Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KENT VE KÜLTÜR zararlarını halka anlatmayı unutmamak gerekir. Başka bir deyişle karşı söylem politikasının yürütülmesi politikanın ilkeleri kadar önemlidir. Her gün bir yerde hortlayan imar fiyaskolarıyla başını kaşıyacak vakti kalmayan Mimarlar Odası tümel bir mimarlık politikası yürütecek vakit bulamayabilir. ÇÖKÜNTÜ EŞİĞİ Türkiye’de bir kent ve mimarlık politikası olmamasının başka nedenleri de vardır: Büyük kentlerin %60’ı yasadışı oluştuğu için burada planlama yapmanın ne biçimsel ne de yasal koşulları vardır. Bu ancak yeni yasadışılıklar teşvik edecektir. Kaldı ki bazı yasadışı durumları yasal statüye de kavuştursanız, bütün yasal dışılıklar yasal kılıfa sokulamaz. O zaman çirkinlik ve kargaşa için yeni yollar açılır. Sürekli kural dışılık kurallı etkinlikleri de kural dışına itmektedir. Yapı alanında yasadışı ile yasalın sınırları ortadan kalkmıştır. Yasal fakat şehircilik kuralları dışı bir dönüşüm projesinin makyaj ötesinde getireceği bir şey de yoktur. Doğru ve sağlıklı bir mimarlık ve kent bilgisi bağlamında Türkiye’de her şey kural dışıdır. Çöküntü eşiği de budur. Bütün bu tablonun arkasında fiziksel çevreye ilişkin yasal altyapının içeriği ve uygulanmasına ilişkin sorunlar vardır. Bu içerik eskimiş, yanlış tanımlanmış, değişik yasa veya yönetmeliklerde birbiriyle çelişen kurallar içeren, ehliyetsiz örgüt ve karar mekanizmaları kuran, ormanı, kıyıyı, tarihi dokuyu korumayan, çevre kirliliğine göz yuman, tümüyle politik, çağdaş kent sorunlarını yapı spekülasyonu çerçevesinde gören ve tarih bilinci çok sınırlı belediye meclislerine akıl almaz sorumluluklar tanımış, büyük kent belediyelerini 50 km. yarıçapında küçük devletçikler haline sokan, politikayı bilimin yerine yerleştiren bir içeriktir. Bunun kanıtı %60’ı kaçak olan kentler, yok olan tarihi doku, vatandaşları süründüren bürokrasi ve dünya literatürüne geçmiş rüşvet mekanizması ve politik nepotizmdir. Bu yasal mekanizmanın tümüyle yenilenmesi gerekir. Fakat bu akıl devrimini bugünkü kadrolar yapamaz. BELEDİYE NEREDE? Bir gündelik kent rezaleti ile bu gözlemleri sonlandırmak istiyorum: Boğaz köylerinden birinin vapur iskelesinin önüne ünlü granitlerle, halka bir iki ay eziyet çektirildikten sonra, plansız olduğu her halinden anlaşılan bir döşeme yapıldı. Ve bu küçük meydana araba park etmesin diye onu yoldan ayıran, dökme demir kılıklı plastik çirkin babalar konuldu. Eziyetten kurtulan halk buna da memnun oldu. Birkaç ay görece bir arabasız meydan uygarlığı yaşandı. Sonra tek tük babalar sökülmeye başlandı. Herkes bunu önce dökme demir hırsızlığı sandı. Bir sabah gelenler babaların çoğunun, vidalandıkları taşlar yer yer kırılarak söküldüğünü ve meydanın özel araba parkı olduğunu gördüler. Cesur bir köylü, bir işgal ordusu askeri gibi, son kaygusuz adımı atmıştı. Belediye burasını planlamış mıydı? Şimdi neredeydi? Buraya harcanan paralara ne olmuştu? Halka neden aylarca eziyet çektirilmişti? Bu işe sorumlular ne diyordu? Hiç. Halk ne yapıyordu? Hiç. Bu saldırının doğasını algılayan bir kamuoyu var mı? Yok. Basına yansıdı mı? Hayır. Buna benzer bir azman görüntü Amerikan askerleri Bağdat müzesini tahrip ettikleri zaman çağdaş yağmanın uygarlık dışı evrensel boyutlarını dünya kamuoyuna yansıtmıştı. Kent mekânlarının ya da yapılarının savaş ya da barışta vahşi bir tavırla tahrip ve işgali çağdaş toplumların kültürlerinde bir ahlaki ve entelektüel çöküntü işaretidir. Bizimki gibi okumuşu, diplomalı da olsa, kıt bir toplumda görüntü dehşet vericidir. Mimarlar gibi bütün aydınların sorunu bu çöküntüye yuvarlanmamak olarak tanımlanabilir. Sezgi, Akıl ve Evrim... Sayfa 16,17’den devam değerleri bulmuşlardır. Hatta kaplumbağa, kertenkele ve diğer memelilerde daha da yüksek koherans değerleri ölçülmüştür. Gene Başar ve ark. (6) tarafından yapılan ölçümlere göre kedi beyninde alfa frekans diliminde çok yüksek koherans değerleri ölçülmüştür. Şekil 3’te Helix Pomatia ve Aplysia’dan başlayarak evrim sürecinde iki değişik balık, kedi ve insan beyninin uyarılma potansiyelleri görülmektedir. Kedi ve insan beyninde alçak frekans dilimindeki cevaplar filtre işlemi uygulanmadan dahi gözlemlenmektedir. Şekil 4’te ise yeniden dikkatimizi alfa frekans aktivitesine odaklıyoruz. Şeklin sol tarafında Helix Pomatia’da spontane aktivitenin frekans spektrumu gösterilmektedir. Sağ tarafta da insanda saçlı deri üzerinden alınan güç spektrumları mevcuttur. Bu şekilde çok iyi izlendiği gibi insanda çok belirgin ve yüksek alfa aktivitesi (10Hz) bulunmasına karşın, Helix Pomatia’da önemli bir 10 Hz aktivitesine rastlanmamaktadır. Tablo 1’de ise değişik frekans dilimlerindeki frekans karakteristiklerinin maksimum değerleri işaretlenmiştir. Gene Helix ve Aplysia’da 10 Hz’de cevap kaydedilmemesine mukabil vatoz balığında ve kırmızı balıkta alfa aktivitesi sıklığı artmaktadır. Kedide ve insanda ise alfa aktivitesi gözlemlenmektedir. Bu şekiller ve tablo değerleri incelendiğinde ortaya şöyle bir görüş çıkmaktadır: Omurgasızlarda ve aşağı omurgalılarda düzenli alfa aktivitesi kaydedilmemektedir. Bundan dolayı insan beynindeki düşük seviyede 10 Hz entropisi, yani düzenli alfa salınımları insanı diğer canlı varlıklardan ayıran bir faktör olarak işaretlenebilir. Bu da şu soruyu ortaya çıkarır: Acaba alfa aktivitesinin entropisinin insanda en düşük seviyede oluşu insanın "sezgi gücünü" mü aksettirir? CBT1043/22 16 Mart 2007 3) Alfa aktivitesinin entropisi evrim sürecinde düşmektedir. (Bu çıkarımlar Başar ve Güntekin (4) tarafından kısaca yayımlanmıştır) Bu analizlerdeki sonuçlar bizi hangi noktaya getiriyor? Eğer sezgi ancak insanlarda görülen bir zihinsel işlev ise acaba alfa aktivitesinin düzenli olarak ortaya çıkması ile sezginin uyumlu olduğu tartışılabilir mi? Sezgi sadece insanlarda var, bu denli düzenli alfa aktivitesi de ancak insanlarda görülüyor. Şekil 5’in en sağ tarafındaki bölümde evrim sırasında entropi değerleri gösterilmektedir, bu şemaya göre alfa aktivitesinin entropisinin düşmesi ile birçok zihinsel mekanizmanın arttığı iyi bir şekilde sergilenmektedir. Bütün bunlardan sonra alfa aktivitesinin %100 sezgi birleşeni ile ilintili olduğu iddia edilebilir mi? Yukarıda yaptığımız eleştiriden sonra ancak şunu söyleyebiliriz: Beynin alfa aktivitesinin bir sezgi göstergesi olması, şu anda ölçüye dayalı önemli bir varsayım olarak düşünülebilir, ancak şu anda tüm beyin fonksiyonları bundan evvel bir makalemizde de izaha çalıştığımız gibi ancak belirsizlik kuralları kapsamı ile açıklanmaktadır. Alfa aktivitesinin gelişmesi ile sezginin gelişmesi muhtemel bir açıklama şekli olabilir; ancak henüz buna kısmi bir şüphe ile bakmak gerekir. Şunu belirtmekte yarar var Damasio ve arkadaşlarının radyoloji yöntemleri ile izaha çalıştıkları mekanizmalar daha da büyük bir şüphe ile karşılanmalıdır. Diğer taraftan bu makalede detaylı belirtmeye çalıştığımız gibi sezgi konusunda asırlardır varsayımlar öne sürülmektedir. Der Spiegel makalesindeki yüzeysel bir felsefi izah bu tip düşüncelerin ilk defa ortaya çıkarıldığı gibi bir kanı vermektedir. Descartes ile başlayan bilimsel Rönesans bugünkü bilim insanları tarafından unutulduğu takdirde ileriyi daha iyi görmek imkanı ortaya çıkamaz. (Intuition and intelligence) (Akıl yerine zihin kelimesini kullanmayı uygun görüyoruz.) KAYNAKÇA: 1)Evolution Créatrice, 1907 Bergson, H., 1907. L'évolution Créatrice. Presse Universitaires de France, Paris; 2) Bullock, T.H., Başar, E., 1988. Comparison of ongoing compound field potentials in the brains of invertebrates and vertebrates. Brain Res. Rev. 13,57–75.; 3) T.H. Bullock, McClune, M., Achimowicz, J., IraguiMadoz, V.J., Duckrow, R.B. EEG Coherence has sturcture in the millimeter domain. Electoencephalogr Clin Neurophysiol 95: 161177; 4)Başar, E., Güntekin, B., The Key Role Of Alpha Activity in "Creative Evolution" 13th World Congress of Psychophysiology, 28 Agust2 September 2006, İstanbul, Abstract Book Page: 313.; 5) E. Başar, B. Güntekin,A "Nebulous Cartesian System" in the brainbodymind incorporation . Int. J. Psychophysiol (2006) Oct 16; [Epub ahead of print]; 6)Damasio, A.R., Descartes Error: Emotion, Reason and the Human Brain, GrossetPutman, New York; 7) Darwin, C.The Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life. 1859; 8) G. Deleuze, Bergsonculuk, Otonom Yayıncılık, 2005 Mobilya Tasarım Yarışması Mobilya Sanayicileri Derneği tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması, Endüstri Ürünleri Tasarımı, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı öğrencilerine binlerce YTL’lik para ödülünün yanı sıra iş ve staj olanakları vaat ediyor. Kazanan öğrenciler ayrıca İstanbul, Köln ve Milano’daki sektörel fuarları da ziyaret etme fırsatı bulacak. Türkiye mobilya sektörünün cirosal bazda yüzde 70’ini temsil eden Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) tarafından düzenlenen III. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması’na başvurular başladı. Mobilya sektöründe tasarım ve markalaşma odaklı bir vizyon oluşturulması ve geleceğin tasarımcılarının teşvik edilmesi amacıyla düzenlenen yarışmaya, üniversitelerin endüstri ürünleri tasarımı, iç mimarlık ve çevre tasarımı bölümlerinden, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılımı bekleniyor. Yatak odası takımı, yemek odası takımı, oturma grubu, genç odası ve kanepe olmak üzere beş ayrı kategoride 25 ayrı projenin ödüllendirileceği yarışma, para ödüllerinin yanı sıra Türkiye’nin en büyük mobilya şirketlerinde iş ve staj olanakları sunuyor. Ödüllü projeler ayrıca, İstanbul Mobilya Fuarı’nda (İMOB) sergilenecek. 5 Haziran’da başvuruların sona ereceği yarışmanın jürisinde akademisyenler, tasarımcı ve sanayiciler yer alıyor. Projelerin hafiflik, taşınabilirlik, kolay sökülüp takılabilirlik, yaşam tarzı ve koşullarına uygunluk gibi ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesinin ardından, ödüller Kasım 2007’de gerçekleştirilecek törenle sahiplerini bulacak. Ayrıntılı bilgi, MOSDER’in 0212 465 69 17 ve 0212 465 69 18 4. Sonuç: T.H. Bullock ile ortak bilgilerimizi değerlendirdiğimiz zaman alfa aktivitesinde üç önemli değişikliği ortaya çıkarıyoruz. 1) Alfa aktivitesinin genliği ve devamlı sıklıkla ortaya çıkması beyin evrim sürecinde gelişirken artmaktadır. 2) Evrim sırasında değişik canlı varlıkların beyinlerinde koherans değerleri artmaktadır.