Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör oluşamaz. Araştırmacılar bu yüzden CFBDS0059’nin daha önceleri tahmin edilen “YCücelere” dahil olan bir tür olabileceğini düşünüyorlar. Teorik modellerden bilindiği üzere, Kahverengi Cücelerin atmosfer fiziği 379 derecenin altından sonra önemli ölçüde değişmekte. CFBDS0059’nın ağırlığı 15 ila 50 Jüpiter kütlesi kadar ve beş milyar yıl yaşında. bu olağandışı bulut aralığını fark ettikten sonra benzer bir görüngüyü Aralık 2005’e ait görüntülerde de izlemişler. Bu aralıkların ortaya çıkışından altmış gün kadar sonra yakın çevrede altı şiddetinde ya da daha şiddetli depremler meydana gelmiş. Araştırmacılar, bulutların faylardan çıkan gazlarla dağıtıldığını tahmin ediyorlar. Ve bu görüngüyle de bölgedeki sıcaklık artışı açıklanabilmekte. Sokrat niçin kötü bir papaza benzer? Çünkü, bilim yerine mistisizmi, dünyayı anlamaya çabalamak yerine miskinliği, kontrol edilebilecek varsayımlar üreterek çevreyi sorgulamak yerine, cevabı verilemeyecek zırvalıklarla uğraşmayı tavsiye eder. Dibe Vuran Kültür Sonradan görmenin en belirgin özelliği yüzeyselliğidir. Uygarlık mevzubahis olduğunda bu ülkede hepimiz az veya çok sonradan görmeyiz, zira uygarlığın yaratıcıları olmadığımız gibi, hiç bir zaman milletçe onun yakın takipçileri de olamadık. Kökleri imparatorluk dönemine uzanan kültürlü ailelerimiz hemen hemen yok gibi. Olan birkaç tanenin de cemiyete etkisi ihmal edilebilir düzeyde. Onların da ekseriyeti geçen yüz yılın ekonomik güçlükleri nedeniyle belli bir kültür düzeyini tutamamış durumdalar. Halkı kültüre kavuşturacak kurumlarımız yok. Atatürk bunları kurmaya büyük çaba sarfetti; HasanÂli Yücel ise onun izinden getmeye cür’et etmesinin bedelini ömrünün sonuna doğru pek ağır ödedi. 1946’dan beri Atatürk’ün ve HasanÂli Yücel’in yaratmaya çalıştıkları kültür müesseselerimiz birer birer, zır cahil kırsal kökenli yöneticiler tarafından yok edildiler. Uygar dünya ile çok sıkı bir ilişiki içinde bulunan bazı kişiler ancak başlarını su üstünde tutabiliyorlar. Ama bu giderek güçleşiyor. Çevre baskısı tüm Türkiye’yi giderek karartıyor. Kütüphanelerimiz yok oluyor, tiyatrolarımız yıkılıyor, okullarımız medreseleşiyor, medya, kültür yapıcıdan ziyade kültür yıkıcı roller oynuyorlar. Bunu denetlemesi beklenen RTÜK bir kültür cellâdı olarak karşımıza dikiliyor. Her hafta muhtelif kitap dergilerine bakıyorum. Yayımlananlar fasafiso. İnsanımızı dünyadan haberdar edecek yayın sayısı neredeyse parmakla sayılabilecek kadar. Adresime büyük bir nezaket eseri gönderilmemiş olsa, Douglas Futuyma’nın Evrim başlıklı o enfes kitabının Aykut Kence ve arkadaşları tarafından aynı nefasette yapılmış olan Türkçe tercümesinden haberim bile olmayacaktı. Hangi kitap ekimiz bu güzel eseri tanıttı? Aslında kaç tane kitap eki yayımcısını böyle bir eser ilgilendiriyor? Gençliğimizin evrim fikri karşıtı bir Milli Eğitim Bakanının (böyle bir şey bile aklın alamayacağı bir ilkellik!) ellerine teslim edildiği bugünlerde bu ne vurdum duymazlık! Fakat ah en hoşu!! Sayın Başbakan, Sayın Ana Muhalefet Partisi Başkanı ve Sayın Milli Eğitim Bakanı Sokrat etrafında atışmaya başladılar. Ölür müsün, öldürür müsün! Bildikleri modern bir ansiklopedi bilgisi bile değil! Söylenenleri evde televizyon karşısında Oya, Asım ve ben kahkahalarla yerlerde yuvarlanarak dinlemeye çalışıyoruz (gerçi bizi yönetenlerin düzeysizliği karşısında hüngür hüngür ağlamamız gerekir!). Birisi kendisini Sokrat’a benzetiyor! Bunu dinlerken insanın aklına o hınzır deyim geliyor: «Merdi kıpti, şecaat arzederken sirkatin söyler». Bizimki de kendini benzetecek adam bulamadı, bula bula Lord Bertrad Russell’ın pek haklı olarak «kötü bir papaz tipine» benzettiği Sokrat’ı buldu! Sokrat niçin kötü bir papaza benzer? Alcibiades’in cinsel «sevgilisi» olan bu zat, gençliğe doğruyu, düşünmeyi öğretmek kisvesi altında doğudan öğrendiği ve sonunda o muhteşem Yunan uygarlığını batıran yobazca fikirleri öğretir, bilim yerine mistisizmi, dünyayı anlamaya çabalamak yerine miskinliği, kontrol edilebilecek varsayımlar üreterek çevreyi sorgulamak yerine, cevabı verilemeyecek zırvalıklarla uğraşmayı tavsiye eder. Ana Muhalefet Partisi reisimiz de cevaben buyuruyor ki, Sokrat yasalar uğruna ölmüştür! Gene dönelim Lord Russell’ın o enfes analizine: Sokrat cennete gideceğinden emin olduğu için ölümü seçmiştir. Yani bir nevi Yunan mücahidi!! Russel diyor ki, eğer ölümden sonra hiçbir şey olmadığını bilerek o kanunlar uğruna ölseydi, işte o zaman o asil bir davranış olurdu. Öte yandan âlim Milli Eğitim Bakanımız, Sokrat’ının müdafaasına koşuveriyor: Ana Muhalefet Partisi Reisi Efendi, Meletos gibidir! Yani aklınca Ana Muhalefet Partisi Reisine çaktırmadan hakaret edecek. Halbuki Meletos ne yapmıştır? Kötü papaz tipli Sokrat’ı çocuğu Sokrat sayesinde ayyaşın biri olan Anitus ile birlikte pek haklı olarak şikayet etmiştir. Eh kendini Peygamber ilân eden Sokrates’in (malum ya Dike’den vahiy geldiğini söylüyordu hazret) peşinden giden ayyaş olur, Katolik kılisesi sapık papazları için yalnızca ABD’de iki milyar ödemeye mahkum edilir, bizim hocaefendilerimiz göbeğe muska yazar vs. vs. Ve bizi yönetenler de bunlara özenir. Ve tersini söylemeye kalkarken de merdi kıpti’nin durumuna düşüverir. Bunlarla demokrasi, bunlarla gelişme, bunlarla uygarlaşma ha! Eh aydınlarımız tek mirasım bilim ve akıldır diyen Atatürkçülüğü, Kemalistliği gericilik ilan ettiğinden beri ne bıraktık halkımıza ki. HAVA KİRLİLİĞİ ÇİÇEKLERİN KOKUSUNU DA ETKİLİYOR Artmakta olan hava kirliliği çiçeklerin daha az kokmasından da sorumlu. Çiçeklerin daha az kokması yüzünden örneğin balarısı gibi tozlaşmada katkısı bulunan böcekler çiçeklerin yerlerini bulmakta zorlanıyorlar. Virginia Üniversitesi bilim insanlarının sonuçları kısmen de olsa, yabanıl ortamda yaşayan ve hayatta kalabilmek için çiçek nektarına ihtiyaç duyan böceklerin dünyanın belli başlı bölgelerinde niçin azaldıklarını açıklamakta. Çiçekler tarafından üretilen koku molekülleri mesela 19. yy’daki daha az kirli bir çevrede 10001200 m’ye kadar yayılabilirken, günümüzdeki hava kirliliğinde ancak 200300 m’ye kadar ulaşabilmekte deniyor Jose Fuentes’in Live Science dergisindeki yazısında. Bu gelişme yeterli besin bulamayan böcekler olduğu kadar çiçeklerin gelişimi için de tehlike oluşturmakta. Çiçeklerden yayılan kokunun azalmasını kanıtlamak isteyen bilim insanları, kokunun rüzgârla yayılmasını gösteren matematiksel bir model geliştirmişler. Buna göre koku kaybı, otomobillerin ve ağır sanayinin bulunmadığı dö BULUTLARLA DEPREM TAHMİNİ Çinli bilim insanlarına göre, belli başlı bulut biçimlenimleri yaklaşan bir depremin habercisi olabilir. Nanyang Norman Üniversitesi jeofizikçisi Guangmeng Guo ve Bin Wang, Güney İran’da meydana gelen iki ağır deprem öncesinde alışılmışın dışında bulut aralıkları fark etmişler ve bunların tıpkı tektonik kırıklar gibi seyrettiğini söylüyorlar. Bu faylar üzerindeki gökyüzü saatlerce bulutsuz kalırken, etraftaki bulutlar hareket etmeye devam etmiş. Bilim insanları ayrıca iki depremde de faylardaki toprak sıcaklığının arttığını saptamışlar. Bu görüngülerin ortaya çıkmasından yaklaşık iki ay sonra şiddetli depremler meydana geldiğini söyleyen bilim insanları, bulut biçimlenimlerine bakarak depremlerin tahmin edilebileceğini söylüyorlar. Guo ve Wang yazılarında, Rus bilim insanlarının da 1980’li yıllarda depremlerden önce alışılmışın dışında bulut biçimlenimlerine ve sıcaklık değişimlerine rastladıklarını hatırlatıyorlar. Ancak konuyla ilgili araştırma yazılarının bulunmaması nedeniyle Çinli bilim insanları İran’daki iki şiddetli deprem öncesindeki bulut biçimlenimlerini incelemişler. Guo ve Wang, Aralık 2004 tarihindeki uydu görüntülerinde ilk kez Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1101/ 5 25 Nisan 2008 nemlerle karşılaştırıldığında %90’lara çıkabiliyor. Özellikle de sıcak yaz aylarında hava kirliliğinin artmasıyla, çiçek kokuları da iyice azalmakta. Bilim insanları, bu gelişmeden zarar gören böcek türlerinin değişen koşullara uyum sağlayamamalarından endişeleniyorlar.