02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP “Bir entelektüel olarak Mustafa Kemal Atatürk” Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğünden açıklama: Cumhuriyetimizin kurucu, büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle bu yıl sabah saat 9.05 anma töreni yanı sıra öğleden sonra saat 14.30’da uluslararası nitelikte “Bir Entelektüel Olarak Mustafa Kemal Atatürk” uluslararası toplantı düzenlendi.. Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasında ve çağdaş kurumlarının oluşumunda Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir dünyasının, dolayısıyla aldığı eğitimin, okuduğu kitapların, ülkede ve dünyada tanık olduğu siyasal ve toplumsal gelişmelerin, fikir akımlarının ve düşünürlerin payı büyüktür. 1923’te ifadesini bulan ve bugüne dek değerleri sürdürülen Cumhuriyet uzun yılların birikimi olan bu düşüncelerin ürünüdür. Sabah saat 9.05’de anma töreninde saygı duruşu ardından Atatürk Enstitüsü Müdürü Zafer Toprak‘ın “Atatürk ve Darwinizm“ başlıklı konuşması yer alacak. Öğleden sonraki uluslararası toplantı ise ilginç bir konuda, çok değerli akademisyenlere evsahipliği yapacak. Gazetecibelgesel yapımcısı Mithat Bereket tarafından hazırlanan ve Atatürk’ün zihninde dolaşmak olarak da tarif edilebilecek 120 dakikalık bir belgesel, Atatürk konusunda uzman yerli ve yabancı 10 akademisyen ile yapılan söyleşilerle bu düşünce dünyasını mercek altına alıyor. 10 Kasım günü öğleden sonraki saat 14.30 da başlayacak toplantıyı bu belgeselin kısa bir versiyonunun sunumu ardından belgeselde yer alan değerli akademisyenden Prof. François Georgeon, Prof. EricJan Zurcher, Dr. Fabio Grassi, Prof. Dr. Talat Halman, Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Prof. Dr. Oktay Yenal, ve Prof. Dr. Zafer Toprak’ın katılımı ve katkılarıyla gerçekleştireceğiz. Yer: Boğaziçi Üniversitesi, Büyük Toplantı Salonu [Albert Long Hall] Mustafa Çetiner [email protected] www.mustafacetiner.com “BON POUR LE ORIENT” Bu söz 1960’lara kadar Batı’da üniversite eğitimi görmüş Doğulu öğrencilerin diplomalarında yer alırdı. Anlamı çok açıktır… “Doğu için iyidir” ya da “Doğu için yeterli”… Yani tam tercüme olmasa da asıl anlamı şudur. “Ohoo, Doğu için yeter de artar bile, ama Batı ülkelerinde hiçbir anlama gelmez”. Bu ünlü söz, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın web sayfasına önemli bir kadın hastalıkları ve doğum profesörümüzün yazdıklarını gördüğümde aklıma geldi. Bakın hocamız neler yazmış? “Eylül başında, İtalya’nın Milano kentinde, ESGO, Avrupa Jinekolojik Onkoloji Derneği kongresindeyiz. Kongre girişinde, kongreye katılan delegeler, ülkelere göre alfabetik sırayla listelenmişler. Listemizin başında ay yıldızlı bayrağımızı görüyor ve gururlanıyoruz. Önünde fotoğraf çektiriyoruz. İtalya ve Almanya’dan sonra en çok temsil edilen ülkeyiz… Kongre programını inceliyorum. Bizden ne oturum başkanı ne de konuşmacı olarak, maalesef kimseyi almamışlar… Koca bir ülkeyi, Avrupa’nın Almanya’dan sonra en kalabalık ülkesini, Türkiye’yi neredeyse yok saymışlar. Verdikleri istatistiklerin kiminde varız, kiminde yoğuz. Sayın Hocam, Bilim çevrelerindeki saygınlığınıza ve iyi niyetinize değer veriyorum, benzer hayal kırıklıklarını ben de yaşıyorum. Bu nedenle size bazı düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Biliyorsunuzdur, Dünya İlaç Pazarı 2010 yılında 693 milyar dolar büyüklüğüne erişti. Türkiye bu pazarın ilaç fiyatlarındaki düşüşe rağmen halen en önemli bileşenlerinden biridir. Dolayısıyla ilaç sektörünün davetlisi olarak uluslararası toplantılara çok sayıda hekimimizin katılıyor olması şaşırtıcı değildir ve bilim adına olumlu veya olumsuz bir anlam taşımaz. Siz ülke olarak ilaç sektörü için büyük bir pazarsanız ilaç firmaları da pazar koşulları gereği sizin çok sayıda hekiminizi çok daha sık kongreye davet eder. Ülke olarak biz bilimi “bilimsel üretim” değil, sadece “kongre” düzenlemek olarak görür ve sektörden aldığımız desteği kongreye katılmak ve “görsel anlamda çok başarılı” kongreler düzenlemek için harcarsak, ne yazık ki, sadece en çok kongre katılımcı sayısına sahip olmakla öğünmek zorunda kalırız. Büyük uluslararası kongrelerin sergi alanlarında büyük paralar ödeyerek derneklerimizi tanıtır, ama bilimsel programda bir tek dernek üyemizin bile yer almasını sağlayamayız. “Kardeşim, hep birileri bilim üretiyor, biz uyguluyoruz, peki, biz ne zaman üretmeye başlayacağız” diyenlerin seslerini keserek, “biz artık dinleyen değil anlatan olmalıyız” diyenleri susturarak uluslararası arenada var olamayız. Bilim nesneldir, objektiftir, değişkendir, süreğendir. Dünyaya bakışımız, bilim karşısındaki duruşumuzu etkilememelidir. Bilimin dili evrenseldir, üsttedir. İran’da da, Küba’da da, ABD’de de lösemi aynı temel prensipler ile tedavi edilir. Elbette bilimsel kuruluşlarımızın, derneklerimizin ülkemiz bilimine katkılarını yadsıyamayız, yapılan bilimsel çalışmaları, onları destekleyen kuruluşları küçümseyemeyiz, kongrelerin önemini yok sayamayız. Ancak bunlar yetmez, daha fazlasını yapmak gerekir. Uygar dünya içinde daha fazla yer almaya çalışmalı, bilgi üretmeli, birlikte çalışmayı öğrenmeli, kendimizi Batılılara dinletebilmeliyiz. Ülkemizin eğitilmiş bilim insanları, her platformda kaynaklarımızı uygun, doğru ve amaca yönelik kullanmayanlara, kullanamayanlara, kullanmak istemeyenlere, ne olursa olsun, kimden olursa olsun hoşgörü göstermemelidir. Tüm bilim insanları, Türk Tabipleri Birliği, Bilimsel Dernekler, Sağlık Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu, TÜBİTAK, TÜBA, üniversiteler, medya hep birlikte hareket etmeli, kaynakların adil ve akılcı kullanılmasına çaba sarf etmeli, üretimi teşvik etmeli, olduğumuz yerden daha da ileriye gitmemize katkı sağlamalıdır. Hepimiz üzerimize düşeni yapmaya artan bir enerji ve inatla devam etmeliyiz. bon pour le OriNe olursa olsun, Batı’nın bizim profesyonelliklerimizi “b ent” olarak görmesine artık izin vermemeliyiz. Bilim ve Ütopya Kasım sayısı kapak konusu: Evrimsel psikoloji, İnsan zihnine doğal seçilimle bakış.. Cinsiyet içi rekabet ve kıskançlık; Biyolojik doğa ve kültür ilişkisi; Uygarlık işgüdülerimizi baskılıyor mu?.. Diğer konular arasında şunlar var: Sovyet Marksizmi ve bilim tarihi; Rönesans aydınlanması, Aristoteles ve fizik. Türkiye’de atletizm kültürü. Türkiye’de bilim haberleri nasıl sunuluyor? Osmanlı öncesi Türk düşüncesinin temelleri üzerine. Bilimin felsefesi ve tarihi. Arkeogörüş. Doğa tarihinden notlar.. şoğlu: İlk kadın matematik profesörü Selma Soysal’ı yitirdik. Osmanlı’da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatcılık Rasim Haşmet BeyDr. İ. Arda Odabaşı Kaynak Yayınları İletişim bilimleri doktoru Arda Odabaşı Osmanlı’da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık Rasim Haşmet Bey adlı kitabında, Meşrutiyet dönemi (19081918) Osmanlısı’ndaki başlıca siyasi akımlardan olan TürkçülükMilliyetçilik ve Sosyalizm akımları eksenindeki hareketleri, dönemin tipik Osmanlı sosyalisti Rasim Haşmet Bey’in düşünsel ve siyasi yaşamı temelinde incelemekte. Kitaptaki başlıca konular, başlıkları itibariyle şöyle: • Meşrutiyet Selaniki'ndeki Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık • Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu • Yeni Hayat / Yeni Lisan Hareketi ve İttihat ve Terakki Cemiyeti • Rasim Haşmet Bey’in yaşamı ve eserleri •Rasim Haşmet Bey döneminin başlıca düşünsel ve siyasi akımları olarak Osmanlıcılık, Türkçülük, Sosyalizm ve Selanik’teki Sabetaycılık Dr. İ. Arda Odabaşı'nın kitabı, başta siyaset birimciler, siyasi tarihçiler, sosyalistler, Türk milliyetçileri olmak üzere, geniş bir okur kitlesinin ilgisini çekecek, kolay ve rahat okunan bir tarih araştırmasıdır. Kitaptaki konularla ilgilenen akademisyenler, bütün eğilimlerden siyasetçiler, gazeteciler ve basın tarihçileri, Türkiye Sosyalizmi üzerine araştırma yapanlar, tarih meraklıları, bu kitabın seslendiği kesimlerdir. CBT 1285/15 4 Kasım 2011 Kasım sayısında Alp Hamuroğlu’nun Reform mu, bölünme mi? Hıristiyan ‘Reformu’ incelemesi bulunuyor. Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Van Depremi’nden yola çıkarak Türkiye’nin diri fay yapısı ve depremsellik özellikleri ve neden bazı binalar yıkılırken, bazıları yıkılmıyor sorularına yanıt veriyor. Prof. Dr. E. Rennan Pekünlü: “Büyük Patlama söylencesi bağlamında bilim sosyolojisi”. Dr. Niyazi Yükçü: Astroloji neden bilimsel değil? Afşar Timuçin ile söyleşi: ‘Güzel’ nedir? İzlem Gözükeleş: Steve Jobs, Sadece meta üreticisi değil, şeytanın ta kendisi. Prof. Dr. Metin Sarıbaş, Biyoçeşitlilik Yasa Tasarısı’nı eleştirdi: Biyolojik çeşitliliğin korunması kimin umurunda? Doç. Dr. Firdevs Gümü Bilim ve Gelecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle