Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İşin püf noktası şu: “Spin ice” olarak bilinen kimi özel malzemeler çok düşük sıcaklıklarda “önlenmiş” bir manyetik durum sergiliyorlar. Atomları manyetik bir sıralamaya can atsalar da, bunu yapmalarını önleyen sıkı bir kristal yapının içine kapatılıyorlar. Ancak sıcaklığın biraz yükseltilmesi, tek başına bir atomun kutuplarını doğru yöne çevirerek bir domino etkisi başlatmasına neden oluyor. Londra University College uzmanlarından Steve Bramwell ve arkadaşları geçen Mart ayında kapasitörün manyetik özdeşinde uzun ömürlü tekkutuplu akımı saklamayı başardıklarını duyurdular. Bu da tam gelişmiş “magnetronlu” devre yönünde bir ilk adım sayılıyor. 5) NEREDE SON BULACAK? Evrenin Yazgısı En Parlak Zekâlıları Bile İkilemde Bırakıyor Albert Einstein’ın ününü daha da arttıran gafı, nihayetinde bir gaf olmayabilir. Ünlü fizikçi 1951 yılında yerçekiminin egemen olduğu bir evrenin işleyişini betimlemek amacıyla genel görelilikle ilgili denklemlerini oluşturdu. Çağının görüşlerine uydurmak için de, betimlenen evrenin büyüyüp küçülmediğini temin etmek üzere evrensel sabit olarak bilinen abartılı bir unsuru da denklemlere ekledi. Ancak kısa bir süre sonra Edwin Hubble uzak gökadaların bizden uzaklaştıklarını ve durağan evreni yerinden oynattığını ortaya koydu. Bilindiği gibi Einstein görüşünden çark etti. Şimdi olsa çark ettiği görüşten belki de çark etmezdi. 1998 yılında çok uzak süpernovaların bizden uzaklaşmakla kalmayıp, aynı zamanda giderek ivme kazandıklarının da ortaya çıkması yerçekimine karşı koyan gizemli bir “karanlık enerjinin” varlığına işaret ediyor. Şimdi anlaşılıyor ki, bu etkiyi yeniden oluşturmanın iyi bir yolu abartılı unsurun Einstein’ın evrensel reçetesine yine eklemekten geçiyor. Karanlık enerjinin ne olabileceği konusunda pek bir bilgimiz olmadığından olsa gerek, bu yaklaşım herkesin ilgisini çekmiyor. Kimi evrenbilimciler başka çözümleri destekliyorlar. Söz gelimi, dünya dev bir kozmik boşluğun ortasında yer alıyor olsaydı, yine uzak evrenin bizden uzaklaştığı yanılsamasına kapılabilirdik. Ancak böyle bir durum yüzyıllarca değer verdiğimiz ve dünyanın evrendeki yerinin hiç de özel olmadığını savunan “Kopernik ilkesinden” vazgeçmemizi gerektirirdi. Gerçek öyküyü belirlemek epey zaman alabilir. Ancak yukarıdaki satırlardan da anlaşılabileceği gibi, bilim çok ender olarak kutsal saydıklarını ayaklar altına almaktan kaçınır. Rita Urgan, New Scientist, 21 Mayıs 2011 D Ü N Y A G Ö ST E R G E L E R İ Küresel ısınma konusundaki kuşkular gideriliyor Küresel ısınmanın gerçekliği konusunda kuşku duyanların, aletlerin ölçtüğü sıcaklık kayıtlarına inanmıyor olmaları gerekir. Bu kuşkuları dağıtmak için üç önemli merkezden gelen ortalama sıcaklık kayıtları 150 yıldan beri bir araya getiriliyor. Bu merkezler NASA, NOAA (National Oceanic and Atmospheric Administration) ve HadCru’dur (İngiltere’nin meteoroloji birimi Met Office ile East Anglia Üniversitesi’nin İklim Araştırma Ünitesi işbirliği). Bu üç merkezin tümü de son yarım yüzyıldır karasal yüzeydeki ısınmanın 0.9 °C civarında olduğunu belirtiyor. Ancak işlenmemiş verilerdeki çok sayıda belirsizlik ve kullanılan yöntemler konusundaki kuşkular sonuçlara güvenilmesini engelliyordu. Şimdi Berkeley Toprak Yüzeyi Sıcaklığı analizlerine dayandırılan yeni bir çalışma, bu üç merkezin elde ettiği 0.9 derecelik sıcaklık artışını destekliyor. 20 Ekim tarihinde bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklanan sonuçlar, halihazırda jüri tarafından değerlendiriliyor. Söz konusu araştırmaya göre son 50 yılda toprak yüzey sıcaklığındaki artış 0.911 °C civarında seyrediyor. 15 kaynaktan toplanan verilerden oluşturulan bu sonuçlar yakında internet üzerinden yayınlanacak. Bütün bunlardan sonra küresel ısınma konusunda hâlâ kuşku duyuluyorsa, bilimsel çalışmaların hiçbir önemi yok demektir.