17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Bilimde öncü kadınlar Osman Bahadır [email protected] Dijitalleşme bireyi zamanbağımsız bir hale getirdi. Dijital dünyada saatlerce süren deneyim bireye “dijital bir an” olarak gelmeye başladı. Dijital dünyada geçmiş, şimdi, gelecek yok! Tek bir şey var: Dijital Şimdi! Ada Lovelance (Layd Byron) lece iki insan arasında uzun süren değerli bir dostluk ve bilimsel arkadaşlık başlamış oluyordu. 1822’de Babbage, mekanik hesap makinesinin ilk biçimini tasarlamıştı. İngiliz Hükümeti başlangıçta bu projeyi finanse etti, fakat hesap makinesinin yapımında herhangi bir ilerleme görünmezken Babbage’ın sürekli olarak daha fazla para istemesi üzerine projeye olan mali desteğini geri çekti. 1837’ye kadar Babbage’ın düşüncesi, Analitik Makine adını verdiği daha genel amaçlı bir bilgisayar yönünde evrilmişti. Ada, Babbage’ın düşüncesini anlayan ve bu tür bir bilgisayar yapma potansiyelini inanılmaz önsezili bir vizyonla geliştiren birkaç kişiden biriydi. Analitik Makine’ye destek olmak için Ada, 1842 ve 1843 yıllarında dokuz ay boyunca çok sıkı bir şekilde çalıştı ve İtalyan matematikçisi Luigi Menabrea’nın bir hesap makinesi üzerine yazdığı yazıları ve tezleri İngilizceye çevirdi ve yorumladı. Gerçekte onun yazdıkları Luigi’nin araştırmalarından daha fazlaydı. Ada, sayısal veriler üzerine matematiksel işlemler gerçekleştirmek üzere Analitik Makine’nin operasyon kartları kullanması gerektiğini söylüyordu. O aynı zamanda makine ile Bernoulli sayılarını hesaplamaya yarayacak ayrıntılı bir metot tasarımı ortaya koydu. Bu tasarım şimdi dünyanın ilk bilgisayar programı olarak kabul edilmektedir. Kendisini analist ve metafizikçi olarak adlandıran Ada Lovelance, yaşamı sırasında bilgisayarlar henüz işlevsel duruma gelmemiş olmakla birlikte, genel olarak dünyanın ilk bilgisayar programcısı olarak görülmektedir. Ada sadece Analitik Makine’nin matematik potansiyelini göstermekle kalmadı, aynı zamanda, o dönemin çoğu uzmanları (Babbage da bunlara dahildi) sadece sayısal işlem kapasitesi üzerine odaklanmışken o makinenin sayısal hesaplamanın ötesindeki yeteneklerini de görebilmişti. Ada, Analitik Makine’nin genel enformasyon işlemlerini yapabilme yeteneğini tanımladı ve makinenin programlanabilme yeteneğini vurguladı. O aynı zamanda makinenin müzik parçalarını da ayırt edebileceğini ileri sürdü. Gerçekte Ada böylelikle 170 yıl önce bugünkü dijital müzik çağının müjdesini veriyordu. Ada Lovelace, 1852’de henüz 37 yaşındayken rahim kanserinden öldü. Software proğramlamanın anası olarak Ada’nın tarihteki yerini ve rolünü göstermek ve onurlandırmak amacıyla, yüksek düzey bilgisayar diline onun adı verildi. Ada Lovelance, dünyanın ilk bilgisayar programcısı olarak kabul edilmektedir. Dijital Şimdi ve Dijifreni Douglas Rushkoff, yeni kitabı Present Shock’ta (Şimdi Şoku) dijitalleşmenin getirdiği “her şeyi şimdide yaşama şokunu” irdeliyor. Dijital şimdi, “normal” şimdiden o kadar ayrı bir olgu ki bu ikisi arasındaki gerginliğin yeni bir şizofreni türü oluşturabileceğini de belirtiyor: “Dijifreni”! Dijitalleşme “şimdiki zaman hali”ni o denli dönüştürmüş durumda ki kişi dijital dünyadan kafasını kaldırıp da bir ara vermese, deneyimlemekte olduğu tüm o süreç (kaç dakika ya da saat sürerse sürsün) büyük tek bir şimdiki zaman haline geliyor. Yeni dönem bilgisayar oyunlarını düşünelim. Bilgisayar oyunları eskiden başlangıcı ve sonu olan şeylerdi. Kişinin yönettiği sanal kahraman bir dizi sorunlarla boğuşur ve tüm o sorunları aşarsa büyük mükafata kavuşur; oyun da biterdi. Yeni bilgisayar oyunları bitmek üzere değil, macera ya da dijital deneyim sürecini sonsuza dek yaşa(t)mak üzere tasarlanmış durumda. Sanal kahraman (avatar) üstesinden geldiği her sorundan sonra biraz daha güçleniyor, gelişiyor vb. Ancak oyunu oynama motivasyonu sona ulaşmak değil; avatarı daha da güçlendirmek, geliştirmek. Bu süreklilik hali TV dizilerine de sıçrıyor, şirketlerin iş yapış biçimlerine de. TV dizileri de artık belli bir sona ulaşmak üzere kurgulanmıyor. Öykünün dışındaki sebeplerden dolayı (reyting baskısı vb) eğer dizinin bitirilmesi gerekiyorsa, alelade bir şekilde dizi bitirilebiliyor. Şimdiki zaman hali, şimdizm, sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte daha da ivmelenmiş durumda. Yakın gelecek kavramı şimdizm ile birlikte “içinde bulunan an” seviyesine indirgenmiş durumda. Bırakın geleceği, yakın gelecek bile çok uzak bir olgu. Mayıs 2012’de Facebook borsada işlem görmeye başladığında tespit edilen bir eğilim var. Facebook hisselerini satın alan bazı yatırımcılar, satın aldıktan bir kaç dakika sonra, para kazanamadıklarını gördüklerinde, hisselerini ellerinden çıkardılar. Yanlış okumadınız birkaç gün değil, birkaç dakika. Bu süre şu an için pek çok insana anlamsız derecede kısa geliyor olabilir. Ancak sosyal medyanın bireyin gündelik yaşamı üzerindeki etkileri şöyle bir anımsandığında, gelecekte artık pek çok konuda “beklenti süresi”nin dakika seviyelerine ineceğini de öngörmek zor olmayacaktır. Şimdizm acaba insanın başına ilk defa mı geliyor? Güvenebileceği hiç bir kurulu düzene sahip olmadığı zamanlarda da insanoğlu, doğaya karşı ölüm kalım mücadelesi verirken “şimdi”de yaşamıyor muydu? İnsanın şimdiden uzaklaşmaya başlaması olasılıkla tarımı öğrenmesiyle başlamış olabilir. Yerleşik düzene geçerek tarım yapmaya başlayan insan, ilk defa bekleyecek bir şeye sahip oldu. Ektiği toprağın ürün vermesi! Bu süreç insanı bambaşka yerlere getirdi. İnsan “ne, nasıl” sorularından çok “neden” diye sormaya başladı. Dijitalleşme şimdi yeniden ancak farklı bir boyutta, zahirin de zahiri bir boyutta, insanı yeniden şimdi ile buluşturuyor. Bu yeni şimdinin bir farkı var. Dijital şimdinin süresi tüm bir insan hayatı uzunluğunda bile olabilir. Herhangi bir gelecek kaygısı duymadan, daha doğrusu kaygı duymaya vakit bulamadan yaşamak, ilk bakışta pek çok sorunu da (çözmeden de olsa) ortadan kaldırıyor; çünkü onları gereksiz, anlamsız kılıyor. Geriye çözülmesi gereken tek bir şey kalıyor: Ölüm! L CBT 1358/ 12 29 Mart 2013 ovelace kontesi, Augusta Ada King, daha yaygın olarak bilinen adıyla Ada Lovelance, 10 Aralık 1815’de Londra’da bir İngiliz soylusu olarak doğdu. O, ünlü romantik şair Lord Byron’ın (17881824) tek resmi kızıydı. (Lord Byron’ın evlilik dışı ilişkiden 1817’de bir kızı daha olmuştu). Fakat Ada, doğumundan birkaç ay sonra Kara Avrupa’sına giden ve 1824’te Yunanistan’da ölen babasını asla tanımadı. (Lord Byron Yunanistan’a gelerek Mora İsyanı öncesinde Osmanlılar aleyhine yazılar da yazmış ve Yunan Bağımsızlık savaşına aktif olarak katılmıştı. Savaş sırasında hummadan öldüğünde Yunanistan’da ulusal kahraman ilan Ada Lovelance edilmişti. Lord Byron, Yunanistan’a 1810’daki ilk gelişi sırasında Çanakkale’ye kadar gelmiş ve efsane kahramanı Leandros’tan etkilenerek Çanakkale Boğazı’nı yüzerek geçmişti). Annesi Anne Isabella Milbanke, kızının “tuhaf” ve ortada olmayan babasına benzememesi için elinden gelen her şeyi yaptı. Lord Byron’ın beğenmediği niteliklerinden uzak kalması için daha çok küçük bir yaştayken Ada’yı matematik öğretimine başlattı. Ada’nın yaşamı, hastalıklı anlar ve enerji patlamaları, şiir ve matematik yoğunlaşmaları, duygusallık ve akılcı hareketler arasındaki sürekli mücadeleler ve gelgitler şeklinde kendisini ortaya koydu. Bu karmaşık karşılıklı etkileşimlerin sonuçları, daha 1828 gibi erken bir tarihte Ada bir uçan makine tasarlamak üzere bilimle romantizmi karıştırdığında kendisini göstermişti. Ada, matematiğe olan büyük tutkusuna rağmen aynı zamanda dans düşkünüydü ve sosyal birisiydi. Kendisine “sayıların büyücüsü” diyen bilgisayar programlamanın mucidi Charles Babbage da dahil olmak üzere çoğu insanı güçlü bir biçimde etkilemişti. 1835’te Lovelace kontu William King ile evlendi ve ondan üç çocuğu oldu. Ada, çocukluğu boyunca ve sonrasında hep sağlık sorunları yaşadı. Örneğin 1829’da kızamık yüzünden aylarca hasta yattı. İlginçtir ki, Ada hastalığını matematikte güç kazanmak için bir ön gereklilik olarak yorumluyordu. Hatta biraz daha ileri giderek, kendi vücudunu, sinir sistemini programlayan moleküler bir laboratuvar olarak görüyordu. Onun bu tutumu, kısmen kadın bilimciler “paradoksuna” bir tepki olarak düşünülebilir. 19. yüzyılın başlarında bilimcilik henüz bir iş değildi ve büyük ölçüde de bir erkek meşguliyeti olarak görülüyordu. Erkek olmamasına rağmen Londra’nın seçkin topluluklarına ulaşabilir durumda olması, Ada Lovelace’ın çok işine yaradı. Ada’nın tanıdıklarından biri, ünlü araştırmacı ve bilim yazarı Mary Somerville idi. Somerville onu 1833’te Charles Babbage ile tanıştırdı. Böy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle