02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Hukuk Düşünürü Değerli Hocam Server Tanilli’nin anısına… CBT 1290/8 9 Aralık 2011 “Direnen Üniversite” yankılanıyor: “Sayın Hocam, akademinin sorununu açıkça ortaya koyan yazılarınızı hem blog’unuzdan hem gazeteden izliyorum/izliyoruz. romantik bir direniş’ biçiminde başlayan, giderek DEÜTF’de 10 gün önce ‘r yayılan bir eylemlilik var. Bu eylemlilik, kuşkusuz, farklı ajandalara sahip öğretim üyelerinin katılımıyla yürüyor gibi görünebilir, ancak yıllardır DEÜTF’de çalışan bir akademisyen olarak akademinin değersizleştirilmesi ve sağlık sistemindeki değişimin tıp fakültelerine (yalnızca tamgün üzerinden değil) etkisine odaklanan bir hareketlilik olduğunu söyleyebilirim. Çok taze bir yayın organımız da var. Akdeniz Üniversitesi’ndeki meslektaşlarımızın ürettikleri “Akademik Bilinç” düzeyinde değil ancak ilginç bir deneme. İlginize sunuyorum. Bir de önerim olacak, üniversiteler arasında bir iletişim ağı ve somut bir toplantı düşünebilir miyiz? Hareketlenmeye destek olabilir mi? Bununla ilgili tatsız ve yorucu bir deneyimim olsa da zamanın geçmekte olması nedeniyle yeniden emek vermeye hazırım, çevremizde çok sayıda destekleyecek akademisyen olduğunu düşünüyorum. Güdüleyici yazılarınız için içtenlikle teşekkür ederim, lütfen yaralarımıza parmak basmayı sürdürün (bunu bir hekim olarak özellikle diliyorum). Saygılarımla,” Prof. Dr. Alp Ergör “Sayın Hocam, İstanbul Üniversitesi’nden emekli, TÜBA’dan (eski deyimle) müstafi bir kişi olarak, bugünkü CBT’de yayımlanan ‘Direnen Üniversite’3 başlıklı yazınız için sizi içtenlikle kutlar, her satırına içtenlikle katıldığımı belirtir, böylesine önemli bir konuya değindiğiniz için teşekkür eder, kafanızaelinize sağlık der, iyi dilek ve saygılarımı sunarım.” Prof. Dr. Güven Arsebük Ümit Sarıaslan da yoğun emektubunu şöyle sürdürüyor: “(…)Soruyorsunuz, ‘Peki, bu direnmek görevi niçin daha çok bize Üniversite’ye (ÜS)düşüyor?’ Yanıtı sonra: ‘Bilmek, bilebilecek durumda olmak; bilebilmenin koşullarına başkalarından daha çok sahip olmak bize bu sorumluluğu direnme’yi (ÜS) yüklüyor da ondan.’ Bu kadar açık işte, sürüyor tarihin uyarıcılığı, yapıcılığı ve yaratıcılığı… Bütün tahrip ve tahrif çabalarına karşın hem de… Toplumu ve insanları yeni moda bir karanlığa kapatıp kilitleme çabasına karşın sürüyor. Evet, ‘Güneş yeniden doğacak. Doğmayacaksa ama, sevgili öğretim üyeleri, siz direnmenin erdemini kavrayamadığınız (direnmenin tarihsel/toplumsal/kültürel/düşünsel insanlık serüveninin dağarını sırtlayıp yaşamı sahiplenmek olduğunu düşünmediğiniz, direnmeyi ayak diremeyle, kuru inatla karıştırdığınız –ÜS) için, direnmeye uygarca (ÜS) cesaret yerine, birlikte sömürmeye cüret ettiğiniz için’, dahası, Bahri Savcı’nın sergilediği gibi, iktidar odaklarına payandalığa ve oradan nasiplenmeye kapılandığınız, halkın diliyle sel önünden kütük kapmayı marifet sandığınız için ‘doğmayacaktır’.(…)” Üniversiteler kıpırdanıyor ağırdan: DEÜ –“Sağlık çalışanlarının çığlığı, sağlık çalışanlarının gözü” Alakarga da ([email protected]) dördüncü sayısındaki “Büyüklere Masallar”da şu darbı meseli anlatıyor: “Diyarın birinde, ormanın içinde yorgun ve mutlu bir koca karga kondu ağacın dalına ‘uyumalıyım’ dedi.’Yorgunum, üstelik hafta sonu’. Kanatlarına sarılıp, sıcak derin bir uykuya daldı. Ormanda düzen değişmişti. Girişimler acildi, hayvanlar bir araya geliyordu. Ama yorgundu koca karga, üstelik hafta sonuydu. Uyumalıydı. Uyudu koca karga, kurtlar uyumadı, diğer kuşlar uyumadı. Avcılar uyumadı. Ağacın dalında bir başına koca karga uyuyordu. Avcılar onu yakaladıklarında diğer hayvanlar ardından ’konformist karga’ diyorlardı…” Bir de Alakarga yayımladı Lima Bildirgesi’ni sayfalarında ardı arkasına: Okuyunca göreceksiniz ülkemizde siyasetin bilimi ve üniversiteyi nasıl maskaraya çevirdiğini, Lima’yı nasıl lime lime ettiğini! Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği “A kademi k Bil inç”te (www.akdoud.org.tr) şunları söylüyor: (…)YÖK, adaylarla mülakatlar(!) yapmakta ve belirlediği herhangi üçünü Cumhurbaşkanına sunmakta ve rektör ataması bu üç adaydan herhangi birisi olabilmektedir. (…)Bizlerin oylarının anlamlı olmasının tek bir yolu vardır: Çoğunluk oyunu almadan atama ile rektörlük makamını kabul edeceklere oy vermemektir. Böyle bir aday yok ise de hiç oy vermemektir. (…)Ayrıca ülkemizin önde gelen bilim insanlarının TÜBA konusunda gösterebildikleri onurlu duruş bize umut vermektedir. Üniversitemizi oluşturan öğretim üyelerinin her birinin çoğunluk oyunu almadan rektörlük atamasını kabul etmeyecek onurluluğu gösterebilen kişilerden oluştuğu günler elbette gelecektir.” Biliyorum, direnmek için bunlar çok az, ama böyle başlıyor başını kaldırmak, bir güneşe doğru! ‘Romantik Direniş’, ‘Alakarga’, ‘Akademik Bilinç’ Üniversitelerimizde Bilimsel Yayın Sıralaması: 2010 Yılı Verileri B Bilimsel yayın sıralamaları ile ilgili veriler Anadolu üniversitelerinin belirgin üstünlüğünü ortaya koyuyor. Bu tür verilerin çeşitlendirilerek oluşturulması ve değerlendirilmesi ülkemizde bilimsel gelişmenin görünürlüğünü sağlaması bakımından çok önemli. Derin Orhon, [email protected] 27.364 bilimsel makale yayımlanmıştır. Üniizlere, üstümüze çöken yoğun cehalet versitelerdeki öğretim üyesi sayısının 3 ile 2606 bulutundan kaynaklanan yeni bir illet bu aralığında değiştiğini düşünürsek, dikkate alınlaştı: eleştiriye hazımsızlık. İlk tepkimiz ması uygun yayın parametresinin yılda öğretim eleştiri sahibine becerebildiğimiz ölçüde saldır üyesi başına düşen bilimsel makale sayısı oldumak, onu küçük düşürmeye, aşağılamaya çalış ğu ortaya çıkar. mak; daha sonra da hiçbir anlamlı veriye ulaşBuna göre, öğretim üyelerimiz ortalama maya gerek duymadan konuyu içi boş, bilgi yok olarak 2010 yılında ancak 0.65 makale (yaklasunu yuvarlak amma olabildiğince sert ifadelerle şık üç yılda 2 makale oranı) yayımlayabilmiştir. savunmak. Toplumun başka bir beklentisi ol Başta, bu oran çok düşüktür ve öğretim üyelemadığı için biz de gönül huzuru içinde konuya rinin en az yüzde 40’ının hiç yayın yapmamış olnokta koyduğumuzu düşünüyoruz. duğunu göstermektedir; yani, 0.65 yayın/ö.ü.yıl Bu tür olayların ibret verici bir örneğini geç oranı ancak çok yayın yapmış olanların katkısı tiğimiz günlerde yaşadık: Sevgili dostum Celal ile oluşabilmektedir: Ben de bu anlamda 2010 Şengör, Ahmet Hakan Bey’in köşesinde Türk yılında hiç yayını olmayan 13 meslektaşımın orüniversitelerinin düzeyini, tanınmış bir üniver talamasını üstlenmiş olduğumu söyleyebilirim. sitemizi* öne çıkartarak “kendi uslubu” ile eleş Ayrıca, üniversitelerde asli görevin bilimsel tirdi [1]. Birkaç gün sonra adı geçen üniversite araştırma olduğu dikkate alınır ise, biraz niyeti mezunlarının cevabı aynı köşede yayımlandı [2]: ve becerisi olan her öğretim üyesinden yılda bir Beklendiği gibi, yazının ilk bölümünde Celal bilimsel makale beklenebilir. Veriler, ülke olaŞengör, üzerinde uğraşılmış ve titizlikle seçilmiş “..aşırı elitist ama bu iddianın altını papyon takmak haricinde doldurmakta zorlanan biri..” benzeri yakışıksız ve tutarsız ifadelerle aşağılanmaya çalışıldı; daha sonra da üniversite hamasi sözlerle savunuldu. Mezunların üniversitelerine sahip çıkmaları her zaman takdir edilmelidir; ancak üniversitenin bilimsel düzeyini, mevcut olduğunu bildiğim somut verilerden bu ölçüde uzak bir şekilde savunmaya çalışTablo 1. 100 den fazla öğretim üyeli üniversitelerde mak, en hafif deyimi ile üzün2010 yılı bilimsel yayın oranı tü vericidir. Celal Şengör kanımca Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği en değerli birkaç bilim insanımızdan rak yayın düzeyimizi bir anda 40.000’lere taşıbiridir; bahsettiğim yazıdan herhalde ciddi bir ra yacak olan bu beklentiden ne kadar uzak olduhatsızlık duymamıştır ama akademik kurumlar ğumuzu göstermektedir. la ilgilenenlerin Celal Şengör ve benzerlerinin Değerlendirme, üniversitelerimizde görevli bilimsel kişiliklerinden bihaber olmaları çok va olan öğretim üye sayıları göz önünde tutularak him bir eksikliktir. iki grupta yapılmıştır. Birinci grubu oluşturan kaSıralanmaları söz konusu olduğunda, üni labalık (öğretim üye sayısı 100’den fazla) üniversitelerimizin karnelerinde mutlaka yer alması versitelerde ilk on kurum ile ilgili sonuçlar gerekli bilimsel verilerin başında “ilgili uluslar Tablo 1’de özetlenmiştir. Bazı köklü üniversiarası camiaya aktarabildikleri bilimsel bulgular” telerimizin ilk on içinde yer almadıkları görülya daha kolay anlaşılabilir tanımı ile, uluslararası mektedir. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü yayınlar gelmelidir. YÖK tüm üniversitelerimi 2010 yılında 1.27 yayın/ö.ü. oranı ile birinci sızin web of science (SCI, SSCI ve AHCI en rada yer almıştır. Tablo 1’ deki verilerin belirdekslerinde taranan) tabanında kayıtlı yayınla lediği ortalama yayın oranı 1.16 bilimsel marını yıllardır düzenli bir şekilde vermektedir [3]. kale/ö.ü (aralık: 1.00 – 1.27 yayın/ö.ü.) olarak Akademik camianın özenle göz ardı etmeyi hesaplanmıştır. tercih ettiği bu verilere baktığımızda 2010 yılı Öğretim üyesi sayısı 30 ile 100 arasında deitibarı ile ilginç sonuçlar görülmektedir. ğişen ikinci grupta ilk ona giren üniversitelerin 2010 yılında 42124 öğretim üyesinin görev benzer yayın oranının çok daha yüksek olduğu yaptığı ifade edilen 131 üniversitede toplam gözlenmektedir (Tablo 2): Başı 3.57 yayın/ö.ü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle