02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR “ERİYEN BUZLAR, YANARDAĞ ETKİNİKLERİNİ ARTTIRABİLİR” İzlanda ve Leeds Üniversitesi bilim insanlarının Geophysical Letters dergisinde sundukları araştırma yazısına göre iklim değişimi, sadece kutup başlıklarını değil, magmayı da eritebilir. Özellikle de İzlanda’da dramatik bir durum söz konusu. İzlanda’daki Vatnajökull buzulu yılda beş kilometreküp küçülmekte. lik buluntu yerinde çok iyi korunagelmiş beş iskelet bulunmuştu. Bir tanesi bir kız çocuğuna, diğeri genç bir kadına, iki tanesi yetişkin erkeğe ve son iskelet ise dişsiz yaşlı bir insana ait. Gençlerin ve yaşlıların aynı anda ölmüş olması, ani bir ölüm nedenini akla getirmişti. Fransız bilim insanları şimdi bu ani ölüme, buluntu yerinin 20 kilometre yakınında püsküren yanardağın neden olduğunu keşfettiler. Yanardağın tam olarak 1,81 milyon yıl önce etkinleştiği hesaplanmış. İskeletlerin üzerindeki küller, kızgın lavlara değil, tıpkı İ.S.79 yılında Pompei kenti üzerine yağan kül yağmuruna ait diyor uzmanlar. Anlaşıldığı üzere bu beş kişi bir çukur içine saklanarak korunmaya çalışmışlar. Gerçi bu mesafede kül artık kızgın olmaz, ama ince tanecikler solunduğunda solunum yollarına yapışırlar. Bu insanlar da bu nedenle ölmüş olmalı diyor araştırmacılar. beri doğum sancılarıyla ilişkilendirilmekteydi. Doktor, hamilelikten önce ana rahmin ve rahim ağzının ağrılara karşı duyarlı olduğunu ancak hamilelik sırasında ana rahimdeki duyarlılığın önemli ölçüde azaldığını saptamış. Öyle ki hamilelik sırasında ağrı reseptörleri taşıyan sinirleri bulamadık diyor Karlsson Tingaker. Oysa rahim ağzı hamilelik öncesindeki ağrı duyarlılığını hamilelik sırasında da korumakta. Bu da doğum öncesinde ve doğum sırasındaki sancıların niçin rahim ağzında oluştuğunu gösterir. Araştırmacılar yeni bilgiler ışığında daha etkili stratejiler geliştirebilmeyi umuyor. Araştırmacılar şimdi bu erimenin, yerkabuğu ve magma için ne anlama geldiğini hesapladılar. Erimekte olan buz tabakası kayaç ve daha alttaki tabakalardaki basıncı yok ediyor. Bu nedenle 1890 yılından bu yana 1,4 kilometreküp kayaç erimiş. İzlanda’da buzullarla kaplı olan bazı etkin yanardağlar var. Son büyük püskürme 1996 yılında Gjalp’da meydana gelmişti. Ondan önceki ise 1938 yılında yaşanmıştı. Leeds Üniversitesi’nden Carolina Pagli ve İzlanda Üniversitesi’nden Freysteinn Sigmundsson, şimdi buz tabakasının erimesine bağlı olarak oluşan ilave magma yüzünden bu tür püskürtülerin daha sık yaşanabileceğini hesapladı. Pagli, bu değişimlerden örneğin Alaska ve Güney Kutbundaki yanardağların etkileneceğini tahmin ediyor. EN YOĞUN DOĞUM SANCILARI RAHİM AĞZINDA OLUŞUYOR İsveçli kadın doktoru Berith Karlsson Tingaker, en kuvvetli sancıların rahim ağzında oluştuğunu saptadı. Rahim ağzında sancı uyarılarına reaksiyon gösteren sinirlerin yoğunluğu ana rahme kıyasla çok daha fazla. Ama bu fark rahim ağzındaki sinir uçlarının artışından çok, hamilelik sırasında rahim dokusundaki ağrı duyarlılığının önemli ölçüde azalmasına bağlı. İsveçli doktorun araştırması rahim ağzının doğum sancısı için önemini kanıtlamakta. Sonucun daha etkili ilaçların geliştirilmesinde yardımcı olması bekleniyor. Rahmin alt kısmında bulunan rahim ağzı, yapı olarak uterustan çok farklı. Rahim ağzı yüksek kolajen içerikli sert bağdokusundan oluşurken, ana rahim yüzde kırk ila yetmiş oranda kas lifleri içermekte. Rahim ağzının sertliği hamilelik boyunca kendisini korurken, kolajen içeriği yavaş yavaş azalır. Rahim ağzı dokusu ancak sancıların başlamasından kısa bir süre önce yumuşarken aynı zamanda iltihap reaksiyonu, çeşitli uyarı maddeleri ve iltihap faktörleri de artmakta. İltihap uyarı maddelerinin birçoğu sancıların iletiminden de sorumlu oldukları için, rahim ağzı eskiden EN SOĞUK KAHVERENGİ CÜCE Uluslararası bir araştırma ekibi dünyamıza kırk ışık yılı uzaklıkta yıldızlar ve dev gezegenler arasında “kayıp halkayı” buldu. CFBDS0059 Kahverengi Cücedeki sıcaklık 350 santigrat derece ve kendi türünün en soğuk temsilcisi. Joseph Fourier Üniversitesi’nden Philippe Delorme yönetiminde çalışan araştırmacılar, Kahverengi Cücenin yeni bir gökcismi türü olabileceğini düşünüyor. Sağlık KAHVE BEYNİ KORUYOR “İLK AVRUPALI” DMANASİ İNSANLARININ ESRARENGİZ ÖLÜMÜ Buluntu yerindeki taş örneklerini inceleyen Paris Doğa Müzesi araştırmacısı MarieAntoinette de Lumley, 1,8 milyon yıl önce Gürcistan’da yaşanan yanardağ püskürmesi yüzünden farklı yaşlarda beş kişinin yaşamını yitirdiği sonucuna vardı. İlk insan kalıntıları arasında en önemlileri olan bu iskeletler, 1994 yılında Gürcistan’ın güneyindeki Dmanisi ören yerinde bulunmuş ve analizler sonucunda 1,8 milyon yıl yaşında oldukları anlaşılmıştı. Büyük bir olasılıkla Homo erectus türüne ait olan Dmanisi insanları ilk Avrupalılardı. Yaklaşık 300 metrekare Kuzey Dakota Üniversitesi bilim insanları düzenli olarak alınan bir miktar kafeinin, yüksek kolesterol seviyesinin olumsuz etkilerinden koruduğunu saptadılar. Tavşanlarla gerçekleştirilen deneylerde, yağlı yemle beslenen hayvanların içme sularına her gün üç miligram kafein karıştırılmış. Kandaki yüksek kolesterol seviyesi her şey CBT 1101/ 4 25 Nisan 2008 den önce kan beyin bariyeriyle ilişkilendirilir. Kandaki zararlı maddelerin beyne ulaşmasını engelleyen bu bariyerin işlemesinde, beyindeki damarlardaki geçirgensizliği sağlayan Tightjunction (sızdırmaz bağlantı) proteinleri önemli bir rol üstlenmekte. Söz konusu proteinler “dağıldıklarında” kan beyin bariyeri geçirgenleşiyor ve zararlı maddelerin girişini etkili bir şekilde engelleyemez hale geliyor. Geçirgen bir kan beyin bariyerinin ise her şeyden önce Alzheimer hastalığına yol açabileceği düşünülmekte. Daha önceleri gerçekleştirilen araştırmalarla da kafeinin, Alzheimer ve diğer nörodejeneratif hastalıklarda bellek kaybını önlediği anlaşılmıştı, ama kafeinin etki mekanizması kesin olarak bilinmemekteydi. Bu etkiyi açıklayabilen Jonathan Geiger ve ekibi bundan sonra kafeinin beyindeki etkisini daha ayrıntılı bir şekilde inceleyerek nörodejeneratif hastalıklar için yeni sağaltım olanakları geliştirebilmeyi umuyor. Kahverengi Cüceler doğduklarında gerçek bir yıldıza dönüşecek kadar ağır olmayan dev gaz toplarıdır. Bazı özelliklerini Jüpiter gezegeniyle paylaşırlar. Mesela atmosferlerinde toz ve havaya asılı maddelerden hatta kısmen de metandan oluşan bulutlar vardır. Ama bununla birlikte dev gaz gezegenlerinden daha büyük ve daha sıcaktırlar. LCüceleri olarak adlandırılanların üzerindeki sıcaklık 1200 ila 2000 santigrat derecedir. Daha soğuk olan TCücelerindeki sıcaklık ise 1200 derecedir. Delorme ve arkadaşları CFBDS0059 Kahverengi Cüceyi Kanada/ Fransız/Hawaii teleskopuyla saptadıktan sonra atmosferindeki kimyasal bileşimini, Keck teleskopuyla alınan enfraruj tayfında analiz etmişler. Bu şekilde ilk kez bir Kahverengi Cücede amonyak bileşimine dair izler görülmüş. Diğer tüm Kahverengi Cüceler daha sıcak olduğu için atmosferlerinde bu gaz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle