Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bölge üniversiteleri, sosyal bilimler ve kaliteli lisansüstü programları Lisans üstü programların etkililiği ve nitelikli insan gücü yetiştirmede bölge üniversitelerinde bütünleştirilmiş programların olabilirliği üzerine... Abant İzzet Baysal, Zonguldak Karaelmas, Karabük, Kocaeli ve Sakarya üniversitelerinin oluşturduğu Batı Karadeniz Üniversiteleri Birliği’nin 9 Nisan 2008’de Bolu’da gerçekleştirdiği 3. Ortak Senato Toplantısı’nda ortak lisansüstü programlara ilişkin önemli bir adım atılarak protokol metni taslağı hazırlandı. Prof. Dr. Uğur Eser, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü, eseru@ibu.edu.tr tora olmak üzere, toplam 26 710 öğrenciye lisansüstü derecesi verilebilmekte. Öğretim üyesi açığını kapatmak için 20052010 yılları arasında yılda ortalama 3 500 doktora derecesi verilmesi öngörülmektedir. 2023 yılına kadar bugün 33 bine yakın olan öğretim üyesi sayısının 150 bine çıkarılması da hedefler arasındadır. Ancak sayıları yılda 3 bini bile bulmayan doktoralı öğrenci yetiştirerek, öngörülen hedeflere ulaşılması zordur. Doktoralı insan gücünü, yurt dışı doktora programlarından sağlamanın ciddi finansal kısıtları ve yüksek maliyeti göz önüne alınırsa, üniversitelerin bunun için yeterli kapasite oluşturamadıkları durumda, yurtiçinde uygulanacak bütünleştirilmiş lisansüstü programlar ihtiyaca cevap verebilir. Yükseköğretim Stratejisinde belirtildiği gibi, Lisansüstü öğretim için üniversitelerin aralarında “birlikler” oluşturmaları ve lisansüstü, özellikle de doktora derslerinin ortaklaşa verilmesi çözümlerden biri olabilir. Üniversiteler arasında bütünleştirilmiş doktora programları ile gerçekleşecek öğrenci–öğretim elemanı değişimi, gelişmekte olan üniversitelerin yeterli sayı ve nitelikte akademik personelin yetişmesine katkı sağlayabilir. Öğretim üyesi açığının büyük olduğu göz önüne alındığında, doktoralı insan gücünün yeterli düzeye çıkarmanın tek bir yolu olmadığı kabul edilmektedir. Üniversitelerin Sosyal Bilimler Enstitülerinde yukarıda sözü edilen nicelik ve nitelik sorununu çözecek şekilde ve alternatif/ çeşitli programlarla çözmek temel bilimler, sağlık ve Lisansüstü programmühendislik bilimlerine göre lara kayıtlı öğrenci sadaha kolaydır. Bölge üniversiteleri aralarınyılarındaki artışa karda “birlikler” oluşturarak, özelşın, doktoralı öğrenci likle doktora derslerinde çeşitlisayısının yeterince liğe yer veren, öğrenci ve öğretim üyesi değişimine açık ortak arttırılamayışının bir lisansüstü programlarla sıkı bir nedeni, eğitim ve işbirliğine gidebilir. doktora tez aşamalaÜniversiteler arasında oluşturulacak ağlar ve kümelenmeler, rında geçen sürenin, üniversitelerin tek başlarına sağlisansüstü eğitimi dülayamayacağı dışsallıklar ve yazenleyen yönetmelikyılma etkileriyle, gelişmekte olan üniversitelerde hem öğrenlerde belirlenenin ötecilerin formasyon açıklarının sine geçmesi ve kapatılmasına hem de enstitüleuzamasıdır. rin lisansüstü programların kalitesinde bir sıçrama yaratabilir. Bu tür işbirliklerinin her üniversitenin atıl yerel/ bölgesel potansiyelini harekete geçirmesi, yerelde gömülü olan ve öğrenilmesi ancak kurumsal bağların yoğunluğuna, kurumlar arasındaki diyaloğun yaratılmasına ve sıkı işbirliğine bağlı olan bilginin yüksek nitelikli bir eğitim ve araştırma alanı oluşturması mümkündür . Türkiye’nin sosyal bilimler alanında bilgi üretimi potansiyelinin harekete geçirmek ve performansını üst düzeye çıkarmak, geleceğin öğretim üyesi ve araştırmacısı olabilecek yüksek nitelikli bir insan gücü kapasitesini inşa etmeyi hedefleyen bir bilim politikası ve yüksek öğretim stratejisi ile mümkündür. Genelde yükseköğretim sisteminin, özelde ise Enstitülerin geleceğin başarılı öğretim üyelerini yetiştirmeleri, ulusal ve uluslararası saygınlığı olan kurumlar olmaları kuşkusuz bu süreci yönetecek olan üniversite yönetimlerinin ve politik otoritenin bu iradeyi göstermesine bağlıdır. 22.02.2007 tarihli Resmi Gazete, sayı:26442 2 TÜBA Sosyal Bilimler Öngörü Çalışması 20032023, Ağustos 2007 3 YÖK 20032007 Dönemi Faaliyet Raporu, Aralık, 2007,s. 8. 4 TUBA, Türkiye’de Doktora Eğitiminin Durumu Üzerine Görüşler, Mayıs 2006, s. 5. 5 YÖK Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi, 2007 6 TUBA, Türkiye’de Doktora Eğitiminin İyileştirilmesine Yönelik Öneriler, Ocak 2008 7TUBA, Türkiye’de Doktora Eğitiminin Durumu Üzerine Görüşler, Mayıs 2006, s. 10 8 YÖK Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi, 2007, s. 107 9 İ.Tekeli, Eğitim Üzerine Düşünmek, TÜBA Yayınları, 2003, s.47. Y ükseköğretim kurumlarının aralarında işbirliği tesis ederek yürütecekleri lisansüstü programların işleyişine ilişkin usul ve esaslar bir yönetmelikle daha önce düzenlenmişti . YÖK’ün Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi raporu ile Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) öncülüğünde, DPT’nin desteği ile sosyal bilimcilerden oluşan ekibin yürüttüğü Sosyal Bilimler Öngörü Projesi’nin (TÜBASBÖP) üniversitelerimizde, özellikle Sosyal Bilimler Enstitüleri’nde uygulanan programların üniversitelerin nitelikli öğretim üyesi ve toplumun yetişmiş insan gücüne gereksinimini karşılamada etkili olamadığına ilişkin tespitleri, üniversite yönetimlerinin üzerinde düşünmeleri gereken öneme sahiptir. Sosyal bilimlerin performansının yükseltilmesi, etkililiğini ve etkinliğini arttırmanın yollarını göstermesi bakımından da bir ihtiyaca cevap veren TÜBASBÖP çok yerinde bir tesbitte bulunuyor ve sosyal bilimlerin, temel bilimler, sağlık bilimleri ve mühendislik bilimlerinin gerisinde kaldığının altını çiziyor. Bu tespitin tarihsel, sosyolojik, ekonomik, kültürel ve kurumsal nedenleri kuşkusuz üzerinde durulmaya değerdir. Ancak akademik dünyada yaygın olan kanı, küresel ve bölgesel düzeydeki gelişmelere (AB yükseköğretim ve araştırma alanındaki gelişmeler, Bologna süreci vb.) rağmen sosyal bilimler alanında lisansüstü düzeyde verilen eğitimi örgütlü biçimde yürüten Sosyal Bilimler Enstitülerinin toplumun sosyal bilgi üretimi ve araştırma taleplerini karşılayacak bir kapasiteye genelde sahip olmadığıdır. Büyük ölçüde içe kapalı olarak kurulan, kurumlararası işbirliği ve hareketliliği zayıf, sosyal bilim üretiminde kurulu kapasitelerini tam olarak kullanamayan, eğitimöğretim altyapısında sorunları olan, araştırma altyapısı fazla gelişmemiş bu birimlerin sorunlarında, sosyal bilimlerin üretiminde belli bir düzeyin üstünde kritik bir kütle oluşmaması ve kurumsallaşamamasının rolü büyüktür. Sosyal bilimler alanında, temel bilimler, sağlık ve mühendislik bilimleri alanları ile karşılaştırıldığında, bilimsel yayın sayıları ve atıf oranları gibi temel bilimsel göstergelerin ortaya koyduğu performansın görece düşük olmasının ve bu birimlerin toplum için anlamlı bir sosyal bilim faaliyeti gerçekleştirememelerinin nedenlerinin, buradan kaynaklandığını düşünmekteyiz. Üniversitelerde Enstitülerden beklentilerin yüksek olmasının bir nedeni öğretim üyesi yetiştirmenin kaynakları olmasıdır. Oysa yılda tamamlanan doktora sayılarının yetersiz olması nedeniyle lisansüstü programların öğretim üyesi yetiştirmedeki performansı düşüktür. Türk yükseköğretim sisteminde, özellikle doktoralı insan gücü açığının büyük olduğu ve bu açığı kapatmada sistemin yetersiz kaldığı biliniyor. Üniversite sayısında son dört yılda (20032007) %50’yi bulan artışa karşılık öğretim elemanı sayısındaki artış %12’de, öğretim üyesi kaynağı olan araştırma görevlisi sayısındaki artış %7,3’te kaldı. Araştırma görevlisi sayısı arttırılamadığından, doktoraya başvuran öğrenci sayısı düşüyor, yeni öğretim üyesi yetişmiyor. Aynı dönemde 89 648 yüksek lisans ve 10 877 doktora öğrencisi mezun edilebilmiştir. Yılda 2 827’si dok TEZ SÜRE VE KALİTESİ Lisansüstü programlara kayıtlı öğrenci sayılarındaki artışa karşın, doktoralı öğrenci sayısının yeterince arttırılamayışının bir nedeni, eğitim ve doktora tez aşamalarında geçen sürenin, lisansüstü eğitimi düzenleyen yönetmeliklerde belirlenenin ötesine geçmesi ve uzamasıdır. Lisansüstü programlara kayıtlı öğrenci sayısı ile mezun olan öğrenci sayısı arasındaki farkın, özellikle doktora programında büyük olması, eğitim süresinin yönetmeliklerde öngörülen sürenin ötesine uzadığını gösteriyor . Lisansüstü programlarda kayıtlı öğrenci sayısı ile mezun olan öğrenci sayısı arasındaki fark, yüksek lisans programlarında 4 iken, doktora programlarında yaklaşık 10 kata çıkmakta. Bunda doktora öğrencilerine lisans ve/veya lisansüstü düzeyde yeterli bir eğitim verilememesinin etkili olduğunu düşünüyoruz. Tamamlanan doktoraların kaliteleri arasında önemli farkların olması ise ayrı bir tartışma konusudur. Lisansüstü programlarda başarı oranını aşağıya çeken bir diğer faktör, özellikle doktora programında kullanılamayan bir kapasitenin olmasıdır. Nitekim son 15 yıllık sürede, yılda ortalama olarak yaklaşık 10 öğretim üyesi başına yalnızca bir doktora çalışmasının tamamlanabilmiş olması bunu doğruluyor . Enstitülerde ya doktora öğrenci sayısının düşük olması ya da doktora programını yürütecek yeterlilikte öğretim üyesi eksikliği nedeniyle, programda görünse bile, doktora programlarının açılmadığı bilinmekte. Türkiye’de verilen doktora derecelerinin sayısının artırılmasındaki en önemli darboğaz ise üniversite öğretim üyeliğinin çekiciliğindeki azalma ve bu düzeye gelmiş öğrencilerin doktoralarını yaparken yaşamlarını sürdürebilecekleri geliri sağlamakta karşılaştıkları zorluklardır. YURTDIŞI DOKTORALAR SORUNLU Yurtdışı doktora programlarının etkililiği tartışmalıdır. Değişik kuruluşlarca son 20 yıllık dönemde yurt dışına gönderilmiş olan doktora öğrencisi sayısı 6 000 dolayında olup, bunların yaklaşık 2 500’ü doktora eğitimlerini tamamlayarak yurda dönüş yaptı. Devlet tarafından yürütülen ve özellikle gelişmekte olan üniversitelerin öğretim üyesi açığını kapatmak amacıyla uygulamaya konulan yurtdışı programlara öğrenci kabulüne ilişkin spekülasyonlar bir tarafa, bu programlarda başarılı olarak yurda dönen öğrenci sayısının Türkiye’deki üniversitelerin bir yılda mezun ettiği doktora öğrencisi düzeyinde olması, diğer taraftan yurtdışı programların devlete maliyetinin yurtiçi programlara göre 10 kat fazla olması, üzerinde düşünmeye değer bir bulgudur. CBT 1103/ 21 9 Mayıs 2008