18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Tümörler floresanlı spreyle daha iyi görünüyor Bilim insanları dokulardaki kanser hücrelerini birkaç saniye içinde yeşil renkte ışıldatan floresanlı bir sprey geliştirdi. Bu işaretleyici gelecekte kanser ameliyatlarında tümör kalıntılarının ya da yayılmış kanser hücrelerinin daha iyi görünür kılınmasında yardımcı olabilir (Science Translational Medicine). Sprey, kanser kuşkusu taşıyan tüm dokulara kolayca uygulanabiliyor. İşaretleyicinin içindeki yeşil boyar madde kanser hücrelerinin yüzeyindeki bir enzimle reaksiyona girerek ışıldamaya başlıyor. Bu süreç tümörlü ve kansersiz doku arasında bir saatlik bir kontrast yaratıyor. Floresanlı sprey sadece büyük ameliyatlarda değil, örneğin biyopsi gibi endoskopik girişimlerde de kullanılabilecek. Bethesda Kanser Enstitüsü’nden Hisataka Kobayashi ile çalışan ekip, yeni geliştirilen işaretleyicisini hem insana ait hücre kültürlerinde hem de transgenetik farelerde test ettikten sonra, ışıldama etkisinin yumurtalık kanserinin on bir hücre diziliminde iyi seçildiğini görmüş. İşaretleyici rahim ağzı kanseri tümörleri için de uygun. Bu kanser türlerindeki hücreler üzerlerinde gammaglutamiltranspeptidaz enzimi üretiyor. Bu enzim flüoresanlı işaretleyiciyi ayrıştırarak etkinleştiriyor. Kanser hücrelerini floresanlı işaretçilerle renklendirme fikri aslında yeni değil. Bazı bilim insanları pankreas ve bağırsak kanserinin tümör proteinlerine kenetlenen antikor bazlı işaretleyiciler üzerinde araştırırken, diğerleri kanser hücrelerine ışıldayan genler aşılayabilmek için virüslerden yararlanıyorlar. Ancak bu işaretleyiciler damardan veriliyor ve etkinleşmeleri daha uzan sürüyor. Oysa yeni floresanlı işaretleyici cerrahi girişim sırasında kullanılabiliyor. Ve intravenüz işaretleyicilerde gerekli olan dozun sadece yüzde birine ihtiyaç duyulmakta. Bu da olası zararlı yan etki riskini düşürmekte. ki olta iğneleri de bulunmuş (Science). Buluntular ilk insanlardaki balık avlama tekniklerinin ne kadar gelişkin olduğunu göstermekte. Atalarımız bu yetenekleri sayesinde 50.000 yıl kadar önce okyanusun verimsiz adalarını aşarak Avustralya’ya yerleşebildi, diyor Canberra Ulusal Üniversitesi’nden Susan O’Connor. İnsanların o tarihlerde denizleri aşarak Avustralya’ya geldikleri biliniyorduysa da bugüne kadar balıkçılıkla ilgili neredeyse hiç kalıntı bulunmuyordu. Şimdiye kadar, atalarımızın sadece kıyıya yakın yerlerde mızrakla balık yakaladıklarını ya da midye ve diğer deniz ürünlerini topladıklarını gösteren kalıntılar vardı. Jerimalai mağarasındaki yeni buluntular, insanoğlunun 42.000 yıl önce kayıklarla açılarak da balık yakaladığını kanıtlıyor. Anlaşıldığı üzere olta balıkçılığı diğer açık deniz avlanma yöntemlerinden binlerce yıl sonra gelişmiş. Nitekim mağarada bulunan en eski olta iğneleri 23.000 yıl öncesine ait ve dünya genelindeki en eski olta kalıntıları. CTNNBL1 geninin bellek yetisiyle ilişkili olduğu ortaya çıkmış. Bu genin belli başlı varyantına sahip katılımcılar, sözcükleri başka gen varyantı taşıyanlara kıyasla daha iyi hatırlamış. Araştırmacılar CTNNBL1 geninin anlamını kontrol etmek için, Sırbistan’da bir araştırmaya katılan beş yüz kişide gen varyantları ve bellek ilişkisini karşılaştırmışlar. Burada da CTNNBL 1 gen tipini taşıyanların sözcükleri daha iyi hatırladıkları ortaya çıkmış. Ayrıca bilim insanları görüntüleme yöntemleriyle de söz konusu genin gerçekten de bellek için önemli olan beyin bölgelerinin etkinliğini çalıştırdığını görmüşler. Genin, bilginin depolanmasındaki etkisinin tam olarak ne şekilde işlediği sonraki araştırmaların konusu. ponya’daki deprem kurbanlarına yardım için bu yılın Haziran ayında 1721 yılına ait bir Stradivarius kemanı bir İnternet müzayedesinde 11 milyon Avro gibi bir rekor fiyata satıldı. Steven Sirr gelecekte bu fiyata bir daha ulaşılamayacağını söylüyor. Araştırmacının hedefi kemanların tam olarak nasıl işlediğini anlamak ve dünyanın en pahalı kemanını kopyalayarak genç müzisyenlerin beğenisine sunmak. Kopyalama işini Sirr ve ekibi, 1936 yılından bu yana Amerikan Kongre Kütüphanesi’nde bulunan 1704 tarihli bir Stradivarius ile denedi. Keman, bilgisayar tomografisine yerleştirilerek, binin üzerindeki tomografi görüntüsü stereolitografik verilere dönüştürülmüş. Bu verilerin yardımıyla de özel bir makinede çeşitli ahşaplardan kemanın ön ve arka yüzeyi ve salyangoz kısmı kesilmiş. Parçaların birleştirilmesi ve cila işi daha sonra elle yapılmış. Üç yüz yıllık Stradivarius’un birebir kopyası Pocahontas’ın 17.yy’da binin üzerinde enstrüman üreevlendiği kilise mi? ten Antonio Stradivari’nin kemanları günümüzde bile en iyileri olarak kabul edilmekte. Bunlardan birini bilgisayarlı tomografiyle inceleyen Amerikalı bilimciler, bu şe Bellek geni bulundu Basel Üniversitesi bilim insanları belleğimiz için önemli bir işlevi bulunan bir gen saptadı. Bu genin belli başlı bir tipine sahip insanlar sözcükleri daha iyi akılda tutabiliyor. Andreas Papassotiropoulos ve Dominique Querva in, 1000’i aşkın genç İsviçreli kadın ve erkekte genler ve bellek arasındaki ilişkiyi araştırırken, katılımcıların kalıtımındaki iki milyon bölgeyi analiz etmiş. Molecular Psychiatry dergisindeki habere göre bilim insanları, katılımcılara 30 kelimeyi okuduktan beş dakika sonra kaç tanesini hatırladıklarını sormuşlar. Bu şekilde kilde elde edilen verilerle “gerçek” bir Stradivarius üretti. Ancak kemanın üç yüz yıllık özgün modeliyle aynı sese sahip olup olmadığını Minnesota Mora Hastanesi radyologu Steven Sirr açıklamadı. 1644 ila 1737 yılları arasında İtalya’da yaşayan Antonio Stradivari tarihin en büyük keman üretici olarak kabul edilir. Kemanlarının gizi birçok kez incelendi. Anlaşıldığı üzere kemanın sırrı ahşabın kalınlığı, enstrümanın biçimi, cilası ve eğimi açısı gibi birçok faktörün kombinasyonuna dayanıyor. Ja Amerikalı bir arkeolog, efsanevi Kızılderili kızı Pocahontas’ın İngiliz göçmen John Rolfe ile evlenmiş olduğu yeri bulduğundan emin. Virginia eyaletindeki Jamestown kentinin güneydoğusundaki kazıklı yapı kalıntıları, Pocahontas’ın 1614 yılında tütün üreticisiyle evlendiği ilk Protestan kilisesinin kalıntıları diyor William Kelso. Arkeologlar kazı alanında çok sayıda iki metre derinliğinde kazık delikleri ve dört mezar kalıntısı bulmuşlar. Kelso’ya göre, yapının ölçüleri tarihi belgelerle uyumlu. Mezarlar ise kilisenin ilk rahiplerine, bir konta ve iki ordu kaptanına aitti. Arkeologlar bundan sonra ilk iş olarak mezarları açacaklar ve iskeletleri, eski vaftiz kayıtları ve tarihi belgelerle Araştırma Kelebekler kanat renklerine nasıl kavuştular? Kelebekler renkli kanat motiflerini 47 milyon yıl öncesinden boyar maddeyle değil nano yapılarla üretmeye başlamış. PloS Biology dergisindeki yazıya göre bu bilgi, Frankfurt yakınlarındaki Messel Çukuru’nda bulunan iyi korunagelmiş kelebek fosillerinden elde edilmiş. Anlaşıldığı üzere kelebekler milyonlarca yıl öncesinden karmaşık optik mekanizmalar geliştirmişler. Yapısal renkler birçok böcek, kelebek ve bazı kuş kanatlarında görülen parıltıyı ve yanardöner renkleri oluşturuyorlar. Bu renkler genelde hemcinsleri tanımaya yarayan veya düşmanları korkutan sinyal görevini görüyorlar. Bu nedenle bu tür renkler bilim insanlarına geçmişteki ve günümüzdeki hayvanlar hakkında değerli bilgiler verirler. Son olarak bulunan kelebek fosilindeki kanat pulları çok iyi korunageldiği için kanadın özgün renkleri yapılandırılabilmiş. Kalıntılar günümüzde kan kelebeği (Zygaenidae) olarak bilinen ve genelde metalik yeşil parlayan küçük bir kelebeğin ilkel bir akrabasıydı. Fosil ilk bakışta daha çok mavimsi gibi görünse de kelebeğin canlıyken sarımsı yeşil kanatlara sahip olduğu sanılmakta. Kelek kanadındaki yapısal renkler için önemli olan birbirinin üzerini örten yüz binlerce minik kanat puludur. Bunlar damarlar ve diğer nano yapılarla kaplıdır ve aralarında hava bulunan çok sayıda üst üste binmiş protein tabakasından oluşuyorlar. Pulların nano yapıları, üzerlerine düşen ışığın bölümlerini, farklı biçimlerde yansıtıyorlar. Bu şekilde pullar renkli görünüyor. Birçok yapısal renkte bu renk algısı bakış açısına göre değişir: kanat bazen mavi, bazen yeşil veya kahverengi görünür. Ancak fosil kelebekteki ilave nano yapılar bu yanardönerliği bastırıyordu. Anlaşıldığı üzere kelebekler tüm yönlerden aynı görünmek istiyorlardı, diyor Yale Üniversitesi’nden Maria McNamara. Açık deniz balıkçılığı 42.000 yıl önce başladı Doğu Timor’da ilk insanlar tarafından kullanılan bir mağarada bulunan balık kılçıkları ve olta kalıntılarından anlaşıldığı üzere, atalarımız 42.000 yıl önce açık denizde balık avcılığına başlamış. Aynı kazıda insanlık tarihinin en es CBT 1290/ 4 9 Aralık 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle