24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Four Seasons’ın arkeolojik kazısı Sultanahmet Arkeolojik Parkı ve onun üzerinde inşa edilmeye başlanan Four Seasons Oteli’nin ek bölümleri hakkında bir süre önce Cumhuriyet gazetesi ile BilimTeknoloji dergisinde çıkan ve sit alanındaki yapılaşmayı açık veya örtük olarak destekleyen yazılar bu metnin kaleme alınmasını gerektirdi. Günkut Akın, gunkutakin@gmail.com lk yazı Danıştay’ın 14 Mart 2008 tarihli yürütmeyi durdurma kararıyla aynı gün yayımlandı. Dergi editörü Orhan Bursalı’nın önyazısında belirttiği gibi, yalnızca buluntuların öneminden söz eden, ancak üzerine inşa edilen otele hiç değinmeyen bir yazıydı bu. Doğan Kuban’ın imzasını taşıyordu. Daha sonra Kuban, görüşlerini Türkiye gerçekleri bağlamında gerekçelendiren bir başka yazı kaleme aldı. Bu konudaki yayınların sonuncusu ise, UNESCO Dünya Mirasını Koruma Merkezi’nden gelen heyetin inşaatı yerinde incelediği 10 Mayıs’tan 5 gün önce çıktı. Şirket temsilcisinin, mimarın ve aradaki sağduyulu açıklamasının tersine “orada çıkan gürültü palavra” diyen Kuban’ın görüşleri sıralanıyordu. Ancak bu “gürültü”yü çıkaranların hiçbiri sayfada yer almıyordu. Bu arada Danıştay’ın kararına karşın, inceleme gününe kadar inşaat devam etti. Kültür ve Turizm Kazıyı gözlerden uzak tutBakanı Ertuğrul Günay ma isteği, aslında girişimdurup durup, tam da o gün cilerin de bu gerekçenin Danıştay kararına uyulduğunu ve inşaatın durdurulzayfılığını bilmesinden geduğunu duyurdu. Ancak liyor. Bütün koruma kuruöngörülen üç bloktan ikisi lu kararlarını, bakanlığın inşa edilmişti. 12 Mayıs plan tadilatını, belediye 2008’de ise şaşırtıcı bir şey oldu. UNESCO Dünya desteğini, üniversite proMirasını Koruma Komitesi fesörlerinden oluşan daBaşkanı Francesco nışmanlarını arkasına alBandarin yetkilerini aşarak ve başkanı olduğu resmi sa da yeterli olmayan bir kurulun 10 Temmuz’da vemeşruiyet bu. receği kararı beklemeden, ek inşaatı meşrulaştırma yönünde bir açıklama yaptı. Bundan sonra oteli savunan yayınlar bıçak gibi kesildi. UNESCO’nun yüksek erki iç desteği gereksiz kılmıştı. Bu arada konu biraz kurcalandığında sorunun UNESCO’yu da aşan bir boyutu olduğu görüldü. 32 ülkede 76 oteli bulunan Four Seasons şirketinin geçen yıl Bill GatesEl Velid bin Talal Konsorsiyumu’nun eline geçtiği öğrenildi. Sultanahmet’teki küçük parselin küresel sermayenin en güçlü temsilcileriyle karşı karşıya kaldığı anlaşıldı. Yine de bu konuda kamusal duyarlılık yüksek. İnternetteki sayısız sitede tartışmalar sürüp duruyor. Quebec’te 210 Temmuz tarihleri arasında yapılacak olan 32. dönem Dünya Mirası Komitesi Toplantısı’nda çıkacak kararla Arkeolojik Park ve Four Seasons Türkiye’de bir kez daha gündeme gelecek. Ancak orada çıkacak karar ne olursa olsun, şimdiye kadar yapılan tartışmaların bir bölümünde öne sürülen gerekçelerin gözden geçirilmesi gerekiyor. Bunlar akıl karıştırıyor ve hedef saptırıyor. Bu tartışmanın doğru zeminde sürdürülebilmesi için ise hiçbir zaman fazla gecikilmiş değil. Çünkü önünde sonunda Four Seasons ile ilgili nihai kararı Türkiye’deki kamuoyu verecek. İ Buluntuların değeri: Burada değerli buluntuların ortaya çıkması hiç sürpriz değil. Hem Bizans metinlerindeki betimlemelerden, hem de 1930’lardaki arkeolojik araştırma ve sondajlardan Büyük Saray alanına girişin yer aldığı bu bölümde yoğun buluntularla karşılaşılacağı biliniyordu. Ancak gözden kaçırılmaması gereken şey, “değer”in kalıntıların kendisinde olmasıdır, yoksa onların toprak altından çıkarılmasında değil. Bu nedenle yalnızca buluntuların değerinden söz ederek, üzerine basmayarak da olsa, onların bir bölümünü altına alan otelin söz konusu değeri nasıl aşağıladığına hiç değinmeyen Kuban’ın yazısından doğal olarak çıkan sonucun ima ettiğinin tersine, kimseye mü yıl boyunca, her yaz aylarca sürdürüldüğü öne sürülen bu kazılar, sıradan bir inşaat şantiyesinin oluklu sac perdeleri arkasında gerçekleştirildi. İstanbul’a gelen her turistin, akın akın geçtiği, Ayasofya’nın hemen arkasındaki ve Topkapı Sarayı’na ulaşan yolun yanındaki kazıdan ne onların haberi oldu, ne de kentlilerin. Turizm amaçsa büyük bir fırsat kaçırıldı. Oysa hele günümüzde her arkeolojik kazı ve her restorasyon ülkeye prestij getiren bir gösteridir aynı zamanda. Bu nedenle kazı alanının iri boşluklu bir kafes telle çevrelenmesi, hatta seyir platformları yerleştirilmesi gerekirdi. Ekonomik zorunluluk: Geçen yıl Türkiye’de 129’u yerli ve 41’i yabancı arkeologlarca yürütülen 170 kazı gerçekleştirilmiştir. Bu sayıya Sultanahmet’teki gibi “kurtarma kazıları” dahil değildir. 129 kazıya verilen kamusal destek, iş bu kazıya gelince mi yetersiz kalmıştır? Kaldı ki, yurtdışında bir arayışa girilmiş olsaydı, ülkenin bu en prestijli kazı alanına maddi destek vermek veya arkeolojik kazıları yürütmek için sayısız kültür ku Four Seasons ek binası altındaki arkeolojik buluntular. teşekkir olmamız gerekmez. Eğer otelin ek yapıları yerinde kalırsa, kazıların finansmanı karşılığında çok ağır bir bedel ödenmiş olacaktır. Böyle etik sorunları bulunan bir kazının da, Kuban’ın iddia ettiği gibi “İstanbul ve turizmi göklere çıkaracak bir arkeolojik bomba” olması beklenemez. CBT 1111/ 20 4 Temmuz 2008 TURİZMİ GÖKLERE ÇIKARACAK! Kaldı ki şimdiye kadarki sürece baktığımızda da, bu kazıların, örneğin Atina akropolündeki Partenon tapınağı restorasyonunda olduğu gibi, “turizmi göklere çıkaracak” bir etki yaptığına ilişkin bir izlenim edinmek zordur. Çünkü 20 milyon dolar harcandığı söylenen, bizzat Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü’nün başkanlığında, 20 kadar arkeolog, 70100 arasında işçi ile, altı ÜÇ ANA BAŞLIK Four Seasons kazısı ve ek inşaatıyla ilgili hedef saptıran açıklamaları üç başlık altında toplayabiliriz: rumu ve arkeoloji enstitüsünün kuyruğa gireceğini kestirmek hiç de zor değil. Hem de hiçbir karşılık beklemeden. Çünkü karşılığı prestij bunun. Onun için kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın. Bizans sarayı kazısının finansmanı, durup dururken arkeolojik değerin üzerine otel yapma izni verilemeyeceği için uydurulmuş bir gerekçe. Yukarıda değinildiği gibi, kazıyı gözlerden uzak tutma isteği, aslında girişimcilerin de bu gerekçenin zayfılığını bilmesinden geliyor. Bütün koruma kurulu kararlarını, bakanlığın plan tadilatını, belediye desteğini, üniversite profesörlerinden oluşan danışmanlarını arkasına alsa da yeterli olmayan bir meşruiyet bu. Ne var ki bu durum kendiliğinden oluşmuş değil. Ardında geçmişi 1990’ların başlarına giden inatçı bir strateji var. Söz konusu arkeolojik alanın yanında yer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle