20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DAVRANIŞ BİLİMİ GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Belirleme, saptama, denetim altına alma, denetleme insanın dünya gezegenindeki savaşımının temel özelliklerini oluşturur... Benim duyduklarımı İnsan dışındaki hayvanların duyguları olduğundan kuşkuluysanız, onları izlemek, onlara kulak vermek, düşman ve dostlarıyla etkileşim içindeyken saldıkları kokuları koklamak bile sizi inandırmaya yetebilir. Dışarıdan gördükleriniz bir hayvanın kafasından ve yüreğinden geçenler konusunda size epey bir fikir verebilir. Günlük Yaşamda Sonsuz Zaman ve mekân içindeki olağan yaşamında insan, çevresindeki sınırlı nesnelerle yaşar. Sınırlılık, belirlilik, belirginlik insanın çevresiyle ilişkisinde ona güven sağlıyor. Belirsizlik uçsuz bucaksızlık, bir açıdan, onun dünyaya tutunmasını zorlaştırıyor. Kimi durumlarda sınırlılık ve belirlilik bir özgürlük duygusunu veriyor olabilir. Özgürlük tutunan, tutunmaya çabalayan insanın tutunma ufkunu açma uğraşıyla genelleşir. Temel güven duygusunu besleyecek, tutunma inancını yitirmiş insan, özgür olamaz. Tutunma inancı, aşinalıklardan, tanıdıklıklardan güç alır. Bu açıdan belirleme, saptama, denetim altına alma, denetleme insanın dünya gezegenindeki savaşımının temel özelliklerini oluşturur. Günlük yaşam algısı sınırlı nesneler üzerindedir. Sonluluk günlük yaşamın sürdürülmesinde, genel olarak fiziksel nesnelerin özelliği oluyor. Sonluluk, bir anlamda, insana çevresini, yaşam alanını belirlemesine yardımcı oluyor. Hayvansal düzeyde, ekobiyolojik varoluş çabasında sonlu, sınırlar belirli bir yaşam çevresi, bu çevre üzerinde oluşturulan bir kültür ortamı oluşuyor. Sonluluk, ilk bakışta düşünen, bilim yapan insanın yer yüzündeki günlük yaşamında baskın bir özellik olarak görüyor. Günlük yaşamda kullandığı eşyayı, doğadaki nesneleri sınırlayarak, belirleyip, sınıflandırmak, çerçevelemek çapası içinde. İnsan belirsizlikle, sınırsızlıkla yaşayamıyor: Doğrusu, yaşarken karşılaştığı belirsizlikleri, belli yorumlar, anlam vermelerle gidermeye uğraşıyor. (“Belirsizlik”, “sınırsızlık”, “sonsuzluk”, kavramlarını günlük yaşam bağlamında birbirlerinin yerlerine kullanmaktayım!) Peki sonsuzluk, günlük yaşamda nasıl çıkıyor ortaya? Günlük yaşamında, insanın belirli alışkanlıklar içinde, kesin görünen yargılarla, gerçeği belirleme çabaları, onun karşılaştığı günlük yaşam sorunlarını büyük ölçüde çözmeye yardımcı oluyor. Bu alanda, sonluluk gerçekliğe bir dayatmadır. Sorunlar, yerleşik, alışılmış kalıplarla, önceden belirlenmiş sınırlı anlam çerçeveleri ile her zaman çözülemiyor. Gerçekliğin anlaşılmasına, karşılaşılan yaşam sorunlarının çözümüne sınırlı kavrama çerçeveleri yetmiyor. Gerçekliğin dalgaları, insanın gerçekleştirmeye çabaladığı tüm anlama çabalarının oluşturduğu dalga kıranları yıkıp atıyor! Anlama yetisiyle, sınırlandırmaya çabaladığı gerçeklik, bu sınırlandırmalardan taşıyor. Güvenli yaşam alanının dışında da yaşam alanları olabileceğini, bu dünyanın ötesinde de farklı dünyalar olabileceğini düşünüyor. Düşünebileceği en büyük sayıdan daha büyük sayının bulunabileceğini, sınırlı evrenin, ötesinde onu kapsayan bir evrenin varlığını göz önüne alıyor. Zamanda “en geriye” gittiğinde ondan da “eski”sinin düşünülebileceğinden kuşku duyuyor. Zamanın bir bitişi olmalı ama ya sonrası? “Ebedî”, “ezelî” “başlangıçsız”, “sonsuz” sözcüklerini kullanıyor, dilinde. Yaşam sorunlarını çözemedikçe, yaşamın anlamına ilişkin, oluşturduğu kavram çerçeveleri, inanç düzenleri, yaşam alışkanlıkları işlemedikçe kafası karışıyor, elindeki bilgilerden, sahip olduğu inançlarından kuşku duymaya başlıyor. Sonsuz, gerçekliği belirlemeye uğraştığı “sonlu” kalıpların çalışmamasıyla çıkıyor ortaya. Soyut düşüncede, sonsuz, küçük, sonsuz büyük olanı düşünüyor, geometride, aritmetikte, mantıkta, “sonsuz” kavramıyla çalışmaya başlıyor. Yalnız soyut düşüncede, formal, biçimsel, varlıklar alanında değil, o alanın diliyle gerçekleştirdiği bilimde de sonsuzdan söz etmeye başlıyor. Sonraları bilimde, felsefede, sanatta, dinde, ahlâk alanında sonsuzun yerini, önemini görmeye başlıyor. Sonlu olandaki sonsuzluk onu şaşırtıyor. Örneğin fiziksel bir nesneyi betimlemeye çalıştığımızda, o nesnenin tüm niteliklerini tümüyle, tüketici bir biçimde dile getirmenin olanaksız olduğunu anlıyor. Algımız belli bir noktaya odaklandığında, diğer noktaların “karanlıkta” kaldığını, “tüm noktaları birden” algılayamayacağımızı görüyor. Sınırlı bir doğru parçasında, “sonsuz” noktanın olabileceğini, belirli bir zaman dilimini “anlara” indirgediğimizde, bu anların sonsuz sayıda karşımıza çıkabileceğini düşünüyor. Sonsuzluk hem en küçükler alanında hem de en büyükler alanındadır. Örneğin, bir bütünü böldükçe, bölebilir, en küçük parçasına ulaşmayı çabalayabiliriz. En küçük parça nedir? Bölme nerede durur? Artık bölünemeyeceğini nereden bilebiliriz? En büyük olan nedir? En büyük olan neyin içindedir? İnsan sınırlı görünen yetisiyle sınırsız sorunlara el atabiliyor. İnsanın sonluluğu içinde sonsuzu kavramaya çalışması, kendi gücünün bitimsizliği düşüncesine götürüyor onu. Sonluda sonsuz, sonsuzda sonlular görüyor. S on yıllarda saygın bilim dergilerinde ahlaklı köpek ve şempanzeler, neşeli ya da duyarlı fareler, hüzünlü filler ve ürkek balıklarla ilgili araştırmalara sıklıkla yer veriliyor. Gülüp oynayan bir kurdu, sızlanmakta olan bir köpeği, ya da uyutulmadan kuyruğu kesilen bir domuz yavrusunun viyaklamasını izlemek bile onların duygu yüklü canlılar oldukları inancını doğurabilir. Tek bir öykü bilimsel kanıt niteliğini taşımayabilir, ama düşün insanı Dale Jamieson'un da belirttiği gibi, öykülerin çoğalması verilerin de artması anlamına gelir. Dahası, bu yazıda aktarılan türdeki öyküler yepyeni araştırmalara da esin kaynağı olabilir. DUYGUDAŞLIK Kenya'nın kuzeyindeki Samburu Ulusal Parkı'ndaki filleri izlerken içlerinden bir tanesinin çok ağır devindiğini fark ettim. Fil uzmanı Douglas Hamilton, Babyl adındaki bu dişi filin ayağının yıllardır sektiğini, ancak sürüdeki öteki fillerin kendisini hiç yalnız bırakmadıklarını söyledi. Ötekiler bir süre yol aldıktan sonra durup geride kalan filin ne yaptığını izliyorlardı. Filin durumuna göre, bekliyor ya da yollarına devam ediyorlardı. Zaman zaman sürünün dişi başkanının Babyl'i beslediği bile oluyordu. Öteki fillerin ona yardımcı olarak bir çıkar sağlamaları söz konusu olamazdı, çünkü Babyl'in onlar için yapabileceği pek bir şey yoktu. Bu durumun tek açıklaması öteki fillerin hiçbir karşılık beklemeden ona kol kanat gerdikleriydi. Dostluk ve duygudaşlıktan kaynaklanan bir tavır sergiley e r e k Babyl'in kendilerine ayak uydurmasını sağlıyorlardı. Ayıların da benzer bir duygusal derinliğe sahip oldukları görülüyor. 2005 Şubat'ında Alaska'da iken anneleri vurulan iki boz ayı yavrusunun birbirlerine destek oldukları, sürünün öteki üyelerinin de onlara sahip çıktıkları yolunda bir haber okumuştum. Erkek ayı yavrusu yaralanmış olduğundan güçlükle yüzebiliyordu. Kız kardeşi ırmağın kıyısına sürüklediği som balıklarıyla onu beslemeye çalışıyordu. Dişi ayı yavrusunun kardeşine göz kulak olduğu ve bu desteğiyle onu yaşamda tuttuğu açıkça ortadaydı. Farklı tür hayvanlarda da duygudaşlık örneklerinin sergilendiği yönünde çok sayıda rapor var. Indiana Çakalları Koruma Merkezi'nin yöneticisi CeAnn Lambert bir yaz sabahı iki fare yavrusunun garajındaki derin bir çukurdan çıkmaya çalıştıklarına tanık olduğunu anlatıyordu. Giderek daha da bitkin düştüklerini görünce, Lambert bir kaba su koyup çukura bırakmıştı. Farelerden daha canlı olanı gidip sudan içmiş, dönerken yolda atıştıracak bir şeyler bulmuş ve bunu alıp daha güçsüz fareye götürmüştü. Daha bitkin olan fare ne zaman bir lokma yiyeceği ağzına atmaya çalışsa, öteki lokmayı suya doğru itiyordu. Öyle ki, bitkin fare sonunda suya ulaşmıştı. Karınları doyan fareler yeniden toparlanınca Lambert'in çukura yerleştirdiği tahta sayesinde tırmanarak dışarıya çıkabilmişlerdi. CBT 1064/10 10 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle