24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Evreni bir bütün olarak kavrayabilmemizin yolunu açan ve bilinmezliğin sınırlarını sürekli öteleyen bilim insanlarının olmadığı bir toplumda, ne özgürce düşünen insan ne de yenlikçi, yaratıcı düşünce olur. Böylesi bir karanlıkta yetişmiş mühendisten de topluma hayır gelmez. ‘Mühendisler’ ve ‘Mühendislik’ Üzerine Mektuplar... ‘Mühendisler’ ve ‘mühendislik’ konusunda yazdıklarım ve yayımladığım mektuplar çeşitli tepkiler aldı. Kimyager Devrim Pekdemir, mektubunda, benim “...toplumumuz bir gün düze çıkacaksa ...bu düze çıkış, ARGE ve tasarım geliştirme kapasitemizi yükseltmeden, teknolojik inovasyon yeteneğimizle birlikte sınaî üretimimizi artırmadan ve bunları yaparken toplum yararını gözetmeden olmaz. Bu işler de mühendissiz olmaz.” dediğime işaretle der ki: “Bu satırları okuduğumda, sizin gibi ARGE ve inovasyon konusunda bir uzmanın da temel bilimcileri unuttuğunu görmek benim bu ülkede temel bilimci olmanın yok sayılmak ile eş anlama geldiği düşüncemi pekiştirdi. Araştırma, geliştirme, yenileştirme gibi konularda birincil elemanlar temel bilimciler değil midir? Son 1520 yılda fen fakültesi mezunları, özellikle kimyagerler, anlam verilemez bir dışlanma ile karşı karşıyadır[lar]...” Böyle anlaşıldığım için üzüldüm. Ben burada, temel ve uygulamalı araştırmalardan, teknolojik geliştirmelerden geçip, sonuçta, örneğin, daha gelişkin ürün tasarımlarının ortaya konması, üretime geçilip kullanıma sunulmasıyla noktalanan bir süreçten söz ediyorum. Böyle bir süreçte ‘mühendis’ gerek şarttır; ama asla yeter şart değil. Elbette temel bilimciler, yaptıkları araştırmalarla bilimdeki ufuklarımızı genişleten bilim insanları olmadan da olmaz. Teknolojideki sınırlarımızın genişlemesi, teknolojik imkânlarımızın artması doğa bilimlerindeki gelişmelere bağlıdır. Kaldı ki, evreni bir bütün olarak kavrayabilmemizin yolunu açan ve bilinmezliğin sınırlarını sürekli öteleyen bilim insanlarının olmadığı bir toplumda, her şeyden önce ne özgürce düşünen insan ne de yenilikçi, yaratıcı düşünce olur. Böylesi bir karanlıkta yetişmiş mühendisten de topluma hayır gelmez. Bir mektup da ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Raşit Kaya’dan geldi. Sayın Kaya, yayımladığım, Prof. DrIng. V. Doğan Sorguç’un mektubundaki bir nokta üzerinde duruyor. Sayın Sorguç’un mektubunda şöyle bir ifade vardı: “19. yüzyıl ortalarında Sosyoloji’nin banisi Auguste Comte, ‘20. yüzyıldan başlayarak, yöneticiler mühendisler olacaktır; bir şartla, Sosyoloji bilmek şartıyla’ demiştir.” Sayın Kaya der ki: “...Elbette ‘mühendisler sosyoloji bilmeli’ ama Compte'un söylediği bu değil. Ona göre, aslında sosyolojinin bizatihi kendisi mühendislik idi. ‘Toplum mühendisliği’ deyişi de buradan kalmadır. Ama asıl meramı, madem sosyolojiyi ben bilirim, bırakın toplumu da ben yöneteyim demekti.” Anlaşılan, Auguste Comte’u nasıl anlarsak anlayalım sonuçta kabak mühendislerin başına patlayacak: ‘Mühendisler sosyoloji bilmeli...’ ‘Mühendisler’ ve ‘mühendislik’ konusunu biraz daha eşelersem, galiba bu çıta giderek yükselecek. Bunun sonu nereye varır, onu bilemem... Lâtife bir tarafa, söylenenleri, mühendislerin toplumsal sorumluluğunun büyüklüğüne işaret eden vurgulamalar olarak algılıyorum; sanıyorum haksız da değilim. Küresel ısınma, enerji paylaşım savaşları, dünyayı saran açlık tehdidi üzerine onlarca felâket senaryosunun ortada dolaştığı ve bu senaryoların yakınımızdan uzağımızdan gerçekleşmeye başladığı bir dünyada eğer bütün bunların altında yatan üretim ve üretim çıktılarının paylaşımı meselesiyse, orada elbette, mühendislere de düşen ağır bir sorumluluk olmalı. Hocalarımızın istediği de, o mühendislerin bu sorumluluğun gereklerini yerine getirecek biçimde donatılmaları. CBT 1103/ 6 9 Mayıs 2008 Türkiye, küresel bilgi teknolojilerinde yerinde saydı Dünya Ekonomik Forumu (World Economic ForumWEF) 2007–2008 Küresel Bilgi Teknolojileri Raporu kapsamında "Ağ’a Hazırlıklı Olma” endeksini açıkladı. Endeks sonuçlarına göre, Türkiye 127 ülke içerisinde 55’inci sırada yer aldı. A ynı endekste Türkiye geçen sene 122 ülke arasında 52’nciydi. Geçtiğimiz yılın sıralamasına dâhil olan ülkeler göz önüne alındığında sırası değişmeyen Türkiye’nin yerinde saymış olduğu görülüyor. Sıralamada AB üyelerinden Yunanistan (56), Romanya (61), Polonya (62) ve Bulgaristan’ın (68) önünde olan Türkiye, yükselen ekonomiler olarak adlandırılan ülkelerden Çin (57), Meksika (58), Brezilya (59) ve Rusya’dan (72) da daha iyi bir konumda olmakla beraber Hindistan (50), Tunus (35) ve birçok Ortadoğu ülkesinin gerisinde. (www.weforum.org/gitr) Dünya Ekonomik Forumu’nun yeni açıklanan "Ağ’a Hazırlıklı Olma” sıralamasında bilgi teknolojileri alanında en güçlü ülke Danimarka. İkinci İsveç, sırasıyla İsviçre, ABD, Singapur, Finlandiya, Hollanda ve İzlanda geliyor. On basamak birden yükselerek 9’unculuğa yerleşen Güney Kore’nin başarısı kayda değer. Raporu yayıma hazırlayanlardan Dünya Ekonomik Forumu ekonomisti Irene Mia, “Kuzey Avrupa ülkelerine ek olarak Singapur, ABD ve Güney Kore’nin başarısı, eğitim ve inovasyona çok önceden odaklanmış olmanın yanında bilgi ve iletişim teknolojilerinin (ICT) önemini kavramış yönetimlere sahip olmanın yalnızca sıralamada üstlerde yer almayı sağlamakla kalmadığını, sürdürülebilir büyümenin de temelini oluşturduğunu gösteriyor” dedi. 2001 yılından beri yayımlanan Küresel Bilgi Teknolojileri Raporu’nda bu yılın ana konusu “Ağ’a Hazırlıklı Olma Yoluyla İnovasyonu Teşvik” olarak belirlendi. Raporda yer alan “Ağ’a Hazırlıklı Olma” endeksi yalnızca farklı ülkelerde iş yapmayı düşünenlerin değil bilgi ve iletişim teknolojilerini geliştirmeyi hedefleyen hükümetlerin de yararlanabileceği, ülkelerin bu alanda eriştikleri düzeyi, güçlü ve zayıf yanlarını kıyaslamalı olarak veren tek kaynak olma özelliğini taşıyor. Bu endeks hesaplanırken bir ülkenin genel iş ortamı, düzenleyici çerçeve ve altyapısının bilgi ve iletişim teknolojilerine hangi düzeyde uygun olduğu; iş dünyası, hükümet ve bireylerden oluşan başlıca ekonomik oyuncuların bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanmaya ne denli hazır olduğu ve bu ekonomik oyuncuların en yeni bilgi ve iletişim teknolojilerini gerçekte ne ölçüde kullandığı ile ilgili verilerden yararlanılıyor. 1 Danimarka 2 İsveç 3 İsviçre 4 ABD 5 Singapur 6 Finlandiya 7 Hollanda 8 İrlanda 9 Kore Cumhuriyeti 10 Norveç 11 Hong Kong 12 İngiltere 13 Kanada 14 Avustralya 15 Avusturya 16 Almanya 17 Tayvan 18 İsrail 19 Japonya 20 Estonya 21 Fransa 22 Yeni Zelanda 23 İrlanda 24 Lüksemburg 25 Belçika 26 Malezya 27 Malta 28 Portekiz 29 Birleşik Arap Emirlikleri 30 Slovenya 31 İspanya 32 Katar 33 Litvanya 34 Şili 35 Tunus 36 Çek Cumhuriyeti 37 Macaristan 38 Barbados 39 Puerto Rico 40 Tayland 41 Kıbrıs 42 İtalya 43 Slovak Cum. 44 Letonya 45 Bahreyn 46 Jameika 47 Ürdün 48 Suudi Arabistan 49 Hırvatistan 50 Hindistan 51 Güney Afrika 52 Kuveyt 53 Umman 54 Mauritius 55 TÜRKİYE 56 Yunanistan 57 Çin 58 Meksika 59 Brezilya 60 Costa Rica Bu arada ‘sosyoloji’ denince aklıma geldi. Henüz sanayileşmemiş bir ülkede, mühendis kökenli iki siyaset adamı “halkın teveccühüne mazhar olmuş” ve uzun yıllar başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmışlarsa ya da o ülkede Siyasî İslâm’ın temsilcisi olarak ortaya çıkan, sonra da sahneyi “ılımlı”sına bırakmak zorunda kalan bir partinin kilit kadroları mühendislerden oluşmuşsa, acaba bunları konu alan sosyolojik araştırmalar ilginç olmaz mıydı?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle