26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Diyabetin önlenmesi ve tedavisi Ciddi bir metabolizma bozukluğu olan diyabet hastalığı Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişide var, ancak bu kişilerin 1,5 milyonu diyabet hastası olduğunun farkında değil. Diyabet, müdahale edilmediği takdirde vücudun hemen hemen bütün organlarını etkileyebilir. Kontrol altında tutulamayan diyabet, körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde tahribata yol açabilir. Gebelik sürecinde kontrol altına alınamayan diyabet ise doğumsal bozuklukların görülme riskini artırır.Dr.Haytoğlu, diyabetin önlenmesi ve tedavisi konusundaki bilgileri soruyanıt şeklinde veriyor. Dr. Tahir Haytoğlu, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü • Kimler diyabetten şüphelenip doktora gitmeli? Tuvalete sık çıkma Ağız kuruluğu Hızlı kilo kaybetme Halsizlik ve çabuk yorulma belirtileri olan kişiler doktoruna başvurmalıdır. • Diyabetin tamamen iyileşmesi mümkün mü? Amaç; organ hasarlarının önlenmesi” Diyabet tedavisinde amaç; hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamanın ötesinde, diyabet nedeniyle gelişebilen kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği, göz problemleri, sinir hasarı ve iyileşmeyen yaralar gibi komplikasyonların önlenmesidir. Diyabet tedavisi, bir takım işidir. Merkezde hasta olmak üzere bu takımda; hastaya yardımcı olacak diyabet uzmanı endokrinolog, diyabet hemşiresi ve diyetisyen olmalıdır. Gerektiğinde hastaların göz, kalp, böbrek veya ayak problemleri için ilgili bölümlerle koordineli çalışmaya gidilmelidir. Diyabet tedavisinin bir numaralı amacı, yüksek kan şekeri seviyelerini kontrol altına almaktır. Bunu sağlayacak çeşitli yöntemler vardır. Bunlar: Sağlıklı besinler yemek Düzenli egzersiz yapmak Gerekli olması halinde ağızdan ilaçlar veya insülin kullanmak Kan şekeri ölçümleri yapmak • Diyabet tedavisindeki son gelişmeler nelerdir? Umut vaat eden yeni tedavi ya da deneysel tedavi yöntemleri neler? Son birkaç yıldır diyabet üzerinde yeni ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Yeni mekanizmalar üzerinden etki eden bu ilaçların bir kısmı ülkemizde de kullanıma girmiş bir kısmı ise yakın gelecekte girecektir. Şu anda kullanılan ilaçların her biri, diyabeti kontrol altında tutmak için bir araç görevi üstlenmiştir. Bu ilaçlar gruplandırılarak, farklı mekanizmalar ile etki göstermektedir. Ağızdan alınıp, farklı mekanizmalar ile etki gösterebilecek ilaçlar: 1. grup; insülin salgılanmasını artırmakta 2. grup; karaciğerde insüline hassasiyeti artırmakta 3. grup; kas hücrelerinin insüline hassasiyetini artırmakta 4. grup; yiyeceklerdeki karbonhidratların emilmesini yavaşlatarak, vücuda zaman kazandırmaktadır. 5. grup; insülinin salgılanmasına ve kullanılmasına yardımcı olan hormonların (inkretinlerin) kandaki seviyesini artırarak, veya o hormonlar gibi çalışarak etki göstermektedir. • Diyabette ilaç kullanımı nasıl olur? Diyabet hastalığı özellikle de Tip 2 diyabet, farklı evreleri olan bir hastalıktır. İlk dönemlerinde hasta diyabeti hiç ilaç kullanmadan, yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlıklı beslenme ile kontrol altında tutabilirken; zaman içerisinde bu yeterli olmayıp, hastanın ağızdan alınan bir ilaç kullanması gerekebilir. Tek ilaç ile diyabetin bir süre daha kontrol altında tutulması mümkün olabilir, bunun da bir süre sonra yetersiz kalması durumunda ikinci hatta üçüncü ilaç eklemesi gerekebilir. Kompleks bir hastalık olan diyabetin kontrol altında olması demek, sadece şeker kontrolünün sağlanması demek değildir. Kan yağlarının (lipidler, yani kolesterol ve trigliseritlerin) ve tansiyonun da kontrol altında tutulması gerekir. Bu da kişinin, şeker kontrolü için gerekli ilaçlarının yanında düzenli olarak tansiyon ilaçları ve bazen de kolesterol ilaçları kullanmasını gerektirebilir. Kişi bir anda kendini 45 ilaç alırken bulabilir. Bu nedenle diyabet hastalarının düzenli olarak doktorları ile ilaç kullanımı konusunu gözden geçirmeleri, aldıkları bütün ilaçları doktorlarına söylemeleri ve gerekli laboratuvar takiplerini düzenli aralıklarla yaptırmaları gerekmektedir. Diyabet hastaları, kronik olarak kullandıkları ilaçlarının yanında; soğuk algınlığı veya başka bir nedenle kısa süreli farklı ilaçlar da kullanmak durumunda kalabilir. Bu gibi durumlarda hastalar, kısa süreli ilaçların, düzenli kullandıkları ilaçlarla etkileşip etkileşmediğini doktorlarına sormalıdır. • Adacık nakliyle ilgili gelinen son durum nedir? Nakil her hastada işe yarar mı? Adacık nakli için yaklaşık üç kadavradan pankreas alınıp adacık hücrelerinin izole edilmesi ve hastaya nakledilmesi gerekmektedir. Hastaların da, organ naklinde olduğu gibi, bu hücreleri bağışıklık sistemi yok etmesin diye bağışıklık sistemini baskılayacak ilaçları devamlı şekilde kullanması gerekir. Bu durumda bile ortalama bir yıl sonra adacık hücreleri bağışıklık sistemi tarafından yok edilmekte ve kişinin tekrar insulin ihtiyacı doğmaktadır. Günümüzde adacık nakli araştırma safhasında olan bir tedavi yöntemidir. Yaygın kullanıma geçmeye hazır olmaması, hem yeterli sayıda pankreas vericisi olacak kadavra bulunmaması, hem de bir yılın sonunda kişiye tekrar nakil ihtiyacı doğmasından dolayıdır. Bu tedavi yöntemi daha çok tip 1 diyabet olan veya insulin salgılama kapasitesi iyice azalmış tip 2 diyabetli hastalar için uygun olabilecek bir tedavi yöntemidir. Tahir Haytoğlu • Diyabetin kesinkes ortadan kaldırılabilmesi için kök hücre tedavisi işe yarar mı? Adacık hücrelerinin kişinin kendi kök hücrelerinden elde edilmesi ve böylelikle kişiye bağışıklık sistemini baskılayacak ilaç kullandırma ihtiyacı kalmaması amaçlanan bir tedavi yaklaşımıdır. Böylelikle ihtiyaç halinde kişiye tekrar tekrar kök hücreden elde edilen adacık hücre nakli yapılabilecektir. Bu konuda araştırmalar devam etmekte ancak henüz daha yaygın kullanıma geçilecek safhada bulunmamaktadır. •Sizce bu hastalık tıpta yaşanacak ne türde bir gelişmenin ardından yok edilebilir? Tip 1 diyabet konusunda kök hücreden elde edilecek adacık nakli ile diyabetin tedavisi mümkün olabilecek gibi gözüküyor. Ancak diyabet hastalarının % 9095’ini oluşturan tip 2 diyabet için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Tip 2 diyabetin tedavisinden çok, önlenmesi yönünde risk faktörlerinin farkındalılığının arttırılması, obezitenin önlenmesi ve beslenme ve yaşam tarzı üzerinde genç yaşlardan itibaren kilo kontrolünü sağlayacak alışkanlıkların toplumsal olarak benimsenmesi ile ancak tip 2 diyabet görülme sıklığı azaltılabilir. Depremin yaraları ne kadar erken sarılırsa ruhsal etkileri o kadar azalır Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından Antalya’da düzenlenen 47. Ulusal Psikiyatri Kongresi kapsamında bir konuşma yapan TPD Genel Sekreteri Doç. Dr. Kaya, Van’daki depremin ardından dernek üyelerinden oluşan bir ekibin bölgeye hareket ettiğini ve bir Kızılay çadırında depremzedelere psikososyal destek vermeye başladıklarını kaydetti. TPD’nin bölgede yaklaşık 1 yıl kalacağını dile getiren Doç. Dr. Kaya, yardım çalışmalarına katılanlara ve sağlık çalışanlarına da destek vereceklerini, bunun da en az depremzedeye verilecek hizmet kadar önemli olduğunu ifade etti. Depremlerde en sık oluşan ruhsal bozuklukların, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve depresyon olduğunu söyleyen Kaya, bunda düşük eğitim seviyesi, deprem sırasında korkmak, enkaz altında kalmak, kurtarma çalışmalarına ka CBT 1285/17 4 Kasım 2011 tılmak, birinci derece yakınını kaybetmiş olmak, maddi kayıp yaşamak gibi etkenlerin rol oynadığını söyledi. TSSB’ye depresyonun eşlik etmesinin iyileşme oranını azalttığını dile getiren Kaya, şunları söyledi:’’Bireylerin ruh sağlığı hizmetlerine ulaşamamaları, yardım arayışında bulunmamaları, özellikle sağlık hizmetlerinden gereken zamanda yeterince yararlanamamış olmaları da süreğenleşmede çok önemli etkenlerdir.” İzleyen süreçte uzun süreli ve kalıcı bir sosyal destek sisteminin yaşama geçirilmesi gerektiğini anlatan Kaya, şöyle konuştu:”Bu durum sağlandığında bu afetin olumsuz etkilerini en aza indirecektir. İlk yapılması gereken ekip çalışması halinde krize müdahale, ruhsal ilk yardım, travmanın sonuçları ile başa çıkma becerilerini geliştiren eğitim çalışmalarını hayata geçirmektir. Kurtarma ekipler ve sağlık çalışanlarına yönelik eğitim yapılmalıdır. Bu bağlamda kriz merkezleri oluşturulmalı, tıbbi ve ruhsal destek çalışmaları beklenmeden yapılmaya başlanmalıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle