Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bu halka referandumla sorarak, inşallah, çözme olanağı bulacaktır.). Kuşkusuz bilgisizlik sadece Türkiye’ye özgü değil. 1992’de İngiltere’de yapılan ‘Okumuş bir insanın okuması gerekli 10 temel kitap’ adlı ankette tek bir bilimsel yapıt yokmuş. İleri toplumlar bile edebiyatı temel bilgi açılım olarak görmekte devam ediyorlar. Bu olgu II. Dünya Savaşı’ndan sonra E. J. Snow tarafından da dile getirilmişti. Türkiye’de okumuşluk, bilimsel bilgi sahibi olmak anlamına hiç gelmedi. Fakat toplum yeterince uyanık. Kimse MRI’sız hastaneye gitmiyor. Kuşkusuz insan varlık olarak aklı ile olduğu kadar duygularıyla da yaşar. Fakat bu insan karnı şişirilen, kafası boş bırakılan, dolar hesabında boğulan insan değildir. Namaza giderse dönünce pabucunda altın bulacağına inanan insanların eğitimle ilgili bir dertleri olamaz. Federica Mayor bugünün insanının dünyayı bütün boyutlarıyla algılaması gerektiğini söyler. Bizim öğrencilerimizin de hiç olmazsa Azerbaycan’ın nerede olduğunu, ve Türkiye’de susuzluk, kuraklık sorunlarının önemini bilmesi gerek. Fakat daha da başta gelen ve çağdaş toplumların en önemli sorunu olan olgu ‘karar verici’ durumda bulunanların bilgi düzeyidir. New York Kolumbiya Üniversitesi öğretim üyelerinden İtalyan asıllı Profesör Elena Aprile’in yönetimindeki XENON10 Projesi de Gran Sasso laboratuvarında yürütülüyor. POLİTİKACILAR UMUTSUZLUK KAYNAĞI Çağdaş kültürün çok gerisinde kalmış politikacılar, gelecek açısından sadece umutsuzluk kaynağı olabilir. İnsanlar, tarihin kendilerini nereye getirdiğini bilmelidir. Üst düzeyde bilim adamları yetişmesinin ve eğitimin gelecek dünyada yaşamına olanak veren temel girdi olduğunu da öğrenmek zorundalar. Bu bilgiler ne yazık ki televizyondan öğrenilmiyor. Spor, show, film dizileri, politik dedikodu, bilgi değildir. UNESCO istatistiklerine göre az gelişmiş (yani Türkiye gibi) ülkelerde yüksek öğretim almış insan sayısı gelişmiş ülkelerin 45 katı daha az, sanayileşmiş ülkelerde teknik personel sanayileşmemiş ülkelerin 8 katı, az gelişmiş ülkelerde (dünya nüfusunun yüzde 80’i) ARGE harcamaları dünya araştırma harcamalarının sadece yüzde 4’üdür. Sürdürülebilir kalkınma programlarında yeterli bir eşiğe gelmenin ilk koşulu yetişmiş insan gücünün kritik bir büyüklüğe erişmesidir. Bu bilgi birikimine liseden mezun olup, Yunanistan’ın nerede olduğunu bilmeyen ve dört işlem yapamayanlarla ulaşılamaz. Eğitim milyonluk öğrenci sayısı, binlerce yapı ile ölçülmüyor. Bizde okul var, eğitim yok, spor salonu var, spor yok, konferans salonu var, konferans yok, yol var, ulaşım yok. Eğitimin öğrenciler için mi, yoksa inşaat müteahhitleri için mi yapıldığı pek açık değil. Bugün yeterli olmayan teknisyen, mühendis ve bilim adamı, yarın için gerekli teknik (yani uygarlık) kalitesinin hiç yetişememesi anlamına geliyor. Eğitimin varlığı, ancak amaca uygun, bilim ve teknolojiye gereken ağırlığı veren eğitim programlarının varlığı ile gerçekleşir. İngilizce dilli vakıf üniversitesi bilim adamı, mühendis yerine işletmeci yetiştiriyorsa, bu sadece millet kendini ‘işletiyor’ demeye gelir. Türkiye henüz kaç bioteknolog, kaç enerji uzmanı, kaç jeolog, kaç elektronik uzmanı, kaç doğa bilimci, kaç matematikçi ve kaç ‘imam’ yetiştireceğini anlamamış bir ülke. İşletmeciimam yakın geleceğin okumuş prototipi olarak hazırlanıyor. Türk toplumu cyberspace ve nanoteknoloji dünyasında çağdaş Cromagnon kuşağı olarak arzı endam etmemeli! Bir Cromagnon adamı rökonstrüksiyonunu hatırlıyor musunuz sayın okuyucular? Dünyada yürütülen en ilginç deneyler Kara Madde taneciklerinin bulunup bulunmadığı bir iki yıl içinde ortaya çıkacak. Bu nedenle herkes bu denli heyecanlı! Dedektörler, teleskoplar ve çarpıştırıcılarla yürütülen bu üçlü yöntemin Kara Madde üzerindeki gizemli varsayımları aydınlatacağı anlaşılıyor. Prof. Dr. Bahattin Baysal B u günlerde, “hocam ne ile uğraşıyorsun?” diyenlere, “bazı polipeptid moleküllerinin boyutlarını lazer ışık saçılması yöntemi ile” ölçtüğümü söylüyorum. Bir TÜBİTAK temel bilimler projesi. Sonuçları 7 Ekim 2008’de KKTC’de, Magosa’da yapılacak olan XXII. Ulusal Kimya Kongresi’nde açıklayacağım. Dünya ne ile uğraşıyor ? Kara Madde taneciklerinin sayılması ile. Bu ilginç konuda olup bitenler de beni derinden ilgilendiriyor. Öğrendiğim gelişmeleri herkese anlatmak istiyorum! Bu çalışmalarda, genellikle bir kristal düzeninde kıvılcım saçılması (scintillization) yöntemi geçerli. Bu yöntemi düşündüğümde, tam elli yıl önce Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde nükleer kimya çalışmaları yaptığım günleri anımsıyorum. O laboratuarlarda benden sonra üç öğrencim çalışmıştı (hepsi profesör). Dördüncü öğrencim ise, MIT nükleer araştırma reaktörü müdürü olarak oralarda yıllarca başarılı çalışmalar yapma olanağı buldu. O yıllarda atom çekirdeği konusundaki nükleer araştırmalar, bilimsel çalışmaların odak noktasında toplanmıştı. 1955–1960 yılları döneminde Dışişleri Bakanlığı NATO Dairesinin önderliğinde üniversitelerden 45 kadar bilim adamı 1– 3 yıl sürelerle ABD’nin çeşitli merkezlerinde atom enerjisi konularında çalışmak için gönderildi. Masraflar AIDanlaşması ile karşılanıyordu. Son haftalarda bir televizyon programından öğrendim. AID ve benzeri anlaşmalarla ABD’ye gidenler, şimdilerde, Türkiye’nin üniter yapısının bozulması yönündeki ortamın sağlanmasına yardımcı olmuşlar. ABD’nin dümen suyuna girmişler! Kargaları bile güldürecek komplo kuramı sözleri. Bu Proje ile ABD’ye gidenler arasında kimler vardı? Hepsi rahmetli (Prof. Dr.) Sait Akpınar, Talat Erben, Feza Gürsey, Erdal İnönü. Türk bilim dünyasının yıldızları! EVRENİN YAPISI Geliyoruz günümüzün konularına. Evrenin % 5’inin bilinen madde, % 22’sinin Kara Madde, % 73’ünün ise Kara Enerji’den oluştuğu ve tümünün yerçekimi (gravitasyon) ile etkileştiği ileri sürülüyor. Kara madde görüşü 1933 yılında Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde Fritz Zwicky tarafından ortaya atılmış, 1970’li yıllarda, galaksilerin yıldızlarını birarada tutabilmeleri için gerekli görülerek, astronomlar tarafından benimsenmiştir. Tanınmış fizikçilere göre, “Kara Madde”nin varlığı bir gerçektir. Ne olduğu ise bilinmiyor! Süpersimetri kavramına göre, bilinen her taneciğin daha ağır bir süpereşi bulunmaktadır. Protonun süpereşi olarak, protonun kütlesinin birkaç yüzkatı ağırlığındaki taneciklerin kara maddeyi oluşturdukları ileri sürülüyor. Bu kara madde taneciklerine, hafifçe etkileşen kütlesel tanecikler (WIMPs, weakly interacting massive particles) deniliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu tanecikleri yakalayıp saymak amacı ile deneyler sürdürülüyor. Kara maddeyi yakalama yarışında önde giden bazı araştırmaları açıklamak istiyorum : * ABD’nin Kuzey Minnesota bölgesindeki bir maden ocağında yürütülen CDMS (Cryogenic Dark Matter Search) deneyinde, 5kg germanyum parçaları ile silikon şeritlerinden oluşan ve mutlak sıfır CBT 1103/10 9 Mayıs 2008