02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR KUZEY AMERİKA’DA İLK AVCILIK 14 BİN YIL ÖNCE Dünyamızdan yaklaşık olarak 450 ışık yılı uzaklıktaki büyük gaz gezegeni sadece iki milyon yıl yaşında. Bu da şimdiye kadar bulunmuş en genç gezegen demek. Astronomların tahminlerine göre LkCa 15b olarak isimlendirilen gökcismi yaklaşık olarak 50.000 ila 100.000 yıl önce tipik gezegen biçimini almaya başlamış. Gaz gezegeninin bebekliği Hawaii’deki Keck gözlemevindeki 10 metrelik teleskopla keşfedilmiş. Gezegenin, yıldız ve dış toz diski arasındaki geniş bir boşlukta bulunduğu anlaşılmakta. Gezegen Jüpiter’in altı misli kütleye sahip ve yıldızının etrafında, Uranüs ve Güneş arasındaki mesafeye denk gelen bir uzaklıkta dönüyor. Ancak bu noktacık bulutlarından oluşan bir görüntü. İnsanlar bu resimde kırmızı noktacıklar olarak görünüyor. Sistem eşyaları değil sadece hareketli objeleri yani insanları gösteriyor. Bu durum görüntülerin oluşturuluş şekliyle ilgili. Sistem her görüntüyü bir öncekiyle karşılaştırarak nelerin değiştiğini gösteriyor. Sistem en ufak bir hareketi bile kaydettiği için insanı mutlaka tanıyor. Sistemde Sbandından 2 ila4 GHz frekansındaki dalgalardan yararlanılıyor. Gerçi daha büyük dalga boyları duvardan daha iyi geçiyor ama bunları yakalamak için çok daha büyük bir alıcı gerekli ki bu durumda sistemin taşınabilir olması mümkün değil (Gregory Charvat). Radar sistemi yaklaşık 2.60 m büyüklüğünde. MIT araştırmaları sistemi altı metre uzaklıktan test etmişler ama sistem binanın on sekiz metre uzaklığında da işliyor. Hareketleri gerçek zamanlı ve saniyede 10.8 karelik görüntü veriyor. zervleri değerlendirecek şekilde ayarlayanlar gibi. İşte son araştırmada bu ayarın RAP2 12 proteini tarafından gerçekleştirildiği anlaşıldığı. Daha fazla RAP2 12 proteinine sahip olan tere bitkisi (Arabidopsis thalliana) selden daha iyi korunuyor. Dünyada tarım alanlarının yaklaşık yüzde 10’u, zaman zaman selden etkilenmekte. Kuzey Amerika’da neredeyse 14.000 yıl önce file benzer mastodon gibi büyük hayvanları yakalayıp öldüren avcılar yaşıyordu. Paleontologların ilkel bir file ait kemik kalıntısında buldukları kemiğimsi bir mızrak ucunu ayrıntılı bir şekilde inceleyen uluslararası bir ekip, buluntuyu 13.800 yıl öncesine tarihlendirdi. Sonuç, Clovis kültürünün başlamasından iki bin yıl önce Yeni Dünya’da avcıların bulunduğunu kanıtlıyor (Science). Clovis Amerika kıtasına yerleşen ilk insanlar olarak kabul ediliyordu. Tahminlere göre Clovis insanları son buz devrinde yaklaşık 12.000 yıl önce Asya’dan Bering boğazı üzerinden Amerika’ya geçmişlerdi. Fakat son yıllarda Amerika’nın ilk insanları olmadıklarını gösteren buluntularda artış oldu. Kemiğimsi mızrak ucu da bu kanıyı güçlendirmekte diyor Texas A&Üniversitesi’nden Michael Waters. Son buluntu Kuzey Amerika’da buz devrinden sonra otçul hayvanın yok oluşuyla ilgili yeni bir bakış açısı da sunuyor. Clovis kültüründen önce yaşayan avcılar olasılıkla bu hayvanların soyunu tüketmişlerdi. Kemiğimsi mızrak ucu, Washington eyaletindeki Olympic yarımadasındaki Manis buluntu yerine ait. Arkeologlar burada 1977 yılında bir mastadona ait iskelet bulmuştu. Kaburga kemiklerinden birinde ise kökeni ve yaşı önce tartışmalı olan bir kemik “şarapneli” dikkati çekmişti. Waters ve arkadaşları bu kemiği modern yöntemlerle yeniden inceledi. Sivri uç, kaburga kemiğinin 2.5cm. içine işlemiş.Anlaşıldığı üzere mızrak ucu kemiğe girdikten sonra sapıyla birlikte kırılmış. Mızrak ucu tamamı en az 27cm. uzunluğundaydı. Genetik analizler, kaburga kemiğine gömülen mızrak ucunun da mastadon kemiğinden üretildiğini göstermiş. Bu da insanların daha önce avladıkları hayvanların kemiklerinden alet ürettiklerini kanıtlıyor. Y ENİ RADAR SİST EMİ DUVARLARIN ARKASINI GÖRÜYOR Massachusetts Teknoloji Enstitüsü bilim insanları artık duvarların arkasını görebiliyor. Araştırmacılar binaya girmeden içini gösteren radar bazlı bir sistem geliştirdi. Ordu için geliştirilen sistem, bir el arabası üzerine monte edilen bilgisayar donanımı ve 21 antenden oluşuyor. Antenler iki sıra halinde. Alttaki on üç anten sinyalleri yayarken, üstteki sekiz anten ise geri gelen sinyalleri yakalıyor. Sinyal duvardan geçtikten sonra bir insana isabet ediyor ve geri yansıtılıyor. Böylece ekranda, binanın içinde yaşananlar kuş bakışı olarak bir videoda gösterilmekte. Bitkiler selde hücre solunumu ve buna bağlı enerji üretimi için gerekli oksijeni alamazlar. Fakat Alman bilim insanları şimdi bitkilerin selle başa çıkmalarına yardımcı olan bir protein keşfetti. RAP212, oksijen yetersizliğine uyum sağlamadan sorumlu olan önemli genleri etkinleştirmekte. (MaxPlanck Bitki Fizyolojisi Enstitüsü Nature). Seller, bitkilerin hücre solunumu ve buna bağlı enerji üretimi için gerekli oksijeni alamadıkları için genelde tüm ekinler çürür. Ama bitkilerin oksijen kıtlığıyla da yaşamalarını sağlayan mekanizmalar var. Mesela metabolizmayı re PROTEİN SAYESİNDE HAYATTA KALIYORLAR Danimarka Kanser Epidemiolojisi Enstitüsü araştırmacıları on sekiz yılı aşkın bir süredir cep telefonu kullanan 350.000 kişinin verilerini değerlendirdikten sonra, cep telefonunun beyin kanseri riskini yükseltmediği sonucuna vardı. Güncel verilere rağmen, cep telefonunun güvenirliğini sorgulayan araştırmalar da var. Mesela Dünya Sağlık Örgütü, yine de kanser riski olabileceği konusunda uyarıyor. Buna göre cep telefonu da kahveyle aynı kategoriye girmekte. Yani bir bağlantı ne kanıtlanabiliyor ne de geçersiz kılınabiliyor. Araştırma çerçevesinde incelenen 358.403 kişiden sadece 356 kişide glioma (beyin tümörü) ve 846 kişinin sinir sisteminde kanser saptanmış. İki değer de cep telefonu kullanmadan ortaya çıkabilecek değerler dahilinde yer almakta. Fakat yine de uzun vadede gerçekten de kanser riskinin doğup doğmadığının öğrenilmesi için yeni araştırmaların yapılması gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca cep telefonlarının çocuklar üzerindeki etkisi daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmalı. Nilgün Özbaşaran Dede CEP TELEFONU KANSER RİSKİNİ YÜKSELTMİYOR Araştırma İNSAN VE MAYMUN KÜLTÜREL KÖKLERİ PAYLAŞIYOR Kültür sadece insanda bulunan bir özellik değil. Orangutan topluluklarını inceleyen araştırmacılar, insansı maymunların da topluluk içinde öğrendiklerini birçok kuşağa aktardıklarını gösterdi. Böylece ilk kez insan ve insansı maymunun evrimsel köklerini paylaştıklarını kanıtlayan bir sonuç elde edildi (Current Biology). İnsanlar yeni davranış biçimlerini sosyal öğrenmeyle bir kuşaktan diğerine aktarır. Birçokları için insanda kültürün varlığı çevresine en iyi şekilde uyum sağladığını gösterir. Bu insan ve hayvanda farklıdır. Kültürün sadece insanlarda mı varolduğu yoksa daha derin evrimsel köklere mi uzandığı, bilimin çözülmemiş problemlerinden biriydi. Biyologlar yaklaşık on yıl önce, doğada yaşayan insansı maymunları inceleyerek, davranış motiflerinin coğrafi dağılımlarını dikkate almış ve davranışların tıpkı insanda olduğu gibi yeniliklerin kültürel aktarımı sayesinde oluşup oluşmadığını araştırmış. Davranışlardaki coğrafi çeşitliliğin kültürel mi olduğu yoksa genetik faktörlerin ve çevresel etkilerin bir sonucu mu olduğu açıklanamıyordu. Zürich Üniversitesi’nde Michael Krützen ile çalışan antropologlar Sumatra ve Borneo’da yaşayan dokuz orangutan topluluğunun davranış motiflerinin coğrafi dağılımını inceledi. Sonuca göre genetik faktörler veya çevresel etkiler, orangutan popülasyonlarındaki davranış motiflerini açıklayamıyor. Bazı şeyleri sosyal olarak öğrenmek ve aktarmak birçok kuşak üzerinden hem insanda hem de insanlı maymunda evrimle yansımıştır. Anlaşıldığı üzere kültürel davranış yetisi insansı maymunun uzun yaşam beklentisi ve değişen çevre koşullarına uyum sağlama ihtiyacıyla gelişti. İnsansı kültürün kökleri düşündüğümüzden çok daha derinlere iniyor. Bilimciler bir insansı maymun türü için bir araya getirilen en büyük veri yığınından yararlanarak, 100.000 saatlik davranış verisini inceledi, 150’yi aşkın orangutanın genetik profilini çıkardı ve uydu destekli uzaktan keşif sistemiyle de ekolojik farklılıklar hakkında bilgi topladı. Sosyal yapı ve davranış ekolojisindeki farklılıklardan sorumlu parametreleri incelediklerinde çevresel etkiler ve az da olsa genetik faktörlerin etkili olduğunu gördü. Bu şekilde ölçülen parametrelerin gerçekten de bir şeyler ifade ettiği ortaya çıkmış. Bu da onları genetik faktörlerin ya da çevresel etkilerin orangutanlardaki davranış motiflerini açıklayabilir mi sorusuna götürmüş. Yanıt hayır olduğu için, davranış çeşitliliklerindeki kültürel yorumlamanın orangutanlar için de geçerli olduğu sonucuna vardık diyor Schalk. CBT 1285/ 4 4 Kasım 2011 İlk kez bir gezegen, doğrudan doğumu sırasında gözlemlendi. Genç gaz devi hâlâ yoğun bir toz ve gaz kılıfıyla çevrili. Bu kılıftan yağmaya devam eden malzeme öncü gezegenin büyümesini sağlıyor. Bu kadar genç bir gezegenin doğrudan doğruya izlenmesi, yıldızından yansıyan ışığın, içinde ve çevresindeki toz diskinde yaşananları örttüğü için mümkün değildi (The Astrophysical Journal). Ancak özel bir teknik sayesinde yıldızın ışığı görüntülerden uzaklaştırılarak genç gezegen görünür kılınmış. DEV GEZEGENİN BEBEKLİĞİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle