın görece yoksul bölgelerinde yapılan bir çalışma ortalama vücut kitlesi endeksinin arttığını ortaya koyuyor. Bu arada ilginç olan, zengin ülkelerdeki insanların şişmanlama hızı, yoksul bölgelerdeki insanların zayıflama hızından daha fazla olması. Bütün bu karamsar tablonun içinde iyi haber, ABD, İngiltere, İspanya, İsveç ve İsviçre’de obezite hızının plato yapması.. İ nsanlar pek çok konuda benzersizdir. Ancak fiziksel özelliklerimiz söz konusu olduğunda bazı hayvanların bizlerden daha üstün olduğunu kabul etmek gerekir. Örneğin bir şempanze insandan dört misli daha kuvvetlidir. Benzer şekilde atlama, zıplama ve jimnastik yeteneklerimiz açısından maymunların eline su dökemeyiz. Eğer bir Hayvan Olimpiyatları düzenleniyor olsaydı, değil madalya almak, yarışları tamamlamakta zorlanırdık. Ancak kendimiz küçümsemekte bu kadar da aceleci olmayalım. Sahip olduğumuz iki özellik bizleri kesinlikle altın madalyaya taşıyabilir. İkisi de bedenlerimizin ne kadar mükemmel çalıştığını kanıtlıyor; aynı zamanda sahip olduğumuz benzersiz zekânın da bunlar sayesinde evrilmiş olduğunu gösteriyor. İlk bakışta koşu da rakipsiz olduğumuz söylemek inandırıcı gelmeyebilir. Usain Bolt saatte 45 km hızla koşabilse de, bir çita bunun kolayca iki katı hıza çıkabilir; atlar, tazılar hatta şempanzeler bile bizi geçebilir. Mo Farah 2012 Olimpiyatlarında 10.000 metreyi 27.5 dakikada koşmuştu. Bir yarış atı aynı mesafeyi 20 dakikadan kısa bir sürede koşabilir. Ancak 10.000 km.’den sonra şartlar eşitlenmeye başlar. Maratonda ve daha uzun mesafelerde insanlar harikalar yaratır. Formda bir atlet, birkaç saat boyunca saatte İNSANLAR UZUN MESAFE KOŞUSUNDA RAKİPSİZ 20 km hızla koşabilir. Bu da bizleri vahşi köpekler, zebralar, antiloplar gibi doğanın en dayanıklı koşucularıyla birlikte aynı kefeye koyar. Bu yetenekleri ayaklar, bacaklar, kalçalar, omurga ve hatta göğüs kafesindeki 2 milyon yıllık anatomik uyuma borçluyuz. 2004 yılında iki biyolog, insan vücudunun uzun mesafe koşuları için evrilmiş olduğunu iler sürüyordu. Bunun nedeni de büyük bir olasılıkla avlanma (avı tükeninceye kadar koşarak takip etme) veya leş peşinde koşmaktır (vahşi köpekler ve sırtlanlardan önce ölü hayvanları bulmak için). CBT 1358/ 10 29 Mart 2013 Boylar arasındaki farklar karmaşık genetik mirasa ve erken çocukluktaki sağlık ve beslenme koşullarına bağlıdır. Genetik etki ise çok gerilere uzanır. 1.9 milyon yıl önce Afrika steplerinde yaşayan atalarımız oldukça uzun boyluydu (yaklaşık 1.83 m). Bunların bacakları uzun ve gövdeleri inceydi. Bu özellikler yiyecek ararken uzun me Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist 13 Mart 2013 KEMİKLER • İskelet her 10 yılda bir tümüyle yenilenir. CBT 1358/ 11 29 Mart 2013 Maratonda altın madalya garanti olmasa da, cirit atmada insan rakipsizdir. Diğer primatlar da bir takım nesneleri büyük bir kuvvetle ileriye fırlatabilir ama hedefi tutturmakta zorlanırlar. Yalnızca insanlar mızrak veya taşı omzunu kullanarak büyük bir güçle ve isabetli bir şekilde fırlatabilir. Bu yetenek de yalnızca insan özgü bir takım fiziksel özelliklere bağlıdır; omuzların yüzü diğer maymunlara göre öne bakar ve rotasyon hareketi için daha büyük bir serbestiye sahiptir. Ayrıca el bilekleri de atma eylemi ne daha uygundur. New York’taki Stony Brook Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Paul Bingham, insan evriminde omuzları kullanarak ileriye bir şey fırlatma hareketinin kilit rol oynamış olabileceğine dikkat çekiyor: “Avlanmanın yanı sıra, uzaktaki avı öldürme yeteneği sosyal bir devrim yaratmıştır. Bu yeteneğin gelişmesiyle birlikte yalnızca güçlü kuvvetli olanların egemen olduğu düzen bozulmuş, hassas motor kontrolüne sahip bireyler de üstünlüğü ele geçirir olmuşlardır. Hassas motor kont• Yaşantımızın ilk 30 saatini tek bir hücre halinde geçiririz. rolü ayrca beynin gelişimini de hız• Bin bebekten biri diş ile doğar. landırmıştır.” • İnsanların % 6’sı ikiden fazla göğüs ucu vardır. Genellikle bu ekstra Uzaktan öldürme yeteneği sayegöğüs ucu genellikle sol tarafta bulunur ve daha çok erkeklerde bulusinde işbirliği gelişmiş ve uygarlığın nur. yolunu açan sosyal ağlar güçlenmeye • Her gün kanımız 19.000 km yol kat eder. Bu da Dünya’nın çevresinin başlamıştır. yarısına eşittir. Dolayısıyla fiziksel özelliklerini• En hızlı nöronun üzerinde mesajlar saatte 400 km hızla yol alır. Bu da zin kıymetini bilin. İnsanlar, hayen hızlı Formula 1 yarış arabasından hızlıdır. vanlardan farklı bir yönde evrildiyse, • Çok az sayıda insanın parmak izi yoktur. Bu da çok nadir görülen bir bunun nedeni yalnızca gelişmiş beygenden kaynaklanır. Bu özelliğin görüldüğü ailelerden birinin 3 kuşağın ni değil, beynin bu kadar gelişmesigen yapısını inceleyen bilim insanları, parmak izi olmayanların SMARne uygun zemin hazırlayan bedensel CAD1 geninde mutasyon olduğunu gördü. özellikleridir. CİRİTTE ALTIN MADALYA GARANTİ Herkesin vücudu kendine özel Herkesin bir kafası, iki kolu, iki bacağı vardır, organları hep aynı yerdedir. Ancak şekil ve boyut olarak herkesin fiziksel yapısı farklıdır. Dahası kalıp olarak vücudumuz evrim sürecinde sürekli değişim geçirmiştir ve halen de geçirmeye devam ediyor. Bu bağlamda akla şu sorular geliyor: Modern insanlar ne derece ve niçin birbirinden farklıdır? Bir insanın vücudu hangi açıdan kendisine özeldir? Gelecekte insan vücudu neye benzeyecek? Bir insanı ilk bakışta diğerinden ayıran en önemli özellik boyudur. Dünyanın en uzun boylu insanı olan Hollandalılar (ortalama 1.84 m) ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşayan Mbuti Kabilesi (ortalama 1.37 m) arasında yaklaşık yarım metrelik bir fark vardır. Herkes bu ikisinin arasında yer alır. Avrupalı soyundan gelenlerde kadınların ortalama boyu 1.65 m, erkeklerin ise 1.78 m.’dir. İnsan vücudu, tepeden tırnağa kendini yenileme yeteneğine sahiptir. SAÇ • Kafanızdaki saçlar ortalama 67 yaşındadır. • Her gün saçınız 0.5 mm uzar. • Vücut tüyleri daha yavaş uzar; yaklaşık olarak günde 0.27 mm büyür. • Kaşlar kendilerini ger 64 günde bir yeniler. BEYİN Beynin korteks hücreleri yenilenmez; sizinle aynı yaştadır. Ancak hipokampusun sürekli olarak yenilendiğine ilişkin sağlam bulgular vardır. •Korneanın yüzeyini kaplayan ince tabakadaki hücreGÖZLER ler sürekli olarak yenilenir. Tamamen yenilenmesi 710 günü bulur. • Retinadaki hücreler yenilenmez. Yaş ilerledikçe görme sorunlarının artmasının nedeni budur. Ancak kök hücre tedavileri bozulan retinaları tamir etmeye başladı. • Bilim insanları loş ışığı yakalayan fotoreseptörleri yenilemeyi başardı. Ancak şimdilik laboratuvar kabında.. DERİ • Derinin yüzeyi birkaç haftada bir yenilenir. • Deri hücreleri hafif bir yaralanma sonrası kendini yenileme hızı dört misli fazladır. SİNİRLER • Hasarlı sinir hücreleri bir dereceye kadar yeniden büyür. Ancak bunun için sinir hücresinin gövdesi eksiksiz kalmış olmalıdır. • Bir yaralanma sonrası sini hücresinin yenilenme hızının günde 23 mm kadar olduğu sanılıyor. YAĞLAR • Bir yağ hücresinin ortalama yaşı 10 senedir. • Her yıl yağ hücrelerinizin % 10’u yenilenir. KARACİĞER • Karaciğer hücreleri her 300500 günde bir yenilenir. • İnsan karaciğerinin kendini yenileme hızı şaşırtıcıdır. Organın % 70’ini aldığınız zaman birkaç ay içinde normal boyutlarına gelir. • Cerrahların karaciğerin % 90’ını aldığı durumlar olmuştur, ancak tam iyileşme söz konusu olmamıştır. BAĞIRSAKLAR • Bağırsakların iç kaplaması her 23 günde bir yenilenir. • Bazı hücreler daha uzun ömürlüdür. Antimikrobiyal sıvı salgılayanlar 68 hafta yaşarlar. • El tırnakları her ay 3.5 mm TIRNAKLAR uzar. Ancak küçük parmağın tırnağı diğerlerinden daha yavaş uzar. • Ayak tırnakları her ay 1.6 mm uzar ve büyük parmağın tırnağı hepsinden hızlı uzar. KALP • Kalp vücudun kendini en az yenileyen organıdır. • 25 yaşındaki bir insan kalbinin her yıl yalnızca % 1’i yenilenir. Ancak bu oran yaşlandıkça azalır. • Normal bir yaşam süresinde kalbinizin yarısından azı yenilenmiştir. • Tat tomurcukları 10 günde bir yenilenir. AĞIZ • Parmak uçları kaza geçirirse yeniden büyür –en azından kısmen • En iyi sonuçlar çocuklarda görülür. Bir çocuğun parmak ucu birkaç ay içinde yeniden oluşur. • Bunun için tırnak yatağının bozulmamış; yerinde kalmış olması gerekir. Yeni parmak ucunda duyular tamdır; parmak izi de oluşur. • Bronkiyal tülerin iç kaplaması 210 günde bir AKCİĞERLER yenilenir. • Alveol denilen mikroskopik hava keseciklerinin ömrü KAN 45 haftadır. • Oksijen taşıyan alyuvarlar 4 ayda bir yenilenir. • Akyuvarların nötrofil denilen en yaygın tipi yalnızca birkaç saat yaşar. Lenfosit denilen diğer önemli tip ise her saniyede 10.000 hücre hızında yenilenir. KAS • Bir kas hücresinin ortalama ömrü 15 yıldır. VÜCUDUN KENDİNİ YENİLEME YETENEĞİ ELLER İNSANLARLA İLGİLİ İLGİNÇ BULGULAR İNSANLARIN KİLOSU DA DEĞİŞKEN COĞRAFİ KOŞULLARIN VÜCUDA ETKİSİ