23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TEKNOLOJİYAŞAM Edip Emil Öymen dir. Ama laiktir. Ve ancak laik kalarak çağdaş olmuştur. Biz Hıristiyan AB’ye değil, laik AB’ye üye olmak istiyoruz. Eğer Müslümanlığı vurgulamak istiyorsak Amerikalılarla değil, Afganlı ya da Iraklılarla birlikte olmamız gerek. Demek ki çağdaşı yani laik olanı seçiyoruz. Bunun için Avrupalı gibi görünmek isteyip, Afganlı gibi düşünen adamlardan kurtulmak zorundayız. eoymen@bilgi.edu.tr Soru: Nutuktan müzik olur mu? Yanıt: Nutuk zaten müzikse, olur... İKİ KARŞITLIK Günümüzde sadece şu karşıtlık var. Çağdaşlık ya da sömürgelik. Çağdaşlığın göstergesi, toplumun dünya egemenleri arasında kabul edilmiş olmasıdır. Egemenlik unsuru da sadece bilime dayalı teknolojidir. Egemen devletler dünya için politik ve ekonomik kararlar alıyorlar. Ekonomik göstergeleri ya da ekonomik potansiyelleri Türkiye gibi ülkelerin kat kat üstünde. Egemenlikleri silah ve üretim gücüne dayalı. Üretim gücü teknolojik güç demek. Teknolojik güç bilim – teknolojinin işbirliği demek. Dünyayı bilimteknoloji üretenler idare ediyor. Bunu yapamayanlar derece derece ekonomik sömürgedirler. Gerçi bu bilimselteknolojik üstünlük yanında başka özellikler de var. Batıda Hıristiyanlık, kültürel ortaklık, Doğuda ise tümden farklı, dine dayalı olmayan bir toplumsal yaşam. Avrupalılık kültürel bir bütünlük tanımlar. Felsefe, edebiyatsanat, müzik, sporu da içerir. Ve bütün dünyaya da bunları kabul ettirmiştir. Dışarıda kalan sadece İslam ülkeleridir. Türkiye ise içerde iken dışarıya çıkarılmak isteniyor. Bugün Türkiye’nin kültürel intihara teşebbüs etmesinin kanıtı felsefe, sanat, müzik ve sporun okul programlarından çıkarılmış olmasıdır. Bunlarsız bilimteknoloji de olamadığını idare eder gözükenler anlayamıyorlar. Felsefe ve sanat olmazsa bilimin dolayısıyla teknolojinin de olması söz konusu değildir. Doğa gözlemi, soru sorma, deney, kavramsal düşünce bunların fonksiyonu olarak vardır. Atatürk tek uygarlık derken bu tek çağdaş kültürü kastediyordu. Çağdaşlık bir türlüdür. Küresellik türünden dünya söylemlerine sahip çıkanlar bunun ayırdına varamıyorlar. Bunu evrensel teknolojik kültür dayatıyor. Tek bir teknoloji dünyası var; Ya ortağısınız ya da kölesi. Çağdaşlık bilime yani üst düzey teknoloji üretimine ve bunun sonucu elde edilen özgürlük ve bağımsızlığa dayalı bir davranıştan ibarettir. Obama’nın Nutkundan Beste “Yes.We.Can” yani “Evet. Biz.Yapabiliriz” nakaratıyla 4.5 dakika YouTube’da sakin ve gösterişsiz bir “soul sound”la ve “hiphop” havasıyla süren siyah beyaz bir retro video... Demokrat Parti adaylığını garantilemeye doğru giden Barack Obama’ya, Amerikan gençliğinin verdiği desteğin nişanesi... Öyle bir nişane ki videonun YouTube’da yer aldığı 5 Şubattan bu yana sadece oradaki orijinal versiyonu 7 milyon kez tıklandı. New York Times’ın hesabına göre başka adlar altında başka sitelerde de sunulan video Mart sonuna kadar 17 milyon kez tıklandı. http://www.youtube.com/watch?v=jjXyqcxmYY Şunu dediği için dinletiyor Obama: “Amerika’da bir şeyler oluyor: Biz, siyasetimizin ima ettiği kadar bölünmüş değiliz. Biz tek bir halkız. Ve birliğiz. Gelecek büyük bölüme üç sözcükle başlayacağız, ki bu üç sözcük, (Amerika’nın) bir kıyısından ötekine, denizden, ışıldayan denize kadar duyulacaktır: Evet. Biz. Yapabiliriz.” Ümit ve iyimserlik vaadi bu... Kavga, daha fazla savaş ve itişkakış önerisi değil. Obama’nın New Hampshire nutkundan alınma bu paragraf, duyguları, siyasi mesajının tam ortasına mıhlıyor. Ama, YouTube kuşağının anlayacağı bir formatla. O dille. O teknikle. O müzikle. 21. yüzyıla özgü bir iletişim inovasyonu bu. Sanki, 1968’de, tam 40 yıl önce öldürülen medeni haklar savunucusu Martin Luther King’in vaaz benzeri konuşmalarını hatırlatan bir üslupla. (Obama, inşallah aynı kaderi paylaşmaz, 40 yıl aradan sonra!) Konuşma metnini “soul” müzik benzeri bir formata sokma fikri Black Eyed Peas (Türkçesi=Börülce!) grubunun lideri Will.i.am’a ait. Video çekimini yapan, Jesse Dylan. 1960’lardan beri siyasi düzen muhalifi ebedi protestocu süperstar Bob Dylan’ın oğlu. Videoda görünüp kaybolan yüzlerden biri genç sinema sanatçısı Scarlett Johansson. Caz müziğinin dev isimlerinden Herbie Hancock da var. Gerisi, kamuya mal olmamış, “sıradan” görünümlü...genç halk yani. ALICILAR VE SATICILAR Dünya politik ve ekonomik olarak, satıcılar ve alıcılardan oluşuyor. Alıcı olanlar satıcıların yarım köleleridir. Egemen grupla kavga etmek için silahlarını da onlardan almak zorundadırlar. Bağımsızların ortalama geliri, bağımlı yani müşteri olanların 5101520 katıdır. Yarı bağımlı bir ülke birinci dünya üyesinin menfaat veya programına aykırı hareket ederse bağımlılığı hatırlatılır. Irak, Afganistan, Filistin, Nijerya, Sudan, Çad, Somali, Tibet gibi olur. Arap sultan ve şeyhleri gibi Amerika ile ortak olursa bu bir zengin müşteridir. Fakat bağımsız değildir. Suudiler Irak’a İslam için yardım edemez. Oysa Amerika ile ortak olmaması gerekir. Çünkü Kuran İslamHıristiyan ortaklığın reddeder. Fakir İslam ülkelerinde cihad intiharla eşdeştir. Türkiye’yi idare edenler Kuran’da söz konusu olmayan bir ortaklık peşindedirler ve bunu demokrasi diyorlar. Oysa ortak olmak istedikleri dünya laiktir. Batı liberal demokrasisi de dinle bütünleşmez. İslam’a ilişkin olarak Türkiye Müslümanları, Berlusconi, Sarkozy, Merkel, Bush’la aynı söylemi yineliyorlar. En büyük yüzyıl yalanı olan ‘Ilımlı İslam’ projesi, II. Dünya Savaşı’ndan sonra formüle edilmiştir. Temeli 19. Yüzyıl sömürgelerini, politik olarak sözde bağımsız, ekonomik olarak tam bağımlı bir sömürge dünyasına dönüştürmektir. 7 milyonluk bir dünyada 1.5 milyonluk bir ekonomik sömürge güzel bir orandır. İslam dünyasının fakirliği, sömürülecek kaynakları, cehaleti, sosyal örgütlenme kısırlığı ve gelişmiş dünya denilen ülkelerin bilim, felsefe, sanat ve spor etkinliklerine sırtını çevirmiş olması ‘Ilımlı İslam’ projesinin dayandığı verilerdir. Türkiye’de açık dış destekli ‘Ilımlı İslam’ projesi, Huntington gibi devlet ajanı Harvard demagoglarının moda olan yayınları ve Avrupa’nın Türkiye’ye karşı iki yüzlü politikası bu komplonun neredeyse matematiksel kanıtlardır. Bizi almayacaklarını bağıra bağıra kendi halklarına duyuran, ve kendileri laik rejimlere sahipken bizim din devleti kurmamızı isteyen sahtekar bir Avrupalı kuşağının temsil ettiği bir birliğe girmek istiyor, bizim sözde demokratlar. BU NE DEMEK? Genç oylar çevrimiçi yaşamdan gelecek. Başka mecradan (medium) değil. Gençler oy kullanırsa tabii? Obama’nın, Başkan Bush’un son kez yaptığı “Ulusa Sesleniş” konuşmasını eleştirdiği 5 dakikalık videosunu basın yazı olarak verdi. Ama bu videoyu Amerikan gençliği YouTube’da izledi. New York Times’ın hesabına göre 1 milyon 300 bin kere tıklanmış. Ve 500’den fazla blog, bu videoya link vermiş. Siyesetle ilgilenen çevrimiçi gençlik, videosuz habere “haber” demiyor artık. Haber/video hoşuna giderse bunu hemen epostayla sosyal paylaşım sitelerine yolluyor. Haberi “haber kaynağı”ndan değil, arkadaşlarından ve paylaşım sitelerinden bekler durumda: “Haber önemliyse, gelir beni bulur.” TEK DÜNYA Mustafa Kemal’in olağanüstü bir vizyonla saptadığı gibi tek bir çağdaş dünya vardır. Bu özel bir eğitim programı gerektirir. Bunun için de biz teknik satın alırız, kadın imam yetiştiririz demek bir safsatadır. Bir olguyu daha vurgulamak gerek: Dünya ülkeleri laik oldu diye kiliseye bir şey olmadı. Türkiye’de ilk imam hatip okulları Atatürk döneminde açıldı. İnsanların bilimteknoloji derken, dinden uzaklaşmadıklarını biliyoruz. Batı kilisesi ayakta duruyor. Laik Türkiye’de 77.000 tane cami yapıldı. Eğer Türkiye’de ve bütün dünyada bir baskı varsa din baskısıdır. Fakat kimse uzaya gitmekten, televizyondan, internet’ten, cep telefonundan, modern tıptan ve atom bombasından uzaklaşıp Papa’nın dediklerine göre yaşamıyor. Rasyonel ve irrasyonel birlikte yaşıyor. KİM İZLER? Pew Araştırma Kurumu’nun çevrimiçi video kullanım verilerine göre 3050 ve üstü yaş grubunda çoğunluk; ama yaşı 30’un altındaki grubun sadece %25’i haberi televizyondan alıyor. 30 yaşın altındakilerin üçte ikisi, sosyal paylaşım sitesi kullanırken, daha yaşlılarda bu oran %20’nin altında. MySpace ve Facebook işte bu nedenle başkan aday adayları için, genç seçmenle buluşma noktası. Obama’nın 1 milyon “arkadaşı”na karşılık; Hillary’nin 330 bin, McCain’in 140 bin “arkadaşı” oldu. Yine Pew’a göre, her 10 gençten 4’ü adayların konuşmaları, reklamları, tartışmaları ve mülakatlarını çevrimçi izledi. Gelecek hafta bu konuyu Doğan Kuban’ın “Türkiye’nin sorunu İslam’ın sorunudur” makalesiyle sürdüreceğiz. CBT 1101/ 9 25 Nisan 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle