Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP toplumsal belleğin, başka bir deyişle kültürün sürekli olarak kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır, bireyin/kişinin kendisine biçim verme çabasının farklı olanaklarla açığa çıkmasıdır. Eğitim; bireylerin, kişilerin, konuya daha uzun erimli bakacak olursak, aslında toplumların geleceğini belirler. Bu nedenle eğitimin ne tür ilkeler aracılığıyla, hangi amaçlar doğrultusunda verildiği, toplumların geleceği açısından son derece önemlidir. Eğitim konusunda saptanan hedefler toplumun geleceğini doğrudan etkiler. Bu nedenle toplumu yönetenlerin eğitim söz konusu olduğunda filozoflara kulak vermeleri bir zorunluluk gibi görünmektedir. Bunun içindir ki Platon Devlet adlı eserinde en iyilerin, bilgelerin ve erdemlilerin, yani filozofların başta bulunmasını isteyen ideal bir devlet biçiminden söz eder. Platon, Devlet’inde, yasaların konulması ve topluluk hayatının düzenlenmesi işini, günümüz açısından bakıldığında toplumun kamusallaşması işini filozoflara yüklemiştir. Kısaca, yönetenler ve öğretenler takımına insan ruhunun ussal kısmı karşılık gelmekte, bundan dolayı devleti yönetenlerin filozoflar olması gerektiği vurgulanmaktadır. Filozoflar bilgili ve erdemli kişilerdir. Bilgili ve erdemli olmanın onuruna ise çocukluktan itibaren insanlara verilen eğitim sayesinde ulaşılabilir. Ancak eğitim sürecini başarıyla atlatabilen, “yüksek yönetici” olabilecektir. Bu süreç ise sürdürülebilir bir yinelenmeyi ve yenilenmeyi içinde barındırır, dolayısıyla bitecekmiş gibi görünse de hiç bitmez. larla ve verdiği yanıtlarla eğittiği insanın bildiğini sandığı bir şeyi bilmediğini ya da bildiklerinin eksik/yanlış olduğunu gösterir. Yolu yürütenin önemi doğru olanı buldurma aşamasında ortaya çıkar. Sokrates Platon’un eserlerinde tam da bu işi yapar. Sokrates’in yaptığı iş, karşısındaki kişilere tartışılan kavram hakkında sorular sorma sanatıdır. Sokrates, karşısındaki kişiye birtakım sorular sorarak belli bir kavrama ulaşmaya çalışır. Asıl amaç, Sokrates’in karşısındaki kişinin o kavrama ulaşabilmesi, yani öğrenmesidir. Sorulan sorular başlangıçta kişinin neyi ne kadar bildiğini ölçmeye yöneliktir. Kişinin bildiğini düşündüğü şeyin aslında aranılan şey olmadığı; dolayısıyla kişinin sadece o şeyin sanılarına sahip olduğu gösterilmeye çalışılır. Aynı zamanda bu çaba kişinin aslında bir şey bilmediğini ortaya çıkarmaya yarar. Hedef, burada, kişinin hor görülmesi, küçümsenmesi ya da aşağılanması değil tam tersine bir şey bilmediğinin farkına vardırılmasıdır. Sokrates’in diliyle ifade edersek, kişi, yaşanan diyalog sonrasında “bildiği şeyin aslında hiçlikle örtülü olduğu” bilincine ulaşır. Dolayısıyla, yaşamın her anı yeni bir öğrenme anına dönüşür. Bilgi bir süreçtir; bitmeyen, tükenmeyen bir süreç… Dolayısıyla sürekli sorgulanmaya ihtiyacı vardır. Bu bitmek tükenmek bilmeyen sorgulama, insanın içindeki potansiyelleri açığa çıkarmaya yönelir. Kişi öğrenir, mevcut potansiyellerini açığa çıkartır, bu potansiyelleri iyinin, erdemin ve doğrunun yolunda dönüştürerek kullanmayı öğrenir. Bu dönüşüm onu aydınlığa götürür. Eğitim konusunda saptanan hedefler toplumun geleceğini doğrudan etkiler. Bu nedenle toplumu yönetenlerin eğitim söz konusu olduğunda filozoflara kulak vermeleri bir zorunluluk gibi görünmektedir. SOKRATİK ÖĞRENME EĞİTİM ÜTOPYASI Thomas Mores'un Utopia'sındaki “eğitim ütopyası” da Sokratik yaşama gibi “sürekli eğitimin”, “yaşamboyu öğrenim” projesinin önemli örneklerinden biridir. Thomas Mores içinde bulunduğu toplumun olumsuzluklarından kurtulmanın yolunu yepyeni bir insan ve toplum anlayışında bulur. Utopia’da dile getirilenlerle o günün Avrupa’sı tam bir karşıtlık içindedir. “Avrupa’da zorbaca saltanat süren kralların baskısı varken, Utopia’da kralsız bir özgürlük vardır; Avrupa’da yıkıcı bir kargaşa varken, Utopia’da kusursuz bir düzen vardır; Avrupa’da vicdan özgürlüğü yokken, Utopia’da dinsel açıdan hoşgörü vardır; Avrupalılar para kazanmayı ve mal mülk edinmeyi düşünürlerken; Utopia’lılar kafalarını bilgiyle donatmayı düşünürler; Avrupa’da eğitim üst sınıfın tekelindeyken, Utopia’da eğitim herkese açıktır; Avrupa’nın zenginleri ve çoğu kadınları aylak gezerlerken, Utopialıların kadınları da erkekleri de her gün belirli bir süre çalışmak zorundadırlar ve en önemlisi, Avrupa’da küçük bir azınlık gereğinden fazla varlıklı ve büyük bir çoğunluk yoksulluk içindeyken, Utopia’da herkes ulusal servetten eşitçe yararlanmaktadır.” (Urgan 2000: 45) Utopialıların eğitim alanında en büyük yenilikleri, CBT1050/22 4 Mayıs 2007 Bu eğitim sürecinin diğer adı yaşamboyu öğrenmedir ya da eğitimdir. Yaşamboyu öğrenme Sokratik bir yaşam(a)dır. Sürekli sorgulayan, sorgulanmamış yaşamı yaşam olarak kabul etmeyen, sürekli tartışan, sorular soran ve sorduran bir yaşama biçimi. Böyle bir yaşama biçimi Sokrates’e göre öğretilebilir olmaktan çok öğrenilebilirdir; Menon diyaloğu bu konuda en iyi örneği oluşturur. Sokrates’in öğrenmeye yaptığı bu vurgu özneyi, etkinliği ve müdahaleciliği ön plana çıkartır. Önemli olan öznenin çabasıdır, onun etkin olmasıdır, öznenin kendisini durmadan eğitmesi, değiştirmesi ve yenilemesidir. Bu yenilemenin yeri ve zamanı yoktur. Platon diyaloglarında ana karakter olan Sokrates karşısına çıkan herkesle, hangi yaştan olursa olsun, hangi zamanda ve mekânda olursa olsun sohbet eder, onların kendi içlerindeki aydınlığın farkına varmalarını sağlar, onları filozofun yolundan ustalıkla yürütür. Bu yürüyüş erdemli olana, iyi olana, bilgiye doğru yapılan bir yürüyüştür. Bu yürüyüş, yaşamın kendisini simgeler öyle ki kişi bu yolda yürüdükçe yol yeşerir ve zenginleşir. Bu, Herakleitos’un nehri gibi yaşamaya doğru akan, yaşamın kendisi olan, soluk aldığımız her anda çok derinlerde hissedilen ve gerçekleşen bir yürüyüştür. Bu filozofla filozofluğa doğru giden bir yoldur. İoanna Kuçuradi’nin ‘Çağın Olayları Arasında’ kitabında belirttiği gibi bu yol, filozof olurken kişinin yürüdüğü ve bir filozofun yürüttüğü yoldur (Kuçuradi: 103). Bu yol yaşamboyudur… öğrenimlerinin belirli bir yaşta bitmeyip, ömür boyu sürdürülmesidir. “Çağımızın yeni yeni anlamaya başladığı bir gerçeği; yani eğitimin altı yaşlarında başlayıp yirmi beş yaşına doğru biten bir süreç olmadığını; ardı hiç kesilmeden ölünceye dek sürdüğünü, sürmesi de gerektiğini, More daha o zamanlarda (16. yy) anlamıştı. (…) İşte bu sürekli öğrenimi sağlamak amacıyla, Utopia’da sabahın erken saatlerinde çeşitli konularda dersler ve konferanslar veren, halka açık bir çeşit sabah üniversitesi vardır. (…) Utopialılar kendi özel meraklarına göre seçtikleri öğretmenlerin derslerinden yararlanırlar.” (Urgan 2000: 56) More, Utopia’sının ikinci kısmında şöyle söylemektedir: “Çalışma, uyku ve yemek saatleri dışındaki zamanı, herkes istediği gibi kullanabilir. Bu saatler hayhuyla, aylaklıkla geçmez, Utopia’lılar işlerini uğraşlarını değiştirerek dinlenirler. Bu da gerçekten güzel bir kurum sayesinde başarılır. Her sabah gün doğmadan, serbest ders saatleri vardır. Yalnız bilim yolunu seçenler bu derslere girmek zorundadırlar. Ama, başka herkes, kadın erkek, hangi zanaatten olursa olsun, bu derslere katılabilirler. Halk bu derslere seve seve gider, zanaatine ve zevkine uygun bir öğrenim kolunu izler.” (More 2000: 118) Herkesin zevkine ve ilgisine göre, herkesin zamanına göre; başka bir deyişle herkesin ihtiyacına ve yeteneğine göre eğitim; üstelik zaman ve mekân formlarından ya da kısıtlarından sıyrılarak… Yaşamboyu öğrenim! Bugün, Sokrates’in Agorada, kent meydanında 2500 yıl önce yaptığı söyleşiler ve felsefi yürüyüşler Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programlarının “Yaşamboyu Öğrenim” projesiyle hayata geçiyor. Thomas Mores’un gelecekte olabileceğini düşündüğü ve bir imkân olarak düşündüğü “ütopik eğitim anlayışı” aşkınlıktan sıyrılıp içkinleşmekte. Yaşamboyu öğrenimi yaşamın her alanına yayalım… Ama öncelikle Sokrates’in o ünlü diyaloglarını ve Thomas Mores’un Utopia’sını hep birlikte okuyalım… Tekrar tekrar… Yaşamboyu öğrenmenin ruhunu yitirmemek için. Üstelik Cumhuriyetimizin ilk yıllarının heyecanının yaşamboyu öğrenme bilinciyle somutlaştığını anımsayarak.* Ne dersiniz? Başlayalım mı? * Ülkemizin bu bağlamdaki deneyimini bir başka yazıda ele alacağız. Kaynakça Çotuksöken, Betül , Felsefi Söylem Nedir? (1991, 1994), İstanbul: İnkılâp Kitabevi, 2000. Kuçuradi, İoanna, Çağın Olayları Arasında, Ankara: ŞiirTiyatro Yayınları, t.y. More, Thomas, Utopia, çev. Vedat Günyol, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2000. Urgan, Mina, “Utopia’nın Birinci Bölümü Üstüne” ve “Utopia’nın İkinci Bölümü Üstüne”, Utopia’nın içinde, İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2000, ss.3965. Genç Cumhuriyet ve radyo Sayın Osman Bey, Cumhuriyet gazetesinin 20 Nisan tarihli bilim ekinde çıkan "Genç Cumhuriyet ve radyo" başlıklı yazınızı ilgiyle okudum. Birçok aydınlatıcı bilgi içeren bu yazınız için sizi kutlarım. Yalnız son paragrafta sıraladığınız eğitici programlar arasında, 40'li yılların başlarında Radyo Dairesi Müdürü olan ve yaklaşık olarak 193945 yılları arasında klasik müzik üzerine "İzahlı Müzik" programları yapan müzikolog ve sanat tarihçisi Cevad Memduh Altar'ın bu önemli programından söz etmemeniz beni şaşırttı ve üzdü.. Bugünün klasik müzik dinleyici kitlesi, zamanında büyük bir ilgiyle izlenen o programlar sayesinde yetişmiştir. (Hatta bu program o kadar iyi bilinirdi ki "izahlı müzik" lafı adeta bir deyim halini almıştı. Birisi bir konu üzerinde çok fazla açıklama yaparsa, "Sen de izahlı müzik yapar gibi konuştun" denirdi!) Saygılarımla İnci Kut (Altar) kutinci@hotmail.com SORULAR SORMA SANATI Bu yürüyüşte, yolu yürüyen kadar yürüten de önemlidir. Ancak bir yol gösterici olabilirse yoldaki aydınlanmayı yaşamak mümkündür. Yol gösterici, sorduğu soru