Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HER KÖTÜLÜKTEN GENLERİ SORUMLU TUTMA DÖNEMİ BİTTİ Genetik Altın Çağ’a denge geldi: Kalıtım, sanıldığı kadar etkili değil: • Uzun yaşamak kısmen kalıtsal, ama genlerin insan sağlığı üzerindeki etkisi % 30; • İçinde yaşadığımız sosyal çevrenin ise sağlık üzerindeki etkisi % 15. Kötü çevreni değiştir! • Sağlıklı bir yaşam sürmemiz yüzde kırk oranında davranışlarımıza bağlı: Sigara, alkol, aşırı ve hatalı beslenme gibi kötü alışkanlıklar. • Tıbbi olanakların kalitesi ise sağlığımız üzerinde sadece yüzde on oranında etkili. • Sağlık araştırma bütçelerinin büyük kısmı, genetik araştırmalardan çok, beslenme ve spor projeleri gibi genetik olmayan faktörler için harcanmalı • Spor, en başta şişmanlık ve buna bağlı kalp/damar bozuklukları gibi hastalıkları önlüyor; uzun yaşamın esas nedeni insanların hareket etmeleriyle ilgili. enetik Çağa 21.yy’ın en önemli projelerinden biri kuşkusuz “İnsan Genom Projesi”dir. 2001 yılında sonuçlanan projenin eksikleri 2003 yılında tamamlandıktan sonra, genetik bilimi altın çağına girdi. Tıp ve biyoloji bilimindeki araştırmalarda kalıtım ve genler odak noktası haline gelirken insanlık için de yepyeni umutlar doğdu. Fakat öte yandan da iyi Kalıtımın gereğinden fazla kötü herşey genlerin niteabartıldığını, genetiğin yeni bir liklerine bağlandı, öyle ki uzmanlar Alzheimer’den din gibi herşeyi açıklayabileParkinson’a, kalp hastaceğine ilişkin görüşlerin doğru lıklarından kansere kadar olmadığını belirten Amerikalı birçok çok hastalığı tedabilim adamı Nicholas vi edebileceklerini açıkladılar. Hatta sağlıklı bir Christakis, genlerimizin kültüyaşlılık dönemiyle insanlar rün etkisiyle değiştiğine inanıyüz yıl hatta daha uzun yor. Doğuştan var olan her yıllar bile yaşayabilirlerdi. Araştırmalar sürdükolumsuzluk genlerle ilgili değil. çe, birçok hastalığın genHayatta olduğumuz süre içinlere bağlı olarak geliştiği de kalıtımımızı değiştiremeyiz, ileri sürüldü; hatta uyuşbunun yerine spor yaparım, turucu, alkol ve sigara gibi tüm kötü alışkanlıkların doğru beslenirim, uyku düzesorumlusu bile genlerdi. nime dikkat eder, sigara ve Fakat ne var ki son uyuşturucudan uzak durur ve yıllarda birçok araştırma ölçülü içki içerim. ekibi artık farklı sonuçlar koyuyor ortaya. İnsan kalıtımının çözülmesinden sonra genetik yapı planımızın beklenildiğinden çok daha karmaşık olduğu gerçi anlaşılmıştı, ama artık biliniyor ki durum çok daha karmaşık ve kimi bilim insanı kalıtımın sanıldığı kadar da etkili olmadığını söylüyor. Örneğin Amerikalı tıp profesörü Nicholas Christakis, genetik mirasın insan ömrü üzerindeki etkisinin çok fazla abartıldığı sonucuna varanlardan. Uzun yaşam sadece kısmen kalıtsal, son araştırmalar her şeyin genetik olarak belirlenmediğini göstermekte, diyor Christakis, Spiegel dergisinde (29/2008) yayımlanan ilginç söyleşisinde. Kimi genetikçilerin yüz yıl yaşayan insanların kanyüzde kırk oranında davranışlarımıza bağlı. Sigara, alkol, aşırı ve hatalı beslenme gibi kötü alışkanlıklar bunlar. Tıbbi olanaklarının kalitesi ise sağlığımız üzerinde sadece yüzde on oranında etkili. Christakis bu sonuçlardan yola çıkarak Amerika’daki sağlık kuruluşlarına ayrılan araştırma bütçelerini eleştirmekte. Bütçelerin önemli bir kısmının genetik araştırmalara ayrıldığından yakınan araştırmacı, aslında paranın örneğin beslenme ve spor projeleri gibi genetik olmayan faktörler için harcanmasını savunuyor. Gerçek hastalık nedenleri ve yatırımlar arasında önemli bir dengesizlik söz konusu. lığı ve mutlu olma durumu üzerinde etkili. ÇEVRENİ DEĞİŞTİR Mutlu insanlarla birlikte yaşamanın kişileri daha mutla kılacağına inanan Christakis, insanın davranış motiflerinin ve duygularının tıpkı kuş sürüsündeki gibi işlediğini söylüyor. Bir kuş sürüsünde sağa veya sola uçulacağına daha çok sürü karar vermekte. Profesör, bir araştırmasında birkaç grup insanın sigarayla ilgili görüşünü değiştirdiğini ve insanlar birbirleriyle sözleşmedikleri halde aynı anda sigara içmeyi bıraktıklarını kanıtlamış. Bu açıdan bakıldığında en etkilisi çevreyi değiştirmek. Üstelik çevrenin değiştirilmesi genleri bile etkilemekte. Daha önceki araştırmalar genlerin değişmesi için birkaç kuşağın bile yetersiz olduğunu ve 100.000 yıl önceki atalarımızla genetik açıdan özdeş olduğumuzu gösteriyordu. Bu sonuca artık i n a n m a y a n Christakis, örnek olarak bedenimizin yetişkinlik döneminde de süt şekerini değerlendirebildiğini gösteriyor. İnsanlar inek yetiştirmeye başlayınca süte sahip oldular. Ve bu şekilde sütü hazmedebilenler daha uzun yaşama avantajını elde ettiler. Gerçekten de üç Genleri gerçekte onarmak ila dokuz bin yıl önce mümkün olmadığı halde, araştırçeşitli mutasyonların bulunduğu anlaşıldı. malar için olağanüstü paralar Süt şekerini hazmetharcanmakta. Oysa genlerin ayrı me yetisi, kültürün ayrı incelenmesi yerine genlerin değişmesi nedeniyle, rastlantısal olarak elbir arada ne şekilde çalıştıklarının de edildikten sonra araştırılması gerekmekte. yaygınlaşmıştır. Bugüne kadarki araştırmalar, biyolojik türlerin ancak birkaç on bin yıl içinde çevrelerine yeniden uyum sağladıklarını gösteriyordu. Fakat bilim artık evrimin çok daha hızlı işlediğini ve kalıtımda önemli değişimler için birkaç yüz yılın yeterli olduğunu biliyor. Örneğin mukovisidoz geni, belli başlı enfeksiyon hastalıklarını atlatabilme yetimizle ilişkili. Kent yaşamıyla birlikte hastalıkların kolay yayılabileceği bir çevre yaratıldı. Buna bağlı olarak da mukovisidoz geninin belli başlı varyantları kalıcı olmuştur. Bu da kültürün kalıtımımızı değiştirdiği anlamına gelmekte. Christakis, kültürün genlerimizi değiştirdiği, şimdilik sadece bir gözlem olsa da huzursuz edici riskleri de beraberinde getirecek türden diyor. Araştırmacının kaygısı şu: Sosyal çevreler genetik açıdan elverişli insan grupları yaratabilir. Kentlerde daha entelektüel, daha iddialı olan yaşamın kentlileri daha akıllı yaptığını varsayabilir. Eğer bu doğru çıkarsa, birkaç nesil sonra kent yaşamının bu üstünlüğünü genlerinde taşıyan yeni bir kuşak doğar. Kırsalda yaşayanlara karşı oluşan bu üstünlük de çok şaşırtıcı ve kaygı verici bir gelişme olabilir. Nilgün Özbaşaran Dede Alışkanlıklarımız ve sosyal çevremiz daha etkili! G larında uzun yaşam genlerini aramalarını anlamsız bulan araştırmacı, bu arayışın genetik bir ön belirlilik ütopyasına uzandığını vurguluyor. Genetikçiler ne kadar uzun yaşayacağımızı açıklayan genler bulup, niçin öldüğümüzü öğrenebileceklerini düşünüyorlar. Genetik, yeni bir din gibi, neredeyse her şeyi açıklayabileceğine inanıyor, diyen uzman, bir de akla yatkın örnek veriyor. SİSTEM BİYOLOJİSİ Genleri gerçekte onarmak mümkün olmadığı halde, araştırmalar için olağanüstü paralar harcanmakta. Oysa genlerin ayrı ayrı incelenmesi yerine genlerin bir arada ne şekilde çalıştıklarının araştırılması gerekmekte. Bu amaçta sistem biyolojisi olarak isimlendirilen yeni bir araştırma alanı doğdu. Sosyal bilimlerde de benzer bir şekilde sosyal ağlarla araştıran bir disiplin oluşmakta. İnsanlar bir topluluğun oluşması için ne şekilde etkileşiyorlar? İster genler isterse insanlar olsun burada mesele küçük birimlerin büyük birimleri ne şekilde oluşturduğudur. En önemli araştırma alanlarından biri şişmanlık olan genetikçiler, yağ kütlesiyle ilişkili olan FTO geninin bir varyantını buldu. Uzmanlara göre anne ve babasından bu varyantı alan kişilerin şişman olma olasılığı yüzde 67 daha yüksek. Christakis’in bu konudaki saptaması da bir hayli ilginç. Genler, diyor araştırmacı, günümüzdeki şişmanlık salgınını açıklamıyor. Son otuz yılda genlerimiz hiç değişmedi, ama Amerika’daki şişmanların sayısı bu süre içinde ikiye katlandı. Demek ki artış daha çok sosyal faktörlerle ilgili. Gıda ürünleri ucuzladı ve içerikleri değişti. Birçok kent yaya ulaşımını neredeyse imkânsız kılacak şekilde planlandı. Bunlara ilave olarak araştırmış olduğunuz sosyal ağlar da var. Bir grupta şişmanlamak doğal karşılandığında insanlar şişmanlamaktan rahatsız olmuyorlar. Davranışlarımız deneyimlerimize ve yakın arkadaşlarımızın deneyimlerine ve davranışlarına bağlı. Bu çok da şaşırtıcı değil. Ama aynı zamanda arkadaşlarımızın, arkadaşlarının ve onların arkadaşlarının davranışlarına da bağlı. Yani davranışlarımız kişisel olarak tanımadığımız ve sosyal ağda bizde üç düğüm uzakta olan kişilerden de etkilenmekte. Sosyal ağlar örneğin şişmanlık, sigara içme alışkan UZUN YAŞAM VE HAREKET ETMEK İtalya’da gerçekleştirilen bir araştırma çerçevesinde dağ köylerindeki insanların yaşam süreleri incelenmiş. Bazı çiftçilerin tarlaları evleriyle aynı yükseltide yer alırken, diğer köylülerin tarlaları daha aşağıda bulunduğu için her gün aşağı inip tekrar yukarı çıkmak zorundaydılar. Tarlaları evlerinden aşağıda bulunanların daha uzun yaşadıkları görülmüş. Çünkü bu insanlar tarlalarına ulaşmak için daha fazla bedensel hareketliliğe zorlanıyorlardı. Demek ki uzun yaşamın nedeni genlerle değil, insanların hareket etmeleriyle ilgili diyor araştırmacı. Sporun, insan sağlığı üzerindeki olumlu etkisi ve en başta şişmanlık ve buna bağlı kalp/damar bozuklukları gibi hastalıkları önlediği, uzmanlarca kabul edilen bir gerçek zaten. İnsan Genom Projesi’nin gerçekleştirilmesinde önemli bir payı olan bilim ve iş adamı Craig Venter, kendi kalıtımını çözdüren ve bunu İnternet’te yayımlayan ilk kişi oldu. PLoS Biology dergisinde yayımlanan altı milyar harflik genomu başlı başına bir sansasyondu, ama sonucun içeriği çok daha ilginçtir. İnsanlar genetik açıdan sanıldığı gibi %99,9 oranında özdeş değil. Farklılıklar tahmin ettiğimizden yedi misli büyük diye açıklamıştı Venter 2007 yılında. Ama buna rağmen, kalıtım özelliklerini öğrendikten sonra kolesterol düşürücü almaya başladığını da itiraf etti. Bilim adamının babası 59 yaşında kalp enfarktüsünden ölmüştü. Venter, genlerinde önceden belirlenmemiş olmasına rağmen sonuçlardan ağır kalp sorunlarına yatkın olduğunu kanısına varmıştı. CBT 1119/12 29 Ağustos 2008 BÜTÇELER SPORA VE BESLENMEYE Christakis, Venter’in aksine böyle bir çabada bulun CBT 1119/13 29 Ağustos 2008 turucudan uzak durur ve ölçülü bir şekilde içki içerim. Bunları yerine getirdiğim zaman da kalıtım özelliklerimi öğrenmek için yüz binlerce dolar harcamama gerek kalmaz, diyor bilim adamı. Christakis elbette ki genetik bilimindeki gelişmeleri inkar etmiyor, ama gerçekleştirdiği araştırmalar ona, genlerin insan sağlığı üzerindeki etkisinin yüzde otuz olduğunu göstermiş. Ve doğuştan var olan her olumsuzluğun genlerle ilgili olmadığını söylüyor. Örneğin bir kadın hamileliği sırasında yetersiz beslenirse bunun sonucu çocuğun tüm yaşamını etkilemekte. Sağlığımız üzerinde yüzde on beşlik bir etkisi bulunan sosyal çevre ise, örneğin yoksulluk içinde büyüdüğümüz zaman kendisini gösteriyor. Fakat sağlıklı Amerikalı tıp profesörü Nicholas Christakis, genetik mirasın insan ömrü üzerindeki etkisinin çok fazla abartılbir yaşam sürmemiz dığı sonucuna varanlardan. mak istemiyor. Hayatta olduğumuz süre içinde kalıtımımızı değiştiremeyeceğimize göre bunun pek anlamı yok. Bunun yerine spor yaparım, doğru beslenirim, uyku düzenime dikkat eder ve dişlerimi fırçalarım. Sigara ve uyuş