16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan [email protected] İki türlü yalnızlık vardır. İlki, sizin herkesi ittiğiniz, “kendine aç” bir yalnızlıksa, ikincisi, kimsenin sizi istemediği, size bir hilkat garibesi gibi baktığı, “insana aç” yalnızlıktır. Yalnız Kalabilme Gücü “Kendi başına olma kapasitesi” başlığıyla, yarım asır önce yapılmış pek tanınmış bir konuşması bulunan psikanalist Winnicott daha çok ilkine yakın bir yalnızlık türünü ele almıştır. Bu durumda bebek, doğumdan itibaren annenin desteğini alır ve güven dolu ilişkiyi içine atarak onun desteğini kendi doğasına yerleşmiş bir kuvvet haline sokar. Sonraki yaşlarda kişi, edindiği bu kuvvetle yalnız kalabilme gücünü yükseltir. Çünkü onun annesi ötekilerden farklı olarak, turşuya girmiş tuz gibi ruhundadır. Winnicott’un bahsettiği yalnızlık, cinsel doyumdan sonra eşlerin, yatağın ayrı köşelerindeki doygun tek başınalıklarına denk düşer daha çok. Böyle bir kişinin, kalabalığın ortasında yalnız başına, yüceliği olan bir büst gibi dimdik durduğuna, zaman zaman insanların sinirini bozan ya da onları hayran bırakan aldırmaz tavırlar takındığına tanık oluruz; sanki cam bir fanusun içinde kendi heykelini perdahlıyor, herkes onu görürken, o kimseye bakmıyordur. Onun yalnızlığı savunma değil, saldırıdır adeta. Özgüven yükselten, yalnız kalabilme gücü veren, bunların sonunda güçlü ve gerçek dostluklar kurmayı beceren bu süreçten geçmeden az kişi yaşamda alnı dik durabilir. İkinci yalnızlık tipiyle ilgisizlik derecesinin, sade insanlar ve araştırıcılar arasında bu kadar benzer olmasının nedenlerine karşı ilgisiz kalmak, kendinden korkan o insan veya araştırıcılardan biri olduğumuzu kanıtlamak olur. İnsanlar, “insana aç” yalnızlardan kaçmaktadır. Nasıl para için yalvar yakar olan dilencinin önüne bir kul bir kuruş bile atmazsa, dostluk dilenene de kimse yüz vermez. Sanki soyluluğun gizli emaresiymiş gibi alınan “kendine aç” yalnızlık, tam da bu nedenle hepimize “daha değerli” görünür. Oysa ilkinde, işleri tıkırında bir adamın halter çalışmasına benzer bir durum varsa, ikincisinde, aç bir insanın harç taşımasına benzer bir konum var. Bir yazar olarak, harç taşıyan aç ameleyi görmeden geçmeyi, hiç aç olmamış fakat aç kalmaktan çok korkmuş bir zayıf olarak addedilmekten utandığımdan, “insana aç” yalnızlara ilgi duyuyorum. Zorunlu olarak yalnız kalan, “başkasına aç” yalnızların tümü her talepleri için ısrarlıdır ve bu ısrar karşıdakinin tavrından bağımsızdır, çünkü onlar, reddedilmeye o kadar alışmıştır ki, karşılarında reddedici bir yüz görmek istemezler, görseler de onu bıktırarak değiştirmeye heveslenirler. Bir uçurtmayı temel almış umutlarını, yere çakılana kadar taşımak isterler. Hayvanlara karşı serttirler örneğin, köpekleri insanlarla dostluk kurabiliyor diye özellikle sevmezler. En diplerindeki duyguyla, başka insanlardan kendilerini evrimsel olarak geri kalmışlık derecesinde ayırırılar, umutsuz ve acıklı bir çabayla eşitlik sözcüğünde kekeme olurlar. Düşkünlükte müzminleşmek, insanı kayış gibi yapar, yalnızlık korkusu onlarda, bütün başka duygulardan üstün gelerek başta utanç olmak üzere tanıdık her duyguyu ortadan kaldırır. Duygular kalktığında insan, ta kalbine kadar görünür bir hal alır ve onun için bedenen bilinen zevklerin tümü, insanca dokunulmanın, sarıp sarmalanmanın verdiği güvenlik duygusunun yanında gülünç kalır. Onlar, kendilerine ait bütün görüleri kaybetmiş olup benliklerinin yerine başkalarını geçirirler, hiçbiri, bu kendi benliği bile olsa, değersiz bir şeyi taşıyacak cömertlikte değildir! Derler ki, bebekler doğarken anneler ortadan dikine yarılır, bir yarı annede, öbür yarı da bebekte kalırmış; eğer bebekte kalan fazla olursa, bebek anneyi eritip içine alır, ortada anne kalmazmış, eğer annedeki yarım büyük olursa bu sefer de anne bebeği içine alır, bebek büyümeden kalırmış. “Kendine aç” yalnızlar, büyük yarımı alan bebeklerden oluşurken, “başkasına aç” yalnızlarsa küçük yarımı alıp ortadan silinen bebeklerden oluşurmuş. Onun için bazı bebeklerin üstünde bir anneyi yutmuş kadar oburluk varken, bazı kadınların üstünde de, oğlunu yemiş gibi duran korkutucu bir iştah vardır. “Başkasına aç” yalnızlık bir işe yarayacaksa, en çok bu “yiyici” kadından kurtulmak işine yarar, “kendine aç” yalnızlık ise daima yutulmuş bir kadını kusulmuş hale çevirmek için kullanılır! Yalnızlık sert bir şeydir, onun her türü, ciğere yerleşmiş verem gibi, zayıf bir ruhu daha zayıf yaparken kuvvetli bir ruhu daha da kuvvetli yapar. Bir kadından kurtulmanın da zaten iki yolu vardır: Zayıf olup tercih edilmemek ve kuvvetli olup başkasını tercih etmek. Aylık gökbilim takvimi: Eylül ayı boyunca Ay’ın evreleri resimde verildi (pembe renkte olanlar). Yeniay–ilk ve son dördün–dolunay evrelere tam ulaşma saatleri de belirtildi. Gece gökyüzü parlaklığı bu evrelerden kestirilebilir ve uygun gözlem geceleri seçilebilir. Resimde ayrıca, Ay’dan yardımlanarak gökyüzünü daha iyi tanıyabilmek için çeşitli Ay’lı gökyüzü sanal çizimleri ve saatleri de verildi; gerçekleri ile karşılaştırılabilir. Çizimlerde baskı kolaylığından uzay beyaz, siyahlar yıldız ve renkli olanlar da Ay ve gezegenlerdir. 30’luk seri film kareleri gibi bir aya toplu bakış ile yıldızların “duran”, gezegenlerin “yürüyen” ve Ay’ın da “koşan” olduklarını görmek olası... Satürn’dür. Satürn için de bir benzetme yapalım: 18 tanesi büyük olmak üzere şimdilik 31 uydusu ile Satürn’ün etrafında minyatür bir Güneş Sistemi var gibidir. Uranüs, ay boyunca Güneş’ten uzaklaşacağından görülme süresi de uzayacak. Gezegen akşam saatlerinden itibaren gece ve sabah saatlerine kadar 9 saat süreliğine teleskop eşliğinde görülebilir. +5.7 kadir parlaklıklı sönük gezegen ufuktan en fazla 44 derece yüksekte bulunacak. Uranüs doğudan batıya 140 derece kadar geniş bir aralıkta Kova (Aquarius) takımyıldızında (yıl sonuna kadar da aynı burçta) yer alacak. Takvim resimde 14–15 arası günlerdeki açık mavi gezegen Uranüs’tür. Gezegen ve bulunduğu burç gök atlasında belirtildi de. Neptün, ay boyunca Güneş’e yaklaşacağından görülme süresi azalacak şekilde akşam saatlerinden itibaren gece ve sonrasına kadar 7 saat süreliğine teleskop eşliğinde izlenebilir. +7.8 kadir parlaklıklı oldukça sönük gezegen ufuktan en fazla 34 derece yüksekte güneydoğudan güneybatıya 105 derece kadar geniş bir aralıkta Oğlak (Capricornus) takım yıldızında (yıl sonuna kadar da aynı burçta) yer alacak. Takvim resimde 11–13 Akşam Gece Sabah arası günlerde göMerkür (1–15; batıda) Jüpiter (güneybatıda) Satürn (tam doğuda) rünen mavi gezeVenüs (batıda) Uranüs (güneyde) Uranüs (güneybatıda) gen Neptün’dür. Mars (batıda) Neptün (tam güneyde) Neptün Gezegen ve bulun(güneybatıda) duğu burç gök atJüpiter (güneyde) lasında belirtildi. Uranüs (doğuda) Gezegenlerin görüleceği zamanlar ve yönleri mini çizelgede verildi. 2009 Dünya Astronomi Yılı ve güncel gökbilim haberler 2009 Dünya Astronomi Yılı etkinliklerle sürmekte... www.astronomi2009.org sitesinden ülkemizdeki veya www.astronomy2009.org adresinden de dünyadaki gelişmeler izlenebilir... biz de buradan duyurmaya devam ediyoruz: 1– Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nce bu yıl 812 Eylül tarihlerinde Onaltıncı Ulusal Profosyonel/Öğrenci Astronomi Kongreleri düzenlenmekte. Gökbilimcilerimizin ve gençlerimizin astronomi ve uzay bilimleri alanındaki güncel çalışmaları http://physics.comu.edu.tr/caam/uak2008 toplantı adresindeki programdan öğrenilebilir. 2– Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nce organize edilen Yüksek Enerji Astrofiziği Lisansüstü Yaz Okulu bu yıl 413 Ağustos tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi–İstanbul’da gerçekleştirildi. Günün astronomi resmi http://antwrp.gsfc.nasa.gov/apod/ sitesinde günlük olarak izlenebilir ki güne günaydın demenin en güzel adresi... Aynılarının Türkçemize kazandırılmışına da www.bulutsu.org/ggg/ adresinden ulaşılabilir. Gökbilimden Türkçemize bir katkı “Bir elime Güneş’i diğer elime Ay’ı verseler...” türündeki doğal gerçekliği olan özlü söylemlerin gerçekleneceği bu ay ki tarihleri: 17 Eylül Çarşamba sabahı saat 07:50; 18’i Perşembe sabahı saat 08:25 Meraklı okuyucularımız uzay içerikli benzer deyişleri iletirlerse onları da tarihlendirelim... Bu yazıda kaynakça olarak kısmen “The Astronomical Almanac 2008”den ve güncel gökbilim haberleri için de tüm Türk gökbilimcilerimizin ortak ileti haberleşme kanalından yararlanıldı. Bir de yakında yayımlanacak “Gökyüzü Atlası” isimli kitaptan gezegen bilgisi alıntıları yapıldı. Sonsuz büyüklüğün kapıları sadece sonsuz küçüklüğün kapıları açıldıktan sonra açılmıştır (alıntı). Evreni daha yakından/teleskop eşliğinde tanımak dileğiyle... CBT 1119/ 9 29 Ağustos 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle